Yeşilçam'ın sık sık işlediği, çok parası olan kötü kalpli bir fabrikatör tiplemesi gibi girdin hayatımıza. Hani şu delikanlıyla kız birbirlerini deli gibi severken araya girip "Kızımın hayatından çıkacaksın. Senin gibi servet avcısı tipleri iyi bilirim. Al bu parayı ve kızımı rahat bırak" repliğiyle yazdığı bol sıfırlı çeki gence uzatan fabrikatör gibi...

Filmlerde genelde genç ve gururlu delikanlılar o çeki alır, elli parçaya böler ve fabrikatörün suratına fırlatarak "Her şeyi parayla satın alamazsınız" derlerdi ama maalesef biz bunu diyemedik ve kaybettik. 

Biz o çeki yırtamadık!

Şimdi herkesin Allah Allah, şimdi bu Yeşilçam merakı da nereden çıktı? Dediğini duyar gibiyim. Aslında olay tamamen biz Bursalıları ve Bursaspor'u anlatıyor. Evet, biz Bursalıların da tıpkı o delikanlı gibi bir sevdamız vardı ve (içimizdeki paralılar işin ucundan tutmadığı için) parasızdık. Bir gün bir fabrikatör çıktı geldi. Belki filmdeki kadar taş kalpli değildi ama beceriksizin önden gideniydi. "Şu borçlarınız için yazdığım çeki alın ve Bursaspor'u bana bırakın" dedi.

Hiçbirimiz de "Ya hu kardeşim çek yazmak, paralı olmak, koskoca Bursaspor'u sana teslim etmemiz için yeterli mi? Senin futbol bilgin ne ki? Futbol yöneticiliğinden ne kadar anlıyorsun?" gibi soruları sormadan, hiç sorgulamadan teslim ettik Bursaspor'u.  

Paranın tahakkümü

Zaten ortak aklın çalışmadığı, kurtarıcı aranan toplumların kaderi hep de böyle olmamış mıdır? Bir kurtarıcı bulunur ama sonra o kurtarıcıdan kurtulabilmek için de bir kurtarıcı ihtiyacı doğar. Şimdi aynen yaşadığımız durum budur.

Herkes Bursaspor'un borçlarından korkarak görevden kaçarken Ali Ay çıktı ve "Ben bu borçları öderim, yönetime talibim" dedi. Aranan kurtarıcı bulunmuştu. Hakikaten çekler doğranmaya, maddi olarak sıkışan kulüp nefes almaya başlamıştı. Ali Ay'a göre de her şey para ile çözülebilirdi.

Kendi servetinden parayı bastırdıkça ve bu haberler etrafa yayıldıkça kimse de yanına yaklaşamadı. 'Adam bilmem kaç milyon TL parayı cebinden ödemiş' lafları ortadayken de kimse kalkıp da yapılan yanlışlara ses edemedi. Her kim ki, 'kardeşim bu yaptığınız yanlış' demeye niyetlendiyse, 'o kadar çok biliyorsan ver o zaman benim harcadığım parayı' lafıyla muhatap olmanın korkusuyla sustu. Başlık parasına kızını satan adam gibi, bol sıfırlı çek için aşkından vazgeçen delikanlı gibi oldu koskoca şehir.

Evdeki bulgurdan da olduk!

Her geçen gün yapılan yanlışlarla adım adım bugüne geldik. Bugün ise ligden yüzde 90 düşmüş bir takımdan bahsediyoruz.

Sportif açıdan çöken kulüp mali açıdan da çökmek üzere. Hani şu Ali Ay'ın bastırdığı milyonlar da işe yaramadı ve hepsi eridi gitti. Sportif başarı olmadığı için Ali Ay'ın verdiğinden çok daha fazla parayı kaybettik. Bana göre Ali Ay'ın artık kulüpten alacağı 1 TL bile kalmamıştır. Buna hakkı yoktur. Batırdığı kulüp için bu kadarcık cezayı da çekmelidir.

Eğer bir mucize olmazsa bu borçla düşen takımın bir daha geri dönüşü de çok zor olacaktır. 

Zamanında yaşadığımız dev adamlar! Yönetiminden ders almamıştık, o yüzden de bugün bunlar başımıza geldi. Sonuç itibarıyla her şeyin parayla çözülmediğini acı bir tecrübeyle daha yaşadık. Yarın ki maçta şampiyon bir kentin kaderi belli olacak ama bu son 90 dakikaya gelene kadar o kadar çok zaman kaybettik ki, çıkacak olumsuz sonuç da onun eseri olacaktır. Keşke ilk günden o çekleri yırtıp atmayı becerebilseydik...