Eskişehir yenilgisi nedeniyle sevgili hocamız İbrahim Üzülmez taraftardan özür dilemiş…
Gördüğü sarı kart nedeniyle bu haftaki Osmanlı maçında cezalı duruma düşen Serdar Özkan’da hocasından ve de arkadaşlarından özür dilemiş…
Futbolda alınan başarısız sonuçlar “suç işlemekle” özdeşleştirildiği için bir özür furyasıdır gidiyor.
Oysa kâğıt üzerinde favori takımlar olsa bile futbolda her türlü sonuç ihtimal dâhilindedir ve doğal karşılanmalıdır. Futbolun doğasına aykırı olan, sonuçları “suç-özür” ilişkisi üzerinden değerlendirmektir.
Puan kaybeden takımların teknik sorumluları ve futbolcuları, maçlardan sonra yaptıkları açıklamalarda camialarından özür dilemeyi adeta bir alışkanlık haline getirdiler. Tabii bu özür daha çok, taraftarın gönlünü alma ve onlardan gelebilecek olası tepkiyi yumuşatma niyetiyle dileniyor.
Aslında, “Taraftar korkusuyla düpedüz popülizm yapılıyor” demek daha doğru... Ancak gerekçesi ne olursa olsun teknik direktörlerin, futbolcuların özür dilemesi, “Puan kaybetmek suç işlemektir” şeklindeki arızalı algının güçlenmesinden başka bir işe yaramıyor. Teknik Direktör İbrahim Üzülmez’in kendisinin de hata yaptığını kabul edip sorumluluk üstlenmesi ne kadar doğruysa özür dilemesi o kadar yanlış. Doğru olan özür dilemesi değil, somut veriler, bilimsel analizler ışığında özeleştiri yapması.
Özellikle sosyal medya başta olmak pek çok kişi dilenen özürlerden yola çıkıp Üzülmez’i eleştiriyor!
Mesela; Kubilay Türkyılmaz’a neden 90 dakika sabır gösterdiğini veya takımın ayağa top yapan tek ismi Traore’yi çıkarıp niçin Recep Aydın’ı oyuna soktuğunu soruyorlar. Ya da genç Ali Akman’a forma vermekte geciktiği yolunda hocayı eleştiriyorlar.
Varsayımlar, spekülasyonlar üzerinden ahkâm kesmeye meraklı bu kişiler, maçın skorunu doğrudan Üzülmez’in yaptığı ya da yapmadığı tercihlere bağlayacak kadar sığ düşünüyorlar.
Varsayalım ki; hoca böyle düşünenlerin doğrultusunda tercih yapsaydı ‘Bursaspor kesin kazanırdı’ diyebilir miyiz?
“Şu oyuncunun yerine şu oyuncu oynamalıydı” argümanının ötesine pek geçilemeyen eleştiri dünyasında; ispatlanması, doğrulanması mümkün olmayan boş laflar da elbette itibar görecektir.
Cehaletin derin olduğu yerde boş laf çok olur...
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Mustafa ÖZKESKİN
Özür Dilemek Doğru Mu?
Eskişehir yenilgisi nedeniyle sevgili hocamız İbrahim Üzülmez taraftardan özür dilemiş…
Gördüğü sarı kart nedeniyle bu haftaki Osmanlı maçında cezalı duruma düşen Serdar Özkan’da hocasından ve de arkadaşlarından özür dilemiş…
Futbolda alınan başarısız sonuçlar “suç işlemekle” özdeşleştirildiği için bir özür furyasıdır gidiyor.
Oysa kâğıt üzerinde favori takımlar olsa bile futbolda her türlü sonuç ihtimal dâhilindedir ve doğal karşılanmalıdır. Futbolun doğasına aykırı olan, sonuçları “suç-özür” ilişkisi üzerinden değerlendirmektir.
Puan kaybeden takımların teknik sorumluları ve futbolcuları, maçlardan sonra yaptıkları açıklamalarda camialarından özür dilemeyi adeta bir alışkanlık haline getirdiler. Tabii bu özür daha çok, taraftarın gönlünü alma ve onlardan gelebilecek olası tepkiyi yumuşatma niyetiyle dileniyor.
Aslında, “Taraftar korkusuyla düpedüz popülizm yapılıyor” demek daha doğru... Ancak gerekçesi ne olursa olsun teknik direktörlerin, futbolcuların özür dilemesi, “Puan kaybetmek suç işlemektir” şeklindeki arızalı algının güçlenmesinden başka bir işe yaramıyor. Teknik Direktör İbrahim Üzülmez’in kendisinin de hata yaptığını kabul edip sorumluluk üstlenmesi ne kadar doğruysa özür dilemesi o kadar yanlış. Doğru olan özür dilemesi değil, somut veriler, bilimsel analizler ışığında özeleştiri yapması.
Özellikle sosyal medya başta olmak pek çok kişi dilenen özürlerden yola çıkıp Üzülmez’i eleştiriyor!
Mesela; Kubilay Türkyılmaz’a neden 90 dakika sabır gösterdiğini veya takımın ayağa top yapan tek ismi Traore’yi çıkarıp niçin Recep Aydın’ı oyuna soktuğunu soruyorlar. Ya da genç Ali Akman’a forma vermekte geciktiği yolunda hocayı eleştiriyorlar.
Varsayımlar, spekülasyonlar üzerinden ahkâm kesmeye meraklı bu kişiler, maçın skorunu doğrudan Üzülmez’in yaptığı ya da yapmadığı tercihlere bağlayacak kadar sığ düşünüyorlar.
Varsayalım ki; hoca böyle düşünenlerin doğrultusunda tercih yapsaydı ‘Bursaspor kesin kazanırdı’ diyebilir miyiz?
“Şu oyuncunun yerine şu oyuncu oynamalıydı” argümanının ötesine pek geçilemeyen eleştiri dünyasında; ispatlanması, doğrulanması mümkün olmayan boş laflar da elbette itibar görecektir.
Cehaletin derin olduğu yerde boş laf çok olur...