Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Davutoğlu’nun ‘Yeni Türkiye Yolunda’ konuşması

Başbakan Ahmet Davutoğlu, bu ayki 'Yeni Türkiye Yolunda' konuşmasını yaptı. Davutoğlu'nun konuşması şöyle;Aziz vatandaşlarım,Sizleri saygıyla, muhabbetle selamlıyorum.Yeni Türkiye'yi inşa etme yolunda çıktığımız yolculuğun bir...

Haber Giriş Tarihi: 30.10.2014 21:37
Haber Güncellenme Tarihi: 30.10.2014 21:37
Kaynak: Haber Merkezi
https://www.bursahaber.com/
Başbakan Ahmet Davutoğlu, bu ayki 'Yeni Türkiye Yolunda' konuşmasını yaptı. Davutoğlu'nun konuşması şöyle;

Aziz vatandaşlarım,
Sizleri saygıyla, muhabbetle selamlıyorum.
Yeni Türkiye'yi inşa etme yolunda çıktığımız yolculuğun bir başka safhasında yeniden sizlerle olmanın mutluluğunu yaşıyorum.
Ekim ayı içinde, Yeni Türkiye’yi inşa etme yolculuğunda, bize önemli mesafeler kazandıran birçok gelişme yaşadık, bunları sizlerle paylaşmak istiyorum.
Önce hepimizi sevindiren çok güzel bir gelişmeyle başlayalım; bu ayın 14'ünde Trans Anadolu Doğalgaz Boru Hattı Projesi (TANAP) Ana Hatları Boruları Alım Sözleşmelerini imzaladık.
Enerji alanında ülkemiz adına çok önem taşıyan yeni stratejik açılımlar yapıyoruz, Bizim 'Enerjinin İpek Yolu' olarak isimlendirdiğimiz TANAP da bu adımlardan biri...
Bu adımla birlikte, Türkiye ile kardeş Azerbaycan el ele vererek, hayal olan bir projeyi gerçeğe dönüştürüyor.
Bu proje, hem Türkiye'nin enerji talebi açısından, hem de topraklarımızın Balkan ve Avrupa ülkelerine enerji aktaran bir coğrafyaya dönüşmesi açısından büyük bir önem taşıyor.
TANAP ile Azerbaycan'dan çıkan gaz hatları Gürcistan üzerinden Türkiye'ye ulaşacak.
Toplam 16 milyar metreküplük gazın 6 milyar metreküpü Türkiye'de kalacak, kalan kısım buradan Avrupa'ya dağıtılacak.
Toplam gaz miktarı daha sonra aşamalı olarak arttırılacak ve 2026 yılında 31 milyar metreküpe ulaşmış olacak.
Maliyeti 7 milyar doları bulan bu projenin ilk etabı 2018'de, tamamı da inşallah 6 yıl içinde tamamlanacak.
Bir başka sevindirici nokta, bu projede kullanılacak malzemenin yüzde 80'inin Türk firmalarınca üretilecek olmasıdır.
Biz 21. yüzyılın bir enerji yüzyılı olacağını öngörüyor ve TANAP'ın, ülkeleri birbirlerine yakınlaştıran bir barış projesi olacağına inanıyoruz. Bu barış projesi krizlerle anılan Kafkasya'ya bölgesel bir barış perspektifi getirecek ve bu perspektifi Anadolu üzerinden Balkanlara barış köprüsüyle bağlayacaktır.

Aziz Vatandaşlarım,
Bütün bakanlıklarımızla, kurumlarımızla, 81 vilayetimizle, sivil toplum kuruluşlarımızla sürekli istişare halindeyiz.
Bu ay içinde Malatya, Amasya, Kayseri ve Kahramanmaraş'ta vatandaşlarımızla kucaklaştık.
O güzel şehirlerimizin havasını soluduk, tazelendik, enerji dolduk ve Ankara'ya döndük.
Bütün bu şehirlerimizde çok büyük bir muhabbetle karşılandık, vatandaşlarımız bizi bağırlarına bastılar, kendilerine bir kez daha gönülden teşekkürlerimi sunuyorum.
