Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

“Oku”

Yazının Giriş Tarihi: 21.05.2018 00:01
Yazının Güncellenme Tarihi: 21.05.2018 00:01

Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’e (s.a.v.) gelen ilk emrin “İkra” yani “Oku” olduğunu neredeyse bilmeyenimiz yoktur.

Ama öyle görünüyor ki düşünenimiz ve uygulayanımız pek azdır.

Zira Yüce Allah (c.c.) bize Alak Suresi 1.ayette “Yaratanın Rabbiyle oku / çağır” derken bununla birlikte sayısız ayette de aklımızı kullanmamızı ve düşünüp ibret almamızı emretmektedir.

Kur’an bir yaşam kitabıdır.

Onu sadece okumamız değil, hayatlarımızda da uygulamamız gerekir.

Kur’an-ı Kerim’in insanlara Allah’ın bir lütfu olarak gönderilmesi onunla amel edilmesi içindir. Bizlerin görevi sadece namaz kılıp oruç tutmak değil hayatımızı tam anlamıyla Kur’an insanı olarak düşünerek yaşayıp sonlandırmaktır.

Uygulanmayan, bireysel ve toplumsal yaşamlara nüfuz etmeyen bir ilahi kitabın anlamı olmazdı.

Muhammed suresi 24.ayette Allah (c.c.) ”Peki bunlar, Kur’an’ın anlamını inceden inceye düşünmüyorlar mı?

Yoksa kalpler üzerinde o kalplerin kilitleri mi var?” diye insana seslenmektedir.

Yani Kur’an’ı Kerim’i SADECE ARAPÇA OKUYARAK SEVAP KAZANMAK AMAÇLI bir kitap olmadığını söyleyen yine Allah’tır.

Duhan Suresi 58. ayette ”Böylece biz Kur’an’ı senin kendi dilinde kolay anlaşılır kıldık ki, DÜŞÜNÜP ÖĞÜT ALSINLAR.” diyen Allah(c.c.) iken bazı âlim olduğunu iddia eden insanların dediği gibi sadece Arapça okunması gerektiği söz konusu bile olamaz.

Yine bu konuyla ilgili Fussilet Suresi 44. ayette ”Eğer biz onu yabancı dilde bir Kur’an yapsaydık, elbette şöyle diyeceklerdi: “Ayetleri ayrıntılı kılınmalı değil miydi? / Arap’a yabancı dil mi?/ister yabancı dilde, ister Arapça!” De ki: “O, iman edenler için bir kılavuz, bir şifadır. İnanmayanlara gelince, onların kulaklarında bir ağırlık vardır. Ve Kur’an, onlar için bir körlüktür. Böylelerine, çok uzak bir mekândan seslenilmektedir.” Denilmektedir. Kur’an’ın Arapça olarak indirilmesi o zaman insanlarının yani ilk müslümanların anlayışlarını kolaylaştırmak amaçlıydı.

O halde bizler de en kolay hangi dilde anlayabiliyorsak ordan başlamalıyız Allah’ı anlamaya çalışmaya. Buradan şu anlam çıkarılabilir.

Arapça Kur’an okumak ve dinlemeye gerek yok mudur? Tabiki böyle bir şey söylenemez. Kur’an’ı Arapça dinlemek ve okumak insana müthiş bir manevi haz vermektedir.

Bu hazdan kendimizi yoksun bırakmak durumunda değiliz.

Ancak genel amacımız sevap kazanmak amaçlı Kur’an okumak değil Allah’ı ve bizden ne istediğini anlamaya çalışmak olmalıdır. Kur’an’ı sadece bize indirilmiş bir kitapmışçasına yani Yüce Allah’ın bu Kitab’ı direk zatımıza indirdiği bir kitapmışçasına okumamız gerekir ki olayın ciddiyetini ve üzerimizdeki görevleri kavrayabilelim.

Birçoğumuz geleneksel olarak öğrendiğimiz dini yaşamaktayız. 

Bakara Suresi’nin 170. ayeti “Onlara, “Allah’ın indirdiğine uyun!” dendiğinde, “Hayır! Biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız” derler. Peki, ataları bir şeyi akıl yoluyla kavramıyor, doğruya ve güzele ulaşamıyor idiyseler?!” ifadesiyle çok önemli bir noktaya vurgu yapmaktadır.

Bildiğiniz üzere Kur’an-ı Kerim zamandan ve mekandan bağımsız bir dini bildirmesi sebebiyle tüm zamanlarda tüm insanlara hitap etmektedir. Dolayısıyla tüm ayetler bugünün dünyasında da geçerlidir.

Bu durumda şöyle çarpıcı bir gerçek ortaya çıkmaktadır.

Ya yaşadığımız geleneksel din bizi doğruya ve güzele ulaştırmıyorsa?

İslam aleminin haline baktığımızda doğru ve güzele ulaşamadığımız çok açık biçimde ortada duruyor.

Bu durumda Kur’an-ı Kerim’i her müslümanın okuması ve anlaması dinin bir gereğidir.

Bizler İslam insanları olarak, din ve iman hakkında düşünüp sorgulamadığımız içindir ki, dinde bölündük, parçalandık birbirimize düşman olduk ya da oldurulduk.

Kur’an’ı bizlere yavaş yavaş ve anlayarak okumamızı söyleyen Allah’a mı tabiyiz? (Müzemmil-4: Kur’an’ı ağır ağır, düşüne düşüne oku!) yoksa siz okuyarak bir şey anlayamazsınız âlimler anlar diyen hoca görünümlü insanlara mı ? Allah(c.c.) ile aramıza put koymamayı bizler ancak Hz Muhammed’i(s.a.v.) tanıyarak ve Kur’an’ı okuyup üzerinde düşünerek başarabiliriz. Furkan Suresi 29. ayeti “Andolsun, Kur’an bana geldikten sonra beni ondan o saptırdı. Zaten şeytan insanı yardımcısız bırakıverir.” der. Eğer ki kurtuluşa ermek istiyorsak hayatımızı gözden geçirip Kur’an’a uygun hale getirmeliyiz. Al imran 103. Ayette söylendiği gibi Allah’ın ipine yapışmalıyız. ”Hep birlikte Allah’ın ipine yapışın, fırkalara bölünüp parçalanmayın; Allah’ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın…”

 Bu dünyada doğruluğu ve kesinliği sorgulanmayacak tek kitap Kur’an-ı Kerim olduğuna göre yapmamız gereken İslam’ı anlamak ve anladığımızı uygulamak adına elimizden gelen tüm çabayı göstermektir.

Allah hepimizi doğru ve güzel yolda gidenlerden eylesin.

Hayırlı Ramazanlar...

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.