Eğitim Bir-Sen Bursa 1 No'lu Şube Başkanı Numan Şeker Dönem Sonu Basın Açıklamasında Önemli konu başlıklarıyla kamuoyunu bilgilendirdiği konuşmasında şunları söyledi:
Haber Giriş Tarihi: 14.06.2018 00:23
Haber Güncellenme Tarihi: 14.06.2018 00:23
Kaynak: Haber Merkezi
https://www.bursahaber.com/
Eğitimde sorunlar büyüyor çözüm irade bekliyor.
2017-2018 eğitim-öğretim yılı Bursa genelinde 570 Bin, Türkiye genelinde yaklaşık 18 Milyon öğrencimizin emeklerinin karşılığını görecekleri karne heyecanı ile sona ermiş bulunmakta. Öğrencilerimizin ve öğretmenlerimizin kendilerini yenileyerek başlayacakları yeni dönemden önce yetkililerin ve yöneticilerin çözmesi gereken birçok sorun , iyi bir gelecek için ortadan kaldırması gereken pek çok engel bulunmaktadır.
Son yıllarda bütçeden en çok pay ayrılmasına rağmen yapılan birçok yanlışlık , akamete uğrayan uygulamalar , ders kitaplarındaki hatalar , değişen sınav sistemlerindeki belirsizlikler, öğretmenlere uygulanmak istenen performans garabeti, şiddetin aramızdan ayırdığı öğretmenlerimiz, şiddet mağduru birçok eğitimcimiz, eğitimin düzeleceğine dair azalan umutlar ve her geçen gün büyüyerek devam eden sorunlar “ülkenin en önemli ve öncelikli sorunu eğitimdir” dedirtmektedir.
Eğitim-Bir-Sen olarak Türkiye'nin en stratejik, en hassas ve en önemli meselesinin eğitim olduğuna inanıyoruz. Demokratikleşme yolunda kararlı adımlarla ilerleyen, hem ekonomik hem de siyasal alanda küresel bir aktör olma hedefiyle hareket eden Türkiye'nin eğitime daha fazla önem vermesi gerektiğini düşünüyoruz. Aslında son yıllarda, okullaşma oranlarının artması, okulların fiziki ve teknolojik kapasitesinin gelişmesi, öğretmen açığının her geçen yıl azalması ve GSHY’ den Eğitime ayrılan kaynağının arttırılması gibi fiziki ve eğitimin dış etmenlerindeki iyileşmeler eğitimin nitelik problemini çözmemekte;
Eğitim pedagojik boyutuyla da usta dokunuşlara ihtiyaç duymaktadır.
Mevcut eğitim sisteminin kimseyi memnun etmediği, halk tarafından eleştirildiği, eğitimin paydaşları tarafından sürekli tartışıldığı, eğitimcilerin giderek artan sorunlardan şikayetçi olduğu, en sonunda eğitimin aktörü öğretmenin bile mesleki ihtiyacını kaybederek tavan ile taban arasındaki duygusal bağın koptuğu bir anaforun içindeyiz. Bundan sonraki süreçte, bu cendereden çıkabilmek için “ Ben yaptım oldu” anlayışından vazgeçmek, milletimizin eğitimden beklentilerini öncelemek, paydaşların eleştiri ve önerilerini dikkate almak, istişare ile belirlenmiş sağlam politikalara yaslanmak, eğitimcileri huzursuz eden uygulamalara son vermek, öğretmene itibar etmek ve edilmesini sağlamak gerekmektedir.
Milletimizin geleceğe güvenle bakabileceği, ülkemizin verimli bir eğitim sistemine kavuşabileceği, eğitimin niteliğinin artacağı, eğitimin sorunlarının çözüleceği, eğitimcilerin daha fazla itibar göreceği ve kalıcı politikaların izleneceği yeni bir dönem istiyoruz.
Performans konusu eğitimcilerin gündeminden temelli çıkarılmalıdır.