İnanın ne kadar zor süreçlerle engellerle karşılaşırsak karşılaşalım sizin o sevginiz, heyecanınız bize büyük bir şevk ve hizmet aşkı veriyor.
Bu ziyaretlerimizde toplam maliyeti 1 milyar TL'yi bulan tam 295 tesisi, yatırımı hayırlısıyla hizmete açtık, bunun mutluluğunu yaşadık. Dile kolay sadece bu ay içinde ve sadece bu dört şehrimizde tam 1 milyar Türk liralık yatırımı hayata geçirdik. Elhamdülillah ülkemiz artık bu güce ulaştı.

Değerli vatandaşlarım,
Bu ayın ilk günlerinde, 6-7 Ekim'de milletimiz Kurban bayramının güzelliğini yaşarken, bazı şehirlerimizde hepimizi üzen çok acı hadiseler yaşadık.
Birtakım vandallar, yüzlerini maskeyle kapatan bir takım terör çeteleri Kobani'yi bahane ederek şehirlerimizi yakıp yıktılar.
Sokaktaki insanlarımızı, polislerimizi yaraladılar, öldürdüler; kütüphaneleri, okulları, halk otobüslerini ateşe verdiler.
Bütün bu terör eylemleriyle yapmak istedikleri, bu ülkede hakim olan kardeşlik iklimini ortadan kaldırmaktır.
Kamu düzenini ortadan kaldırarak, çözüm sürecini baltalamaktır.
Bölge insanının, çözüm süreciyle gelen ekonomik kalkınmadan ve huzur ortamından ümidini kesmesidir.
Çünkü bu odaklar kandan, nefretten, düşmanlıktan besleniyorlar.
Buradan bir kere daha kararlılıkla ifade ediyorum; hiç kimsenin birlik ve beraberliğimizi zayıflatmasına, kardeşliğimize halel getirmesine, huzurumuzu bozmasına izin vermeyeceğiz.
Hiç kimsenin kamu düzenini bozmasına, vatandaşlarımızı rahatsız etmesine müsaade etmeyeceğiz.
Şundan emin olun ki, 'Devlet nerede?' diye soranlara, devletin Türkiye'nin her yerinde dimdik ayakta olduğunu da gösterecek güçteyiz.
Hem çözüm süreci, hem bölgedeki kalkınma adımlarımız aynı kararlılıkla sürdürülecektir, bundan da kimsenin şüphesi olmasın.
Bu olayların hemen akabinde gerekli talimatları verdim; onların her yıktığının yerine biz daha güzelini yapacağız.
Biz yıkan değil yapan olacağız, inşa eden olacağız, yangın yerinde güller yetiştireceğiz.
Nitekim şu kısa süre içinde 41 milyon liralık yardımı vatandaşlarımıza ve gereken yerlere ulaştırdık.
Diğer taraftan, bu ülkeye bu büyük zararları veren vandallar bilsin ki, yıktıkları her binanın, yaktıkları her yapının tazminatını kendilerine ödeteceğiz.
Bu ülkenin tek bir karış toprağı, tek bir canı sahipsiz değildir, bu menfur cürümleri işleyenler adalete mutlaka hesap vereceklerdir.
Yeni Türkiye, inşa edenlerin Türkiye’si olacak. Yeni Türkiye’yi eski Türkiye'ye döndürmek isteyenler kesinlikle bozguna uğrayacak ve tarihin çöplüğüne atılacaklar.

Aziz vatandaşlarım,
Geçmişte terörle mücadele adı altında pek çok yol ve yöntem denendi.
Bunlardan milletimizin içini serinletecek, kardeşi kardeşe düşüren bu kanlı döngüyü sona erdirecek bir netice çıkmadı.
Bunların bir kısmı şiddetin karşısına şiddeti çıkaran, suçu önlemek adına suç işlemeyi meşru gören anlayışların ürünüydü ve yanlıştı.
Bu yanlışlar yangını söndürmek yerine daha da büyüttü. Yıllarca kan aktı, maddi ve manevi bir çok bedeller ödedik.
