Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Panik yapmıyoruz

Yazının Giriş Tarihi: 19.03.2020 00:04
Yazının Güncellenme Tarihi: 19.03.2020 00:04

Böyle afetler insanlığa hayatı yeniden düşünme fırsatı sunar

-Psikiyatr Prof. Kemal Sayar: Endişe durumunda beynin rasyonel kısımları adeta şalter indirir. Zihnimizde sürekli olumsuz senaryoları üretmekten uzak duralım. Bu sorunun geçeceğine inanalım ve sevdiklerimizle güzel vakit geçirelim. Dünya belki bu salgından sonra bir daha aynı yer olmayacak. Böylesi afetler insanlara ve toplumlara hayatı yeniden düşünmeleri için bir fırsat sunar.

Böyle afetler insanlığa hayatı yeniden düşünme fırsatı sunar

İdlip'te insanlık dramı, Yunanistan sınırındaki mülteciler krizi, Doğu Akdeniz'de enerji savaşları, geleceğimize yön verecek yapay zeka, hızla yaklaşan Avrupa Kupası'nı konuşurken bir virüs bütün dünya gündemini alt üst etti. Çin'in Vuhan kentinde ortaya çıkan Koronavirüs bütün dünyayı etkisi altına aldı. Virüse maruz kalan insanların yüzde 90'ı tıbbi destek almazken, şu ana kadar 160 bin kişide bu hastalık tespit edildi ve 6 bine yakın insan hayatını kaybetti. Bütün dünya virüsten korunmak için adeta evine kapandı. Tüm dünyada olduğu kadar Türkiye'de yaşayan insanlarında psikolojisini derinden etkileyen bu virüs ile yaşamayı öğrenebilecek miyiz? İnsanlık bu kaygıyla nasıl başa çıkacak? Psikiyatr Prof. Dr. Kemal Sayar'a Koronavirüs paniğini sorduk.

-Hocam dünyada Koronavirüs dışında hiçbir konu konuşulmuyor. İnsanlar bu kaygıyla nasıl başa çıkacak?

Kaygı belirsizlikten besleniyor, pek çok insan belirsizlikle nasıl baş edeceğini bilemez. Belirsizlik çaresizliği besler, çaresizlik duygusu da korku ve kaygıya yol açar. Koronavirüsü tam olarak tanımıyoruz, dünyanın değişik köşelerinden korkutucu haberler geliyor, medyada ve sokakta maskeli yüzler görüyoruz. Bir tehdit algılıyoruz ve buna korkuyla ve kaygıyla cevap veriyoruz. İnsanlar tam olarak göremedikleri, belirsiz bir tehdide karşı kendilerini ve ailelerini korumak istiyor. Bir yönüyle uyum sağlayıcı bir tepki, doğru önlemleri alarak kendimizi ve yakın çevremizi emniyete alabiliriz. Ancak abartıldığında ve hayatı tamamen aksatır hale geldiğinde bu alarm sistemi bize zarar vermeye başlıyor.

OLUMSUZ SENARYOLARDAN UZAK DURALIM

-Ne yapmamız lazım?

Zihnimizde sürekli olumsuz senaryoları üretmekten uzak duralım. Şu an itibariyle ülkemizde bir salgın yok ve biz de ne yapabileceğimizi, yapmamız gerektiğini kamuoyu olarak öğrendik. İleri yaşta isek ve bağışıklık sistemimizde sorun varsa dışarı çıkmayalım. Risk grubunda değilsek önlemleri alalım ve bunu atlatacağımıza, bu sorunun bir gün sona ereceğine inanalım. Dostlarımızla ve sevdiklerimizle güzel zaman geçirelim, bugünü dolu yaşamaya gayret edelim. Sürekli olumsuz haber peşinde koşmayalım, televizyon ve sosyal medyaya aşırı odaklanmadan, doğru ve muteber kaynaklardan bilgilenelim. Sürekli koronavirüs haberleri izlemek kaygıyı besliyor ve tehdidin olduğundan çok daha büyük algılanmasına yol açıyor.

-Bu durum sosyal hayatımızı nasıl etkiliyor?

Dünyada enfeksiyonun kaynağı olarak görüldükleri için Çin'e ve Çinlilere yönelik bir yabancı düşmanlığı söz konusu. Şimdi İtalyanların da farklı ülkelerde benzeri bir tavırla karşılaştığını duyuyoruz. Farklı olana tahammülsüzlük artıyor. Hapşıran veya öksürenler mahcup oluyor ve durumu açıklama zarureti duyuyor. Kaygı zamanlarında zihnimiz suçlayacak bir nesne arar. Burada tehdidin kaynağını gözümüzle göremediğimiz için daha somut bir düşman bulmak istiyoruz, bulamasak da onu zihnimizde icat ediyoruz.

ÇOCUKLAR ANNE BABAYI İZLER

-Çocukların psikolojisini korumak için ebeveynler ne yapmalı?