Öğretmene, öğrenciye ve eğitime somut hiçbir katkısının olmayacağı açık olan performans değerlendirme sistemini uygulamaya koymakta ki gereksiz ısrar, hatalara ve mağduriyetlere neden olacaktır. Öğretmeni not vererek değerlendirme çabası daha önce farklı bir şekilde denenmiş ve okullarda huzurun kaçtığı, motivasyonun bozulduğu, iş barışının sarsıldığı çok net bir şekilde görülmüştür. Sicil notu uygulamasında verilen notlara ilişkin mahkeme içtihatları, bu türden değerlendirme süreçlerinin yürütülebilir olmadığını ortaya koymuştur. Yüz yüze bakanları , yan yana duranları karşı karşıya getirecek performans değerlendirme uygulaması, öğretmen strateji belgesinden de Bakanlığın gündeminden de temelli çıkarılmalıdır.
Eğitimcilere yönelik şiddeti cezalandıracak, eğitimciye güven verecek yasal bir düzenleme yapılmalıdır.
Eğitimcilere karşı şiddet, okullarımızda yaygın bir sorun halini almıştır. Eğitim çalışanları saldırılara karşı maalesef savunmasızdır. Eğitim-öğretim kurumlarında yeteri kadar güvenlik tedbirleri alınmamakta, sorumluluk öğretmenlere ve yöneticilere bırakılmaktadır. “Şiddete karşı yasal düzenleme istiyoruz”,” İmzanı gönder, iradeni göster” sloganı ile düzenlediğimiz imza kampanyasının da bir gereği olarak eğitimcilere yönelik şiddeti cezalandıracak eğitimciye güven verecek yasal bir düzenleme yapılmalıdır. Bu doğrultuda eğitim çalışanlarına karşı cebir, şiddet veya tehdit kullanan kişilere yönelik hapis cezası verilmesi, eğitimcilerin yaralanmasının tutuklama nedeni var sayılan suçlardan sayılması ve şiddet mağdurlarına bakanlıkça hukuki yardım yapılması noktasında yasal düzenleme yapılmalıdır.
Sözleşmeli öğretmenlik uygulamasına son verilmeli sözleşmeli öğretmenler kadroya geçirilmelidir.
Öğretmen açığı bulunan illerde ve istihdamda güçlük çekilen bölgelerde öğretmenin cebren kalmasını sağlamak, kadro istikrarının zoraki yöntemlerle temin etmek demokratik değildir. Temel insan hakları ihlal edilerek uygulanmasında ısrar edilen sözleşmeli öğretmenliğin sorunları her geçen gün artmakta, bu durumda uzun vadede yönetilmesi zor bir potansiyel biriktirmektedir.
Kamu vicdanını yaralayan mülakatla öğretmen istihdamından vazgeçilmelidir..
Yıllarca emek vererek okunmuş ve birçok yazılı sınavdan geçmiş öğretmen adaylarının farklı komisyonlara birkaç dakikalık mülakatla elenmesi vicdanları yaralamakta, Adalet duygusunu zedelemektedir. Kamuya az sayıda personel alımında uygulanan mülakat sürecinin, Milli Eğitim gibi bir defada birkaç bin alım yapan bir kuruma uygulanması mümkün değildir.
Ortaöğretime geçiş sürecinde doğabilecek problemlere yönelik çözümler şimdiden bulunmalıdır.
TEOG'un yerine getirilen yeni ortaöğretime geçiş sistemi ve bu sistem ve ekseninde merkezi sınav ve yerleştirmenin sonuçları önümüzdeki günlerde görülecektir. Öğrenci ve ailelerin tercih ettiği okul türüne göre ikametleri en yakın okula yerleştirilmeleri için yerel imkanların maksimize edilmesi amaçlanmalıdır. Adrese dayalı yeni sistemin bir boyutu da il ve ilçelerdeki okul kapasitelerinin ne kadar yeterli olduğunu ortaya koyacak olmasıdır. Bugüne kadar yapılan yatırımların ne kadar isabetli ya da ne kadar çarpık olduğu ortaya çıkacak, öğrenci yoğunluğunun çok, okullaşmanın az olduğu yerlerde ikili eğitime geçme zorunluluğu veya okul açmanın çok öğrenci yoğunluğunun az olduğu yerlerde de bazı okulların atıl kaldığı durumlar söz konusu olacaktır. İl ve ilçelerdeki okul yatırımlarının bundan sonra öğrenci yoğunluğuna göre planlanması sistemin uzun vadede işleyişi açısından önemlidir.