Maalesef, siyaset kurumu köklü çözümler geliştirmek yerine, sorunu asayiş tedbirlerine terk ederek, akan kanı seyretti.
Allah’a şükür, bu anlayışlar artık geride kaldı.
2002’den başlayarak hükümetlerimiz, cesaretle bu sorunun üzerine gitmeye, kapsamlı çözümler geliştirmeye başladı.
Siyaset kurumu, bu meseleyi uhdesine alarak kararlı ve cesur adımlar attı.
Çözüm süreci, Türkiye’nin geleceği için, insanlarımızın huzuru ve esenliği için attığımız en önemli adımlardan biridir.
Türkiye bu meseleyi çözdüğünde, bütün ağırlıklarından kurtulacak, adeta kanatlanacaktır.
Huzurlu ve barış dolu bir ülke olarak bütün enerjisiyle atılım üstüne atılımlar gerçekleştirecektir.
İnsanlarımızın acıları sona erecek, kanayan yaralar sarılacaktır.
Biz hükümet olarak umudumuzu da, kararlılığımızı da koruyoruz, sonuna kadar da koruyacağız.
İhtiyacımız olan; bu ortak akıl ve bu ortak vicdan temelinde bütün kesimlerin aynı hassasiyetle bir araya gelmesidir.
Bu sürecin bir parçası olan herkes ve her kesim aynı hassasiyet ve sorumluluk ile hareket etmeye mecburdur.
Herkes bu zorbalık kültürüyle, bu terörist zihniyetle, bu vandalizmle arasına net ve açık mesafeler koymalıdır.

Sevgili vatandaşlarım,
Biz güvenliği özgürlükleri kısıtlayan değil, teminat altına alan bir anlayışla ele alıyoruz.
Eğer bir ülkede sokaktaki masum insanların, gençlerin, çocukların, yaşlıların can güvenliği yoksa orada zaten özgürlüklerden söz edemezsiniz.
Eğer bir grup silahlı, bombalı, örgütlü insan, bir diğer gruba karşı sırf kendisi gibi düşünmüyor ya da inanmıyor diye saldırıyorsa orada sadece terör vardır.
Hiçbir endişeniz olmasın, hükümet olarak her adımımızı özgürlük-güvenlik uyumunu gözetecek bir hassasiyetle atıyoruz.
Bu çerçevede bildiğiniz gibi geçen haftaki grup toplantımızda Özgürlükleri Koruma ve İç Güvenlik Reformu'nu ana hatlarıyla açıkladım.
Bu konuda bir yanlış algıyı da düzeltmek isterim.
Özgürlükleri Koruma ve İç Güvenlik Reformu, yaşanan son olayların neticesinde ortaya çıkmış bir konu değildir.
Bu düzenlemeler uzunca bir zamandır planlanıyor, hazırlıkları sürdürülüyordu.
Bunlar insanlarımızın çeşitli müşküllerini ortadan kaldıracak, demokrasiyi güçlendirecek çeşitli başlıklar altında toplanmış reformlardır, iyileştirmelerdir.
Bu düzenlemelerin tamamı, esasen barışsever, hukuka saygılı vatandaşlarımızın özgürlük alanını genişletecek düzenlemelerdir.
Buna karşılık suça azmedenlerin ve terör örgütlerinin suç işleme alanını da daraltacak düzenlemelerdir.
Bunları, özgürlükleri teminat altına almak için, insanımıza saygımızın bir gereği olarak yapıyoruz.
Hepimize acı veren bu menfur olayların bir daha yaşanmaması için elbette bazı tedbirler alacağız.
Ancak; suç işleme niyeti taşımayanlar için endişeye, telaşa kapılacak herhangi bir durum yoktur.
Türkiye demokratikleşme yolunda son 12 yılda elde ettiği kazanımları asla kaybetmeyecek, asla bunlardan taviz vermeyecektir. Bundan herkes emin olsun.
Hükümet olarak hak ve özgürlükleri sadece korumakta değil, genişletmekte de kararlıyız.
Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir, bu saatten sonra hiç kimse bu ülkeye bir hukuksuzluk dayatamaz, buna en önce biz karşı çıkarız.
