Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Bakan Yılmaz: "Sözleşmeli Öğretmen Sistemini Yeniden Getireceğiz"

Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, "Güneydoğu’daki doluluk oranı yüzde 92, yüzde 93’lerdeyse Marmara’da yüzde 87’lerde. Dolayısıyla açıklar var. Bu açıkları kapatmamız için ne yapmamız lazım, sözleşmeli öğretmen sistemini...

Haber Giriş Tarihi: 20.06.2016 17:59
Haber Güncellenme Tarihi: 20.06.2016 17:59
Kaynak: Haber Merkezi
https://www.bursahaber.com/
Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, "Güneydoğu’daki doluluk oranı yüzde 92, yüzde 93’lerdeyse Marmara’da yüzde 87’lerde. Dolayısıyla açıklar var. Bu açıkları kapatmamız için ne yapmamız lazım, sözleşmeli öğretmen sistemini yeniden getireceğiz. İlk öğretmen alımını Şubat’ta yapacağız" dedi.
Milli Eğitim Bakanı Yılmaz, katıldığı bir televizyon programında gündeme ilişkin soruları yanıtladı. Yılmaz, "Milli Eğitim’de gerçekten son 14 yılda çok büyük atılımların, çok büyük devrimlerin, adeta sessiz devrimlerin yapıldığını gördüm. Çok şey yapıldı, ama hala çok şeyin yapılması gerektiğini düşünüyorum. Yani insanın olduğu yerde, insan yaşadıkça mutlaka onun talepleri ve istekleri güncellenir, günden güne değişir. Birisi sağılık, diğeri eğitimdir. Bu alanlarda yaptım bitti diyebilmek mümkün değil. Neler yapıldı son 14 yılda? Geçmiş dönemde 76 üniversite vardı ve Türkiye’deki üniversite çağındaki her 100 öğrenciden 14’ü üniversiteye gidebiliyordu, bugün 193 üniversite var, yani siz 76’ın üzerine üniversiteler eklemişsiniz. Ve üniversiteye gidebilecek 100 öğrencinin yüzde 39’unu üniversiteye kazandırmışlar; birisi 14, birisi 39, birisi 76, birisi 193, hala daha üniversite kuruyoruz. Sadece üniversiteler kurulmuş olması dahi, geçmiş dönemde Allah razı olsun üniversite alanında, eğitim alanında çok büyük bir devrim yaptılar. Hakkâri’ye üniversite götürüyorsun, Şırnak’a üniversite götürüyorsun, Ardahan’a üniversite götürüyorsun. Dolayısıyla da üniversitenin sadece kurulmuş olması dahi Türkiye’nin gelecek yüzyıla umutla bakması için yeterlidir; doğru mu? Doğru" diye konuştu.
"GEÇMİŞ DÖNEMLERDE ATANAN ÖĞRETMENLERİN TOPLAMINDAN DAHA FAZLASI ŞU ANDA GÖREV YAPAN BİR ÖĞRETMEN SAYIMIZ VAR"
Öğretmen atamalarıyla ilgili Yılmaz, “Geçmiş dönemlerde atanan öğretmenlerin toplamından daha fazlası şu anda görev yapan bir öğretmen sayımız var. Yani biz aldığımızdaki öğretmen sayısından daha fazla öğretmen atadık, ama hala atamayan öğretmenler var, onu da biliyoruz. Eğitimin en önemli ayağı, en önemli temeli öğretmen. Muhakkak ki müfredat da var, muhakkak ki altyapı da var. Tahta olacak, sınıf olacak, okul olacak, akıllı tahtalar olacak, tablet bilgisayarlar olacak, kitaplar olacak, ancak öğretmen hepsinden önemlidir. Çünkü diğerlerini işleyecek, kullanacak ve öğrenciye bilgi olarak aktaracak öğretmendir. Geçmiş dönemlerden aldığımız öğretmenlerden çok daha fazla öğretmen atadık mı? Bir başka hizmet; 3 milyara yakın kitabı ücretsiz dağıttık. Bizim zamanımızda biz okula giderdik, genelde de ilk gün giderdik ki niye? Öğretmenler kara tahtaya kitapların isimlerini, hangi yayın evinin ve hangi işte yayıncının ismini de yazar, biz de giderdik onu yazardık, getirirdik annemize, babamıza verirdik. Annemizle beraber veya babamızla beraber kendimiz kırtasiyeciye giderdik, kırtasiyeciye gittiğimizde, ‘bu kitap var, ama bu kitap daha gelmedi, bir hafta sonra gelecek, şu kitap 15 gün sonra gelecek’ derdi. Bazen 15 gün sonra bile gelmezdi. O zamana kadar siz ne yapardınız? Olanların veya arkadaşların veya bir kütüphanede varsa fotokopilerini alır, fotokopiler üzerinden dersi takip ederdin" ifadelerini kullandı.