Öğretmenleri motive edici bir kariyer sistemi geliştirilmelidir..
Anayasa Mahkemesi'nin öğretmenlik kariyer basamaklarında yükselme uygulamasına yönelik olarak verdiği iptal kararı ve Danıştay idari dava daireleri Kurulu'nun mahkeme kararıyla kariyer basamağı unvanı elde edilemeyeceği noktasındaki içtihadı sonrasında kariyer basamakları sürecinin yasal belirliliğe kavuşturulmaması, adeta unutulmaya terk edilmesi, pek çok hak kaybına yol açmıştır. Paydaşların görüşleri ve talepleri doğrultusunda herkesin yararlanmasına açık, özgün, maddi ve manevi açıdan tatminkar bir kariyer sistemi ivedilikle hayata geçirilmelidir. Öğretmenlerin mesleki gelişimine katkı sunacak bir kariyer sistemine işlerlik kazandırılmalıdır.
Alan değişikliği öğretmenlerin hakkı olarak görülmelidir.
Alan değişikliği konusunda verilen sözlerin tutulmaması, alan değişikliği yapmak isteyen ve alan değişikliği yapamadığı için mağdur olan çok sayıda öğretmenin kariyer planlaması yapmasına engel teşkil etmiştir. Bakanlık bu konuda adım atmalı ve öğretmenlere yaz döneminde alan değişikliği hakkı tanınmalıdır.
Okulların fiziki altyapısı geliştirilmeli ve okullara doğrudan ödenek tahsis edilmelidir.
Mevcut okulların mesleki ve teknik donanımının ve yeterliliğinin geliştirilmesi yönünde atılan adımlar ve bu alandaki gelişmeler memnuniyet verici olsa da yeterli değildir. Mesleki ve teknik eğitim veren okullar başta olmak üzere, okullarımızın laboratuvar, yabancı dil sınıfı, bilgisayar sınıfı ve ders kitabı haricindeki öğretim materyali ihtiyacı hat safhadadır. Halihazırda Eğitim Kurumları yönetimlerinin kullanımına tahsis edilmiş hiçbir ödenek mevcut değildir. Hizmetli/ Özel güvenlikçilerin ücret, vergi ve Sosyal Güvenlik primleri, basit onarım, günlük rutin giderler, internet faturaları ödemeleri, sosyal faaliyetler için yol ve benzeri giderler, kırtasiye masrafları gibi zorunlu harcamalar okul aile birliklerine yapılan bağışlarla karşılanmaktadır. Bu durumda da okul yöneticilerinin , bakanlık genelgeleri ile bağış konusunda eli kolu bağlanmaktadır. Eğitim-öğretim yılı başlamadan evvel, sınıf ve öğrenci sayısı, personel sayısı, büyüklük gibi kıstaslar esas alınarak her okula münhasır bir ödenek tahsis edilmelidir.
Yardımcı hizmet sınıfı çalışanlarının görev tanımları yapılmalıdır.
Hizmetli ve memur gibi personelin görev tanımları bulunmamaktadır. Hizmetli kadrosunda görev yapan eğitim çalışanlarının en önemli sorunu çalışma saatlerinin belirsizliği ve yapmakla yükümlü oldukları işlerin net olarak tanımlanmamasıdır. Memur ve hizmetlilerin görev tanımları yapılmalı,” Yöneticilerin verdiği diğer görevleri yapar” şeklindeki ifadelerin yer aldığı mevzuat hükümleri değiştirilmelidir.
Hizmetli ve memurların fazla çalışma sorunu çözülmelidir.
İkili Eğitim yapan kurumlar başta olmak üzere, eğitim kurumlarında hizmetli kadrolarında görev yapanlar, haftada 40 saatin üzerinde çalışmasına rağmen, kendilerine fazla çalışma ücreti ödenmemekte ,eğitim kurumunda, çok durumda tek hizmetli olduğundan personel yetersizliği gerekçe gösterilerek fazla çalışma karşılığı izin hakkından da faydalanamamaktadır.
