Pek çok sivil toplum kuruluşu değişik konularda üyelerini bilgilendirmeye yönelik toplantılar düzenliyor.
Faydalı oluyor da…
Bu sivil toplum kuruluşlarından birisi olan Türkiye Genç İşadamları Derneği (TÜGİAD) Bursa Şubesi yönetimi de geçtiğimiz günlerde bir etkinlik gerçekleştirdi.
Daha önce BALKANTÜRKSİAD’da da benzeri bir sunum yapmış olan Uludağ Üniversitesi İİBF İşletme Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Sait Y. Kaygusuz, Finansal Tabloların Okunması ve Yorumlanması konusunda TÜGİAD Bursa Şubesi üyeleriyle bilgi paylaşımında bulundu.
Şube Başkanı kıymetli Ersoy Tabaklar, “müsait olursanız katılmanızı arzu ederim” demişti. İyi ki de davete iştirak etmişim.
Konuya şöyle gireyim…
Aslında hesap kitap bilmek kişiler ile kurumlar için güzel ve zaten olması gereken bir şey, yoksa ipin ucu kaçabiliyor.
Peki bu hesap kitap bilmenin ve bunu izlemenin en iyi yolu ne derseniz sanırım mali tabloların takibi demem yanlış olmaz.
İşletmeler açısından muhasebe kavramı, ‘mali karaktere sahip olayları para birimiyle ifade ederek sınıflayan, tarih sırası ile kaydeden, raporlayan ve raporları yorumlayan bir mali sanat’ olarak tanımlanıyor.
Ve bu tanıma göre, muhasebenin yerine getirdiği raporlama işlevi sayesinde; bilanço, gelir tablosu, fon akım veya nakit akım tablosu gibi finansal tablolar ortaya çıkıyor.
Finansal tablolar, işletmede meydana gelen olayları, mali yapıyı, kârlılığı ve diğer göstergeleri belirli dönem aralıklarıyla işletme sahiplerine, kredi verenlere ve diğer ilgililere aktarmak açısından önemli.
İşletmenin bazı ekonomik kararları alabilmesi, karşılaştırma ve değerlendirmelerde bulunabilmesi, kaynakların etkin kullanımı gibi hususlarda mali tabloların doğru okunabilmesi de diğer bir önemli konu.
Prof. Dr. Sait Y. Kaygusuz da bunları anlatırken, “Bir işletmede 3 şey çok iyi olmalıdır. Bunlar, iyi bir mali müşavir, iyi bir avukat ve iyi bir yazılımdır” deyip diğer faktörlerle birlikte başarının bunlar sayesinde gelebileceğini söyledi.
Ardından, finansal tabloların şirketin yönetilme kültürü açısından bir gösterge olduğunu, finansal tablo okumanın önleyici faaliyet olduğunu ifade etti.
Arkasından da “Para işletme dışına çıktığı zaman sorun başlar” diyerek ekledi;
“İşletmenin yaşam eğrisinde öyle bir ana gelinir ki, mülk edinme başlar ve araba değişir, eş değişir, sonra da asli işin dışına çıkılıp örneğin inşaat sektörüne girilir. Bu, sıkıntılı dönemin başlayacağının göstergesidir.”
Şirketlerin kurumsallaşamamalarına da dikkat çeken Prof. Dr. Sait Y. Kaygusuz, patronun kendi kendisine hesap verme kültürünün gelişmesi gerektiğini, bunu yapanların sürdürülebilirlik sağladığını, birinci ve ikinci kuşak arasındaki çatışmaların bu noktada başladığını dile getirip, “bütçe, prosedürler, iç kontrol ve sonraki kuşağa devir gündeme gelir ama maalesef ülkemizde ikinci kuşağa devir sadece yüzde 20 düzeyinde. Hatta üçüncü kuşağa devir neredeyse yüzde 1 seviyesinde” diye ekledi.
Evet, Hoca’nın bu söylediklerine katılmamak imkansız…
Elbette birinci kuşak işletmeyi kuruyor ve belli bir düzeye getiriyor, ama artık kıyasıya bir rekabetin olduğu günümüzde sürdürülebilirliğin de önemli olduğu ve hepsinin başında hesap kitap meselesinin geldiği unutulmamalı.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Nadir TÜLEK
Hesap Kitap Meselesi…
Pek çok sivil toplum kuruluşu değişik konularda üyelerini bilgilendirmeye yönelik toplantılar düzenliyor.