“EĞİTİMDE FIRSAT EŞİTLİĞİNİ SAĞLADIK”
“Geçmiş dönemde çok iyi işler yapıldı denmesi için ücretsiz kitap dağıtılmış olması da yeterli midir? Kesinlikle yeterlidir" diyen Yılmaz, "Fırsat eşitliğini sağlıyorsunuz. Kitabı alamayanlar var; eskiden bu vardı biliyorsunuz, çocuklar okula başlıyor, ilave masraflar oluyor, ‘kitap, kırtasiyeye gücümüz yetmiyor, bunu nasıl karşılayacağız’ denirdi. Bir söz var lojistikle ilgili, ‘lojistik nefes gibidir derler, kesilince anlaşılır.’ Dolayısıyla hizmetler aksamadığı sürece hiç kimse farkında değil. Dolayısıyla biz fırsat eşitliğini sağladık, Türkiye’nin en ücra köşesindeki evlatlarımızın dahi aynı temel eğitim kitaplarına sahip olmasını sağladık. Bizim dönemimizde Amerikan sütü dağıtılırdı okula gittiğimizde. Marshall yardımı olarak süt tozunu kaynatırlardı önümüze getirirlerdi. Şimdi biz evlatlarımıza süt ikram ediyor muyuz, ücretsiz veriyor muyuz? Veriyoruz. Onun için hep diyoruz ki, Türkiye geçmişle kıyaslandığında eskiden evlatlarımıza Amerikan yardımı süt tozundan yapılmış süt verirken, şimdi kendi çiftçimizin ürettiği sütü kendi evlatlarımıza ücretsiz olarak veriyoruz. Bu da hizmet olarak yeterli mi, yeterli. Eskiden tablet bilgisayarlar hiç dağıtılır mıydı? Şu anda tablet bilgisayar dağıtmaya başladık, 1 milyonun üzerinde bir tablet bilgisayar öğrencilerimize ve dağıttığımız öğrencilerin öğretmenlerine olmak üzere ücretsiz bilgisayar dağıttık. Bu dahi yetmez midir?” açıklamasında bulundu.