Eğitim kurumlarının hizmetli ve memur ihtiyacı karşılanmalıdır
Okullarımız eğitim-öğretimin sürdürülmesi için zorunlu yardımcı hizmetleri ifa eden personelin eksikliğini ciddi şekilde hissetmekte, bu durum eğitim hizmetlerinin aksamasına neden olmaktadır. temizlik işleri, özel kişi veya firmalara ihale edilmekte, bu defa daha karşılaşılan masrafları ödemek mümkün olmamaktadır.
Hizmet içi eğitim çalışmaları mesleki gelişime dayalı olarak yeniden planlanmalıdır.
Hizmet içi eğitim faaliyetlerinin öğretmenlerin mesleki gelişimlerine kısa vadede katkıda bulunma noktasında yetersiz kaldığı, özellikle mesleki bilgi ve tecrübe paylaşımını sağlamaktan uzak olduğu görülmektedir. Eylül ve Haziran dönemindeki seminer çalışmaları başta olmak üzere, öğretmenlere yönelik hizmet içi eğitim faaliyetlerinin mesleki bilgi ve tecrübe paylaşımını öne çıkaran, şeffaf ve hesap verilebilir, katılımcılığı esas alan tarzda planlanması; Hizmet içi Eğitim faaliyetlerinin planlanmasında öğretmenlerin de dahil edildiği katılımcı programlamanın yapılması sağlanmalıdır.
Eğitim Kurumu yöneticileri işveren muamelesi görmemelidir..
Sosyal Güvenlik, iş sağlığı ve güvenliği işlemleri, hukuken ihmal olarak nitelendirilebilecek aksaklıklar nedeniyle idari para cezası yaptırımı doğuran hallerden doğan sorumluluklar, mesleki eğitim veren ortaöğretim kurumları başta olmak üzere, eğitim Kurumu yöneticilerinin hukuki ve Mali açıdan telafisi imkansız zararlara maruz bırakmaktadır. mesleki eğitim veren Ortaöğretim Kurumları, öğretmen evleri, Akşam Sanat Okulu ve mesleki eğitim merkezleri müdürlükleri ile Okul Aile Birliklerinin işveren sıfatıyla Sosyal Güvenlik Kurumu başta olmak üzere, kurum ve kuruluşlara yönelik bildirim, beyan, ödeme ve benzeri işlemlerinin, ilçe/ il milli eğitim müdürlükleri eliyle gerçekleştirilmesi noktasında düzenleme yapılması; Eğitim Kurumu yöneticilerini kasten yapılanlar hariç olmak üzere kusurlarına karşı koruyacak, hukuki ve mali sorumluluklardan doğan zararları tazmin edecek bir mekanizma kurulması sağlanmalıdır.
Öğretim yılına hazırlık ödeneği tüm eğitim çalışanlarına ödenmelidir..
657 sayılı Kanun’un ek 32 . maddesine göre ödenmekte olan öğretim yılına hazırlık ödeneği, Öğretmenlerle birlikte eğitim öğretim hizmetlerinin yürütülmesinde emek sarf eden Milli Eğitim Bakanlığının merkez ve taşra teşkilatı kadrolarında görevli tüm hizmet sınıflarındaki eğitim çalışanlarına da ödenmelidir .Eğitim ve öğretim mevzuatın üstünde, müfredatın dışında, ders programları ile sınırlanmayacak derecede hayatın her anını kuşatan bir faaliyet olarak görülmeli; yaz, bir tatil değil ,daha iyi bir başlangıç için bir mola olarak değerlendirilmelidir.” Hayat her anıyla bir okul, her yenilik gelişim için bir merhale, edinilen her güzel davranış yeni bir kazanımdır” anlayışıyla yeni başlangıçlar için nitelikli dokunuşlar gerçekleştireceğimiz, kendimize ve gelişimimize katkıda bulunacak faaliyetlere ağırlık vereceğimiz bir dönem olması temennisiyle yoğun emeklerinden dolayı tüm öğretmenlerimize teşekkür ediyor, öğrencilerimize güzel bir gelecek diliyoruz.. diyerek sözlerini tamamladı.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
NUMAN ŞEKER'DEN ÖNEMLİ AÇIKLAMALAR...
