Gerçi umutlu olmakta bir mutluluk kaynağı ama yine de bir süreç işte.
Milenyumun başında birileri size
‘’Herkesin herkese posta koyduğu,kimsenin kimseyi sallamadığı, tehdidin, şantajın, iftiranın,yalanın,dolandırıcılığın, hedef göstermenin vaka-i adiyeden sayılacağı günler göreceksin’’
Deselerdi siz onlara ne derdiniz?
Muhtemelen hadi ordan diyeceklerinizin en hafifi olurdu.
Benim de öyle olmuştu da hadi ordan bile diyememiştim.
Çünkü sözlerin sahibi cennetmekan babamdı.
Yok öyle istihareye yatan, gaipten haberler sallayan ya da müneccim filan değildi rahmetli.
Öğretmendi.
Ama dediklerinin bu kadar kısa süre içerisinde gerçekleştiğini gördükçe keşke haklı çıkmasaymış diyorum.
Aslında bugünkü hali pür melalimizin fragmanları benim gençliğimde de vardı.
Henüz toplumun özüne sirayet etmemişti o kadar.
Mesela siyasette de en ağırı Hökümetin başı deyişi idi.
Şimdi film koptu.
Politika erbabının bazıları metin yazarlarının özenle arayıp seçerek en kırıcı ve suçlayıcı cümlelerle yazdıkları genellikle de mesnetsiz suçlamalarla donattıkları içi boş konuşma metinlerini okurlarken doğaçlama yapmaya bile gerek görmüyorlar.
Hatta yazıları kürsüye ya da mikrofona çıkmadan önce okudukları konusunda da çok emin değilim.
Ayrıca kürsüde gaza gelip kavgada söylenmeyecek sözleri onlarında çok keyif alarak söylemlerine kattıkları unsurlar olduğunu sanmıyorum.
Ama şimdilerde jargon bu; kim kime ne kadar laf sokacak kim kimi ne kadar gömecek…
Bu ülke her zaman kıraldan çok kıralcılardan çekmiştir ki şu anda yaşanılan gerginliğinde ana unsurlarından biri bu çıkarcı taifesidir.
Bu zevat için kesinlikle dur durak yoktur. Tüm amaç birilerin gözüne girmek onu kendisine bile olduğundan farklı göstererek ayni ya da nakdi nemalanmaktır.
Siyasetçinin zekisi bu tür dalkavukları yanından derhal uzaklaştırır. Bilir ki rakipleri bile kendisine bunlar kadar zarar veremezler.
Özellikle çıkarları uğruna kendilerini yanıltmaktan da hiç çekinmeyecek bu tiplerle aralarına mesafe koyabilenleri siyaset sahnesinde beklentilerine daha çabuk ulaşırlar.
Tarih bunun pek çok örneği ile doludur.
Gerilim romanı okumak ya da gerilim filmi izlemek hoşta, gerim gerim gerilmiş bir ülkede yaşamak hiç hoş değil.
Herkes herkese gıcık.
En ufak bir anlaşmazlığın sopalı satırlı kavgaya dönüşmesi an meselesi.
Galiba artık toplumsal uzlaşının yerine imam cemaat ilişkisi egemen. Hani derler ya imam bir şey ederse cemaat iki şey eder diye bu bağlamda yazıyorum.
Peki hayatın sınırlarının daraldığı, işsizliğin. üretimsizliğin böylesine tavan yaptığı, enflasyonun dizginlerinin elden kaçtığı ,salgının eziciliğini gün be gün arttığı bir dönemde insanlara bir de gerginlik politikasını dayatmanın kime ne yararı var?
Birilerine var ki atar gider bağrışıp duruyorlar.
İyi de bu hır gür nereye kadar ?
Açıkça görülüyor ki kavga iklimi ne kısa ne orta ne de uzun vadede kimsenin işine yaramıyor işte.
Zaten hepimiz yaşadıklarımızdan dolayı son derece yorgunuz bir de kanlı bıçaklı halimiz üzerine tüy dikmese bari diyorum.
Diyorum demesine de,
Umutlu musun bundan ?
Diye sorulsa işte ona diyeceğimi bilmiyorum.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Olcay ERÖZDEN
Nereye Kadar?
Mutlu musunuz?
