Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Köfte-Ayran

Yazının Giriş Tarihi: 05.11.2020 00:01
Yazının Güncellenme Tarihi: 05.11.2020 00:01

İzmir de yaşanılan son depreme dair kurtarma çalışmaları dün gece itibarı ile sonlandırıldı.

Yine ölen öldü kalan sağlar bizim oldu.

Üç bilemediniz beş gün daha konusunu eder, bir sonraki trajediye kadar unutur gideriz.

Aklımızda enkazdan çıkartılan bebecikler kalır,

Bir de artık milli menümüz olacağına inandığım Ayda’nın istediği köfte ayran.

Sonra da hep beraber kapısında ezber hamamı yazan hamamımıza girer eski taslarımızı doldurur, birbirimizi yıkamaya devam ederiz.

Artık hangimiz o hamamdan pirüpak çıkarız bilmem.

Bildiğim, her zaman olduğu gibi günün acısı ile yapılan hamasi söylemlerin, verilen sözlerin zamanla unutulacağı ve bir sonraki afette tekrar kullanılmak üzere genellikle balıkları sakladığımız hafıza depomuza kaldırılacağımız.

Çünkü hep böyle oldu.

Depremin ilk saatlerinde devletin ve kurumlarının olaya müdahil olmak için gösterdikleri organizasyonun başarısı, kurtarma ekiplerinin cansiperane çalışmaları hatta tarihe geçecek dirayet ve kararlılıkları, ülkenin her yanından insanların aynı acıda birleşerek depremzedelere gönderdikleri yardımlarla onlara sahip çıkmaları mükemmel bir hadise de,

Testi kırılmadan önce yapılması elzem bir çok şeyi yine ıskalamış olmamız da malumumuzun ilanı.

Bunu bir türlü başaramıyoruz işte.

Araya siyasi, ekonomik, şahsi saikler giriyor,sorunlar zamana bırakılınca sanki kendiliğinden çözülecekmiş yönünde ki sanrımız giriyor,şimdi daha mühim işlerimiz var onlara sonra bakarız dediğimiz erteleme alışkanlığımız giriyor, hiç biri girmese o mutlak yoksulluğumuz giriyor.

‘Al yetki sende geç otur bizi bizim adımıza yönet’ dediğimiz hangi kurum varsa son tahlilde yine bize dönüyor,

Sanki dertler benim hurdaymış ta üç beş kişi itip vurdurmadan çalışmıyormuş gibi  ‘’Hadi ey ahali bir el atıverin de vurdurup çalıştıralım şu arabayı’’mealinden cümlerle bağış yapmamızı istiyor.

Allahtan bu konuda lokmasının yarısını bir diğer vatandaşı ile paylaşabilecek haslete sahip bir toplumuz da,birbirlerimizin yaralarına merhem olabiliyoruz.

İyi de muhteremler;

Biz bu bağış neyin dışında aralarında vatandaşlık vergisi o da şimdilik hariç Gelir İdaresi Başkanlığı’nın kayıtlarına göre toplamda KDV sinden ÖTV sine MTV sinden DV ne çeşitli adlar altında yüzlerce vergi ödüyoruz. Bir de harçlar var da onlar bu vergilere dahil mi sıkıldım araştırmadım.

Dolaylı vergileri ise  vergilerin çokluklarından dolayı saymadım.

Onlardan hiç mi artmıyor ki,ver beş lira ver on lira diye smsler geliyor telefonlarımıza?

Ya da ekmeğinden kirasına ne varsa askıya çıkartılıyor.

Göndermesine gönderelim,asmasına asalım elbette de insan bunca vergi ve yardımdan sonra ‘‘olsa dükkan senin’’ boyutuna ne ara geldiğini merak ediyor doğrusu.

Tamam,olan esirgemiyor ona eyvallah;ama olmayan da kendini aşağılık duygusundan esirgeyemiyor.

Mesela ben;

Sürekli sayfama gelen yardım kampanyalarına fiilen katılamadığım için çok üzülüyor, sıkılıyor, utanıyorum.

Hatta neden zamanında doğru dürüst para kazanamadım da şimdilerde kimselerin yaralarına maddi merhem olamıyorum  diye hayıflanıyorum.

Atalar bu durumun teşhisini yüz yıllar öncesinden koyarak, ‘‘Taşıma suyla değirmen dönmez’’ demişler.

Dönmüyor da…

Tıpta, İnsanları yakalanmaları olası hastalıklara karşı hastalık daha başlamadan onlardan mümkün olduğunca koruma amacıyla oluşturulan bir koruyucu hekimlik kavramı var ya,sanırım bu son hadiseden sonra bizi yönetenlerin de buna benzer bir önlem almalarının zamanı geldi.

Yetkililer adına ne derler bilemiyorum ama başında mutlaka koruyucu ibaresi olmalı.

Olmalı ki insanlar korunduklarını hissedebilsinler ve bu yönde gösterilen çabalara destek versinler.

Yaşadıkları çaresizlikler karşısında hayattan umudu kesip sıklıkla yineledikleri Saldım çayıra,mevlam kayıra sözünü de artık etmesinler.

Her afette bir kez daha görüyoruz ki,başımıza gelen hangi felaket varsa hepsinin açtığı yaralar ya önceden önlenebilir ya da etkileri en azından bu günkülerden çok daha fazla hafifletilebilir.

Bu kadar dert arasında öncelik hangisine verilir de koruyucu önlem alınmaya başlanırın yanıtı bizi yönetenlere de tabi de,

Bendeniz derim ki;

Elinizi tez tutun Ankara’da ki hanımlar beyler, doğa şaka yapmıyor.

Aksi halde;

Hepimizin bayılarak yediğimiz köfte,içtiğimiz ayran

Daha çok boğazımızda düğümlenip kalmaya devam edecek.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.