Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

’’’NE ?’’

Yazının Giriş Tarihi: 16.10.2019 00:01
Yazının Güncellenme Tarihi: 16.10.2019 00:01

Günlerden beri deliler gibi dillerinden az buçuk anladıklarım dahil olmak üzere o site senin bu site benim konu ile ilgili ne kadar makale,araştırma,yorum varsa okumaya çalışıyor,yine yabancılar da dahil olmak üzere bizde ki bir kaç kanal hariç yapılan söyleşileri izliyorum.

Yok yok yok…

Bir türlü ‘’Hah tamam işte bu yüzden !’’ diyebileceğim hiç bulguya rastlamadım daha.Belki de rastladım da algım düşük olduğu için atladım.

Ne arıyorum ?

Tek bir soruya reel bir yanıt arıyorum hepsi o.

Aslında okuyunca ‘’Adam hala bunu arıyor kalkmış bir de makale yazıyor’’ diyenlerin çok olacağını bilsem de Türkiye’nin gerekliliği ayan beyan ortada olan meşru müdafaa hakkını kullanması ve bunun için sınır ötesi bir harekata girişmesi neden Arabından Avrupalısına,Latin’inden,Uzak doğulusuna,Rus’undan  Türki Cumhuriyetleri’ne kadar onlarca devlet tarafından kınanıyor ya da karşı çıkılıyor ?

Bir kaçı hariç (ki  onlar da zaten dünya da pek esamesi okunmayan devletler) bir kınama,bir yaptırım histerisidir gidiyor.

Aralarında bu histeriye tam olarak kapılmayanları da var ama onlar bile ya kerhen destekliyorlar bizi ya da çekimser filan kalıp ne şişi ne de kebabı yakmayalım diyorlar.

Varlık nedeni Ana Vatan Türkiye olan KKTC nin Cumhur Başkanı (her ne kadar sözlerim çarpıtıldı diyerek geri adım atmaya çalışsa da) bile harekat hakkında izaha muhtaç sözler sarf edebiliyorsa işin işinde başka iş var demektir.

Ama ne?

Soruyorum kendi kendime.

Acaba son zamanlarda dünya da yükselişe geçen anti İslamizm mi bu ‘ne’ nin yanıtı?

Kısmen belki ama tamamen değil; Çünkü ne kadar İslam ülkesi varsa bizi kınamak üzere kuyruğa girmiş vaziyetteler.

 Avrupalıların ne sorusuna karşılık verecekleri yanıt Türkiye’nin Suriye’yi işgal etme endişeleridir diyorum

O da olamaz.Olamaz çünkü içlerinde böyle düşünenleri varsa da işgal sözcüğünün çoğunluğu işgal etmenin ve işgal edilmenin Türklerin fıtratına ters olduğunu  bilecek kadar tanıma olanağı buldular bizi.

Harekatın ana amacı olan teröristler temizlendikçe acaba bu teröristleri kendilerinin yetiştirmeleri ve himaye etmeleri kanlarına mı dokunuyor da böyle çemkiriyorlar diyorum,aslında mantıklı gelse de bu konuda kuyrukları birbirlerine dolandığı için ortak bir mutabakat metni hazırlamalarının  zorluğu çıkıyor ortaya.Bu seçeneği de yarı yarıya eliyorum.

Konuyu danıştığım kişiler arasında beni çok şaşırtsa da ‘’bizi kıskanıyorlar’’cümlesini duyduğum için bunu da katıyorum seçeneklerime

Ben katıyorum ama mümkünatı yok diyerek o katılmıyor bir türlü. Dolayısı ile bu savın da üzerini çiziyorum.

Petrol diyorum,yer altı yer üstü kaynakları diyorum,coğrafyamızı genişletiriz korkusu diyorum,

Sonunda dediklerime ben bile inanmıyorum ki onlar inansın diyorum.