Yeri gelmişken bu ay içinde gerçekleştirilen HSYK seçimlerinde iradelerini sandığa yansıtan bütün hâkim ve savcılarımızı da tebrik etmek istiyorum.
Bu seçimlerle yargı sistemimizin ipotek altına alınamayacağı bir kere daha ortaya çıkmıştır.
Ancak adalet varsa devlet vardır, adaletin olmadığı yerde devlet zaaf gösterir.
Bu sebeple yargıya güvenin yüzde 100 olması gerekiyor.
Adaleti egemen kılmak için ne gerekiyorsa biz üzerimize düşeni yapıyoruz, yapmaya devam edeceğiz.

Aziz vatandaşlarım,
Sizleri bilgilendirmeyi bir görev bilerek, reform kapsamındaki yeni düzenlemeleri kısaca sizlerle de paylaşmak istiyorum.
Bu olaylar sırasında bir kere daha gördük ki, bu zorbalıkları, bu zulümleri yapanlar maskelerin ardına gizleniyorlar.
Hak ve hürriyet arayışında olduğunu iddia eden kişilerin kimliklerini maske ile perdelemeye ne ihtiyacı olur?
Bir insan böyle bir ortama maske takarak geliyorsa amacı açık bir şekilde suç işlemektir.
Bundan böyle buna izin vermeyeceğiz, gösterilerde maske takmayı suç kapsamına alıyoruz.
Yeni düzenlemeyle molotofkokteylini de saldırı silahı kapsamına alıyor ve bu konuda kanunlarımızdaki muğlaklığı kesin bir şekilde ortadan kaldırıyoruz.
Molotofkokteyli ile bir yere yaklaşanlar, aynen ateşli silahla yaklaşmış gibi muamele görecekler.
Eşkıyanın, vandalın, hırsızın eli serbest olacak, kendilerinden güvenliği temin etmelerini beklediğimiz kolluk güçlerimizin eli bağlı kalacak; bu kabul edilemez.
Yapmak istedikleri sokaklarda panik havası oluşturmaktır, buna asla izin vermeyeceğiz.
Bunun adı ne özgürlüktür, ne hak arayışıdır.
Amerika'da, Avrupa'da molotofkokteyli yıllardan beri kanunlarca patlayıcı madde olarak tanımlanıyor, kullanan kişilere yönelik müebbet hapse kadar varan cezalar veriliyor.
Yeni düzenlemeyle şiddete dönüşen her türlü eylemi suç sayıyoruz.
İzinli gösteri haklarını kullananlara müdahale eden, onlara saldırıda bulunan gruplar da güvenlik güçlerimizce engellenecektir.
Gösteri alanına silahla girilmesine asla izin verilmeyecek, silahlı olduğu tespit edilenlere daha ağır cezalar uygulanacak.
Toplumsal olaylarda verilen zararlar suçluya rücu edilerek kendisinden tahsil edilecek, bu konuda zaman aşımı süreleri de iki katına çıkarılacaktır.
Bilindiği gibi ülkemizde halen polisin gözaltına alma hakkı yok, bu emniyet birimlerimizin olaylara müdahale etmesini zorlaştırıyor.
Bir ateş çemberinin ortasında, devlet otoritesinin zaafa uğradığı bölgemizde, çok şükür, bir istikrar adası olarak yükselen ülkemizin huzur ortamını korumak için emniyet birimlerimizin olaylara müdahale etme kabiliyetini arttırmak mecburiyetindeyiz.
Polisimiz bundan böyle toplumun huzurunu bozmaya yönelen kişileri 24 saat gözaltında tutabilecek, daha sonra bu kişiler savcılığa teslim edilecek ve 4 gün içinde de hâkim karşısına çıkartılacak.
Bu düzenlemeler, birçok Avrupa ülkesinde zaten emniyet birimlerine verilen yetkileri içeriyor.
Bu noktada, emniyet görevlilerimiz yanlış uygulamalara giderse ne olacak diye bir soru akla gelebilir.
