Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

HDP, terör ve medya

Yazının Giriş Tarihi: 16.09.2015 00:29
Yazının Güncellenme Tarihi: 16.09.2015 00:29

 

Pazar günü yayımlanan "Büyüyen Türkiye ve terör" başlıklı yazımda hem ülkemizde hem de coğrafyamızda yaşanan terör olaylarının dış kaynaklarına dikkat çekmiş, bizi neden bize bırakmadıklarını anlatmaya çalışmıştım. Bugün de son gelişmelerin ve yaşanan terör olaylarının içeride nasıl algılandığını, birileri tarafından da nasıl algılanılması için uğraş verildiğini izah edelim.  

 

İlk kurşunu kim sıktı?

7 Haziran seçimlerinden çıkan siyasi belirsizliğin, HDP'nin beklenenin üzerinde bir oy alarak 80 milletvekiliyle TBMM'ye girmesinin ardından zaten can çekişen çözüm süreci de sona erdi ve maalesef yine her gün hepimizi derinden sarsan şehit haberleri almaya başladık. Ülkenin doğusundan farklı farklı illere gelen bayrağa sarılı tabutlar onlarca ocağa ateş düşürüyor. Maalesef 1 Kasım seçimlerine kadar zaman zaman daha da artarak böyle devam edecek gibi görünüyor.

Örgütün siyasi uzantısı konumundaki siyasi partinin mensupları seçimler sonrası yaşadıkları zafer sarhoşluğuyla yaptıkları akla ziyan açıklamalarla dağ kadrosuna selam çakarken toplumda giderek artan öfke sonrası o sesler kısıldı ancak PKK'ya yönelik ciddi bir eleştiri de dile getirilmedi.

'Silahları sadece biz bıraktırabiliriz' diyen HDP şimdi 'Canım bizim sözümüzle mi bırakacaklar' diyor. Örgütün isyan çıkardığı bölgelerdeki teröristleri sıkışınca kurtarmak için yola çıkıp geçişlerine izin verilmeyince de yine devleti suçluyorlar.

Bugünlerde görüntüleri piyasaya çıkan terör örgütü yöneticilerinin aslında çözüm sürecini nasıl bitirmek istedikleri de ortada. Gelişmeleri objektif bir gözle izleyen ve vicdanıyla tartan herkes ilk kurşunu kimin sıktığını görebiliyor. 

 

HDP niye çark etti?

Çözüm süreci için büyük bir risk alan AK Parti'nin dağdakilere ovada siyaset yapabilmeleri için geniş bir alan açmasına rağmen HDP neden çark etti?

Yükselen siyasi çizgisini gören ve 'Beyaz Türkler'in koalisyon teklifini kabul eden HDP, AK Parti'ye savaş açarak Türkiye partisi olabileceğini sandı. Seçim öncesi ve sonrasındaki tavırlarıyla AK Parti'ye vebalı muamelesi yapan HDP'nin fiyakasını Kandil üç günde bozuverdi. HDP şimdi geri adım atamadığı gibi dağdakilere de söz geçiremiyor. İnisiyatifi ele alan Kandil, kandan beslenmeye devam ediyor ancak geçtiğimiz yıllardan farklı olarak çok büyük zayiat veriyor.

Bugüne kadar hiç görmediği sertlikte cevap alan ve çatışmalardan kaçıp pusularla varlığını ispatlamaya çalışan dağ kadrosu için de bu durum sürdürülebilir değil. Bunun kendileri de farkında ama ellerindeki gücü kaybetmemek ve saltanatlarını devam ettirmek isteyen Avrupa'daki ve Kandil'deki örgüt ağalarının, uyuşturucu baronlarının başka çaresi de yok. Üstelik iplerini elinde tutan ülkelerin talimatları da bu yönde. Göreceksiniz 1 Kasım'ın sonucunda siyasi istikrar sağlanırsa terör de bıçak gibi kesilecek. O zaman Türkiye'deki istikrarsızlığa oynayan ülkelerin örgüt üzerindeki baskısı azalacak. Kısa bir zamanda elindeki lojistik imkanların ve mühimmatın büyük bir bölümü imha edilen iki bine yakın militan kaybeden PKK bu hızla giderse zaten tükenecek.

 

Perdelenen terör

Peki bütün bu veriler ortadayken paralel örgütün medyası ve kendini hala merkezde sanan bir kısım medya neyin savaşını veriyor? Üstelik çözüm sürecine en çok muhalefet eden ve bugün neredeyse 'niye operasyon yapıyorsunuz' noktasında olan, 'canım 2 polis için de Kandil mi bombalanır?' diye soran aynı yayın organları değil mi?

Bu kuruluşlar, yaşanan süreçten iktidarı sorumlu tutacak, bazı terör olaylarını MİT'in düzenlediğini ima edecek haberleri ve yorumları neden yapıyor? Cumhurbaşkanı'nın, iktidarın, hatta Genel Kurmay'ın açıklamalarını çarpıtmaya, inandırıcılığını sorgulamaya, PKK'nın yaptığı, 'aslında sayı o kadar az değil daha çok asker polis öldürdük' veya 'söyledikleri kadar zayiat vermedik' açıklamalarını dikkate almaya neden bu kadar hevesliler?

Çatışmaların başlangıcında işin müsebbibi olarak devleti (ya da onu yöneten iktidarı) göstermeye, her terör olayından sonra çözüm sürecini AK Parti'nin sonlandırdığına bizi ikna etmeye niye bu kadar meraklılar?

PKK'nın bile üstlenip 'biz yaptık' dediği bazı saldırıları 'aslında bu iş biraz karışık PKK'nın tarzına benzemiyor' gibi laflarla kaynatma gayretleri, 'PKK terörist eylem yapıyorsa HDP'nin suçu ne?' gibi absürt söylemleri niçin?

Meclisteki sonuncu partinin lideri temaslarda (!) bulunmak için neden zırt pırt Belçika'ya, Almanya'ya gidiyorsa o yüzden. Devlet PKK kamplarını vurdukça cevap neden Almanya'dan, İran'dan ve bilumum bu ülkenin kaosuna oynayan ülkelerden geliyorsa ondan. PKK gibi HDP gibi milli değiller, kökleri dışarıda da o yüzden. Bütün dertleri 1 Kasım sonuçları ve sonrası için kaos planları. Sömürgeci devletler böyledir, bir ülke evcilleşmiyorsa kaosa sürüklerler. Üstelik kendi içindeki kullanışlı maşalarla yaparlar bunu. Yani Ferdi Baba gibi 'Ya benimsin ya toprağın' diyorlar!

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.