Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Kapı…

Yazının Giriş Tarihi: 21.03.2020 00:00
Yazının Güncellenme Tarihi: 21.03.2020 00:00

Nitelikli Cehaletin kapak yazısında;

‘‘Bendeniz cehaletin neden olduğu olumsuzlukların kısmi önlemlerle giderilebileceğine, toplum üzerindeki yıkıcı etkisinin önlenebileceğine hatta bunun çokta istenildiğine inanmayanlardanım.
Aksine cehaletin çeşitli çıkarlara hizmet edebilmesi için yolunun bin yıllar boyunca cehalet seviciler tarafından sistematik bir şekilde açık tutulduğunu düşünüyorum.

O yüzdendir ki cehaleti körükleyen tüm unsurların ona bir nitelik kazandırdığına inanıyorum. 
Buna da Nitelikli Cehalet diyorum.

Yüzyıllar ötesinden gelen ve bugünün araçlarını kullanarak varlığını sürdüren cehaletin evrimleşmiş hali de diyebilirsiniz.

Nitelikli Cehalet, toplumun ortak paydası haline gelirken kabul etmek gerekir ki, tamamımıza yakın hepimizin kendimize bile itiraf etmekten çekindiğimiz cehaletlerimiz var.

 Hepsinin üstüne basa basa yürürken çok yoruluyoruz. Ayağımıza batıyorlar, bazen yara açıyorlar. Mikrop kapıyor, kangren oluyoruz.

Yarım yüzyılı aşkın yaşamımda karşılaştığım her sorunun cehaletin bir başka bileşeni olduğunu gözlemledim.

Özellikle de yarı cehaletin…

Sıkıntı toplumun ne bilgili ne bilgisiz olması.

Konfiçyüs'ün dediği gibi cehaletten daha da tehlikelisi insanların Yarı Cahil olması.
Yarı cahiller yaşamın her alanındalar ve sürekli devinim halindeler.’’

Demiş,

Yazıyı da ‘‘Bu kitabın cehalet üzerine yazılan son kitap olması dileklerimle…’’

Diye bitirmiştim.

Dileğimin gerçekleşmesinin olanaksızlığını bile bile…

Şu illet virüs ortaya çıktığından beri yayılmak için toplumların kendilerine özgü nitelikli cehaletlerini kendine duble yol yaptı ve istediği gibi de yol aldı,alıyor…

Dikkatli bakıldığında koronadan görülen zararların başında ülkelerin ya vurdum duymazlıkları geliyor ya da işi Allah’a havale etmeleri.

Koca koca devletlerin bilimin ve bilim insanların ön görülerini,uyarılarını dikkate almamaları sonucunda karşılaştıkları durumları neredeyse canlı yayınlarla izliyoruz.

Şurada bu kadar vaka,burada şu kadar ölüm vs.

Hata istatistikleri  belleğinde tutup,örneğin İspanya deseniz vaka ve ölüm sayısını şıp diye verebilecekler bile vardır aramızda.

Elbette cehaletin memleketi yok,ne yazık ki o bir dünya vatandaşı.

Hem de her ülke de mutlak çoğunluğu elde edebilecek kadar kuvvetli dünya vatandaşı.

Evrildikçe de önünün alınması,cehaletin toplumdan izole edilmesi mümkün olmuyor.

Hangi gelişmiş ülkeye bakarsanız bakın,bir yerlerinden o ülkeye özgü cehalet sırıtıyor.

Başımızda ki bu belanın da belki de tek  sponsorunun işte bu cehalet olduğunu düşünüyorum.

Bizim ki dahil olmak üzere her coğrafyada bazı İnsanlar  virüsün yayılmasını dizginleyebilecek ne varsa,o dizginlerin kayışlarını kesmek için ellerinden geleni yapıyorlar.

Dışarı mümkün olduğunca çıkma;  Çıkarım sana ne?

Sosyal mesefelendirmeye uy; Uymam keyfimin kahyası mısın?

Sen olmasan bile başkasının hasta olmasına sebep olabilirsin; Bize bişi olmaz

Bu virüs en çok yaşlıları hedef alıyor; Acı patlıcanı kırağı çalmaz.

Virüs için hangi önlemlerin alınacağını biliyor musun? Elbet biliyorum hepimiz toplanıp Rabbimizin bizi bu beladan esirgemesi için bir arada dua ediyoruz.

Hükümet toplu namaz kılmaları bir süreliğine bırakın dedi; Din düşmanlığı bu,Allahın evin de virüs mü olurmuş.Hadi ordan…

Bak yurt dışından geldin bari kendini sadece 14 gün evinde karantinaya al; Almam canım sıkılır benim o kadar gün evde.

Hiç olmazsa ellerini sık sık yıka; Günde beş kere abdest alıyorum o yeter bana.

Cok ciddi bir tehlikeyle karşı karşıyayız 14 kuralı öğren; "Korona diye bir şey yok bunlar uydurma algı operasyonu; bizim imanımız var. Dünya Türkiye ile uğraştı diye Allah bela verdi"

Bla bla bla…

Ülkemizin her yerinden yukarıdakiler gibisinden yükselen pek çok söylem bu kayış kesmenin ne kadar basite indirgendiğinin de bir kanıtı değil mi?

Sanırım bazı durumlarda insiyatifin sadece devlet elinde bulunması gerekiyor.

Tercihlere,lütfenlere,ricalara bırakılmayacak kadar ciddi bir sorun yaşıyor ülkemiz.

Nitelikli cehalet ise her zaman ki gibi kapı önünde nöbette;

Yeter ki içeri mantık ve bilim girmesin diye.

O zaman virüs mü girer?

Amaan canım gözle bile görünmeyecek şey girse ne olur  girmese ne olur.

Aslında dikkat edilince bu cehaletin pekte fena bir olmadığını da anlıyor ya insan o da başka mesele.

Boşuna dememiş  Albert Einstein

 ‘‘Cehalet ne güzel şey her şeyi biliyorsun’’ diye.

Bilim de neymiş?

Yukarı da kapı dedim de aklıma geldi;

Nasıldı o çocukluğumuzda ki tekerleme?

Hah,hatırladım;

Aç kapıyı bezirgan başı.

Bunu da ben ekleyeyim;

Açta gör Hanyayı Konyayı…

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.