Eğitim Bir-Sen Bursa 1 No'lu Şube Başkanı Numan Şeker Dönem Sonu Basın Açıklamasında Önemli konu başlıklarıyla kamuoyunu bilgilendirdiği konuşmasında şunları söyledi:
Eğitimde sorunlar büyüyor çözüm irade bekliyor.
2017-2018 eğitim-öğretim yılı Bursa genelinde 570 Bin, Türkiye genelinde yaklaşık 18 Milyon öğrencimizin emeklerinin karşılığını görecekleri karne heyecanı ile sona ermiş bulunmakta. Öğrencilerimizin ve öğretmenlerimizin kendilerini yenileyerek başlayacakları yeni dönemden önce yetkililerin ve yöneticilerin çözmesi gereken birçok sorun , iyi bir gelecek için ortadan kaldırması gereken pek çok engel bulunmaktadır.
Son yıllarda bütçeden en çok pay ayrılmasına rağmen yapılan birçok yanlışlık , akamete uğrayan uygulamalar , ders kitaplarındaki hatalar , değişen sınav sistemlerindeki belirsizlikler, öğretmenlere uygulanmak istenen performans garabeti, şiddetin aramızdan ayırdığı öğretmenlerimiz, şiddet mağduru birçok eğitimcimiz, eğitimin düzeleceğine dair azalan umutlar ve her geçen gün büyüyerek devam eden sorunlar “ülkenin en önemli ve öncelikli sorunu eğitimdir” dedirtmektedir.
Eğitim-Bir-Sen olarak Türkiye'nin en stratejik, en hassas ve en önemli meselesinin eğitim olduğuna inanıyoruz. Demokratikleşme yolunda kararlı adımlarla ilerleyen, hem ekonomik hem de siyasal alanda küresel bir aktör olma hedefiyle hareket eden Türkiye'nin eğitime daha fazla önem vermesi gerektiğini düşünüyoruz. Aslında son yıllarda, okullaşma oranlarının artması, okulların fiziki ve teknolojik kapasitesinin gelişmesi, öğretmen açığının her geçen yıl azalması ve GSHY’ den Eğitime ayrılan kaynağının arttırılması gibi fiziki ve eğitimin dış etmenlerindeki iyileşmeler eğitimin nitelik problemini çözmemekte;
Eğitim pedagojik boyutuyla da usta dokunuşlara ihtiyaç duymaktadır.
Mevcut eğitim sisteminin kimseyi memnun etmediği, halk tarafından eleştirildiği, eğitimin paydaşları tarafından sürekli tartışıldığı, eğitimcilerin giderek artan sorunlardan şikayetçi olduğu, en sonunda eğitimin aktörü öğretmenin bile mesleki ihtiyacını kaybederek tavan ile taban arasındaki duygusal bağın koptuğu bir anaforun içindeyiz. Bundan sonraki süreçte, bu cendereden çıkabilmek için “ Ben yaptım oldu” anlayışından vazgeçmek, milletimizin eğitimden beklentilerini öncelemek, paydaşların eleştiri ve önerilerini dikkate almak, istişare ile belirlenmiş sağlam politikalara yaslanmak, eğitimcileri huzursuz eden uygulamalara son vermek, öğretmene itibar etmek ve edilmesini sağlamak gerekmektedir.
Milletimizin geleceğe güvenle bakabileceği, ülkemizin verimli bir eğitim sistemine kavuşabileceği, eğitimin niteliğinin artacağı, eğitimin sorunlarının çözüleceği, eğitimcilerin daha fazla itibar göreceği ve kalıcı politikaların izleneceği yeni bir dönem istiyoruz.
Performans konusu eğitimcilerin gündeminden temelli çıkarılmalıdır.
