Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Haddime mi..?

Yazının Giriş Tarihi: 07.12.2018 00:07
Yazının Güncellenme Tarihi: 07.12.2018 00:07

‘’Sen siyasetten ne anlarsın; bir de kalkmışın adaylara sorular sorup siyaset programı yapıyorsun…’’

Hazret haklı;

Doğru ben siyasetten pek anlamam.

Mesela siyaset sözcüğünün genel kabul görmüş anlamının devletin etkinliklerini amaç, yöntem ve içerik olarak düzenleme ve gerçekleştirme esaslarının bütünü olduğunu, sözcüğün aynı zamanda davranış biçimi ve düşünce yapısı anlamına da geldiğini, bir hedefe varmak için karşısındakilerin duygularını okşama, zayıf noktalarından ya da aralarındaki uyuşmazlıklardan yararlanmak gibi mecaz anlam taşıdığını da hiç bilmem.

Hele hele Latince’de ‘poli’nin çok, ‘tika’nın yüz anlamına geldiğinden ve politika sözcüğünün buradan türediğinden, son tahlilde politikanın çok yüzlülük anlamında kullanıldığından öldür Allah haberim yoktur.

Şunu da eklemeliyim ki siyaset sözcüğünün Arapça kökenli bir sözcük olup “at tımarından” geldiğinden de bihaberimdir.

Siyaset bilimi deseniz gıkım çıkmaz.

Nerden bilebilirim ki siyaset biliminin politika bilimi ya da politolojinin, siyasi teorileri ve siyasi teorilerin pratiklerini inceleyen, siyasi sistemler ve siyasi davranışlar alanıyla ilgilenen bir sosyal bilim alanı olduğunu. Kimse demedi ki bunu bana.

Hadi Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunu olsam bir derece de, bendeniz İktisadi Ticari İlimler Akademisini bitirdim dört yılda ne okuyup öğrendim ki bu konuda?

Cahilim cahil, hem de siyaset cahiliyim.

Cahil olmasaydım siyasetin nalıncı keseri olduğunu, hamasetin (bak şimdi bu sözcüğünde ne anlama geldiğini bilmiyorum, inşallah doğru yerde kullanmışımdır)siyaset sanıldığını, bu güne dek kara denilenin parayı görünce aklandığını, dön baba dönelimim bu mecranın en gözde oyunu olduğunu, salla salla vur duvara tekerlemesinin kavramın üzerine cuk oturduğunu, işkembe-i kübradan sallamanın işin olmazsa olmazlarının başında geldiğini, monologun her zaman geçer olduğunu, proje üretmektense proje olmayı gerektirdiğini bilseydim ne iyi olurdu.

Ama bilmiyorum işte n’apiim…

Eee haliyle söyleşilerde soru sormayı da beceremiyorum.

Muhatabımı öyle tek başına bırakıyorum. Ne derse kabulüm.

Yanıtın sorunun kalitesi ile ilgili olduğunu duymuştum bir yerlerden ama olsun. Soruyla meşgul edilir mi söyleşi yapılan? Edilmez tabii.

Soruyorsam o da cahilliğimden.

Ah benim iflah olmaz hallerim

Yıllardır ceremesini çekerim, akıllanmadım uslanmadım.

İlle de yazacağım, ille de soracağım, ille de yayınlayacağım…

Allah başınıza vermesin. Çok zor bir ruh hali bu.

Hem cahil ol, hem de alim.

Ne haddime canım.

İyisi mi ben size siyasetle ilgili bir fıkra anlatayım.

Siyasetten hiç çakmasam da ben çok güldüm.

Siz de gülerseniz diyeceğim ki ‘’ışık var sende oğlum devam cahilliğine’

Bir gün bir karı koca, on sekiz yaşındaki oğullarını geleceği ile ilgili ipucu versin diye testten geçirmeye karar verirler. Bir masanın üstüne bir miktar para, bir dini kitap ve bir şişe şarap koyarlar. Çocuk din kitabını seçerse din adamı, parayı seçerse işadamı, şarabı seçerse de işe yaramaz tembel biri olacaktır bu testin sonunda. Gizli bir yere saklanıp olacakları merakla beklemeye başlarlar. Bir süre sonra oğlan gelir. Parayı cebine koyar. Din kitabını görüp sayfalarını karıştırır ve onu da alır. Sonra şarabı görüp hepsini içer.

Babası eşine dönüp der ki;

Hanım hazır ol; bizim oğlan politikacı oluyor..

Güldüyseniz mesele yok;

Gülmediyseniz artık yemek programı yapacağım.

Gerçi orada da portakallı ördek meselesi var ya neyse…

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.