Bakan Çelik: Devlet eliyle kültür politikası oluşturmak geçerliliğini yitirdi

Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik, “Devlet eliyle hiç kimse bir politika oluşturamaz eğer devlet eliyle politika oluşturmak yaşayabilen bir şey olsaydı Türkiye’de devlet eliyle Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) millete bir politika giydirmeye çalıştı ama bu yaşamadı, etrafımızdaki pek çok devletlerde de görüyoruz, bu mümkün değildir.” dedi. Çelik, devlet eliyle kültür politikası oluşturmak şeklindeki eski politikaların geçerliliğini yitirdiğini ifade etti.

Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik, ‘Yeni Türkiye ve Kültür’ konulu konferansa katılmak üzere Kahramanmaraş’a geldi. Konferans öncesi Vali Mustafa Hakan Güvençer’i makamında ziyaret eden Bakan Çelik, daha sonra beraberindeki heyetle birlikte Necip Fazıl Kısakürek Kültür Merkezi'nde Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesi ve İslam Ülkeleri Akademiysen ve Yazarlar Birliği tarafından ortaklaşa düzenlenen ‘Yeni Türkiye ve Kültür’ konulu konferansa katıldı.

Saygı duruşu ve İstiklal Marşı ile başlayan konferansta konuşan Çelik, Türkiye ve dünya kültüründe çok önemli gelişmeler ve değişmeler yaşandığına dikkat çekti. Bu değişime ayak uyduramayan kapalı toplumların artık yaşayamadığını belirten Çelik, devlet eliyle kültür politikası oluşturmak şeklindeki eski politikaların geçerliliğini yitirdiğini söyledi. Çelik, şöyle konuştu:

"Geçmişte, CHP tarafından millete bir takım kültür politikaları dayatıldı. Geçmişte 100 yılda 200 yılda bir millete tesir eden gelişmeler bugün artık 5 dakika içerisinde o milletin cevap vermesi gereken bir sahraya dönüşebilmektedir. Bu durum birçok bakımdan eski sosyal ve siyasal paradigmaları artık geçersiz kıldı. Kapalı toplumsal sistemler artık yaşayamaz. Bu noktadan sonra yaşama şansı da kalmamıştır. Ekonomide olduğu gibi kültürel alanda da sınır tanımaz, akışkan, etkileşimci ve daha özgür bir olguyla karşı karşıyayız. Bu nedenle devlet eliyle kültür politikası oluşturmak şeklindeki eski politikalar artık geçerliliğini yitirmiştir. Devlet eliyle hiç kimse bir politika oluşturamaz, eğer devlet eliyle politika oluşturmak yaşayabilen bir şey olsaydı Türkiye’de devlet eliyle Cumhuriyet Halk Partisi millete bir politika giydirmeye çalıştı ama bu yaşamadı. Etrafımızdaki pek çok devletlerde de görüyoruz, bu mümkün değildir. Nitekim milli kültürün evrensel kültürle etkileşime sokmadan, içine kapalı bir sistem içerisinde de yaşatmamız mümkün değil. Her milli kültür artık evrensel olaylara temas ettiği müddetçe ve evrensel olana cevap verebildiği müddetçe hayatını sürdürebilecektir. Yani toplumun özne olduğu bir anlayışın dışında, devlet yada herhangi bir başka öznenin yazması yada yazdırmak istemesi, dayatması artık bu yüz yılda işin tabiatına aykırıdır. Nitekim bu teşebbüslerin beyhudeliğini kendi tarihimizden biliyoruz CHP döneminde ısrarla yapılan kültürel dayatmalar hep sonuçsuz kalmıştır, millet kendi kültürel kimliğini kendi imkan ve kapasitesiyle ayakta tutmuştur.”

“HER TÜR DÜŞÜNCE VE YAŞAM BİÇİMİ ÖZGÜRCE İFADE EDİLEBİLMELİ”

Türkiye’de, her tür düşünce ve yaşam biçiminin özgürce ifade edilmesi gerektiğini kaydeden Çelik, “Artık devlet toplumun kültürünü beğenmeyip, görmezden gelerek yapay bir empoze eden konumdan bireylerin kültürel tercihlerini özgürce yaşayabilmesinin garantörü olma konumuna geçmiştir. Bu nedenle ülkemizde her tür düşünce ve yaşam biçimi kendisini özgürce ifade edebilmeli ve geliştirebilmelidir. Unutulmamalıdır ki özgürlük sadece ve sadece bir diğer kişinin özgürlüğüne zarar verdiği noktaya kadardır, bir kimliğin diğerini baskıladığı noktaya kadardır. Onun dışında bütün kimlikler ve toplumdaki bütün bireylerin arayışları meşrudur.” diye konuştu.

“GARİP BİR MEDYA MANİPÜLASYONU YAPILIYOR”

Ülkede kültürel alanda medya manipülasyonu yapıldığına dikkat çeken Çelik, bakanlığının bu baskıyı kaldırmaya yönelik girişimlerinde bir takım çevreler tarafından ‘Türkiye’de sansür var’ ifadesinin dillendirildiğini vurguladı. Devlet tiyatrolarında yıllarca Necip Fazıl’ın eserlerinin oynanmadığını hatırlatan Çelik, şunları söyledi: “Geçmişte devletin dayatmacı olarak devreye girerken şimdi özgürlük ve çoğulculuk alanını korumak durumundadır. Yani kültür ve sanatın birilerinin tekeline münhasır kurulmaya çalışıldığı, kimi kültürel unsurların birinci sınıf, diğerlerinin ise 2’nci sınıf muamelesi gördüğü böyle bir ortamda bakanlığımız kültürel, çoğulculuğu ve bireysel hakları güvence altına almak için müdahil olmaktadır. Garip bir medya manipülasyonu yapılıyor, yıllardan beri kültür ailesinin tefekkür havzasını baskı altında tutanlar bu baskıyı kaldırmaya kalktığımız andan itibaren hemen seslerini yükselterek sansür var diyorlar. Peki kendilerinin sansür olmadığını iddia ettikleri mahallelerinde ne var? örneğin devlet tiyatrolarında şimdiye kadar Necip Fazıl’ın eserleri oynanmamış. Sadece tek tip eserlerin oynandığı dönemler olmuş. ‘Diğer eserlerde oynanmaya devam etsin ama Necip Fazıl’ın da eserleri oynansın’ dediğiniz zaman, bunu baskı ve sansür olarak algılıyorlar. Dolayısıyla birilerinin dilinde baskı ve sansür aslında kendi hükümranlıklarını, kendi tekel kültür anlayışlarının diğer herkesi baskılayacak şekilde devam etmesi şeklindedir. Ben, bütçe görüşmeleri sırasında bir CHP grup başkan vekili çıktı ve şöyle söyledi; bizim dedi ‘AK Parti iktidarları boyunca en rahatsız olduğumuz ve en çok eleştirdiğimiz Kültür Bakanı sizsiniz’ dedi. Ben de bununla gurur duyuyorum dedim. Biz kültürel yazılım yapmıyoruz, devlet eliyle kültürel yazılım oluşturulması gibi bir politikanın peşinde olmadık, bilakis toplumun dün ve bugün kendince geliştirdiği yazılımların tarih içerisinden süzülen ve bugün sivil dinamik ve özgür bir biçimde oluşturulan yazılımın tanıtımına ve muhafazasına çalışıyoruz.”