Öğretmene, öğrenciye ve eğitime somut hiçbir katkısının olmayacağı açık olan performans değerlendirme sistemini uygulamaya koymakta ki gereksiz ısrar, hatalara ve mağduriyetlere neden olacaktır. Öğretmeni not vererek değerlendirme çabası daha önce farklı bir şekilde denenmiş ve okullarda huzurun kaçtığı, motivasyonun bozulduğu, iş barışının sarsıldığı çok net bir şekilde görülmüştür. Sicil notu uygulamasında verilen notlara ilişkin mahkeme içtihatları, bu türden değerlendirme süreçlerinin yürütülebilir olmadığını ortaya koymuştur. Yüz yüze bakanları , yan yana duranları karşı karşıya getirecek performans değerlendirme uygulaması, öğretmen strateji belgesinden de Bakanlığın gündeminden de temelli çıkarılmalıdır.
Eğitimcilere yönelik şiddeti cezalandıracak, eğitimciye güven verecek yasal bir düzenleme yapılmalıdır.
Eğitimcilere karşı şiddet, okullarımızda yaygın bir sorun halini almıştır. Eğitim çalışanları saldırılara karşı maalesef savunmasızdır. Eğitim-öğretim kurumlarında yeteri kadar güvenlik tedbirleri alınmamakta, sorumluluk öğretmenlere ve yöneticilere bırakılmaktadır. “Şiddete karşı yasal düzenleme istiyoruz”,” İmzanı gönder, iradeni göster” sloganı ile düzenlediğimiz imza kampanyasının da bir gereği olarak eğitimcilere yönelik şiddeti cezalandıracak eğitimciye güven verecek yasal bir düzenleme yapılmalıdır. Bu doğrultuda eğitim çalışanlarına karşı cebir, şiddet veya tehdit kullanan kişilere yönelik hapis cezası verilmesi, eğitimcilerin yaralanmasının tutuklama nedeni var sayılan suçlardan sayılması ve şiddet mağdurlarına bakanlıkça hukuki yardım yapılması noktasında yasal düzenleme yapılmalıdır.
Sözleşmeli öğretmenlik uygulamasına son verilmeli sözleşmeli öğretmenler kadroya geçirilmelidir.
Öğretmen açığı bulunan illerde ve istihdamda güçlük çekilen bölgelerde öğretmenin cebren kalmasını sağlamak, kadro istikrarının zoraki yöntemlerle temin etmek demokratik değildir. Temel insan hakları ihlal edilerek uygulanmasında ısrar edilen sözleşmeli öğretmenliğin sorunları her geçen gün artmakta, bu durumda uzun vadede yönetilmesi zor bir potansiyel biriktirmektedir.
Kamu vicdanını yaralayan mülakatla öğretmen istihdamından vazgeçilmelidir..
Yıllarca emek vererek okunmuş ve birçok yazılı sınavdan geçmiş öğretmen adaylarının farklı komisyonlara birkaç dakikalık mülakatla elenmesi vicdanları yaralamakta, Adalet duygusunu zedelemektedir. Kamuya az sayıda personel alımında uygulanan mülakat sürecinin, Milli Eğitim gibi bir defada birkaç bin alım yapan bir kuruma uygulanması mümkün değildir.
Ortaöğretime geçiş sürecinde doğabilecek problemlere yönelik çözümler şimdiden bulunmalıdır.
TEOG'un yerine getirilen yeni ortaöğretime geçiş sistemi ve bu sistem ve ekseninde merkezi sınav ve yerleştirmenin sonuçları önümüzdeki günlerde görülecektir. Öğrenci ve ailelerin tercih ettiği okul türüne göre ikametleri en yakın okula yerleştirilmeleri için yerel imkanların maksimize edilmesi amaçlanmalıdır. Adrese dayalı yeni sistemin bir boyutu da il ve ilçelerdeki okul kapasitelerinin ne kadar yeterli olduğunu ortaya koyacak olmasıdır. Bugüne kadar yapılan yatırımların ne kadar isabetli ya da ne kadar çarpık olduğu ortaya çıkacak, öğrenci yoğunluğunun çok, okullaşmanın az olduğu yerlerde ikili eğitime geçme zorunluluğu veya okul açmanın çok öğrenci yoğunluğunun az olduğu yerlerde de bazı okulların atıl kaldığı durumlar söz konusu olacaktır. İl ve ilçelerdeki okul yatırımlarının bundan sonra öğrenci yoğunluğuna göre planlanması sistemin uzun vadede işleyişi açısından önemlidir.
