Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Monologla diyaloğun hikayesi

Yazının Giriş Tarihi: 28.06.2019 00:02
Yazının Güncellenme Tarihi: 28.06.2019 00:02

Bir zamanlar köyün birinde monologla diyolog adlı iki kardeş yaşarmış.

Kardeş olmasına kardeşmişler ama birbirlerinden hiçte haz etmezler, birinin olduğu yere diğeri hiç gitmezmiş.

Küs doğmuşlar dense yeriymiş hani.

Karakterleri de çok farklıymış.

Monolog ne kadar nobran, ne kadar egoist, ne kadar dediğim dedik, ne kadar dayatmacı ise diyalog o kadar sevecen kadar munis, o kadar yapıcı o kadar kucaklayıcı imiş.

Ahali ne yapsa da monolog ile diyaloğu bir türlü yan yana getiremez, her ikisini de ayrı muamele yaparmış.

Gel zaman git zaman işin ucu köy halkının monologcular ve diyologcular diye ikiye bölünmesine kadar gitmiş.

Aklını kullanmaya üşenenler, düşünmektense dinlemeyi tercih edenler, üretmektense iaşe bekleyenler monoloğun,

Ortak akıl oluşturmak, birbirini anlamak, birlikten güç alarak sinerji oluşturup onun sağlayacağı enerjiyi hayatlarına taşımak isteyenlerde diyaloğun saflarında yer almışlar.

Bu saflaşma öyle bir hal almış ki, ne monologcular ne de diyalogcular birbirleri ile dalaşmaktan fırsat bulup ta köycek yaşanılan hiçbir sıkıntıyı aşamaz hale gelmişler.

Köyün aklı başında, güngörmüş insanları bu durumdan hiç memnun olmamakla birlikte kalıcı bir çözüm de üretemiyorlarmış.

Monologla diyaloğun aralarında ki husumet monoloğun  her durumda kendini ön plana çıkartıp ben bilirim siz bilmezsiniz, ben derim siz yaparsınızdan vaz geçmemesi, diyaloğun da biz biliriz, hepimiz der hepimiz yaparız ısrarı herkesin elini kolunu bağlıyormuş.

En basit asgari müşterekler dahi azami müşküllüğe dönüşüyor, halk köy kahvesinde bile ayrı ayrı yerlerde oturmaya başlıyormuş.

Ne monologcuların monologtan, ne de diyalogcuların diyalogdan asla caymamaları ve sürekli incir çekirdeğini doldurmaya çalışmaları neticesinde köyün çözülmesi elzem sorunları sürekli erteleniyor, aralarında çıkan uzun tartışmalarla havanda su dövülürken, köylü tarlasına bile gitmez oluyor ve köyde önlemez mali bir dar boğaza giriyormuş.

Arayı bulmak için gösterilen tüm çabalarda hiç bir işe yaramıyor,  monologcular da diyalogcular da Nuh diyor peygamber demiyorlarmış.

Köylü gerildikçe geriliyor, herkes birbirine yan gözle bakar hale geliyor, köyün uyanıkları da her iki tarafa da şirin görünüp belki bize de bir şeyler düşer umuduyla köylüyü fiştekleyip duruyorlarmış.

Bu durum komşu hatta komşu bile olmayan diğer köylerinde dikkatini çekiyor,sık sık bir araya gelerek ’’bunlar birbirlerine düşüp tarlalarını boş bıraktılar ne yapsak ta biz alıp işlesek’’diye planlar yapıyorlarmış.

Hele çoook uzaklardan gelerek türlü bahanelerle komşu köylere postu seren çakma komşular varmış ki en fenası da bunlarmış.

Anlayacağınız, monologçularla diyologçular ayrı tellerden çalarken, dışarıda ki goygoycular bu durumdan vazife çıkartıp köyün tarlalarını ele geçirmek için ne kadar edepsizlik varsa yapıyorlarmış.

Uzatmayayım;

Durum bu minvalde iken muhtar seçimi gelmiş çatmış.

Monologla, diyalog dururlar mı? Hemen adaylıklarını koymuşlar.

Başlamışlar seçim çalışmalarına.

Monolog kendinden yana olan köy halkının sayısının daha fazla olduğuna güvenerek, seçim stratejisini hiç değiştirmeden uygulamaya koymuş. O konuşmuş köy halkı dinlemiş, o konuşmuş köy halkı dinlemiş, hiç birinin aklına konuşulan ile ilgili tek bir soru bile sormak gelmemiş.

Monolog her ben dediğinde köylü hep bir ağızdan sen demiş.

Diyalog ise stratejiyi mitratejiyi koymuş bir kenara ‘biz’ demiş her defasında.

Seçim bitmiş sandık açılmış.

Bir de bakmışlar ki tüm köy halkı muhtar olmuş…

Hikaye tabi bu.

Olmuş mu olmamış mı bilemem.

Ben bu köşenin yazarının anlattığını aktardım sadece.

Ama sandıktan diyalog çıkmasını da pek beğendim doğrusu.

Diyalog mühim dostlar;

Birbirimizi anlamak için kullanabileceğimiz yegane şansımız.

Ayrışmadan, bölünmeden, ötekileşmeden, gözünün üzerinde kaşın var demeden yaşamayı becerebilen ender toplumdan biri olduğumuzu unutmaya hiç hakkımız yok.

Hele hele şundan bundan diye birbirlerinden kopmayan topyekûn şehit olup bize bu toprakları bırakan atalarımızın aziz hatıraları ortayken hiç.

Sanırım bize dozu arttırılmış diyalog aşısı gerekiyor.

O aşı tutuyor bu millette belli.

Baksanıza bir dozunda bile sandıktan diyalog çıkıyor.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.