Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Kalplerini bırakıp öylece gidiyorlar!

Yazının Giriş Tarihi: 20.07.2018 00:04
Yazının Güncellenme Tarihi: 20.07.2018 00:04

Beyin göçü… Binlerce gencimizi kaybettik yıllar boyunca… Yaşamlarını geçirmek için gittiler… Daha huzurlu bir ortamda bulunmak için gittiler… Doğasını kirletmemiş bir coğrafyaya doğru yelken açtılar… Enerjilerini boşa harcamak istemediler belki… Gelişmiş ekonomilerde rahat etmeyi seçtiler…

Geçenlerde ‘Facebook’ta denk geldiğim bir mektup dikkatimi çekti… Ülkenin gidişatından umudu kesip, Kanada’ya taşınma kararı almış bir çiftin mektubuydu bu. Ata topraklarını terk etmeyi istememişler aslında ama yapacak bir şey kalmamış onlara göre… Bilmedikleri bir yerde, bilmedikleri bir kültürde, tanıdıkların olmadığı bir yerde olacaklar artık…

Duygusu ağır basan bir yazıyı paylaşmak istiyorum bugün…

Biz eski Türkiye’nin insanları, yeni Türkiye’yi terk ediyoruz.

“Biz gidiyoruz. Artık tanınmaz halde olan doğduğumuz bu topraklardan, doyacağımız topraklara göç ediyoruz. İçimizde alevlenen minicik umut kıvılcımı maalesef artık tamamen söndü.

Asıl sorunun; bizi yönetenler değil, böyle olması gerektiğine inanan, bundan son derece memnun olan, senden benden sırf onun gibi olmadığımız için nefret eden halk olduğunu anladık artık.

Böyle nefret dolu bir çevrede barınamıyoruz.

Azınlığız. Mutsuzuz.

Her gün ayrı bir katliamın yaşandığı, insan hayatının 5 para etmediği, üstüne bir de ülkenin yarısının inancınıza, doğduğunuz yere, ideolojinize, düşüncenize göre “oh olsun, iyi ki geberdi” dediği bir yerde daha fazla yaşayamıyoruz.

Belki tesadüfen o gün denk gelmeyip, patlayan bir bomba ile ölmüyoruz ama bu da pek yaşamaya benzemiyor doğrusu.

Biz artık insan yerine konmak istiyoruz.

İyilik yaptığımızda “enayi”, saygısızlık yapmadığımızda “ödlek”, eğitimliysek “entel”, görgülüysek “elit”, dürüst isek “saftirik”, oruç tutmuyorsak “kâfir” diye yaftalanmadığımız bir hayatımız olsun istiyoruz.

Öyle ya, başka hangi dilde “entel” diye hakaret var? Ne acıklı değil mi? Daha basit bir hayat istiyoruz. Daha güzel bir hayat istiyoruz. Ayıp mı?

Her şeyden önemlisi, koca bir hayatın henüz en başında olan ‘Uzay’ın sorumluluğu var artık üzerimizde. Sadece kendimiz için değil, onun için gidiyoruz en çok.

Bu ülkede her şey çok zor. Çalışmak, kazanmak, okumak, eğlenmek, dinlenmek, seyahat etmek, çocuk büyütmek…

Maalesef istediğiniz kadar çok para kazanın, bazı şeyleri satın alamıyorsunuz.

Kendi fanusunuzda belki huzur bulabilirsiniz ama burnunuzu kapıdan dışarı çıkardığınız an bu kötü insanlarla muhatapsınız. Sokakta, trafikte, okulda, iş yerinde…

Belki çocuğunuzu yılda 40.000 TL vererek en iyi okula gönderiyorsunuz fakat onun canını; eğitimsiz, saygısız, hatta kuvvetle muhtemel daha önce içeri girip çıkmış eski bir dolmuş şoförünün kullandığı servise emanet ediyorsunuz… Siz gece gündüz çalışıp didinip tüm servetinizi yıllarca bu okullara, kurslara yatırıyorsunuz ki; çocuğunuz mezun olduğunda 1.500 TL maaşla, dayısının torpiliyle yönetici olmuş bir hanzonun altında çalışabilsin…

Bu ülkede artık gerçekten, taraf olmayan bertaraf oldu.

Göz göre göre hem de.

Ramazan’da sigara içene verdikleri tepkinin yarısını 45 çocuğa tecavüz edildiğinde vermeyen insanlarla nasıl yaşanır?

Yaşayamıyoruz.

Niye terk edip bu ülkeyi onlara bırakıyoruz? Niye hep biz gidiyoruz? Çünkü gitmezsek hep biz ölüyoruz.

Eğer başımıza bir iş gelmeden, hayatta kalmayı başarırsak, bu ay sonunda, binip uçağımıza yeni hayatımıza başlıyoruz.

Çokça buruk, bir o kadar heyecanlı, oldukça da öfkeliyim aslında. Tam bir ‘duygudurum bozukluğu.’ Bakalım nasıl olacak…

Biz eski Türkiye’nin insanları, yeni Türkiye’yi terk ediyoruz.”

Uzaklaşıyorlar… Kalplerini burada bırakarak, gidiyorlar…

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.