MEZRALARDAN TEOG BAŞARILARI
Önemli olanın devlet olarak Türkiye’nin en ücra köşesine kadar fırsat eşitliğini götürmek olduğunu ifade eden Yılmaz, "Biz götürdük mü diyoruz, götürdük diyoruz. Nereden belli diyoruz? Şundan, TEOG’dan belli. Temel eğitimden ortaöğretime geçecek çocukları bir sınava koyuyorsunuz, bu sonuçlara bakıyorsunuz, nereden birinci çıkmış? 120 soru var, 120 sorunun 120’sini de çözmüş. Kim çözmüş? Van’ın Erciş’teki bir öğrencimiz çözmüş. Kim çözmüş? Van’ın Edremit’teki bir evladımız çözmüş. Kim çözmüş? Muş’un Varto’daki çözmüş Ezgi kızımız. Ezgi kızımızın şöyle bir özelliği daha var; mezrada yaşıyor. Taşımalı eğitimle mezradan köye, köyden okula getiriyorsunuz. Diyor ki, ben hiç dershaneye gitmedim, devletin vermiş olduğu telafi ve ilave destek kurslarını aldım, anneme yardım ettim, anneme yardım ettiğim köyde anneme yardım ettiğim zamanın dışında dersime çalıştım ve 120 sorunun 120’sini çözdüm. Onun dışında kim aldı? Şırnak’ın İdil’inde. Şırnak İdil’deki operasyon bölgesinde olan yerde bir kızımız kazandı. Başka nerede kazandı? Tunceli’nin Çemişkezek’te. Tunceli merkez’e de var da merkezleri söylemiyorum, Tatvan’da da var. Tunceli merkezden var, Bingöl merkezden var. Onları söylemiyorum, ama mümkünse ilçelere kadar. Bu sefer ben bunu söylediğimde şunu söylüyorlar; ‘İyi, ama bunlar istisna.’ Doğru istisna, ama her istisna o kuralın bir delinmesidir. Bugün 950 bine yakın noktada biz bilgi otoyollarına öğrencilerimizi ve öğretmenlerimizi bağlar hale gelmişiz. Ne demek bu? 950 bine yakın noktada öğrencimiz isterse internet üzerinden geniş bantlarla bilgiye ulaşabilecek. Bugün bilgisayarda, internette her türlü bilgiye ulaşabilmek mümkün mü? Kolay değildi bu bilgiye ulaşabilmek. Mutlaka ya kütüphanelere giderdiniz ve kütüphanelerde de güncel bilgiler, istatistiki bilgiler var mıdır o da bilinmezdi. Geçmişte ansiklopedik bilgileri alabilmek mümkündü, ancak güncel bilgileri kütüphanelerden alabilmekte mümkün değildi. Dünya değişti, artık bilişim çağındayız dolayısıyla güncel bilgileri alabilmek var. İşte biz bütün öğrencilerimize 950 bin noktadan bilgi otoyoluna bağlanabilme imkânını verdik. Fırsat eşitliğini sağladık mı? Sağladık. Çünkü Millî Eğitim’in asıl amacı bütün evlatlarına, en ücra köşedekine kadar, yani Yüksekova’dakine de, Ardahan’ın Göle’sindekine de, Kars’ın Selim’indekine de fırsat eşitliğini bilgiye ulaşabilme imkânını sağlamamız lazım biz bunu başardık" dedi.
"YAZ BOYUNCA OKULLAR AÇILANA KADAR BİZ EVLATLARIMIZA TELAFİ EĞİTİMİ VERMEYE DEVAM EDECEĞİZ"
İdil’de, Şırnak’ta, Sur’da, Yüksekova’da, Şırnak’ta, dolayısıyla bu gibi illerde sokağa çıkma yasağı ilan edildiğini, operasyon bölgelerinde dolayısıyla öğrencilerin okula gidemediğini hatırlatan Bakan Yılmaz, "Evlatlarımız okula gidemeyince bunların bir kısmı Türkiye’nin diğer bölgelerindeki okullara gittiler. Bir kısmı orada kaldı okula gidemedi, çünkü herkesin bir başka yerde akrabası olmayabilir, bir başka evlatlarını okutmak için imkânı olmayabilir. Dolayısıyla bunlara 15 tatil döneminde telafi eğitimi verdik, bir de ondan sonra da devam eden bir telafi eğitimi verdik ve telafi eğitimi alanların sayısı 100 binin üstünde. İsteyen herkese verdik ve bundan sonra da devam ediyor. Mesela, İdil’deki ve Varto’daki öğrencimiz Milli Eğitim Bakanlığı tarafından verilen destek kurslarıyla bu hale geldik diyor. Aynı zamanda bu evlatlarımıza aylık 100 lira harçlık da verdik. Her türlü eğitim yardımı, kitap, kırtasiye de verdik. Aynı zamanda sağlık kontrolünden geçirildi, psikolojik destek verildi. Anne-baba diyorsa ki benim evladım işte matematikten eksik kaldı veya Türkçe’den eksik kaldı veya fen bilimlerinden eksik kaldı. Bu yaz boyunca okullar açılana kadar biz evlatlarımıza telafi eğitimi, destek eğitimi vermeye devam edeceğiz” dedi.