Yok; bu çok iddialı bir soru oldu.
Umutlu musunuz diye sorayım iyisi mi.
Gerçi umutlu olmakta bir mutluluk kaynağı ama yine de bir süreç işte.
Milenyumun başında birileri size
‘’Herkesin herkese posta koyduğu,kimsenin kimseyi sallamadığı, tehdidin, şantajın, iftiranın,yalanın,dolandırıcılığın, hedef göstermenin vaka-i adiyeden sayılacağı günler göreceksin’’
Deselerdi siz onlara ne derdiniz?
Muhtemelen hadi ordan diyeceklerinizin en hafifi olurdu.
Benim de öyle olmuştu da hadi ordan bile diyememiştim.
Çünkü sözlerin sahibi cennetmekan babamdı.
Yok öyle istihareye yatan, gaipten haberler sallayan ya da müneccim filan değildi rahmetli.
Öğretmendi.
Ama dediklerinin bu kadar kısa süre içerisinde gerçekleştiğini gördükçe keşke haklı çıkmasaymış diyorum.
Aslında bugünkü hali pür melalimizin fragmanları benim gençliğimde de vardı.
Henüz toplumun özüne sirayet etmemişti o kadar.
Mesela siyasette de en ağırı Hökümetin başı deyişi idi.
Şimdi film koptu.
Politika erbabının bazıları metin yazarlarının özenle arayıp seçerek en kırıcı ve suçlayıcı cümlelerle yazdıkları genellikle de mesnetsiz suçlamalarla donattıkları içi boş konuşma metinlerini okurlarken doğaçlama yapmaya bile gerek görmüyorlar.
Hatta yazıları kürsüye ya da mikrofona çıkmadan önce okudukları konusunda da çok emin değilim.
Ayrıca kürsüde gaza gelip kavgada söylenmeyecek sözleri onlarında çok keyif alarak söylemlerine kattıkları unsurlar olduğunu sanmıyorum.
Ama şimdilerde jargon bu; kim kime ne kadar laf sokacak kim kimi ne kadar gömecek…
Bu ülke her zaman kıraldan çok kıralcılardan çekmiştir ki şu anda yaşanılan gerginliğinde ana unsurlarından biri bu çıkarcı taifesidir.
Bu zevat için kesinlikle dur durak yoktur. Tüm amaç birilerin gözüne girmek onu kendisine bile olduğundan farklı göstererek ayni ya da nakdi nemalanmaktır.
Siyasetçinin zekisi bu tür dalkavukları yanından derhal uzaklaştırır. Bilir ki rakipleri bile kendisine bunlar kadar zarar veremezler.
Özellikle çıkarları uğruna kendilerini yanıltmaktan da hiç çekinmeyecek bu tiplerle aralarına mesafe koyabilenleri siyaset sahnesinde beklentilerine daha çabuk ulaşırlar.
Tarih bunun pek çok örneği ile doludur.
Gerilim romanı okumak ya da gerilim filmi izlemek hoşta, gerim gerim gerilmiş bir ülkede yaşamak hiç hoş değil.
Herkes herkese gıcık.
En ufak bir anlaşmazlığın sopalı satırlı kavgaya dönüşmesi an meselesi.
Galiba artık toplumsal uzlaşının yerine imam cemaat ilişkisi egemen. Hani derler ya imam bir şey ederse cemaat iki şey eder diye bu bağlamda yazıyorum.
Peki hayatın sınırlarının daraldığı, işsizliğin. üretimsizliğin böylesine tavan yaptığı, enflasyonun dizginlerinin elden kaçtığı ,salgının eziciliğini gün be gün arttığı bir dönemde insanlara bir de gerginlik politikasını dayatmanın kime ne yararı var?
Birilerine var ki atar gider bağrışıp duruyorlar.
İyi de bu hır gür nereye kadar ?
Açıkça görülüyor ki kavga iklimi ne kısa ne orta ne de uzun vadede kimsenin işine yaramıyor işte.
Zaten hepimiz yaşadıklarımızdan dolayı son derece yorgunuz bir de kanlı bıçaklı halimiz üzerine tüy dikmese bari diyorum.
Diyorum demesine de,
Umutlu musun bundan ?
Diye sorulsa işte ona diyeceğimi bilmiyorum.