Faydalı oluyor da…
Bu sivil toplum kuruluşlarından birisi olan Türkiye Genç İşadamları Derneği (TÜGİAD) Bursa Şubesi yönetimi de geçtiğimiz günlerde bir etkinlik gerçekleştirdi.
Daha önce BALKANTÜRKSİAD’da da benzeri bir sunum yapmış olan Uludağ Üniversitesi İİBF İşletme Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Sait Y. Kaygusuz, Finansal Tabloların Okunması ve Yorumlanması konusunda TÜGİAD Bursa Şubesi üyeleriyle bilgi paylaşımında bulundu.
Şube Başkanı kıymetli Ersoy Tabaklar, “müsait olursanız katılmanızı arzu ederim” demişti. İyi ki de davete iştirak etmişim.
Konuya şöyle gireyim…
Aslında hesap kitap bilmek kişiler ile kurumlar için güzel ve zaten olması gereken bir şey, yoksa ipin ucu kaçabiliyor.
Peki bu hesap kitap bilmenin ve bunu izlemenin en iyi yolu ne derseniz sanırım mali tabloların takibi demem yanlış olmaz.
İşletmeler açısından muhasebe kavramı, ‘mali karaktere sahip olayları para birimiyle ifade ederek sınıflayan, tarih sırası ile kaydeden, raporlayan ve raporları yorumlayan bir mali sanat’ olarak tanımlanıyor.
Ve bu tanıma göre, muhasebenin yerine getirdiği raporlama işlevi sayesinde; bilanço, gelir tablosu, fon akım veya nakit akım tablosu gibi finansal tablolar ortaya çıkıyor.
Finansal tablolar, işletmede meydana gelen olayları, mali yapıyı, kârlılığı ve diğer göstergeleri belirli dönem aralıklarıyla işletme sahiplerine, kredi verenlere ve diğer ilgililere aktarmak açısından önemli.
İşletmenin bazı ekonomik kararları alabilmesi, karşılaştırma ve değerlendirmelerde bulunabilmesi, kaynakların etkin kullanımı gibi hususlarda mali tabloların doğru okunabilmesi de diğer bir önemli konu.
Prof. Dr. Sait Y. Kaygusuz da bunları anlatırken, “Bir işletmede 3 şey çok iyi olmalıdır. Bunlar, iyi bir mali müşavir, iyi bir avukat ve iyi bir yazılımdır” deyip diğer faktörlerle birlikte başarının bunlar sayesinde gelebileceğini söyledi.
Ardından, finansal tabloların şirketin yönetilme kültürü açısından bir gösterge olduğunu, finansal tablo okumanın önleyici faaliyet olduğunu ifade etti.
Arkasından da “Para işletme dışına çıktığı zaman sorun başlar” diyerek ekledi;
“İşletmenin yaşam eğrisinde öyle bir ana gelinir ki, mülk edinme başlar ve araba değişir, eş değişir, sonra da asli işin dışına çıkılıp örneğin inşaat sektörüne girilir. Bu, sıkıntılı dönemin başlayacağının göstergesidir.”
Şirketlerin kurumsallaşamamalarına da dikkat çeken Prof. Dr. Sait Y. Kaygusuz, patronun kendi kendisine hesap verme kültürünün gelişmesi gerektiğini, bunu yapanların sürdürülebilirlik sağladığını, birinci ve ikinci kuşak arasındaki çatışmaların bu noktada başladığını dile getirip, “bütçe, prosedürler, iç kontrol ve sonraki kuşağa devir gündeme gelir ama maalesef ülkemizde ikinci kuşağa devir sadece yüzde 20 düzeyinde. Hatta üçüncü kuşağa devir neredeyse yüzde 1 seviyesinde” diye ekledi.
Evet, Hoca’nın bu söylediklerine katılmamak imkansız…
Elbette birinci kuşak işletmeyi kuruyor ve belli bir düzeye getiriyor, ama artık kıyasıya bir rekabetin olduğu günümüzde sürdürülebilirliğin de önemli olduğu ve hepsinin başında hesap kitap meselesinin geldiği unutulmamalı.