Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Nasıl fikir ama..?

Yazının Giriş Tarihi: 13.02.2020 00:02
Yazının Güncellenme Tarihi: 13.02.2020 00:02

Uzun uzun konuşmaların yapıldığı monolog ağırlıklı konuşmaları dinlemeyi sever misiniz?

Ben sevmem.

Hele konuşmacının üslübu akıcı olmayınca hiç dayanamam.

Ama bu konuda hiçte yalnız değilmişim;

Türkiye Gastronomi Federasyonu Arge sorumlusu sevgili Nilüfer Yücedağ’ın bir paylaşımdan edindiğim bilgiye göre

Son çalışmalar, insanların 10 dakikalık konuşmanın %50'sini dinlediğini, anladığını ve hatırladığını gösteriyor ve bu oran  48 saat içerisinde %25'e düştüğünü ortaya koyuyormuş.

Bilgi 10 dakikalık bir konuşmayı baz alıyor;

Bir de bu sürenin 20-30-40 hatta 60 dakika ve üzeri olduğunu düşünsenize.

Buradan çıkan sonuç  konuşmaların  mutlak surette kısa tutulması gereği ve insanların söylenenlerin en iyi olasılıkla %25'ini hatırlıyor olmaları.

Aslında köşe yazıları da böyle;

Üç yüz  sözcük ile yazılabilmesi mümkün olan bir konuyu üç bin sözcükle yazınca yazıyı gören daha ilk bakışta ‘’ooo kim okuyacak şimdi bunu yahu’’diye içinden geçiriyor.

Evet kabul;en kısa yoldan diyeceğini deyip,mesajını da verebilmek her zaman çok kolay değil.

Ölümüne tarafgirler olanları hariç kalemine saygı duyduğum ve yorumlarını beğendiğim en az yirmi beş köşe yazarının yazılarını okurum her gün.

Neyi nasıl görmüşler ve nasıl görülmesini istiyorlar merak ederim.

Aralarında Bursa medyası da vardır ulusal medya da.

Köşe yazarının tarzı ve düşündüğünü aktarabilme yeteneği çok önemlidir.

Özellikle kullandığı dil ile üslubunun mutlak surette örtüşmesi gerekir.

Gerekir ki zaten sayısı çok düşük olan okuyucu kitlesini oluşturup koruyabilsin.

Kopyala yapıştırcılar bu tanımlamanın dışındalar elbet.

Sivil Gündem’i hayata geçirdiğim ilk zamanlarda en büyük hayallerimden biri de ilçelerde kiler de dahil olmak üzere Bursa medyasında köşe yazıları yazanları her ay değilse bile en çok üç aylık dönemlerde birbirleri ile tanışmalarını ve fikir alışverişleri yapabilmelerini sağlayacak kahveli söyleşilerde bir araya getirebilmekti.

Hatta Bursa’da  bir Köşe yazarları Derneği neden kurulmasın diye içimden geçirdiğim çok olmuştur.

Her ikisi de mümkün olmadı.

Kim bilir belki gençler böyle bir organizasyonu hazırlayıp bir gün yıllardır köşelerinde satır işçiliği yapan ağabeylerine ablalarına buyurun  bir acı kahvemizi için deyiverirler.

Belki aralarından Köşe Yazarları Derneğini kuranlar bile çıkabilir.

Belli mi olur ?

O belli olmaz ama şu belli;

Artık hepimiz asgari müştereklerimiz konusunda kalıcı bir fikir birliğine varmak zorundayız.

Ama bizi biz yapan değerlerimizi biteviye sorgulamaktan ve orasından burasından çekiştirerek bedenini daraltıp dropunu genişletmekten vazgeçerek olması gerekeni yok saymadan…

Bendeniz burada köşe yazarlarına ciddi bir sorumluluk düştüğüne inananlardanım.

Yazarların belli dönemlerle bir araya gelmeleri ve çeşitli konular üzerinde görüş alışverişi  yapmaları,rol model olanların deneyimlerini diğerlerine aktarmaları ne hoş olur…

Hem böylece köşe yazarlığı etiği ve köşe yazarı kriterleri de kendiliğinden ortaya çıkar ki, bu tanımlamanın da artık yapılması gerektiğini de düşünenlerdenim.

Bir de yazarların birbirlerini fiziken de tanımalarının yaralı olacağından.

Ha belki de böylesi bir oluşum ve dernekte vardır onu da ben bilmiyorumdur.

O da benim eksikliğim olsun.

Oooo nereden girdim nereden çıktım.

Konuşma süresinden buralara kadar geldim.

Demek ki benim de köşe yazarlığı hakkın da daha öğrenmem gereken çok şey var.

Ana fikri toparlayayım o zaman;

Ez cümle diyorum ki,

Eğer henüz yoksa bir Köşe Yazarları Derneği çok yakışır Bursa’mıza

Birlikte içilecek kahvelerin hatırlarının da kırılmaması çok mühim tabii….

Nasıl fikir ama..?

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.