Öğretmenleri motive edici bir kariyer sistemi geliştirilmelidir..
Anayasa Mahkemesi'nin öğretmenlik kariyer basamaklarında yükselme uygulamasına yönelik olarak verdiği iptal kararı ve Danıştay idari dava daireleri Kurulu'nun mahkeme kararıyla kariyer basamağı unvanı elde edilemeyeceği noktasındaki içtihadı sonrasında kariyer basamakları sürecinin yasal belirliliğe kavuşturulmaması, adeta unutulmaya terk edilmesi, pek çok hak kaybına yol açmıştır. Paydaşların görüşleri ve talepleri doğrultusunda herkesin yararlanmasına açık, özgün, maddi ve manevi açıdan tatminkar bir kariyer sistemi ivedilikle hayata geçirilmelidir. Öğretmenlerin mesleki gelişimine katkı sunacak bir kariyer sistemine işlerlik kazandırılmalıdır.
Alan değişikliği öğretmenlerin hakkı olarak görülmelidir.
Alan değişikliği konusunda verilen sözlerin tutulmaması, alan değişikliği yapmak isteyen ve alan değişikliği yapamadığı için mağdur olan çok sayıda öğretmenin kariyer planlaması yapmasına engel teşkil etmiştir. Bakanlık bu konuda adım atmalı ve öğretmenlere yaz döneminde alan değişikliği hakkı tanınmalıdır.
Okulların fiziki altyapısı geliştirilmeli ve okullara doğrudan ödenek tahsis edilmelidir.
Mevcut okulların mesleki ve teknik donanımının ve yeterliliğinin geliştirilmesi yönünde atılan adımlar ve bu alandaki gelişmeler memnuniyet verici olsa da yeterli değildir. Mesleki ve teknik eğitim veren okullar başta olmak üzere, okullarımızın laboratuvar, yabancı dil sınıfı, bilgisayar sınıfı ve ders kitabı haricindeki öğretim materyali ihtiyacı hat safhadadır. Halihazırda Eğitim Kurumları yönetimlerinin kullanımına tahsis edilmiş hiçbir ödenek mevcut değildir. Hizmetli/ Özel güvenlikçilerin ücret, vergi ve Sosyal Güvenlik primleri, basit onarım, günlük rutin giderler, internet faturaları ödemeleri, sosyal faaliyetler için yol ve benzeri giderler, kırtasiye masrafları gibi zorunlu harcamalar okul aile birliklerine yapılan bağışlarla karşılanmaktadır. Bu durumda da okul yöneticilerinin , bakanlık genelgeleri ile bağış konusunda eli kolu bağlanmaktadır. Eğitim-öğretim yılı başlamadan evvel, sınıf ve öğrenci sayısı, personel sayısı, büyüklük gibi kıstaslar esas alınarak her okula münhasır bir ödenek tahsis edilmelidir.
Yardımcı hizmet sınıfı çalışanlarının görev tanımları yapılmalıdır.
Hizmetli ve memur gibi personelin görev tanımları bulunmamaktadır. Hizmetli kadrosunda görev yapan eğitim çalışanlarının en önemli sorunu çalışma saatlerinin belirsizliği ve yapmakla yükümlü oldukları işlerin net olarak tanımlanmamasıdır. Memur ve hizmetlilerin görev tanımları yapılmalı,” Yöneticilerin verdiği diğer görevleri yapar” şeklindeki ifadelerin yer aldığı mevzuat hükümleri değiştirilmelidir.
Hizmetli ve memurların fazla çalışma sorunu çözülmelidir.
İkili Eğitim yapan kurumlar başta olmak üzere, eğitim kurumlarında hizmetli kadrolarında görev yapanlar, haftada 40 saatin üzerinde çalışmasına rağmen, kendilerine fazla çalışma ücreti ödenmemekte ,eğitim kurumunda, çok durumda tek hizmetli olduğundan personel yetersizliği gerekçe gösterilerek fazla çalışma karşılığı izin hakkından da faydalanamamaktadır.
