Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Para kazanmak için ülkeyi yakıyorlar!

Yazının Giriş Tarihi: 25.07.2018 00:02
Yazının Güncellenme Tarihi: 25.07.2018 00:02

Dünyaya entegre olmak başka bir şey, ülkeyi yakmak bambaşka!

Türkiye, kendi yağıyla kavrulan onurlu bir ülke olarak yoluna devam ediyordu… Rahmetli Turgut Özal, planlamacı ve batıcı tavırlarıyla kapıları sonuna kadar açtı; Gelen girdi, girmeyen arkadan dolandı… Batının devleri, gümrük kapılarını tek tek ya da topluca aştı, mutfağımıza ve misafir odamıza oturdu…

ABD’nin yemek tarzı, ABD’nin içeceği, ABD’nin ‘blue jean’i, ABD’nin ilaçları, ABD’nin silahları… Alıştı Türk halkı…

Ardından AB’nin her şeyi geldi ülkeye… İran’dan, Irak’tan, Suriye’den geldi her şey… Kaçakçılıkla tanıştı Türkler… Gümrükten giremeyen ne varsa kaçaktan bulundu…

Sonra ihracata başladık yavaş yavaş… Avrupa’dan tekstil makinelerini getirdik… Dokuduk ve diktik… Kalite ucuzdu çünkü… İpliklerin en hasını boyadık onlar için… Moda yaratamadık ama o kadar kusur ‘Kadı kızında da olur’ dedik sineye çektik… Kumaş gitti marka geldi, sesimizi çıkarmadık. Katma değerden de pek anlamadık…

Sonra çimento fabrikalarını söküp getirdik ülkeye… Hammadde ucuz, işçilik ucuz, taşıma ucuz, çevre önemli değildi… Büyükşehirlere göç boşuna değildiEvler yapılacaktı ve çimento gerekliydi… Sahipleri “İlk 100’de yer buldular yıllarca… Halkımız zehirlendi mi bu aşamada bilinmez!

Daha sonra ‘makine yapan makine’ diye bir furya başladı. Milliyetçi sağ ile sol belki de ilk kez anlaştı bu konuda… “Yapacağız… Üreteceğiz… Su kullananın, toprak işleyenin!” sloganları çok işe yaradı… Rahmetli Bülent Ecevit halkın umudu, Karaoğlan’ı oldu o sıralarda… Kıbrıs’ta kol kola savaştı gençler ve kazandığımızı sandık… Zamanla anlaşıldı her şeyin ‘kazanmak’ olmadığı. Masada da kazanmalıydık… Lozan’da olduğu gibi… (95. Yıldönümü kutlu olsun)

Anadolu’da gelişen sermaye yapısının zayıflığı nedeniyle borç dönemi başladı… Dünya Bankası, IMF, uluslararası bankalar, finans kuruluşları sıraya girdi… Milli hasılamızın çok üzerinde borç aldık zaman içinde. Borcu borçla çevirebildik bir süre… Parası bol olan kapitalistler bu sefer emperyalist emellerine alet etmeye başladılar bizi…

Kore, Somali, Afganistan, Irak, Libya, Mısır, Azerbaycan ve Katar’da asker bulundurduk veya doğrudan çatışmalara girdik…

Başımızı doğrultamadık bir türlü… Ya siyasi bunalım çıktı ya da paramızı pul ettiler… Yerli işbirlikçileri de boş durmadı doğal olarak… Burada kazandıklarını dışarıya çıkardılar… İcadı olanları ülkeden kaçırdılar ya da yok ettiler. İthalat kapısı devamlı açık kaldı… Palazlananları ithalatla terbiye ettiler.

Azla yetinen Türk halkı, hep tefekkür eden oldu

Aradaki 16 yılı daha sonra yazacağım.

Gelelim bugüne…

Dün, Merkez Bankası’nın Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında politika faizi yüzde 17,75 olarak sabit bırakıldı. Aman ya Rab! piyasalar karıştı bir anda…

Kararın ardından dolar fırladı 4,90'ı aştı… Oysa o ana kadar 4.75’li rakamlarda geziyordu… Euro 5,72'nin üzerine çıktı

Karar sonrasında BIST 100 endeksinde satışlar hızlandı, Kayıplar yüzde 2'yi aştı. Şirketlerin değeri düştü…

Dostlar; 2018’de hem faizler hem de kurlar, 2017’ye göre çok daha yüksek olduğu için finansman giderleri iyice artacak. Buna karşın büyümedeki yavaşlamaya bağlı olarak satış gelirleri ve karlar azalacak. Sonuç olarak yüksek kur ve faize, artan borçluluk oranlarının bozduğu bir bilanço dengesiyle yakalanan sanayi devleri için 2018 sancılı geçecek.

Halkın alım gücü daha da azalacak…

Enflasyon içinde durgunluk (Stagflasyon) günleri yakın…

Yeniden taze para bulmak ve moralleri yüksek tutmak zorundayız… Başka da bir çare göremiyorum…

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.