Şimdi ki gençler bilmezler.
Bizim gençliğimizde pek bir muteberdi.
Heykel postane turları.
Babalarımız da turlarlardı iki Bursa simgesi arasında.
Sık sık karşılaşır ama görmezden gelirdik birbirimizi.
Hani raconlarımız bozulmasın diye.
Saatleri vardı o turların ve sayısı.Öyle sıradan filan da değildi atılan adımlar.
Ritüelleri vardı ve yazılmamış kuralları.
Ama konu bu değil.
En azından anlatmak istediğim Heykel Postane turu değil.
Postanenin bizzat kendisi.
Kapısından girer girmez kesif poğaça kokusu ile sizi karşılayan postanenin.
Gidip görmeyenler ‘’ne alaka’’, benden önce görenler de ‘’günaydın’’ diyebilirler.
Bursa merkez postanesinin içerisinde bir kafeterya var. Eskiden gişelerin olduğu yerde, girişte solda.
Afili koltukları, şık masaları, boydan boya halısı, poğaçasından kahvesine menüsü ile bildiğiniz pastane. Ya da canti deyimle cafe.
Ve şanslı olanları karşısındaki banklara ilişmiş onlarcası ayakta buram buram unlu mamul kokan bir kamu kurumunda üç kuruşluk emekli maaşlarına kredi alabilmek için sabahın köründe sıraya girmiş bir sürü emekli. Bir o kadar da PTT’ye has işlemlerini yapmak üzere gelmiş vatandaş.
Sanırım artık iyice yaşlandım. Postanemizin pastanesini gelişme olarak görmek hiçte makul gelmedi bana.
Aksine tezata takıldım.
Kim bilir belki bizim postane tek değildir; Müştemilatı pastane olan başka postaneler de vardır memlekette.
Yaşlılar kadar çocuklar da var bekleşen, postanede ki pastane önünde.
Hele birinin kahvesini höpürdetip, kocaman ısırık aldığı poğaçasını yutmaya çalışan amca beyi izlemesi vardı ki…
İşletmecilik olarak doğru bir düşünce olabilir. Her gün yüzlerce kişinin geldiği bir yerde elbet bir şeyler yemek içmek isteyende olacaktır, sırasını VİP de beklemek isteyen de.
De…
Bunun sosyal ve güvenlik ayağı göz ardı edilmiş gibi geldi bana.
Bir de atlanmaması gereken postane çalışanları boyutu var işin;
Son derece yoğun bir tempoda, neredeyse nefes almaksızın çalıyor hepsi. Sabırlarının sınırlarında dolaştıklarından eminim. Gelenlerin çok büyük bir bölümü yazılı yönergeleri kale bile almadan, aynı soruları yüzlerce kez soruyorlar.
Personel bu soruların hepsine makul yanıtlar veriyordur eminim.
Ama eve gittiklerinde üzerlerine sinen börek çörek kokusundan dolayı nerede çalıştığı konusunda kafası karışan aile efradının sorularını nasıl yanıtlıyorlardır işte onu bilemem.
Sahi, Havalenize krema alır mısınız?
Ya da kredinize tarçın…
Promosyonunuza kaymak olabilir.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Olcay ERÖZDEN
Havalenize krema ister misiniz?
Şimdi ki gençler bilmezler.
Bizim gençliğimizde pek bir muteberdi.
Heykel postane turları.
Babalarımız da turlarlardı iki Bursa simgesi arasında.
Sık sık karşılaşır ama görmezden gelirdik birbirimizi.
Hani raconlarımız bozulmasın diye.
Saatleri vardı o turların ve sayısı.Öyle sıradan filan da değildi atılan adımlar.
Ritüelleri vardı ve yazılmamış kuralları.
Ama konu bu değil.
En azından anlatmak istediğim Heykel Postane turu değil.
Postanenin bizzat kendisi.
Kapısından girer girmez kesif poğaça kokusu ile sizi karşılayan postanenin.
Gidip görmeyenler ‘’ne alaka’’, benden önce görenler de ‘’günaydın’’ diyebilirler.
Bursa merkez postanesinin içerisinde bir kafeterya var. Eskiden gişelerin olduğu yerde, girişte solda.
Afili koltukları, şık masaları, boydan boya halısı, poğaçasından kahvesine menüsü ile bildiğiniz pastane. Ya da canti deyimle cafe.
Ve şanslı olanları karşısındaki banklara ilişmiş onlarcası ayakta buram buram unlu mamul kokan bir kamu kurumunda üç kuruşluk emekli maaşlarına kredi alabilmek için sabahın köründe sıraya girmiş bir sürü emekli. Bir o kadar da PTT’ye has işlemlerini yapmak üzere gelmiş vatandaş.
Sanırım artık iyice yaşlandım. Postanemizin pastanesini gelişme olarak görmek hiçte makul gelmedi bana.
Aksine tezata takıldım.
Kim bilir belki bizim postane tek değildir; Müştemilatı pastane olan başka postaneler de vardır memlekette.
Yaşlılar kadar çocuklar da var bekleşen, postanede ki pastane önünde.
Hele birinin kahvesini höpürdetip, kocaman ısırık aldığı poğaçasını yutmaya çalışan amca beyi izlemesi vardı ki…
İşletmecilik olarak doğru bir düşünce olabilir. Her gün yüzlerce kişinin geldiği bir yerde elbet bir şeyler yemek içmek isteyende olacaktır, sırasını VİP de beklemek isteyen de.
De…
Bunun sosyal ve güvenlik ayağı göz ardı edilmiş gibi geldi bana.
Bir de atlanmaması gereken postane çalışanları boyutu var işin;
Son derece yoğun bir tempoda, neredeyse nefes almaksızın çalıyor hepsi. Sabırlarının sınırlarında dolaştıklarından eminim. Gelenlerin çok büyük bir bölümü yazılı yönergeleri kale bile almadan, aynı soruları yüzlerce kez soruyorlar.
Personel bu soruların hepsine makul yanıtlar veriyordur eminim.
Ama eve gittiklerinde üzerlerine sinen börek çörek kokusundan dolayı nerede çalıştığı konusunda kafası karışan aile efradının sorularını nasıl yanıtlıyorlardır işte onu bilemem.
Sahi, Havalenize krema alır mısınız?
Ya da kredinize tarçın…
Promosyonunuza kaymak olabilir.