Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Mağdurum da mağdurum…

Yazının Giriş Tarihi: 31.05.2019 00:01
Yazının Güncellenme Tarihi: 31.05.2019 00:01

Sanrım 2010’da gösterime girmişti;

Yahşi Cazibe.

Dizinin fenomen karakteri Simge’yi de Gizem Hatipoğlu canlandırıyordu.

Ünlü repliğini hemen anımsadınız değil mi?

Mağdurum da mağdurum.

Replik yine gündem de;

Tek fark artık bir tiyatro sanatçısının değil, politikacıların kullanıyor olması.

Gerçi henüz tam olarak kimin mağdur olduğu konusu netlik kazanmış değil ama mağduriyet algısı üzerine inşa edilen seçim söylemleri gırla…

Geçenlerde Kerhen Piar adında bir yazı yazmış, iktidar partisinin muhalefetin İstanbul Belediye Başkanı Adayına istemeden de olsa tanıtım desteği verdiğini vurgulamıştım.

Görünen o ki, sadece Büyük Şehir Belediye Başkanlığı kısmı iptal edilen seçimin yenilenme aşamasında da durum pek farklı değil.

Politikacılar ve klavye işçileri öylesine sözler söylüyor, öylesine akıllara ziyan kurgu paylaşımlar yapıyorlar ki, iktidarı düşünerek destekleyenlerden bile muhalefete seçmen yaratıyorlar.

Muhalefetin projelerine, sloganına, uyguladıklarına sahip çıkmaları ise kerhen piarın alenileşmesi değil de ne?

YSK’nın verdiği karardan sonra zaten mağdur duruma bürünen muhalefet adayı yapılan bu negatif propaganda ile konumunu daha da belirginleştiriyor.

Bir de bizim hakkının yenildiği konusunda ikna olduğumuzda takındığımız o korumacı tutumumuz devreye girince muhalefet adayı lehine taraflı tarafsız ciddi bir oy potansiyeli oluşuyor.

Ortada mazbatası elinden alınan seçilmiş bir belediye başkanı varken ve mazbatanın iptali konusunda iktidar partisi henüz kendi bilinçli seçmenini bile tatmin edememişken seçim söyleminin mağduriyet üzerine kurulmasının kime yarar sağlayacağı son derece açık.

Duygular işin içine girince evde ki hesabın çarşıya uyması iyice zorlaşır.

Muhalefetin adayının mağduriyeti iktidar partisinden oy götürmekle kalmaz, insanların başka sorular sormalarının da önünü açar.

Öyle de oluyor zaten…

İktidar muhalefet adayının kendi istemi dışında da olsa içine girdiği Mağdur algısını kıramaz ise işi çok zor.

Hele bunu akla hayale gelmedik iftira ve suçlamalarla yapmaya devam ederse iki kere çok zor.

Şu anda ki anketlere bakıldığında bu zorluk gayet net olarak görülüyor.

Mağduriyet üzerinden algı oluşturmak bizim coğrafyamızda oldukça geçer akçe bir yöntemdir.

Siyasi tarihimize bakıldığında bunun pek çok örneğini görülebilir.

Ancak şunu da hiç unutmamak gerekir ki, mağduriyet giderilebilen bir olgudur. Yani bu günün mağduru yarının mağrur adayıdır ki, yine bizim coğrafyamızda bunun da örnekleri çoktur.

Bir de İktidarın mağduriyetini desteklemek üzerine kullandığı çaldılar argümanı da YSK’nın iptal gerekçesinde karşılık bulmadığı konusu var ki iktidarın elini zayıflatmakla kalmıyor, açıklamaya çalışıldıkça karşı taraf üzerinde oluşmuş mağduriyet algısını güçlendiriyor.

Ortaya belgeleriyle dökülen, belediye binalarının ön cephelerine asılan çarşaf çarşaf israflar meseleleri ise seçmenin burada da kendisini mağdur olarak görmesini tetikliyor.

Dolayısı ile mağduriyet konusunda kafalar bayağı karışık.

İstanbul seçimi sıradan bir yerel seçim olmaktan çoktan çıktı, artık bu konuya tüm Türkiye müdahil oldu.

Aslında önemli olan kimim mağdur olup olmadığı değil, mağduriyetin hala bir seçim stratejisi olarak kullanıyor olması.

Bendeniz bunu kırmanın tek bir yolu olduğunu düşünenlerdenim;

İki aday da karşı karşıya gelecek, koyacaklar İstanbul’u önlerine hem ideallerini hem projelerini tartışacaklar.

Yani konunun öznesi mağduriyet, itham, iftira, karalama, tuzak filan değil İstanbul ve İstanbullu olacak.

Kararı da yine o özne verecek.

İyi de arkadaş sen Bursalısın ve Bursa da yaşıyorsun; sana ne İstanbul seçiminden adayından?

Bana şu;

Bu İstanbul meselesi benim şehrim dahil tüm ülkemin önünü tıkadı ve son derece ciddi sorunlarımız olduğu halde politikacılar İstanbul sevdasına(!) tutuldular.

Ordumuz sınır dışı operasyonda şehitlerimiz geliyor, ekonomi hecelere bölünmüş her bir hecesi ayrı bir yoksulluğa denk geliyor, Doğu Akdeniz’de çakallarla dans başlamış, herkes gerim gerim gerilmiş, yoksulluk sınırı çoğumuzun zenginlik sınırı olmuş…

Durum böyleyken insan ister istemez İstanbul İstanbul denilirken memleketin bir kenara itildiğini düşünüyor.

Ve için için söylenmeye başlıyor;

Mağdurum da mağdurum…

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.