Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Bunun yalanlarının freni yok”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, isim vermeden CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu eleştirerek, anayasa değişikliği metnini okumadan muhalefet yaptığını ve yalan söylediğini belirtti.

Haber Giriş Tarihi: 21.03.2017 14:03
Haber Güncellenme Tarihi: 21.03.2017 16:12
Kaynak: Haber Merkezi
https://www.bursahaber.com/
Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Bunun yalanlarının freni yok”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, isim vermeden CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu eleştirerek, anayasa değişikliği metnini okumadan muhalefet yaptığını ve yalan söylediğini belirtti.

Orman ve Su İşleri Bakanlığı tarafından Ankara Arena Kapalı Spor Salonu’nda düzenlenen “İnsan İçin Orman, Ekonomi İçin Orman” programına katılan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ana muhalefet partisi liderinin metni okumadığını belirterek, söylenen yalanları insanın havsalasının almadığını söyledi.

“Tabiat Allah’ın bize bir emanetidir”

Türkiye’de 14 yılda orman varlığının 1,5 milyar hektar artırarak dünyada ilk sıralarda yer alındığını açıklayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ülkemizin ormanlarını korumalı, geliştirmeli, büyütmeliyiz. Türkiye geçtiğimiz 14 yılda ormanlar konusunda da adeta bir devrim gerçekleştirmiştir. Dünya genelinde ormanların karasal alanlara oranı 1990’da yüzde 31,8 iken, 2015 yılında bu oran yüzde 30,8’e düştü. Bu oran ülkemizde yüzde 12,5’tan, yüzde 15,2’ye yükseldi. Bu artışın hemen tamamı son 14 yılda gerçekleşti. Orman varlığımızı 1,5 milyar hektar artırarak dünyada ilk sıralarda yer aldık. Bizim anlayışımızda büyümek, sanayileşmek, üretmek, ticareti ve ihracatı artırmak tek başına bir hedef değildir. Tüm bunları insan için ve insanla birlikte yapmak istiyoruz. Bizim bir iktisat ahlakımız var, tüm çalışmalarımızı ona görü yürütüyoruz. Bu ahlakın temelinde sömürme değil birlikte büyüme, risksiz kazanma değil üreterek kazanma, başkası hesabına değil kendi hesabına çalışma bulunuyor. Bu anlayışın tabii sonucu gelişmenin, ormanlarımızın ve su kaynaklarımızın hebası pahasına değil, korunarak sürdürülmesidir. Tabiat Allah’ın bize bir emanetidir. Tabiatı hoyratça yok etmek bu emanete hıyanet etmektir” dedi.

“Şehirciliğimizdeki bu ara dönemi de geride bırakarak insan fıtratına uygun yapılarla tanışacağımız günler yakındır”

Türkiye’nin son asırlarda yaşandığı sıkıntıların pek çok hassasiyet gibi tabiatla ilişkilere de ciddi zararlar verdiğini söyleyen Erdoğan “Buna rağmen imkan ve fırsat olan her yerde kadim kültürümüzün işaretleri kendini göstermiştir. Şehirlerimizin etrafı yokluk içinde, kendine sığınacak bir çatı arayan insanlarımızın yaptığı çirkin gecekondularla bezenirken dahi bu hassasiyet elden bırakılmamıştır. Her gecekondunun bahçesine sığdığı kadar ağaç dikerek bir farklılık ortaya konmaya çalışılmıştır. O gecekonduların çoğu bugün şehirlerimizi beton, çelik ve cam yığını binalardan daha şahsiyetli, daha kişilikli, daha özgündü. Şehirciliğimizdeki bu ara dönemi de geride bırakarak insan fıtratına uygun yapılarla tanışacağımız günler yakındır. Ağaçların, ormanların, tabiatın, özellikle tabiatın o gülen yüzünü tabii bir parçamız olarak hayatımıza gireceği günler inşallah yakındır. İnsan ile tabiat arasındaki karşılıklı sevgiye, saygıya, faydaya dayalı o güçlü ilişkinin yeniden tesis edileceği günler yakındır. Ormanlarımızın hikayesi ülkemizin ve milletimizin hikayesidir. Ormanlarımız konusunda da imkansızlıktan, önceliklerin farklı olmasından, medeniyet değerlerimizin zayıflamasından kaynaklanan bir gerileme dönemi olmuştur. Fırsatını bulur bulmaz ormanlarımıza yeniden hak ettiği değeri vermeye başladık. Türkiye yönetim sistemi konusunda da işte böyle bir değişim süreci içindedir” diye konuştu.

