Ben konuştum, derhal müdahale edecek yok öyle laga luga…
Oooo benim tanımadığım adam yok, kesin çözeriz…
Ay valla haklısın kardeş, ben de öyle dedim ama dinletemedim bir türlü…
Bilirsin ben de yalan yok…
Ah be abicim tam oluyordu bu iş çıktı…
Sen bi bin lira ver, bu maaşta olmazsa bi sonrakinde hemen öderim…
Ne gdo su abicim bahçe malı bunlar…
Aaaa aşk olsun ayol, ben seni yarı yolda bırakır mıyım hiç...
Reklamlarda öyle olabilir; kusura bakmayın bu bakiyeyi ödemek zorundasınız…
Sen şimdi git ben sana döneceğim…
Kalp kalbe karşı derler ben de tam seni arıyordum ki…
Kodum mu oturturum bütün mahalle bilir…
İşte şimdi ayıp ettin abime canım kurban…
Olmaz mı hiç, şimdi Karayiplerdeyim hele bir döneyim bakarız…
Rahat ol sen.Kardeşin halleder…
Sütte leke ara ben de arama…
Hakiki bal bu bak kokla kokla…
Bankamız sadece mudilerini mutlu etmeye çalışır…
Para mı, lafı olmaz abicim belki biraz masraflar için gerekebilir ama taksitle halledersin…
Oku bu duayı iki cihanda günahların affedilsin…
Abicim işini olmuş bil, olmazsa gel yanıma…
Bla Bla Bla…
Rahmetli annemin sözüydü; Sanırım ona da annesinden miras kalmıştı.
Genellikle verilen sözlerin tutulmadığı, palavralardan bıktığı ve içi boş konuşmalardan sıkıldığı zamanlar söylerdi;
“Düt dediği dağlar keçi kesilse…”
Ömrün üçte ikisi bitti. Kaldı üçün biri.
Ne dütler bitti ne dağlar keçi kesildi.
Şu meşhur İsviçreli bilim adamları bu konuya da bir el atıp insanlar neden yalan söyler ? sorusuna yanıt bulmuşlar mıdır bilmem ama bu yalan konusu ciddi bir davranış bozukluğu olduğunu düşünürüm hep. Şimdi ki gençler keklemek diyorlar ya, kekle nasıl bir ilgi kuruduklarını anlamasam da her yalanın ardında bir kaygının yattığını düşünüyorum bir de kötü niyetin.
Bir palavradır gidiyor.
Yalan sahibini bağlar da, insan zekasıyla alay edilmesine içerliyor birader.
Hele insan kandırdım atlattım enayiyi diye sırıttığını düşündükçe palavracının içerlemek ne kelime ifrit oluyor.
Sallıyor hazretler; Her yerde her mekanda her işte her hadise de sallaya sallaya döndürdükleri topaçların ipi oluyorlar.
Ben deniz pek bir eğlenirim bu topaç ipleriyle. Sesleri sedaları kesilene kadar yine gençlerin deyimi ile salağa yatar, palavralarına dolanmalarını izlerim.
Zaman zaman sizde karşılaşıyorsunuzdur bu palavracılarla.
Benim yaptığım gibi yapın,
Bakın gözlerinin içine “Hadi bana yalan söyle” deyin ama içinizden deyin.
Bırakın alsın sazı eline o çalsın siz dinleyin.
Yatsı okunduğunda öyle hoş olur ki mangalda kül bırakmayanların mangal kömürü karasına bulanmış suratlarını izlemek…
Pek çoğu menfaat için yalan söyleseler de, aşağılık duygusuna esir düşeni, adam yerine konulmayı arzulayanı, protez karakterlisi, nitelikli cahili de vardır elbet palavracının. Hatta iflah olmaz yalan hastalığına yakalanmışı da. Ama hepsinde ortak payda aynıdır, muhatabı enayi yerine koymak.
Durumu kurtarmak için yalan söylemedim diyen yalan söyler. Rengini bilmem ama günlük yaşamda hepimizin zararsız palavraları vardır. En azından kimseye yalan söylemezsek, kendimizi kandırmışlığımız vardır.
Ama şu estim akıllı çıkarcı taifesinin yalanları yok mu?
İşte onlar hiç tahammül edemediklerim.
Hin hin bakarlar insanın yüzüne, beden dilleri kurdukları her cümleyi reddetse de ağızlarından çıkandan kulakları bile utanıp duymazdan gelseler de muhteremler yemine, söze, erkekliğe, delikanlılığa sardıkları palavralarını sıralarlar da sıralarlar.
Hele birine kendi taktiği ile yani bir başka palavra ile karşılık verin eşekten düşmüş karpuza dönerler. Yarım yarılır tazeler…
Şaşırır, önce bir çemkiririler, baktılar ki iş ciddi kuyruklarını kısıp küfrede küfrede kaçarlar. Ulumalarını duyarsınız uzaklardan.
Kızmanın ötesinde aslında kendilerin rol çalınmasını hazmedemezler.
Her palavra doğruyu her palavracı sıkıyı görene kadardır.
Bu defa inkar başlar ki, inkar genellikle teyiddir sözünden bi haber lafazanlar kıyıya vurmuş sazan misali kıvranıp dururlar.
Velhasıl pek bir can sıkıcıdır palavracı zadeler. Nöbetleşe sıyırırlar, biri giderken diğeri gelir.
“Hadi bana yalan söyle.”
Dur len dur bizim oğlan gaza gelip atlama hemen.
Yalan söyledim.
Bu seferde benim eşeğim kancık olsun…
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Olcay ERÖZDEN
Hadi bana yalan söyle!