Adamların hepsinin bölgeden bir beklentisi var,biz pişmiş aşlarına su katıyoruz da ondan mı hopluyorlar diyorum,

Zaten on yıllardır hopluyorlar,bu defa ne değişti ki diye soruyorum

İnsan bir şeyi kafasına takınca beyni bir farklı çalışıyor;

Uzatmayayım okuduklarımla izlediklerimi topladım,sonuçtan dedikoduları çıkarttım kalanı Tramp vs nin akla ziyan mesajlarıyla  çarptım denklem çöktü ben soruya yanıt bulamadım.Yani reel ‘’Ahan da bu’’ diyeceğim bir yanıt bulamadım.

Gerçi soykırım sırasında Ruanda güvenlik güçlerine eğitim verdiği, hükümetin suistimallerine göz yumduğu ve soykırım faillerinin kaçmasına yardım ettiği gerekçeleriyle tarih önünde yargılanan Fransa(Cezayiri’i de unutmadık hala),Milyonlarca Yahudiyi gaz odalarında boğan Almanya,yetmiş milyon Kızıl Deriliyi katleden Amerika, Yemen’de Yüzlerce yaşlı çocuk ve kadının ölümüne,sakat kalmasına neden olan Suudi Arabistan ve diğer avaneler bizi kınamışlar kınamamışlar hiçte mühim değil ama desteğimizi esirgemediklerimizin de onların dümen sularına girmeleri son derece manidar.

Ancak itiraf etmeliyim ki,kesin olarak reeli bulamasam da sanal nedenlerin çokluğu karşısında biraz hayrete düştüm.

Yurtta barış,dünya da barış’’ öğretisi ile kurulan daha  yüzüncü yılını bile doldurmamış bir cumhuriyet olarak ne ara bu kadar düşman biriktirebilmişiz  anlaşılır gibi değil.

İlaç için bile sırtımızı sıvazlayanımız kalmamış.

Bizi kınayan ülkeler sınırlarında böylesi bir garabeti yaşamadıklarından muhtemelen de hiç yaşamayacaklarından hepsini kendi çıkarları doğrultusunda bir gazları var demek ki Barış Pınarı Harekatına dair.

Türk ordusu,o gazı aldıkça tepinmeleri arttı zaar.

Tam ‘’Ben bu dış siyaset işlerinden hiç çakmıyorum  adamların hepsi bir araya gelmişler biri çalıyor diğerleri oynuyor olmalarının uzak ve yakın geçmişte ki kuyruk acılarından başkaca mantıklı bir izahı yok deyip konuyu kapatıp masamdan kalkacaktım ki;

Gözüm yan tarafımda ki panoda asılı kabartma Atatürk rölyefine takıldı.

Galiba buldum yanıtı diye geçirdim içimden.

Sizin ile de paylaşayım bulduğum ‘‘Ne ?’’ nin ne olduğuna dair yanıtımı.

Belki ‘’Bulmuşsun arkadaş aferin sana’’ diye yorumlar gelir de öz güvenim artar.

Ne Arapların,ne Avrupalıların,ne egemenlerin ne Türki Devletlerin,ne Rusların,ne Amerikalıların,ne Latinlerin ne de diğerlerinin devletlerinin  kuruluşlarında bir Osmanlı İmparatorluğu devamın da Mustafa Kemal Atatürk imzalı bir cumhuriyetleri yok.

Sadece KKTC nin temelinde Mehmetçiğin kanı var,onu da unutmaya başladıkları aşikar.

İstiklalleri için tüm olanaksızlıklara karşı tüm ulus topyekün cephede ve tuzaklarla dolu masalar da savaşanları bile yok.Hele böyle bir savaşı kazanabilenleri hiç yok.

Bilmiyorlar garipler vatanın Türkler için ne anlam ifade ettiğini.

Hiç birin de bir komutan çıkmadı ki,’’Hattı müdafaa yoktur,sathı müdafaa vardır;o satıh tüm vatandır’’desin onlara.