Bu reform paketi içinde onun da denetimini getiriyor ve kolluk gözetim mekanizmasını kuruyoruz.
İstihbari dinlemeyle ilgili herhangi bir istismar olursa, bunu kademeli olarak önce kendi birimleri tetkik edecek.
Ardından İçişleri Bakanlığı'nda daha sonra Başbakanlık Teftiş Kurulu'nda dosyalar incelenecek, her partinin temsil edildiği Meclisimizdeki 17 kişilik komisyon tarafından da konunun takibi yapılacak.

Aziz vatandaşlarım,
Yeni Türkiye'de devlet halkının hizmetinde, halkının emrinde olacak.
Devletin amir, vatandaşın memur olduğu o köhne yapıyı değiştirme yolundaki adımlarımızı kararlılıkla atıyoruz.
Yeni Türkiye'de vatandaş amir, devlet o amire tabi memur durumunda olacaktır.
"İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” derken biz aslında bunu söylüyoruz.
Vatandaşımıza zorluk çıkarmayı değil, kolaylık göstermeyi ilke edinen bir anlayışla hareket ediyoruz.
Bu reform paketinin amaçlarından biri de gereksiz bürokrasiyi ortadan kaldırmak, yanlış uygulamaları doğrularıyla değiştirmektir. Bazı misallerle bunu açıklığa kavuşturayım.
Bundan sonra isminden ya da soy isminden memnun olmayan vatandaşlarımız artık mahkeme kapılarında çile çekmeyecekler.
Nüfus İdaresine bir dilekçeyle başvuracak, Nüfus İdaresi de o şekilde kaydedecek, değişiklik yapılmış olacak.
İnsanın hangi ismi kullanacağı kendisini ilgilendiren bir meseledir, buna ne devlet ne de bir başkası karışamaz.
Bu konuda geçmişte insanlarımız çok sıkıntılar yaşadılar, en tabii hakları ellerinden alındı ama artık bu böyle olmayacak.
Ehliyet ve pasaport almak için de mevcut durumda emniyete gidiliyordu, bu işlemleri de artık Nüfus İşleri yapacak.
Bunlar kimlik işlemleridir, sanki potansiyel suçlu gibi vatandaşlarımızın Emniyet'e taşınması yanlıştır.
Emniyet eğer bir suç varsa tabii ki bunun takibini yine yapacaktır.
Vatandaşlarımızın, doğum, ölüm hallerinde, boşanma hallerinde kapı kapı dolaşarak işlem yapma derdi de artık sona eriyor.
Vatandaşımız bu konularda e-Devlet ile bildirimini yapacak, kendi sevincini ya da taziyesini yaşayacak, devlet kapısında bürokrasiyle boğuşmayacak.
İnşallah iş güvenliği yasasını da en kısa zamanda çıkarıyoruz, bu da yine bir güvenlik meselesi, bir reform olarak gündemimizde.
Kişisel verilerin korunması için de yeni yasal düzenleme yapacağız.
Hiç kimse, herhangi bir vatandaşımızın kişisel bilgilerini işleyip depolama hakkına sahip olamaz.
Bu kanunen de, ahlaken de, inancımızca da yanlış bir davranıştır.
Yeni düzenlemeyle, hiç kimse başkasının özel hayatıyla ilgili herhangi bir kişisel veriyi barındıramayacak, işleyemeyecek ve depolayamayacak.
Bir diğer düzenlememiz, uyuşturucuyla mücadele kararlılığımızı konu alıyor.
Daha önce defaatle zikrettim, uyuşturucuyla mücadeleyi nesil emniyetimiz bakımından son derece hayati bir mesele olarak görüyorum.
Özellikle anne babalarımızı endişelendiren bu illetin, bu belanın önlenmesi için ne gerekiyorsa yapıyoruz, yapmaya devam edeceğiz.
Uyuşturucuyla mücadele suçlarını artıran, okul çevresinde işlendiğinde cezayı iki misline çıkaran bir düzenleme üzerinde çalışıyoruz.
Uyuşturucu işi yapanlar, zehir tacirliği yapanlar bundan böyle bizden ve devletten terörist muamelesi görecekler.
