31 mart gecesi itibariyle ülke olarak İstanbul’a kilitlendik. AK Parti doğduğundan beri ilk defa böyle bir sonuçla karşı karşıya kaldı.
İstanbul’da Millet İttifakı adayı Ekrem İmamoğlu’nun küçük bir farkla seçimi önde götürmesi AK Parti cephesinde itirazlara neden oldu.
12 gündür oylar sayılıyor, ekranlarda siyasiler peş peşe açıklamalarda bulunuyor, YSK’dan net bir bilgi çıkmıyor.
İstanbul belirsizliği sürüyor, bir süre daha süreceğe benziyor.
Kulislerde ise seçimin yenilenmesi konuşuluyor, tartışılıyor…
Nasıl bir sonuç çıkacağı ise merak konusu.
Peki İstanbul’da seçim yenilenirse nasıl bir sonuç çıkar?
Seçim öncesinde ve sonrasında iyi bir gözlem yapan Türk Milleti her şeyi, herkesi analiz eder kafasında şekillendirir, sonrasında gider sandıkta yetkiyi verir.
Şimdi İstanbul seçimlerinde şaibe olmuş iddialarının olması, AK Parti'nin gerek seçim öncesi gerekse seçim sonrası süreci çelişkili ifadelerle dillendirmesi gerçeği değiştirmiyor.
Örneğin Mevlüt Uysal'ın, "Soyadlarına bakıldığında AK Parti'ye oy verdikleri tespit edilen 3 bin 92 seçmenin kaydı düşürülmüş" şeklindeki açıklaması akıllara zarar bir açıklama oldu.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Ali İhsan Yavuz’un 31 Mart’tan itibaren kameralar karşısına geçip yaptığı çelişkili açıklamalar da seçmenin kafasında farklı farklı şekiller oluşturuyor.
Sadece İstanbul seçmeni değil tüm Türkiye’nin gözü kulağı İstanbul’dan çıkacak sonuçta…
YSK İstanbul’da 2 Haziran’da seçim kararı alırsa ne olacak?
AK Parti daha fazla oy kaybı yaşar mı?
Ekrem İmamoğlu büyük bir farkla koltuğa oturur mu?
Bu üç önemli sorunun yanıtı için önceki dönemlere gitmek lazım.
Türk Milleti bir haksızlığın olduğunu gördüğü anda bu iş biter.
Ekrem İmamoğlu’nun mağdur olduğuna inanır ve gider tercihini ona göre kullanır.
Tarihte örnekleri var…
Örneğin zamanında Refah Partisi’ne olan baskılar, haksızlıklar sonuca nasıl etki etti, iktidara taşıdı. Kapatıldı, yeniden başka başka isimlerle kuruldu halk yine olanı gördü tekrar tekrar çoğunluğu verdi.
Aynı şekilde 2002’de kurulan AK Parti’ye de tüm bunlar yaşandı diye yetki verildi ve 17 yıldır bu yetkiyi almadı daha…
AK Parti de kurulduğu günden beri girdiği tüm seçimleri büyük farklarla alarak ülkeyi yönetiyor. 31 Mart sürecinde ise İttifaklar yarışında farklı bir tablo ile karşılaştık.
AK Parti 17 yıllık süreçte ilk defa büyükşehirlerde olduğu gibi birçok merkezde oyu düştü. En büyük tartışma ise İstanbul…
Şimdi İstanbul tartışmaları sürerken çok önemli bir analiz şart…
AK Parti İstanbul gibi bir şehri kaybetmek istemiyor, haklı nedenleri de olabilir; fakat yöneticilerin kameralar karşısına çıkıp seçmenin kafasını bulandıran açıklamalar yapması dibe de götürebilir gerçeğini görmesi gerekiyor.
İktidar tarafından şaibenin olduğu iddiaları güçlüyse seçimlerin neden tekrar yenilendiğine dair kamuoyu vicdanını rahatlatacak samimi açıklamalar ve ciddi belgelerin ortaya konulması gerekiyor.
Daha öncelerde olduğu gibi Türk insanı mağdur olduğuna inandığı insanların yanında yer aldığını bir kez daha gösterir.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Burhan KAYA
İstanbul’da seçim yenilenir mi?