Her zaman diyorum demeye de devam edeceğim;

Türkiye Cumhuriyeti Devletini dünyanın diğer dünya devletlerinden ayıran en büyük özelliği tesadüfen veya birilerin sınırlarını çizerek ‘’Hadi bakalım burada bir devlet kurun ama bizden başkasına sakın ola ki biat  etmeyin haa’’denilerek ya da mitoz bölünmeler sonucu kerhen  oluşan uydu  devletlerden olmadığıdır.

Boşuna değildir o marşın ‘’Kanla irfanla kurduk biz bu Cumhuriyeti’’dizeleri.

Türkiye Cumhuriyeti Devletinin dinamikleri yaşadığı tüm çalkantıları öğütüp yoluna emin adımlarla devam edecek şekilde kodlanmıştır.

İspatı hemen şurada; Türk İstiklal Mücadelesinde ayan beyan ortadadır.

Biz her şeyi kolay kolay ciddiye almayan bir milletiz bu doğru.

Ama vatan konusunda ki ciddiyetimizi yukarıda adlarını zikrettiğim ya da Avrupa deyip ayrıntılarını yazmadığım tüm devletler gayet yakından bilirler. Değil mi ki bu çemkirmeleri Haçlı seferlerinden,Çanakkale’ye,Anfartalar’dan,İzmir sahillerine kadar aldıkları yaralarla  hala acıyan kuyruklarını yalamalarının sonucu.

O yüzden buldukları her yerde toplanıp toplanıp kınaya kınaya kına yakıyorlar.Ancak kınaların bir taraflarına bulaşacağını, Türk Ordusunun görevini ifa etmeden çakalların yollarını tıkamadan geriye dönmeyeceğini gayet iyi bildikleri içinde yumuşak karnımız ekonomimizden vurabilmenin planlarını yapıyorlar.

Bize silah satışını askıya alacağını deklare eden ülkelere,’daha önce yaptım yine yaparım’ diyen tivitmenlere bakınca bu çok daha rahat görülebiliyor.

Artık işin su kaldırır tarafı yok.Bu ülkenin iktidarıyla,muhalefeti ile derhal fabrika ayarlarına dönmesi gerekiyor.

Ne nin asıl yanıtı bu bence.

Karşımızdakilerin yanımızda görünüpte masa altından ellerini tutanların en büyük korkuları Türkiye’nin her türlü güçlüğün üstesinden gelebilecek bir devlet ve Cumhuriyet donanımının olması.

Geçmişte yedikleri herzelerin gelecekte yiyeceklerinin teminatı olan tüm ülkelerin en büyük korkuları dünyanın en güzel coğrafyalarından birinde konuşlanmış,Tanrı’nın tüm cömertliği ile yer altı,yer yüzü kaynaklarını vererek kutsadığı Türkiye’nin 1920 ruhuna dönmesi.

Bir gün korktuklarına uğrayacaklarından hiç şüphem yok.

Şimdilerde yaşadığımız sıkıntılarda aşılacak elbet;

Sadece  gelecek kuşaklarımızın kulaklarına küpe olarak kalacaklar o kadar.

Cumhuriyetimiz her zaman olduğu gibi harcını karanın, temelini atanın yolunda ilerleyecek ve her defasında kendi kararlarını ona öğretildiği şekilde yine kendisi vermeye devam edecek,er ya da geç ‘’Yurtta barış,Dünya da Barış’’Ata öğretisi hükmünü icra edecektir.

Belki Atatürk ilkelerinden  bir santim sapmanın bedelini on yıllarla ödemek olduğunu büyük maddi-manevi maliyetlerle öğreniyoruz ama,yürekten inanıyorum ki bir gün bir Türk  yazar bu günlere atfen, artık öğrendiğimize dair makaleler  yazacaktır.

Kim bilir belki de,

‘’Ne’’ yerine ‘’Neydi’’ diye soracaktır.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.