Kasım ayının sonunda ilk Uyuşturucuyla Mücadele Şurası'nı da toplayacağız.
Bu Şura’da büyük belaya karşı alınacak önlemleri belirleyeceğiz, ben de inşallah bizzat bu şuraya katılarak bu sürece verdiğim önemi göstereceğim.

Değerli vatandaşlarım,
Türkiye’nin ne kadar büyük bir ülke olduğunun herhalde hepimiz farkındayız.
Bizim fiziki coğrafyamız bugünkü Türkiye haritası ile sınırlı olabilir ama mana ve gönül coğrafyamız üç kıtanın derinliklerine kadar ulaşıyor.
Orada da kalmıyor, bütün bir İslam âlemine uzanıyor.
Orada da kalmıyor, yeryüzünde ne kadar mazlum insan varsa her birinin yüreğine uzanıyor.
Bu mana coğrafyasını anlamayan Türkiye’yi anlayamaz.
Bu insanlık kadar büyük davaya inanmayan Türkiye’nin büyüklüğünü idrak edemez.
Bizim kimsenin bir karış toprağında gözümüz asla yok; aksine her millet kendi ülkesinde, toprağında barış ve huzur içinde yaşasın istiyoruz.
Ama bizim asırlar öncesine uzanan tarihimizden bugünlere kadar taşıdığımız bir medeniyet mirasımız var.
O mirasın bize yaşattığı dostluklar var, kardeşlikler var, akrabalıklar var.
O mirasın bize öğrettiği bir “insanlık” şuuru var.
Biz tarih boyunca zalimlere karşı kim olduğuna bakmaksızın mazlumların yanında olmuş bir milletiz.
Biz her dara düşenin sığınağı olmuş bir milletiz.
Bundan da gurur duyuyoruz.
Bakınız yanı başımızda yangınlar var, sınırlarımızın hemen ötesinde bombalar patlıyor ama Türkiye yine dimdik ayakta…
Sadece dimdik ayakta değil, aynı zamanda bölgeye barış ve huzurun geri dönmesi için de büyük çabalar gösteriyor.
Yaraları sarmaya, acıları dindirmeye, çaresizlere çare olmaya çalışıyor.
Türkiye böyle zor bir zamanda, zor bir coğrafyada, felaket tellalları ne derse desin, o eski büyüklüğüne adım adım geri dönüyor.
O eski ihtişamına yeniden kavuşuyor.
Ne mutlu bize ki bütün zorluklara rağmen istikrarını koruyan bir ülkeyiz.
Bu yıl için büyüme oranının yüzde 3,3 seviyelerinde olacağını tahmin ediyoruz.
Beklentimiz o ki, Türkiye ekonomisi önümüzdeki artan oranlarda büyümeye devam edecek.
2015 için yüzde 4, 2016 ve 2017 yılları için ise en az yüzde 5'lik büyüme öngörüyoruz.
Bu tablo bugün için dünyanın gelişmiş ekonomilerinin ulaşamadığı bir başarıya işaret ediyor.
Bakınız 2013 yılında yüzde 0,4 oranında daralan Avro Bölgesi’nin bu yıl en iyimser bir tahminle sadece yüzde 0,8 büyüyeceği öngörülüyor.
Nispeten daha iyi durumda olan ABD ekonomisinin 2014 yılı büyüme oranı ise sadece yüzde 2,2 seviyesinde kalacak gibi görülüyor.
Yıl sonu enflasyon beklentimiz yüzde 9,4 civarında...
Bu oranı 2015'te yüzde 6,3'e, 2016 ve 2017'de ise yüzde 5 seviyesine indirmeyi planlıyoruz.
Kişi başına düşen milli gelirin yılsonunda 10 bin 537 dolar, 2017 yılı sonunda ise 12 bin 229 dolar seviyelerinde olmasını bekliyoruz.
Halen Türkiye dünyanın satın alma gücü paritesine göre 16., milli gelire göre 17. büyük ekonomisi durumunda...
Aynı zamanda Avrupa'nın da 6. büyük ekonomisi...