O iş tamam abi sen git yat…
Hallolmuş bil sıkıntı yapmaaa…
Eli kulağında bitti bitecek güven bana…
Hemen gönderiyorum abimmm…
Valla inan olsun ben de seni arayacaktım…
Ver abim ibanını yarın sabah hesapta…
Lafı mı olur sen emret…
Ben konuştum, derhal müdahale edecek yok öyle laga luga…
Oooo benim tanımadığım adam yok, kesin çözeriz…
Ay valla haklısın kardeş, ben de öyle dedim ama dinletemedim bir türlü…
Bilirsin ben de yalan yok…
Ah be abicim tam oluyordu bu iş çıktı…
Sen bi bin lira ver, bu maaşta olmazsa bi sonrakinde hemen öderim…
Ne gdo su abicim bahçe malı bunlar…
Aaaa aşk olsun ayol, ben seni yarı yolda bırakır mıyım hiç...
Reklamlarda öyle olabilir; kusura bakmayın bu bakiyeyi ödemek zorundasınız…
Sen şimdi git ben sana döneceğim…
Kalp kalbe karşı derler ben de tam seni arıyordum ki…
Kodum mu oturturum bütün mahalle bilir…
İşte şimdi ayıp ettin abime canım kurban…
Olmaz mı hiç, şimdi Karayiplerdeyim hele bir döneyim bakarız…
Rahat ol sen.Kardeşin halleder…
Sütte leke ara ben de arama…
Hakiki bal bu bak kokla kokla…
Bankamız sadece mudilerini mutlu etmeye çalışır…
Para mı, lafı olmaz abicim belki biraz masraflar için gerekebilir ama taksitle halledersin…
Oku bu duayı iki cihanda günahların affedilsin…
Abicim işini olmuş bil, olmazsa gel yanıma…
Bla Bla Bla…
Rahmetli annemin sözüydü; Sanırım ona da annesinden miras kalmıştı.
Genellikle verilen sözlerin tutulmadığı, palavralardan bıktığı ve içi boş konuşmalardan sıkıldığı zamanlar söylerdi;
“Düt dediği dağlar keçi kesilse…”
Ömrün üçte ikisi bitti. Kaldı üçün biri.
Ne dütler bitti ne dağlar keçi kesildi.
Şu meşhur İsviçreli bilim adamları bu konuya da bir el atıp insanlar neden yalan söyler ? sorusuna yanıt bulmuşlar mıdır bilmem ama bu yalan konusu ciddi bir davranış bozukluğu olduğunu düşünürüm hep. Şimdi ki gençler keklemek diyorlar ya, kekle nasıl bir ilgi kuruduklarını anlamasam da her yalanın ardında bir kaygının yattığını düşünüyorum bir de kötü niyetin.
Bir palavradır gidiyor.
Yalan sahibini bağlar da, insan zekasıyla alay edilmesine içerliyor birader.
Hele insan kandırdım atlattım enayiyi diye sırıttığını düşündükçe palavracının içerlemek ne kelime ifrit oluyor.
Sallıyor hazretler; Her yerde her mekanda her işte her hadise de sallaya sallaya döndürdükleri topaçların ipi oluyorlar.
Ben deniz pek bir eğlenirim bu topaç ipleriyle. Sesleri sedaları kesilene kadar yine gençlerin deyimi ile salağa yatar, palavralarına dolanmalarını izlerim.
Zaman zaman sizde karşılaşıyorsunuzdur bu palavracılarla.
Benim yaptığım gibi yapın,
Bakın gözlerinin içine “Hadi bana yalan söyle” deyin ama içinizden deyin.
Bırakın alsın sazı eline o çalsın siz dinleyin.
Yatsı okunduğunda öyle hoş olur ki mangalda kül bırakmayanların mangal kömürü karasına bulanmış suratlarını izlemek…
Pek çoğu menfaat için yalan söyleseler de, aşağılık duygusuna esir düşeni, adam yerine konulmayı arzulayanı, protez karakterlisi, nitelikli cahili de vardır elbet palavracının. Hatta iflah olmaz yalan hastalığına yakalanmışı da. Ama hepsinde ortak payda aynıdır, muhatabı enayi yerine koymak.
Durumu kurtarmak için yalan söylemedim diyen yalan söyler. Rengini bilmem ama günlük yaşamda hepimizin zararsız palavraları vardır. En azından kimseye yalan söylemezsek, kendimizi kandırmışlığımız vardır.
Ama şu estim akıllı çıkarcı taifesinin yalanları yok mu?
İşte onlar hiç tahammül edemediklerim.
Hin hin bakarlar insanın yüzüne, beden dilleri kurdukları her cümleyi reddetse de ağızlarından çıkandan kulakları bile utanıp duymazdan gelseler de muhteremler yemine, söze, erkekliğe, delikanlılığa sardıkları palavralarını sıralarlar da sıralarlar.
Hele birine kendi taktiği ile yani bir başka palavra ile karşılık verin eşekten düşmüş karpuza dönerler. Yarım yarılır tazeler…
Şaşırır, önce bir çemkiririler, baktılar ki iş ciddi kuyruklarını kısıp küfrede küfrede kaçarlar. Ulumalarını duyarsınız uzaklardan.
Kızmanın ötesinde aslında kendilerin rol çalınmasını hazmedemezler.
Her palavra doğruyu her palavracı sıkıyı görene kadardır.
Bu defa inkar başlar ki, inkar genellikle teyiddir sözünden bi haber lafazanlar kıyıya vurmuş sazan misali kıvranıp dururlar.
Velhasıl pek bir can sıkıcıdır palavracı zadeler. Nöbetleşe sıyırırlar, biri giderken diğeri gelir.
“Hadi bana yalan söyle.”
Dur len dur bizim oğlan gaza gelip atlama hemen.
Yalan söyledim.
Bu seferde benim eşeğim kancık olsun…