“Bugün ‘hayır’ kampanyası yürütenler o gün de darağacı kuranların arkasındaydı”

Asırlardır süren yönetim sistemi arayışının yeni bir aşamasında bulunulduğuna dikkat çeken Erdoğan “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi adını verdiğimiz yürütme, yasama ve yargı organları arasındaki ilişkileri yeniden belirlediğimiz bir anayasa değişikliğini 16 Nisan’da milletimizin taktirine sunuyoruz. Bu değişimin özünde Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlığın birleştirilerek güçlü, etkin, hızlı ve sorumlu bir yürütmenin oluşturulması vardır. Ülkemiz, cumhurbaşkanları ve başbakanlar arasındaki çekişmeler veya bunların seçimindeki krizler yüzünden geçmişte çok büyük bedeller ödedi. Gazi Mustafa Kemal, İnönü ile çok büyük sıkıntılar yaşadı. İnönü kendi döneminde o dönemin başbakanı ile ciddi sıkıntılar yaşadı. Celal Bayar aynı şekilde. Ne zaman ki bu dönemler bitti, geldik Sayın Sezer döneminde aynı ekolden geldikleri halde merhum Ecevit ile bir anayasa kitapçığını fırlatma hadisesi yaşadık. Ertesi gün Türkiye’de ekonominin ne hale geldiğini hatırlayın. Milyarlarca dolar Türkiye bedel ödedi. Koalisyonların sebep olduğu zayıf hükümetler yüzünden kendini milli iradenin üzerinde gören odaklar ortaya çıktı. Darbeler, muhtıralar, bildiriler ile milletin seçtiği Meclis, başbakan, hükümet devre dışı bırakıldı, yerine vesayet güçleri ikame edildi. 1960 darbesinde milletin seçtiği başbakanı ve bakanları darağacına çıkartmadılar mı? Bugün ‘hayır’ kampanyası yürütenler o gün de darağacı kuranların arkasındaydılar ve buna sessiz kaldılar. Konuşamazlar, cesaretlerini sistemin zayıflığından alıyorlardı. Farklı yerlerden egemen, güçlerden destek alıyorlardı. 1971 yılında hükümeti istifaya zorlayanların, 1980’de yeniden darbe yapanların, 1997’de bir kez daha hükümet devirenlerin gücü sistemin zayıflığından geliyor. 1994 ve 2001 ekonomik krizlerinin gerisindeki sebep budur. 2007 yılında bize cumhurbaşkanı seçtirmek istemeyenlere bu cesareti sistemdeki zafiyetlerin verdiği açıktır. 2013 yılından itibaren ülkemize yönelik tehditlere karşı verdiğimiz mücadeleyi sistemin verdiği imkanlardan ziyade milletimizden aldığımız güçle yürüttük” şeklinde konuştu.

“Yaşananlardan aldığımız ders ile yönetim sistemimizi değiştiriyoruz”

17-25 Aralık darbe girişimini, bölücü örgütün çukur eylemlerini hatırlatan Erdoğan “Şu anda bu çukur eylemlerinde bulunanlar ’hayır’ diyorlar. Kandil, bölücü terör örgütü PKK ‘hayır’ diyor. Şimdi bu ülkemizi bölmek, milletimizi parçalamak isteyen bölücü terör örgütleri ile beraber hareket etmenin izah edilebilir bir yanı olabilir mi? 7 Haziran 2015 seçimleri sonrasında ortaya çıkan belirsizliği hatırlayın. 15 Temmuz darbe girişimini hatırlayın. FETÖ terör örgütü, Batı’da bu terör örgütünün arkasında kimler olduğunu görüyoruz. Almanya’da nasıl paslaştıklarını, Hollanda’da Belçika’da, İsviçre’de nasıl paslaştıklarını görüyoruz. Milletimize bu bedelleri ödetmeye kimsenin hakkı yoktur. Tüm bu yaşananlardan aldığımız ders ile yönetim sistemimizi değiştiriyoruz. Türkiye artık zayıf hükümetlerin pençesinde kıvranmasın diye, istikrar ve güven iklimini kaybetmesin diye yönetim sistemini değiştiriyoruz” ifadelerini kullandı.

