Yıllar önce konuştuğum bir esnaf, ’’Göreceksin bak, gün gelecek herkes kendi adaletini sağlayacak’’demişti.
Ben de ona ‘’Vahşi Batı mı burası, hukuk devletinde yaşıyoruz’’ diye yanıt vermiştim.
Herkesin barut gibi olduğu bir dönemden geçiyoruz. Kimsenin kimseye müdanası yok. Herkes herkese hasım gibi davranıyor. Hır çıkması an meselesi.
Nedeninin iriliği ufaklığı da mühim değil. Çaycının müşterisine soğuk çay vermesi ile profesyonel bir dolandırıcının can yakması arasında hiç fark yok. Şiddet herkesin görünmez sırt çantasında.
Vurmak, kırmak hatta öldürmek için her şey geçerli sebep. Yeter ki birinin asfalyaları atsın.
Kan kokuyor ortalık.
Avukat Özgür Aksoy'un cenazesinde hatırladım yazının başında söz ettiğim konuşmayı.
Toplumsal cinnettin bir kez daha tezahür ettiği güzeller güzeli bir adamın son yolcuğunda yani.
Trafikten, sporuna, adliyesinden, sen ben kavgasına pisi pisine ölüyor insanlarımız.
Neredeyse her husumet bir ya da birkaç cenazeye denk geliyor.
Geride sakat kalmış hayatlar bırakıyor her gidiş.
Bir de tabutlar var.
Korkarım onlar da evrim geçiriyor.
Özgür’ün tabutu kırmızıydı. Bayrak kırmızısı.
Kapağında Ay Yıldız.
Bu kadar mı kanıksıyoruz şehit cenazelerini. Onlara özel tabutlar yapacak kadar mı?
Yani ‘’Yok yok şehit var, kırmızı tabutu getir ordan’’ diyecek kadar mı?
‘’Bayrağa gerek yok, baskılısı var artık ‘’ diyecek kadar mı?
Askerinden polisine öğretmenine avukatına sürekli şehit veriyoruz.
Cinnet bazen terör, bazen namus, bazen intikam çoğunlukla da cehalet parantezinde alıyor değerlerimizi bizden.
Nefret ediyorum ölümün ardından yazılar yazmaktan. Ama özne ölüm olunca paragraflar kendiliğinden geliyor.
Bayraksız, sanki kanıksanmış, zaman kazanılsın diye bayrağa boyanmış kırmızı tabutlar gibi…
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Olcay ERÖZDEN
KIRMIZI TABUT
Yıllar önce konuştuğum bir esnaf, ’’Göreceksin bak, gün gelecek herkes kendi adaletini sağlayacak’’demişti.
Ben de ona ‘’Vahşi Batı mı burası, hukuk devletinde yaşıyoruz’’ diye yanıt vermiştim.
Herkesin barut gibi olduğu bir dönemden geçiyoruz. Kimsenin kimseye müdanası yok. Herkes herkese hasım gibi davranıyor. Hır çıkması an meselesi.
Nedeninin iriliği ufaklığı da mühim değil. Çaycının müşterisine soğuk çay vermesi ile profesyonel bir dolandırıcının can yakması arasında hiç fark yok. Şiddet herkesin görünmez sırt çantasında.
Vurmak, kırmak hatta öldürmek için her şey geçerli sebep. Yeter ki birinin asfalyaları atsın.
Kan kokuyor ortalık.
Avukat Özgür Aksoy'un cenazesinde hatırladım yazının başında söz ettiğim konuşmayı.
Toplumsal cinnettin bir kez daha tezahür ettiği güzeller güzeli bir adamın son yolcuğunda yani.
Trafikten, sporuna, adliyesinden, sen ben kavgasına pisi pisine ölüyor insanlarımız.
Neredeyse her husumet bir ya da birkaç cenazeye denk geliyor.
Geride sakat kalmış hayatlar bırakıyor her gidiş.
Bir de tabutlar var.
Korkarım onlar da evrim geçiriyor.
Özgür’ün tabutu kırmızıydı. Bayrak kırmızısı.
Kapağında Ay Yıldız.
Bu kadar mı kanıksıyoruz şehit cenazelerini. Onlara özel tabutlar yapacak kadar mı?
Yani ‘’Yok yok şehit var, kırmızı tabutu getir ordan’’ diyecek kadar mı?
‘’Bayrağa gerek yok, baskılısı var artık ‘’ diyecek kadar mı?
Askerinden polisine öğretmenine avukatına sürekli şehit veriyoruz.
Cinnet bazen terör, bazen namus, bazen intikam çoğunlukla da cehalet parantezinde alıyor değerlerimizi bizden.
Nefret ediyorum ölümün ardından yazılar yazmaktan. Ama özne ölüm olunca paragraflar kendiliğinden geliyor.
Bayraksız, sanki kanıksanmış, zaman kazanılsın diye bayrağa boyanmış kırmızı tabutlar gibi…