31 mart gecesi itibariyle ülke olarak İstanbul’a kilitlendik. AK Parti doğduğundan beri ilk defa böyle bir sonuçla karşı karşıya kaldı.
İstanbul’da Millet İttifakı adayı Ekrem İmamoğlu’nun küçük bir farkla seçimi önde götürmesi AK Parti cephesinde itirazlara neden oldu.
12 gündür oylar sayılıyor, ekranlarda siyasiler peş peşe açıklamalarda bulunuyor, YSK’dan net bir bilgi çıkmıyor.
İstanbul belirsizliği sürüyor, bir süre daha süreceğe benziyor.
Kulislerde ise seçimin yenilenmesi konuşuluyor, tartışılıyor…
Nasıl bir sonuç çıkacağı ise merak konusu.
Peki İstanbul’da seçim yenilenirse nasıl bir sonuç çıkar?
Seçim öncesinde ve sonrasında iyi bir gözlem yapan Türk Milleti her şeyi, herkesi analiz eder kafasında şekillendirir, sonrasında gider sandıkta yetkiyi verir.
Şimdi İstanbul seçimlerinde şaibe olmuş iddialarının olması, AK Parti'nin gerek seçim öncesi gerekse seçim sonrası süreci çelişkili ifadelerle dillendirmesi gerçeği değiştirmiyor.
Örneğin Mevlüt Uysal'ın, "Soyadlarına bakıldığında AK Parti'ye oy verdikleri tespit edilen 3 bin 92 seçmenin kaydı düşürülmüş" şeklindeki açıklaması akıllara zarar bir açıklama oldu.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Ali İhsan Yavuz’un 31 Mart’tan itibaren kameralar karşısına geçip yaptığı çelişkili açıklamalar da seçmenin kafasında farklı farklı şekiller oluşturuyor.
Sadece İstanbul seçmeni değil tüm Türkiye’nin gözü kulağı İstanbul’dan çıkacak sonuçta…
YSK İstanbul’da 2 Haziran’da seçim kararı alırsa ne olacak?
AK Parti daha fazla oy kaybı yaşar mı?
Ekrem İmamoğlu büyük bir farkla koltuğa oturur mu?
Bu üç önemli sorunun yanıtı için önceki dönemlere gitmek lazım.
Türk Milleti bir haksızlığın olduğunu gördüğü anda bu iş biter.
Ekrem İmamoğlu’nun mağdur olduğuna inanır ve gider tercihini ona göre kullanır.
Tarihte örnekleri var…
Örneğin zamanında Refah Partisi’ne olan baskılar, haksızlıklar sonuca nasıl etki etti, iktidara taşıdı. Kapatıldı, yeniden başka başka isimlerle kuruldu halk yine olanı gördü tekrar tekrar çoğunluğu verdi.
Aynı şekilde 2002’de kurulan AK Parti’ye de tüm bunlar yaşandı diye yetki verildi ve 17 yıldır bu yetkiyi almadı daha…
AK Parti de kurulduğu günden beri girdiği tüm seçimleri büyük farklarla alarak ülkeyi yönetiyor. 31 Mart sürecinde ise İttifaklar yarışında farklı bir tablo ile karşılaştık.
AK Parti 17 yıllık süreçte ilk defa büyükşehirlerde olduğu gibi birçok merkezde oyu düştü. En büyük tartışma ise İstanbul…
Şimdi İstanbul tartışmaları sürerken çok önemli bir analiz şart…
AK Parti İstanbul gibi bir şehri kaybetmek istemiyor, haklı nedenleri de olabilir; fakat yöneticilerin kameralar karşısına çıkıp seçmenin kafasını bulandıran açıklamalar yapması dibe de götürebilir gerçeğini görmesi gerekiyor.
İktidar tarafından şaibenin olduğu iddiaları güçlüyse seçimlerin neden tekrar yenilendiğine dair kamuoyu vicdanını rahatlatacak samimi açıklamalar ve ciddi belgelerin ortaya konulması gerekiyor.
Daha öncelerde olduğu gibi Türk insanı mağdur olduğuna inandığı insanların yanında yer aldığını bir kez daha gösterir.