“Metni dahi okumamışsın. Bunun yalanlarının freni yok”

16 Nisan’da oylanacak olan anayasa değişikliğinin ne getirip, ne götürdüğünün belli olduğunu açıklayan Erdoğan, muhalefetin yalan söylediğini belirterek, “Bunlar felaket yalan söylüyor. Olmayan şeyleri var gibi göstermeye çalışıyorlar. Bu anayasa değişikliğine, Mecliste onaylanan metni dahi okumaya dahi tenezzül etmemiş bir muhalefet anlayışı ile karşı çıkanlar var. Ana muhalefetin başındaki zat, ‘Cumhurbaşkanı başka partiden, Başbakan başka partiden olursa kavga çıkar’ diyor. Tamam işte, bizde böyle olmasın diye Cumhurbaşkanlığı ile Başbakanlığı birleştiriyoruz. Metni oku metni. Metni dahi okumamışsın. Arkasından gelenler de metni okumamışlar. Öyle yalanlar, öyle iftiralar ortaya atıyorlar ki, insanın havsalası almıyor. Ne dediler, ‘Cumhurbaşkanı Meclisi feshedecek, Meclis kapanacak.’ Cumhurbaşkanının Meclisi fesih yetkisi yok. Burada olan ne biliyor musunuz, ancak cumhurbaşkanı seçimi diyelim ki yenilemeyi arzu ediyor, erken seçim. Burada parlamento ile beraber bu iki seçim birlikte yapılır. Yeniden seçime gidilmesi söz konusu olabilir ama fesih yok. 5 senede bir yapılacak olan seçimlerde aynı şekilde cumhurbaşkanı ile birlikte parlamento seçimi yapılacaktır. Birisi yapılıp birisinin yapılmaması diye bir şey yok. 5 senede bir bu yapılır. Milleti aldatmayın. Baktılar ki buna inanan yok, bu sefer çıtayı düşürdü, ‘Cumhurbaşkanı belediyeleri, muhtarları kapatacak’ demeye başladı. Anayasa ve yasalardaki haklar ne ise bugün de bu haklar aynen geçerlidir. Bir şey daha söylüyorlar ‘Cumhurbaşkanı çıkartacağı kararnamelerle istediği gibi bu ülkeyi yönetecek.’ Yok böyle bir şey, bu da kuyruklu bir yalan, Hakkında anayasa düzenlemesinin olduğu bir konuda ya da yasal bir düzenlemenin olduğu bir konuda cumhurbaşkanı kararname çıkartamaz. Bir boşluk varsa, farklı bir konuda böyle bir şey çıkartabilir. Bunlarda dahi parlamento böyle bir kararnameyi iptal etme yetkisine sahiptir. Bütün bu yalananın mumu yatsıya kalmadan sönünce bu defa çıtayı biraz daha düşürdüler. Önceki gün ‘Cumhurbaşkanı tüm lokantaları kapatabilir’ diyor. El insaf, yalanın da, palavranın da bir haddi, hududu olur. Bunun yalanlarının freni yok. Şimdi ne zaman sıra boyacılara, simitçilere, çekirdekçilere gelecek diye bekliyorum. Biz Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sitemini herhangi bir yeri kapatmak için değil ülkenin ve milletin önünü açmak için getiriyoruz. Meclisin önünü açıyoruz, çünkü kanunları sadece orası çıkartabiliyor, kanun teklifini sadece milletvekilleri verebiliyor” açıklamasında bulundu.

“Bu gençliği ‘çoluk çocuk’ diye vasıflandıranlara 16 Nisan’da gereken cevabı hep birlikte verelim”