Eğitim kurumlarının hizmetli ve memur ihtiyacı karşılanmalıdır
Okullarımız eğitim-öğretimin sürdürülmesi için zorunlu yardımcı hizmetleri ifa eden personelin eksikliğini ciddi şekilde hissetmekte, bu durum eğitim hizmetlerinin aksamasına neden olmaktadır. temizlik işleri, özel kişi veya firmalara ihale edilmekte, bu defa daha karşılaşılan masrafları ödemek mümkün olmamaktadır.
Hizmet içi eğitim çalışmaları mesleki gelişime dayalı olarak yeniden planlanmalıdır.
Hizmet içi eğitim faaliyetlerinin öğretmenlerin mesleki gelişimlerine kısa vadede katkıda bulunma noktasında yetersiz kaldığı, özellikle mesleki bilgi ve tecrübe paylaşımını sağlamaktan uzak olduğu görülmektedir. Eylül ve Haziran dönemindeki seminer çalışmaları başta olmak üzere, öğretmenlere yönelik hizmet içi eğitim faaliyetlerinin mesleki bilgi ve tecrübe paylaşımını öne çıkaran, şeffaf ve hesap verilebilir, katılımcılığı esas alan tarzda planlanması; Hizmet içi Eğitim faaliyetlerinin planlanmasında öğretmenlerin de dahil edildiği katılımcı programlamanın yapılması sağlanmalıdır.
Eğitim Kurumu yöneticileri işveren muamelesi görmemelidir..
Sosyal Güvenlik, iş sağlığı ve güvenliği işlemleri, hukuken ihmal olarak nitelendirilebilecek aksaklıklar nedeniyle idari para cezası yaptırımı doğuran hallerden doğan sorumluluklar, mesleki eğitim veren ortaöğretim kurumları başta olmak üzere, eğitim Kurumu yöneticilerinin hukuki ve Mali açıdan telafisi imkansız zararlara maruz bırakmaktadır. mesleki eğitim veren Ortaöğretim Kurumları, öğretmen evleri, Akşam Sanat Okulu ve mesleki eğitim merkezleri müdürlükleri ile Okul Aile Birliklerinin işveren sıfatıyla Sosyal Güvenlik Kurumu başta olmak üzere, kurum ve kuruluşlara yönelik bildirim, beyan, ödeme ve benzeri işlemlerinin, ilçe/ il milli eğitim müdürlükleri eliyle gerçekleştirilmesi noktasında düzenleme yapılması; Eğitim Kurumu yöneticilerini kasten yapılanlar hariç olmak üzere kusurlarına karşı koruyacak, hukuki ve mali sorumluluklardan doğan zararları tazmin edecek bir mekanizma kurulması sağlanmalıdır.
Öğretim yılına hazırlık ödeneği tüm eğitim çalışanlarına ödenmelidir..
657 sayılı Kanun’un ek 32 . maddesine göre ödenmekte olan öğretim yılına hazırlık ödeneği, Öğretmenlerle birlikte eğitim öğretim hizmetlerinin yürütülmesinde emek sarf eden Milli Eğitim Bakanlığının merkez ve taşra teşkilatı kadrolarında görevli tüm hizmet sınıflarındaki eğitim çalışanlarına da ödenmelidir .Eğitim ve öğretim mevzuatın üstünde, müfredatın dışında, ders programları ile sınırlanmayacak derecede hayatın her anını kuşatan bir faaliyet olarak görülmeli; yaz, bir tatil değil ,daha iyi bir başlangıç için bir mola olarak değerlendirilmelidir.” Hayat her anıyla bir okul, her yenilik gelişim için bir merhale, edinilen her güzel davranış yeni bir kazanımdır” anlayışıyla yeni başlangıçlar için nitelikli dokunuşlar gerçekleştireceğimiz, kendimize ve gelişimimize katkıda bulunacak faaliyetlere ağırlık vereceğimiz bir dönem olması temennisiyle yoğun emeklerinden dolayı tüm öğretmenlerimize teşekkür ediyor, öğrencilerimize güzel bir gelecek diliyoruz.. diyerek sözlerini tamamladı.
HABER VE FOTORAF ÖZKAN YILDIRIM
En Çok Okunan Haberler