MAARİF VAKFI’NIN KURULMASI
Türkiye Maarif Vakfı’nın Türkiye’ye ait olduğunun belli olduğunu kaydeden Yılmaz, şunları kaydetti:
"Yurt dışında kendi okullarımız var, 15 ülkede 65 tane okulumuz var şu anda. Ancak ben Afganistan’a da gitmiştim, Afganistanlılar diyor ki, biz sizden okul istiyoruz diyor, Afrika’da birçok ülke okul istiyor. Türkiye’nin yaklaşık 6 milyona yakın insanı kendi vatandaşı yurt dışında veya Türk soylu insanlar var; Tatarlar, Özbekler, Uygurlar, Kırgızlar, Kazaklar. Kendi ülkelerinin eğitim imkânını kendi değerlerine sahip bir şekilde verebilmesi mümkün değil. Kendilerine en yakın ülke nereyi görüyorlar? Türkiye’yi görüyorlar. Dolayısıyla Türk eğitimini alırlarsa, kendi ülkesinin değer yargılarını da evlatlarına aktarabileceklerini düşünüyorlar. Ailelerin bunu tek başına yapabilmeleri mümkün değil. Dolayısıyla yurt dışındaki kendi vatandaşlarımızın ihtiyacı olan okul öncesi eğitimden üniversite eğitimine kadar kendi vatandaşlarımıza, soydaşlarımıza, soydaşlarımız olmayıp da Türk eğitimini almak isteyenlere, Afganistan da olabilir, Afrika da olabilir. Bunlara istedikleri eğitimi, kaliteli, nitelikli, en üst seviyedeki eğitimi verebilmek için, adeta Türkiye’nin eğitimde markası olabilmek için Türkiye Maarif Vakfını kurduk. Bu Maarif Vakfı anaokulundan üniversiteye kadar bütün okulları açabilecekler, mevcut açılmış olan okulları devralabilecekler veya başka bir tane çok başarılı bir şirket varsa o şirketle ortaklık kurulabilecek veya başarılı bir sivil toplum kuruluşu bu hizmeti vermek istiyorsa onunla birlikte de eğitim verebilecek. Dolayısıyla çok esnek bir yapıya sahip bir vakıf kurduk Türkiye Maarif Vakfı. Bu vakıf yurt dışında eğitim verecek öğretmenleri yetiştirecek, yurt dışında sadece Türkiye’ye ilişkin müfredatı değil, o ülkenin de müfredatını da esas alacak şekilde Türkiye’deki müfredat ile o ülkedeki müfredatı adeta birleştirecek ve her iki ülkenin de kültürlerini, değerlerini özümsemiş öğretmenlerle birlikte eğitim vereceğiz. Bu Türkiye’nin dışa açılma politikasıdır. Soft power derler ya, işte soft power’ın bir tanesi de bu eğitimdir.”
