Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Peygamber ocağı

Yazının Giriş Tarihi: 19.07.2016 00:06
Yazının Güncellenme Tarihi: 19.07.2016 00:06
Cuma gecesi başlayan darbe girişimi ülke genelinde bir anda şok etkisi yarattı. An itibarı ile Setbaşı'nda iki dostum ile yemek yerken gelen bir telefon ile konudan haberdar olduk. Aslında arayan arkadaşımız olayın doğruluğunu ve ciddiyetini bana sorarak bilgi almayı düşünüyordu, tabi olaydan bihaber olduğumuz için biz şaşırdık ve yemek yediğimiz lokantadan içeri girerek herhangi bir haber kanalını açmasını rica ettik. Ortamdaki herkes darbe girişiminden haberdar oldu.

2005 yılıydı; Başkanlığını yaptığım DYP İşçi komisyonu gayet güçlü ve kalabalık bir ekipti. Bursa'da ses getiren çalışmalara imza atıyorduk ve toplantımıza Merinos fabrikasında işçi olarak çalışan Teksif sendikası’nı kuran TÜRK-İŞ kurucularından ve 1957 yılında Milletvekili seçilip 27 Mayıs 1960 yılında Ordu tarafından tutuklanan Recep Kırım'ı davet etmiş ve hiç itiraz etmeden kabul ederek davete icabet etmişti.

Recep Kırım üç saat süren toplantıda anlattıkları ve yaşadıkları ile herkesi ağlatmıştı, Merinos Fabrikasında çalışmaya başladığı andan itibaren olayları anlatarak Yassı Ada'ya kadar geldi ve sustu, gözleri doldu, bir kaç damla yaş döküldü gözünden, hiç kimse konuşmuyor ve Recep Kırım derin bir nefes alarak devam etti.

“Ben Yassı Ada'yı anlatmak istemiyorum ama size şunu söyleyebilirim; ben Yassı Ada'yı yaşamasaydım bu gün karşınıza daha dinç olarak çıkacaktım.”

Bu bölümü anlatmadan geçen Rahmetli Recep Kırım'ı bir kaç ay sonra daha iyi anlıyorum; çünkü Demokrat Parti Milletvekilleri ‘biz buradan sağ salim çıkarsak bize işkence yaptıklarını anlatmayalım onlar yine de bizim askerimizdir’ diyerek bir birlerine söz veriyor ve bu sözü ebediyete göçene kadar tuttular.

Bu dönem Demokrat Parti Gençlik Kolları Başkanı olan Bursa'nın köklü ailelerinden olan Hüseyin Suat Sungur ise 26 Mayıs gününe kadar benim postaneden Heykel’e varmam iki saatimi alıyordu, herkes beni durduruyor selam veriyor, bir şeyler soruyor, yoğun ilgiden birkaç yüz metre mesafeyi iki saatte alıyorum. 27 Mayıs darbesi yapılınca aynı mesafe ve güzergahta yürürken bırakın selamı, kimse yüzümüze bakmıyor, kafasını diğer tarafa çeviriyordu’ diye anlatıyordu.

Darbeler ülkeyi her daima geri götürür birçok insan hayatını kaybeder düzmece mahkemelerde yargılanır ve tarihin en büyük yolsuzlukları da kolay kapanacağı için darbe dönemlerinde yapılır

 

2010 yılında yapılan Anayasa değişikliği referandumunda artık askerin darbe yapamayacağını iddia etmişti bazı dostlarımız. DYP Gençlik Kollarından aynı dönem görev yaptığımız dostumuz Mehmet Tunçak Milletvekili olmuştu, bu konuda konuştuğumuzda bunu savunmuştu. Asker Anayasa tanımaz darbe yaparken yasa ile durmazlar demiştim ve cuma gecesi şahit olduk.

Halkın sokağa çıkması şehir meydanlarında toplanması böyle bir durumda ilk oldu Darbe girişimi olaylarında Gölbaşı'nda hakkın rahmetine kavuşan polisler özellikle ikiz olan polislerin fotoğrafları insanı derinden üzüyor.

Boğazı kesildiği iddia edilen asker, bu videoları ürpererek ve üzülerek izledik, bir kısım paylaşımlarda bu askerin koğuşta gülümseyen bir fotoğrafını gördük diğer bir kısım o askerin fotoğrafı olmadığını iddia etti. Esas olan fotoğraf değil video görüntülerindeki şiddetti.

Bu videoyu izleyen analar, babalar çocuklarını askere gönderirken daha hisli ve korkulu göndereceklerdir olmaması gereken bir facia olarak gördüm.

Darbe girişiminde alt kademe, yani er ve erbaşlar en günahsız olanıdır. Askerlik yapanlar bilir, emir gelir uygularsınız, sorgulama şansınız yoktur. Bu genç çocuklar neredeyse uyku sersemi geldikleri yerde durumu kavrayamamışlar.

Genç askerlere baktığımda her şeyden bihaber olduklarını net gördüm diyebilirim bir şaşkınlık içinde ne yapacaklarını bilmiyorlardı bu esnada silah bırakıp teslim olan askerlere yapılan şiddet uygulaması asla kabul edilemez. Bunu yapanlar yargı önüne çıkarılmalı ve kamuoyu vicdanı rahatlatılmalıdır. Günahsız er ve erbaş yerine gerçek manada suçu olan rütbeli subaylar yargılanmalı ve en ağır cezalar verilmelidir.

Peygamber Ocağı olarak adlandırılan Kınalı Kuzuları gönderdiğimiz ve ülkemizin değişmez bekçileri olan bu kurum hak ettiği ilgi ve sevgiyi görmek zorundadır.

Sevgi ile baktığımız asker evlatlarımızın kıymetini bilelim, 1988 yılında askere giderken halkın bana neden öyle sıcak,samimi ve sempati ile baktığını bu gün net anlıyor ve bana bakılan aynı sempatik bakışla bu gün ben asker evlatlarımıza bakıyorum.

Hayatını kaybeden sivil vatandaşlarımıza Polislerimize, Askerlerimize Allah'tan rahmet yakınlarına ve ülkemize sabır diliyorum.

Darbe ve darbelere “Hayır”.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.