Çocuklar anne babalarını izler. Onlar panik hali içindeyse çocuklar da sünger gibi o hali emecektir. Sakin durmaya, kaygı duysak dahi onlara geçirmemeye dikkat edelim. Onların yanında, bu konuda öfkeli ve suçlayıcı konuşmalar yapmayalım. Hiçbir şey gizlemeden, olabildiğince açık konuşalım onlarla. Onları dikkatlice dinleyelim, kaygılarını anlayalım. Bu hastalığın onları etkileme olasılığının neredeyse olmadığını ama dikkat etmeleri gereken şeyler bulunduğunu, yaşlarına uygun ve anlayabilecekleri bir dille anlatalım. Onların yapabilecekleri şeyler olduğunu, el yıkamanın önemini , hapşırdıklarında ne yapmaları gerektiğini anlatmamız onları daha güçlü hissettirecektir. Ama her şeyden önce biz psikolojik açıdan sağlam ve istikrarlı bir örnek olalım.

SOSYAL MEDYA YALANLARINA DİKKAT

-İnsanları sosyal medyadaki bilgi kirliliğinden çok çabuk etkilenebiliyor. Sosyal medyadan tamamen uzak kalmak bir çözüm mü?

Sosyal medya bir yankı odası gibi işlev gösteriyor. Ne de olsa kafamızın içindeki dünya dış dünyanın aynısı değil. Zihnimizde pek çok kısa devre var, görmek istediğimizi görüyor, duymak istediğimizi duyuyoruz. Duygusal yoğunluk uyandıran, daha sık karşılaştığımız veya önyargılarımızı besleyen haberlere çabuk inanıyoruz. Az bilinen bir şeyi daha fazla abartma eğiliminde oluyoruz. İnsan beyni özellikle yeni tehditlere daha fazla tepki veriyor. Sosyal medya da umacı gibi sıklıkla en kötü haberleri en yoğun bir biçimde dikkatimize getiriyor. Orada fazla kalmak, çok yoğun bir tehlike altında olduğumuz yanılsaması yaratarak bizi daha fazla kaygılandırıyor. Sosyal medyayı, böylesi kriz zamanlarında şeamet tellallığı yapmak için değil, doğru kaynaklardan bilgi almak için kullanmalıyız.

ENDİŞEDE BEYİN ŞALTER İNDİRİR

-Panik atak, kaygı bozukluğu ve çeşitli takıntıları olan insanların bu dönemde neler yapmasını önerirsiniz?

Endişe bizi muhtemel tehditleri fark etmeye yöneltir. Ancak artmış endişe durumunda beynin rasyonel kısımları adeta şalter indirir. Endişeli insanlar çevrelerinde zaten olumsuz sinyalleri taradıklarından daha da endişeli hale gelebilirler. Bunun için kara haber getiren insanlardan uzak durmalarını, kaygıyı tırmandıran her türlü davranıştan uzaklaşmalarını, geleceğe değil bugüne odaklanmalarını, felaket senaryolarından uzaklaşmalarını öneririm. Kendi kendilerine tanı koymaktan kaçınsınlar, sevdikleriyle nitelikli zaman geçirsinler ve yapmaktan zevk aldıkları şeylere devam etsinler.

-Evde ailemizle daha fazla vakit geçirmeye başladık. Bu bir fırsat olabilir mi?

Koronavirüs bizi yavaşlattı. Ne güzel o kalabalıktan buna koşup duruyorduk. Şimdi evin içinde daha zaman geçirmekle belki de dışarıdaki etkinliklerimizin bir çoğunun boş olduğunu fark edeceğiz. Bir evi yuva kılmaya gayret edelim. Beraber oyun oynayalım, kitap okuyalım, sohbet edelim. İhmal ettiğimiz şeyleri hayata geçirelim ve gerçek mutluluğun, her şeyin gelgeç olduğu bir dünyada, sevgide saklı olduğunu bir kez daha fark edelim.

BİZİ İNSAN KILAN ÖZE SAHİP ÇIKALIM

-Bütün dünya bir virüse kilitlendi. Sizce insanlık bu salgın hastalıktan nasıl bir ders çıkarmalı?Salgın küresel bir krize doğru evriliyor. Dünya belki bu salgından sonra bir daha aynı yer olmayacak. Gözümüzle göremediğimiz küçücük bir şey koca koca devletleri, büyük ekonomileri, anlı şanlı politikacıları sarstı ve insanın aslında ne kadar güçsüz düşebileceğini gösterdi. Bu salgın demokrasi, şeffaflık ve hesap verebilirliğin önemini de işaret etti. Çin ve İran zamanında yapılan uyarılara kulak verseydi bu salgın büyümeyecekti. Dünyanın bir küresel köy olduğunu bir kez daha idrak ettik. Bir köşesinde patlak veren bir dert sonra hepimizin başına musallat oluyor. Tabiata hükmetme sevdasından vazgeçelim, tabii olanı tahrip etmeyelim. Şehirleri insani ihtiyaçlar doğrultusunda yapılandıralım, küçülelim. Böylesi afetler insanlara ve toplumlara hayatı yeniden düşünmeleri için bir fırsat sunar. Dünyanın hadsiz büyümeyle, güç savaşlarıyla, iklim değişikliğine kayıtsızlıkla gideceği yer bir uçurumun kenarı. Bizi insan kılan öze sahip çıkalım, zira elimizde sevgiden ve dostluktan özge bir ilaç yok. Kalbin sesini geç olmadan işitelim.

Allah’ın izni ile en kısa sürede bu virüs’ten hepbirlikte kurtulacağız..

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.