"TÜRKİYE MAARİF VAKFI İLE DÜNYAYA AÇILACAKTIR"
“Türkiye gerçekten büyük bir ülke, bölgesinde yıldız, her şeye rağmen, sıkıntılara rağmen bu bölgenin de lideri" ifadesini kullanan Yılmaz, "Birçok yere gittiğinizde birçok ülke diyor ki geçmişte olduğunuz gibi Türkiye önderlik edecek. Bugün Balkanlar’a gidin, Türkiye’den destek beklemeyen bir ülke var mı? Bugün işte Kafkaslar’a gidin, Türkiye’den destek almayan bir ülke var mı? Bugün Orta Asya’ya gidin, Türkiye’den almayan veya ilave daha fazla Türkiye’den beklentisi olmayan ülke var mı? Afrika’ya gittiğimizde de hakeza yine aynı beklenti var. Dolayısıyla da soft power, güçlü bir ülke olmanın ve çevrenizi güçlendirmenin yolu eğitimden, kültürden ve bilimsel yarıştan geçiyor. Türkiye kültürel ihtiyacı karşılamak üzere Yunus Emre Enstitüsü’nü kurdu, enstitü vasıtasıyla dünyaya açıldı. Şimdi bir de eğitimle ilgili vakfı kurdu, Türkiye Maarif Vakfı ve bununla da dünyaya açılacaktır. Bu da Türkiye’nin gücü olacaktır. Bugün Almanya’da olan, okula giden çocuklar bir araya geldiğinde Türkçe konuşmuyorlar. Siz en çok hangi dili tercih edersiniz? Rahatsız olmayacağınız, kendinizi en rahat ifade edebileceğiniz dili tercih edersiniz. Çocuklar kendilerini en rahat Almanca’yla ifade edebileceklerini düşündüklerinden iki Türk ailenin çocuğu yan yana geldiğinde Almanca konuşuyorlar. Ben Frankfurt Kitap Fuarı’na gittiğimde bütün sivil toplum kuruluşları geldi, hatta şöyle bir şey anlattılar; dedeler geliyor, babaanneler geliyor eve. Dede-babaanne geldiğinde çocuğa biliyorsunuz genelde daha çok soru sorar, çocuğun veya torununun nasıl geliştiğini, ne düşündüğünü görmek için. Çocuk ona Türkçe cevap veremeyeceğinden, Türkçe cevapta sıkıntıya uğrayacağından dedesi veya babaannesi geldiğinde odayı değiştirdiğini söylediler. Bu insan fıtratında doğaldır. Dolayısıyla bunlar somut gerçekler. Bu somut gerçekten hareketle kendi vatandaşlarımıza eğitim vereceğiz" dedi.
MÜFREDATIN SADELEŞTİRİLMESİ
Eğitimin temel ayağının öğretmen, altyapı, müfredat ve veli olduğuna dikkati çeken Bakan Yılmaz, "Müfredatta gereksiz bilgi var, ağırlıklı bilgi var. Değerler eğitimini de içine almış olacak şekilde bir müfredat. Yani biz gerçekten kurbağanın herhalde dolaşım sistemini gördük diye düşünüyorum. Biz işte Yunan kültürü veya Roma kültürünün bu mimari yapılarını, işte corcik tarzı, barok tarzı, İyon stili gibi bunları gördük. Muhakkak ki bunlar da görülse iyidir, ama isteyen görsün. Eğer arkeolojiye gidecekse, sanat tarihine gidecekse işte tarih bölümünü seçecekse, bunları görmesi iyidir. Tarihin bir yönü de sanat alakalıdır, görsün. Ama her öğrencimize daha öncelikli verilmesi gerekenler varken bunlar verildiyse o dönemdeki müfredatın doğru olmadığını düşünüyoruz. Önümüzdeki dönemde müfredatın sadeleştirilmesi ve öğrenciye verilmesi gerekenleri mutlaka vermek istiyoruz. Kişinin yeteneğini öne çıkaran, kişisel becerilerini öne çıkaran bir eğitimi vermek istiyoruz. Öğrenmeyi öğreten bir eğitim sistemi içerisinde öğrenmeyi öğretmeye çalışıyoruz ve kendine özgüvenli olması lazım. Geçmişten bir imparatorluğun bakiyesiyiz biz bu dünyanın lideriydi, bu coğrafyada bütün mazlumlara kucak açtık, sahipsizlere sahip çıktık. Şimdi aynı misyonu üstlenmek için, yani kimsesizlerin kimsesi olmak için, fakir-gurebanın bakıcısı olmak için, senin kapını çalanlara kapını açmak için bunla ulvi hasletlerdir ve insanı zenginleştirir. Ama bunları kişiye küçükken vermek lazım. Bu değerleri verirsen gelecek yıla güvenle bakar" şeklinde konuştu.
