Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Mutfak; ama bizim mutfak

Yazının Giriş Tarihi: 28.12.2014 01:10
Yazının Güncellenme Tarihi: 28.12.2014 01:10


 

Eş, dost ve de okuyucu soruyor, nasıl yapıyorsun bu işi, her gün her gün, iki tane, üç tane bazen de dört. Bu kadar konuğu nasıl buluyorsun, ne ara yazıyorsun diye. Herkese ayrı ayrı anlatmaktansa yazıvereyim dedim bende. Kim bilir belki aranızdan birkaç kişi çıkar da, bir el atıp katılır aramıza belli mi olur?

Buyurun mutfağa…

Biz Haber Gazetesi için her gün advertorial içerikli iki sayfayı hazırlayan Sportif Ajans bünyesinde kocccaman(!) bir ekibiz. Ekibiz derken laf olsun diye söylemiyorum, sözlükler bir ekibi nasıl tanımlıyorsa öyle bir ekibiz. İşimizi sevgi parantezine aldık öyle yapıyoruz. Haberciliği baskı makineleri hariç son katresine kadar yaşıyor, zamanla yarışıp, günün yaşanan saatlerini hilafsız 19’a çıkartıyoruz.

Gün içerisinde saatlere yalvardığımız oluyor geçmesinler de tüm görüşmeleri yetiştirelim diye. Randevularımıza araya yol sürelerini de sıkıştırıp atlamadan yetişelim diye zaman zaman stresten evrim geçirip bir androide dönüşüyor olsak da o renkli sayfalarımızda rengarenk kişileri ağırlamanın hazzını yaşıyoruz. Dertleri dert etmeden, birbirimizden vazgeçmeden, birimiz şirazeyi kaydırınca diğerlerimizi kırmadan, yazılı olmayan ancak elle tutulacak kadar net hiyerarşimizi bozmadan, hastalanma lüksümüzün olmadığını bilerek sesleniyoruz size sayfalarımızdan. Köşe yazılarımızda bebeklerimiz oluyor.  Ezcümle gazetecilik yapıyoruz.

Bir söyleşi önce doğru muhatabı bulma çalışması ile başlıyor, yazı sonunda size teker teker sunacağım iş arkadaşlarımdan Halime, randevu konusunda adeta bir canavar. Her gün bıkmadan usanmadan (sanki bıkıp usanmasına izin veririz) telefon ile bütünleşmiş bir şekilde yaşar. Yaşar ama öyle randevular alır ki, tam nokta atışı olur. Bazen abartır aralarında elli kilometre olan kişilerden görüşme alır ama olacak o kadar. Ne de olsa kanatlarımız var. Randevu aşamasını görüşme izler. Her söyleşi yaklaşık bir buçuk saat sürer. Fotoğraf çekimleri genellikle bu sürenin dışındadır. Söyleşi yaptığımız herkes bizim için özeldir. Yalap şalap iş yapmayı beceremediğimiz için, hiçbir ayrıntıyı atlamamaya çalışırız. Bir sonraki randevuya yetişebilmek için Süpermen’i kıskandıracak bir hızda hareket ederiz. Ama çoğunlukla şehir trafiğine toslayıp, muhatabımızı arayıp bir on beş yirmi dakika inkita isteriz. Haber günlüktür ve demir tavında dövülür. ‘Hani zorunuz ne be kardeşim günde iki randevu alıp gidiverin’ diyen olursa aranızda diye söylüyorum bunu. Gün sonu, (genellikle belli bir saati yoktur; sağ olsunlar bizden randevu alan kişi ve kuruluşlarda çok artık. Ama ne hikmetse akşam 18’den sonra uygun oluyorlar) Eve gittiğimizde, babasından gizli balkonda sigara içen çocuk misali en fazla 15 dakika bir şeyler atıştırıp, ev halkıyla halleştikten ve hanıma mahcup bir gülücük attıktan sonra, gün içindeki söyleşileri, not olmaktan çıkartıp ete kemiğe büründürmek için geçiyoruz odamıza ve masamıza. Ben bu satırları yazarken saat 05. 53. varın gerisini siz anlayın. Haber yetişecek, fotoğrafları ile evlendirilecek sabah en geç 9.30 da Halime’ye teslim edilecek. (10. 30 alsa ölür sanki.) Sportif Ajans bünyesinde ve advertorial içerikli çalıştığımız için O gün çıkan haberlerin gazetelerinin dağıtılması ayrı bir macera. Cevdet beyin ihtiraslı tarzı olmasa, çuvallamak işten bile değil.

E, grafik ne oldu? Yok unutmadım Nurşen kendisi gibi naif olan bu işi tüm sevimliliği ile yapıverir. Bazen kaşar peynirinin resmini, kasabın sayfasına koyar ama, hakkını vermek lazım hatayı hemen fark eder, yerine muz koyar. Şaka şaka gerçi her şakada gerçek payı vardır ya neyse. Bu kadar trafikte bir de trafik polisi lazım. O da var tabii Arzu Hanım. Ketum ama sevgi dolu, anlayışlı tam bir yol arkadaşı. (Maaşımı ondan aldığım için söylüyorsam n’olayım.)

Bir de motivasyon sarmalımız vardır bizim. Yok patronun sırtımızı sıvazlaması anlamında değil. Bir gün içinde 3, 4 bazen 5 ayrı sektörde söyleşi yapınca bazen insan konsantrasyon zorluğu çekiyor. Bu gibi durumlarda bir okul müdürüne sayın başkanım, bir işverene ustacım, Alaaddin beye Kamil bey denilebiliyor. Ama Türk insanını engin hoşgörüsü bizi her zaman koruyor. Ne kadar sürç-ü lisan etsek affediliyoruz. Ama inanın hop hop değiş ton ton burada sökmüyor. Gerçekten bir önceki söyleşinin konusundan sıyrılıp yenisine adapte olmak gerekiyor. Biz kopyalamıyoruz yapıştırmıyoruz. Her söyleşi ona has metin ile örüyoruz o nedenle bunun karşılığını da teveccüh olarak görüyoruz.

Gelelim “Sportif” çalışanları olarak bize;

Arzu hanım: Bizim arkamızı toplayan, yorulduğumuzda dinlendiren, yolumuzu açan, muhasebemizi yürüten sağ kolumuz.

Cevdet bey: Sportif Ajans gemisinin kaptanı. Dirayetli kişiliği, geniş nüfuzu, kurt gazeteciliği ve tatlı sinirliliği ile mihenk taşımız.

Halime hanım: Ajanstaki genel yayın yönetmenimiz. Gerçi bunu sadece kendisi söylüyor ama olsun. Şaka bir yana olmazsa olmazımız. Her yere yetişenimiz ve tutuğunu koparanımız. (çay organizasyonunu hiç beceremez ama bu Recep’in sorunu)

Nurşen Hanım: Öğrenci grafikerimiz. Sevimli ve iş bilenimiz. (bkz. kaşar peyniri)

Adnan Alp: Bursa Sporumuzdan sorumlu bakanımız.

Nazif Sarı: Her telden çalanımız.

Ahmet Zeki Yasemin(nam-ı diğer hayalet) Profesyonel foto habercimiz.

 

Erol Bakış: En yakışıklımız

Mehmet Biçer: En deneyimlimiz

Rasim Atasever: Sevgili öğretmenimiz ve bey efendimiz.

Bendeniz: Çok sevdiği bir ortamda, çok sevdiği işini yapan gazeteciniz.

Yeni yılın ertelediklerinizi tamamlamanızı sağlaması dileklerimle…
Nice yıllara dostlar…

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.