Anayasa değişikliğindeki gençlerle ilgili maddeye ilişkin de konuşan Erdoğan “Biz 30’dan 25’e indirdik, 59 ülke bugün 18 yaşı seçme ve seçilme yaşı olarak kabul etmişse niye benim gencim aynı hakkı kazanmasın. Şu anda 18-25 yaş arası 7,5 milyon gencimiz var, bu 7,5 milyon gencimiz bu seçimlerde hem seçme hem de seçilme hakkına sahip olacak. Şimdi gençler size sesleniyorum, kızı ile erkeği ile, sadece erkekleri kapsamıyor bu, parlamentoya girmeye hazır mısınız? Şimdi biz demokrasinin önünü açıyoruz, yeni sistemde ülkeyi yönetecek kişiyi hiçbir aracı olmadan doğrudan milletimiz seçiyor. Yani vekiller vasıtası ile değil, asıllar vasıtasıyla seçiyoruz, millet vasıtasıyla seçiyoruz. Her 5 yılda bir yapılacak seçimlerde cumhurbaşkanı adayları ülke için geliştirdikleri projeleri, programları, vaatlerini ortaya koyacaklar, milletimizde bunlardan birisini seçecek. Aynı gün Meclis seçimi de olacak. Bu gençliği ‘çoluk çocuk’ diye vasıflandıranlara 16 Nisan’da gereken cevabı hep birlikte verelim. Böylece ülke hükümeti ile Meclisi ile 5 yıl boyunca istikrar ve güven içinde yoluna devam edecek. Milletimiz yetkiyi kime verdiğini bildiği için hesabı da ondan soracak. Geçmişte olduğu gibi yüzde 15 oy alarak başbakanlık koltuğuna kurulmak ve ülkeyi krize sürükleme dönemi bitiyor. Bu ülkede 25 günlük hükümetler kuruldu. 25 günlük bir hükümette istikrar, güven olur mu? Ama şimdi iş değişti. Şimdi cumhurbaşkanı en az yüzde 50 artı 1 oy ile seçilir. Bu demektir ki cumhurbaşkanlığı görevine gelecek kişi 25-30 milyon arasında bir seçmenin desteğini almak zorundadır. Böyle bir cumhurbaşkanının kafasına estiği gibi karar alma imkanı olabilir mi? Üstelik ortada anayasa, yasalar var, milletin murakabesi var. Sizlerden ve milletimden ricam şu, muhalefetin hezeyanlarına kulak asmayın. Biz anayasa değişikliği ile gelecek yeni sistemin ülkemizin ve milletimizin faydasına olduğuna inanmasak böyle bir yola çıkar mıyız? Bizim ülkemize hizmet etmek, eser kazandırmak, milletimizin başını dik tutacak politikalar izlemek dışında bir icraatımızı gören var mı?” dedi.

“Bunlar böyle şeyleri yapabilecek güçte, kalitede, kapasitede değil”

Anayasa değişikliğine “Hayır” diyenlerin kimler olduğunu anlatan Erdoğan “Bu ‘hayır’cı takım var ya, bunlar kim biliyor musunuz, 15 Temmuz Şehitler Köprüsü yapıldığı zaman bu köprüye ‘hayır’ dediler. Fatih Sultan Mehmet Köprüsü, Yavuz Sultan Köprüsü yapıldı ‘hayır’ dediler. Hatta denizden gelip Boğaz’da gösteriler yaptılar. Osman Gazi Köprüsü yapıldı ‘hayır’ dediler. 3 yılda 200 milyon civarında yolcu taşıyan Marmaray’a, Avrasya Tüneli’ne ‘hayır’ dediler. 18 Mart Çanakkale Köprüsü’nün temelini attık, bu ara ona ‘hayır’ diyemediler. Biliyorlar ki artık bu hükümet, bu devlet yapar mı yapar. Bunlarla dalga gezilmez, bunlara ‘hayır’ demeye kalkılmaz. Bunu gördüler. Bunu gördüler. 14 sene içinde yapılan köprüler, tüneller, 19 bin kilometre bölünmüş yollar, barajlar, bütün bunlar bunların hesaplarını alt üst etti. Bunlar bu tür şeyleri yapamazlar, 25 tane havalimanı varken şimdi 59 tane havalimanı var. Ekonomi, kişi başına milli gelir 3 bin 400 dolarken bugün 11 bin dolara çıktı, bunların hafızası bunları almaz. Delikli kuruşa muhtaç olduğumuz günleri düşünün, memurunun maaşını ödeyemez durumları düşünün, IMF’ye olan borcu düşünün. Geldiğimizde 23,5 milyar dolar IMF’ye borcumuz vardı. 2013, bu borcu sıfırladık. Bunlar böyle şeyleri yapabilecek güçte, kalitede, kapasitede değildi. Merkez Bankamızın döviz rezervi 27,5 milyar dolardı, ama şimdi 120 milyar dolarlara çıktı” diye konuştu.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.