2023 hedeflerini yakalayacak bir nesil yetiştirmesi gerektiğini vurgulayan Yılmaz, "Nesil yetiştirmek, medeniyet inşa etmektir. Bizim bir medeniyet iddiamız var, inşallah bunu gerçekleştireceğiz. Öğretmenler, en önemlisi odur. Çok öğretmen atadık, ancak yeter mi? Yetmez. Ne yapmamız lazım? Bakın, 2003 yılında biz geldiğimizde 540 bin civarında bir öğretmenimiz bulunmaktaydı. 2003 yılından bugüne kadar ne kadar öğretmen atadık? 542 bin 120 öğretmen atadık. Şu andaki bizim atadığımız öğretmenlerin sayısı yüzde 58,7 yani yüzde 60’ı. Demek ki sokakta gördüğünüz her üç öğretmenden ikisi bizim dönemimizde atanmış" ifadelerini kullandı.
GÜNEYDOĞU’YA SÖZLEŞMELİ ÖĞRETMENLİK
Bakan Yılmaz, şöyle konuştu:
“Güneydoğu’ya gönderdiğimiz her öğretmenin tek tek rakamını verebilirim çoğunluğu geri tekrar dönüyor eş durumundan, mazeret atamasından, sağlık nedeniyle dolayısıyla bizim Güneydoğu’da öğretmen tutabilmemiz lazım. Öğretmen açığımız en fazla nerede şu anda? Marmara’da öğretmen açığımız çok fazla. Güneydoğu’daki doluluk oranı yüzde 92, yüzde 93’lerdeyse Marmara’da yüzde 87’lerde dolayısıyla, açıklar var. Bu açıkları kapatmamız için ne yapmamız lazım: Sözleşmeli öğretmen sistemini yeniden getireceğiz. Ve diyeceğiz ki, kanuna da koyacağız sözleşmeli öğretmen de bu aile ataması öğretmenin olduğu yere yapılır diyeceğiz, yani sözleşmeli öğretmen benim eşim Ankara’da çalışıyor lütfen tayinimi Ankara’ya yapın demeyeceğiz Aile birleştirmesini sözleşmeli öğretmenin olduğu yerde. Eşiniz Ankara’da mı işte diyelim ki neredesiniz? Batman’da. O halde sizi Batman’da birleştirelim, yani Ankara’da önemli olan aile devlet aileyi korur anayasanın hükmü doğrudur aileyi koruyacağız, ama evlatlarımıza eğitimi de eksiksiz vermemiz lazım, kaliteli vermemiz lazım, bunun için de Batman’da olmanız lazım. Dolayısıyla, sözleşmeli öğretmen getireceğiz beş yıl. Beş yıl sonuçta performansına bakılarak bu öğretmenlerimizi kadroya alacağız performansı iyi olanları ve üç yıl da kadrolu olarak çalışacak ondan sonra 8 yıl. 8 yıldan sonra artık Türkiye’nin dört bir tarafı kendi tercihine göre serbesttir diyeceğiz. Kaliteli eğitim vermenin öncelikli yolu öğretmenden geçiyor. İlk öğretmen alımını Şubat’ta yapacağız. Millî Eğitim Bakanlığı isteyen vatandaşların talepleri doğrultusunda istediği eğitimi vermeye, istediği kursu vermeye de hazır. Dolayısıyla matematikten, fenden, Türkçe’den veya ilgili bölümlerden kendi evlatlarının veya velisi olduğu kişilerin eğitimde bir eksiklik veya noksanlık olduğunu düşünen her velimizin talebini, her öğrencimizin eğitimle ilgili destekleme talebini karşılayacağız, yaz boyunca bütün okullarımız bu hizmeti vermek için açık kalacaktır.”
