Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Polatlı izlenimlerim

Yazının Giriş Tarihi: 05.08.2019 00:01
Yazının Güncellenme Tarihi: 05.08.2019 00:01

Geçtiğimiz hafta doğduğum ilçe Polatlı'ya gittim üç gün kaldım, Polatlı benim hayatımda önemli yer teşkil eder. 560 metrekare bir arazinin içine yaptırdığımız evde doğmuştum. Ev arazinin ortasındaydı sağında rahmetli babaannemin meşgul olduğu bahçe vardı marul, soğan, tere, maydanoz, domates, yerelması ve benzeri şeyler eker ürün alırdı bizlerde taze taze yerdik. Bu bahçenin içinde ayrıca elma ve erik ağacıda vardı her yıl düzenli meyve verirdi. Evin solunda ise tandır vardı bakkal veya fırından pek ekmek almazdık Annem burada yufka, bazlama ve gözleme pişirirdi, haftada bir iki defa. Evin arka tarafı ise ahır, samanlık ve kümes ile sıralanmıştı. Kalan boşlukta ise biz mahallenin çocuklarıyla top oynardık.

İlkokula gidişim okuma yazma öğrenişim ve ilk sinemaya ablamla gidişim. Ve ilk sinemaya girişimde film başladığı için karanlıktı yandan girdiğimiz için sinema perdesi görünmüyordu, ablamın elini geri çekerek girmek istemesem de, ablam beni sürüklemişti.

Ve sinemada ilk seyrettiğim film baş rolünü Cüneyt Arkın'ın oynadığı ''Yanaşma'' adlı filmdi. sonrasında sinemaya alışınca haftada dört gün sinemaya gidiyordum Belediye ve Yeni sinema adlı iki salon vardı ikisi de pazartesi ve perşembe film değiştirirdi. her seans üç film birdendi bu sebeple haftada sinemada 12 film izlerdim. Bursa da bu sinema izleme sevgim yıllarca devam etti. Video dönemleri başlayınca da seyrekleşti.

Halaoğlu Osman Kart son kızını evlendiriyordu iki kızı bir oğlu vardı, artık Baba olarak düğünlerin sonuncusunu yapıyordu. Son zamanlarda akraba düğünlerine katılamıyordum, fakat en azından buna katılayım diyerek gittik. İlk gece Osman'ın evinin önünde eğlence vardı gece yarısına kadar sürdü. Gece yarısından sonra da sohbet faslı başladı doğal olarak. İkinci akşam damat evinin önünde eğlence vardı, buda gece yarısına kadar sürdü, tabi buna katılmadım. Üçüncü akşam düğün salonunda eğlence vardı. Yani üç gün sürdü düğün. Artık bu adetleri azaltmak gerekir diye düşünüyorum çünkü herkese eziyet, yapana da, gelene de ayrı ayrı eziyet. Salon düğünü varsa bir gecede her şey orada bitmelidir, gerisi abartı ve teferruat tır.

Geldiğim gece Mehmet Kart ile uzun uzun sohbet ediyoruz, yerel ve genel konularda. Mehmet Kart'ın kardeşleri üstünde emeği büyük, 1990 ların başında Rusya'ya çalışmaya gitti ve işini büyüterek iş adamı oldu, kardeşlerine sermaye verdi iş kurma imkanı sağladı keşke her aileden böyle bir kişi çıkabilse. Gündüz ise bu güne kadar hiç görmemiş olduğum çiftliklerine gidiyoruz, yaklaşık 10 yıl önce kurdukları çiftlik devasa nitelikte. takriben 250 civarı büyükbaş sığır gördüm, farklı cinslerden bir o kadarını yeni göndermişler. Çiftlik ve hayvan ihtiyaçları en ince ayrıntısına kadar düşünülmüş. Üstelik devletten kuruş katkı almadan bu duruma getirmişler. Nurettin, İsmet ve Hamza Kart kardeşler çiftliği yönetiyorlar. Cümlesine gönülden başarılar diliyorum. Türkiye'nin böyle müteşebbis ruhlu kişilere ihtiyacı var. Osman Kart Mobilya ticareti yapıyor, Münevver Kart Okumuş İçişleri bakanlığından emekli, en küçükleri Nilüfer ise Polatlıda kurulan Anadolu bacıları oluşumunda başından beri emek verip üretim yapıyorlar gayette başarılılar.

Çiftlik yolundan gelip geçerken Frigya kralı Midas'ın yaşadığı ve mezarının bulunduğu Yassıhöyük ten geçiyoruz, Gordion müzeleri ve Şehitlik tepesi gibi turist çeken yerlerde var elbette. Sıcak bizi terletsede nem oranın düşük olması sebebiyle üç saate uykumu alıp dinlenmiş olarak kalkıyorum. Bursa da böyle kısa sürede dinlenmiş olarak kalkmak mümkün değil.

Bir gün sonra ise Hamza ve Sertaç kart ile bizim eski evi bulmaya çalışıyoruz, o kadar değişmiş ki her yer tahmin yürütebiliyoruz artık. Bizim ev Ankara yoluna en yakın evdi ve yola en az yüz metre boşluk vardı. Oysa şimdi evler anayolun dibine kadar gelmiş. sokakları dolaşırken eski haliyle kalmış bir metrelik yükseklikte bahçe duvarı olan eski bir ev adeta tarihi yüzümüze vururcasına ''ben buradayım tanımadınız mı?''diyor evet maziden geriye yalnızca bu eski ev ve bahçesi kalmış bir tek onu tanıyoruz.

Heykel civarı pek değişmemiş 1973 yılıydı sanırım yine kuzenlerimle gezerken heykelde Bülent Ecevit'in mitingine denk gelmiştik ilk gördüğüm genel başkan kendisi olmuştu. Biz sese doğru gelince Ecevit'in arka tarafından gelmiştik ve kendisini sırtından gördük, arkadan saçlarının dökük olduğunu görünce inanamamıştım. Sebebi ise kendisini televizyon ekranında devamlı yüzünü görüyor olmamızdı. Heykel civarında gezerken rahmetli babamın teyzesinin kızı Zübeyde Demir geldi aklıma yıllardır orada oturuyordu. Evini hatırladık ve belki de 20 yıl sonra ayak üstü misafiri olduk çok mutlu oldu. Belediye sineması arada film oynatıyormuş yanından geçtik Belediye kültür merkezi yazıyordu. Yeni sinema ise yıkılmış yerine başka bir bina yapılmıştı. Kısaca Polatlı yolculuğumuzda anıları yad edip bitirmiş olduk.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.