Dünyadaki gelişmeleri dikkatle izliyoruz, küresel ekonomik risklerin elbette farkındayız ve hesabımızı da ona göre yapıyoruz.
Ekonomimizin sağlıklı işlemeye devam etmesi için tedbir almamız gerekiyorsa, hiç popülizme düşmeden gerekli her türlü tedbiri alırız.
Önümüzdeki dönemde bu alanda da ihtiyaç gördüğümüz önemli dönüşüm ve reformlara, iyileştirmelere gideceğiz, bunun da hazırlıklarını yapıyoruz.
Kısa zamanda bunları kamuoyuna da açıklayabileceğimizi umuyorum.
Buradan beni en çok sevindiren, çok duygulandıran bir bilgiyi de sizlerle paylaşayım...
Geçtiğimiz günlerde açıklanan Küresel İnsani Yardım 2014 raporuna göre Türkiye, Gayrisafi Milli Hâsıla bazında en çok uluslararası insani yardım yapan ülke oldu.
Bu sıralamada geçen yıl 3. durumdaydık.
Belki biz dünyanın en zengin ülkesi değiliz ama görülüyor ki gönlü en zengin milletiyiz, bununla da ne kadar gurur duysak aziz milletim azdır.

Aziz vatandaşlarım,
Son olarak buradan toplumsal barışın tesisi için çok hayırlı olacağına inandığım yeni bir açılımımızı duyurarak sözlerime son veriyorum.
Geçmiş hükümetlerimiz döneminde sizlerin de şahit olduğu üzere Alevi vatandaşlarımızın ihtiyaçlarını giderebilmek ve sıkıntılarına çareler bulabilmek için çalıştaylar yaptık.
Bu çalışmalar neticesinde, yıllardır bir araya gelemeyen aktör ve kesimler bir araya geldi. Sorunlar enine boyuna tartışıldı, muhtemel çözüm formülleri geliştirildi, pek çok adım atıldı.
Şimdi atacağımız yeni adımlarla bu süreci inşallah hayırlı neticelere bağlamanın hazırlığı içindeyiz.
Bu çalışmaları yürüten bakan ve bürokratlarımızla birlikte detaylı biçimde görüştük, çalıştaylardan çıkan neticeleri bizzat dikkatlice inceledik.
Bu konuda inşallah önümüzdeki dönemde somut adımlar da atacağız.
Ama bu somut adımların bir öncü adımı olarak şu düşüncemizi hemen sizlerle paylaşmak istiyorum.
İnşallah 8 Kasım tarihinde, yani Muharrem ayının 13. günü Hacı Bektaş Derneği'nin Hacıbektaş'ta düzenlediği Aşure gününe bizzat katılmak arzusundayım.
Tarihin en acı hadisesi olarak hepimizi kederlere gark eden Kerbela hadisesini ve Kerbela şehitlerinin aziz hatırasını inşallah Alevi dostlarımızla, canlarımızla birlikte yâd edeceğiz.
Muharrem orucunu hep birlikte açacağız ve Kerbela şehitleri anısına pişirilen Aşure'yi yine birlikte kaşıklayacağız.
Bu buluşmanın heyecanını şimdiden bütün kalbimde hissettiğimi samimiyetle ifade etmek isterim.
İnşallah kardeşliğimiz için çok hayırlı bir yeni dönemin kapısını da bu gönül beraberliği ile açma imkanı bulacağız.
Aziz vatandaşlarım, Cumartesi günü idrak ettiğimiz Hicri yılbaşının hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum.
Başta Hz. Hüseyin olmak üzere Kerbela şehitlerimizi bir kere daha rahmetle anıyorum.
Milletimizin büyük istiklal mücadelesinin eseri olan Cumhuriyetimizin 91. kuruluş yılını ve Cumhuriyet Bayramınızı en içten dileklerimle kutluyor, aziz şehitlerimize rahmet diliyorum.
Yeni Türkiye Yolunda nice güzel adımları paylaşmak üzere yeniden buluşmak ümidiyle...

Allah'a emanet olunuz aziz vatandaşlarım.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.