"BUGÜNE KADAR 2 BİN 705 ENGELLİ ÖĞRETMENİ ATADIK"
“Bugüne kadar 2 bin 705 engelli öğretmeni atadık" diyen Yılmaz, "2016 yılında da Engelli Kamu Personeli seçme sınavına katılan adaylardan 250 öğretmen ataması yapacağız, ama bunu da artıracağımızı da söyleyeyim yani. Başvurular tamamlandı, bu başvuruyu yapmış olanlar arasında tabi sağlık raporu uygun olacak, herhangi bir kamu kuruluşunda işte çalışıp, çalışmadıkları beyanları alınacak ve öğretmenlik yapıp, yapamayacaklarına ilişkinde bir sağlık raporu alınacak. Eğer böyle bir sağlık raporu öğretmen yapabileceklerine ilişkin bir sağlık raporu aldıklarına göre ve adayların tercih ettiği illeri de dikkate alaraktan en yüksek puandan başlayaraktan da atamasını yapacağız. 250 atıyoruz, bu oranı da artıracağız muhtemelen 400 veya 500’e çıkaracağız" dedi.
"330 BİN SURİYELİ ÖĞRENCİ EĞİTİM ALIYOR"
Suriyelilerle ilgili özel bir görevlendirmelerinin olmadığını söyleyen Yılmaz, "UNICEF’in bir öğretmen alımı var o konuda Millî Eğitim Bakanlığı’ndan destek talep ediyor. Biz Türkiye’de şu anda yaklaşık 900 bine yakın Suriyeli eğitim alma seviyesinde, yani anaokulundan üniversiteye kadar. Şimdi 330 bine yakın öğrenci eğitim alıyor, bunu ilk aşamada 500 bin, daha sonra da eğitim çağında olan herkesi eğitime kazandırmak için bir seferberlik başlatıyoruz. Bunun için de ne lazım? Muhakkak ki ilave öğretmen lazım, bunun için ilave sınıflar lazım, bunun için ilave okullar yazım, bunun için ilave müfredat, hem Arapça’yı, hem Türkçe’yi ihtiva eden ders kitaplarının hazırlanması lazım, bunun için ilave kaynak hazırlanması lazım. Devletimiz, Hükümetimiz, Avrupa Birliği de yardım yapacağız diyorlar ama, işte esas yardım yapması gereken konu, alan burasıdır, eğitim alanıdır. Dolayısıyla biz bu yıldan itibaren bir seferberlik başlatacağız, 330 bin eğitim alan Suriyeli öğrenci sayısını ilk aşamada 500 bine, sonra da geri kalanını kendi eğitim sistemimize kazandırmak istiyoruz” açıklamasında bulundu.
"4+4+4’TEN MEMNUNUZ"
“Bir model arayışımız yok, model çalışmamız da yok, dolayısıyla 4+4+4’ün başarıyla devam ettiğini düşünüyoruz" ifadesini kullanan Yılmaz, şunları kaydetti:
"Daha yeni uyguladık, 4+4+4’ün ilk mezunlarını yeni verdik. İlkokula başlayan daha ilk defa karne aldı. Dolayısıyla bu sistemin başarısız olduğuna nereden vardınız ki değişiklik yapma ihtiyacını duydunuz? Böyle bir çalışma varmış gibi bir rivayetler fırtınası içindeyiz. Bizim Millî Eğitim Bakanlığımızın çok iyi bir Basın Müşavirliği var, gerçekten çok iyi. Bizim duyurusunu yapmadığımız, açıklamasını yapmadığımız eğitimle ilgili hiçbir konuda vatandaşlarımızın inanmaması lazım. Bize sorsunlar, böyle bir çalışma var mı? Biz çok net bir şekilde kendi internet sitemizden bütün Türkiye’ye duyuruyoruz ki, biz 4+4+4’ten memnunuz, ilk mezunlarını bu yıl verdiler, bu süreç içerisinde muhakkak eğitim yaşam boyu süren bir süreçtir, bunun çıktılarını alacağız. Bir aksama varsa sürekli güncelleştirir, sürekli mükemmele ulaşmak için adımları atarız. Ama şu anda yeni kurduk, ilk sonuçlarını yeni aldık, bakıyoruz ufak tefek değişiklik, rötuş gerekirse yaparız, çünkü istiyoruz ki daha kaliteli, daha iyi, daha nitelikli bir eğitim verelim ki 21. yüzyılı Türkiye’nin yüzyılı yapalım.”
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.