Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Hacivat - Karagöz

Yazının Giriş Tarihi: 15.04.2018 00:01
Yazının Güncellenme Tarihi: 15.04.2018 00:01

Çocukluğumuzun kahramanları Hacivat ve Karagöz daha çok TRT tek kanal döneminde merakla beklediğimiz, özellikle Ramazan aylarında vazgeçilmez programımızdı ve kader bizi onların yaşadığı Bursa şehrine sürüklemişti. “Hacivat Karagöz neden öldürüldü” filmini de bir kaç kez ilgiyle izlemiştim. Özellikle Karagöz'ü oynayan Haluk Bilginer'in performansı mükemmeldi. Partneri Beyazıt Öztürk Hacivat tiplemesi ile eşlik etmişti. Film aynı dönem eleştirileri de beraberinde getirmişti. Gerçeği yansıtmadığı ciddi derecede iddia edildi. Güven Kıraç'ın canlandırdığı Kadı Pervane rolünü iyi irdelemek lazım. Günümüzde bu tipleri rahatlıkla görebiliriz.

Yaptığımız birçok araştırmada farklı bilgilere ulaştık ve işin içinden çıkamadık. Filmi izlemeyenlere mutlaka izlemelerini öneririm. Araştırmalarımız neticesinde en büyük yanlış bilgi ise Hacivat ve Karagöz’ün Ulu Cami’nin yapımında çalıştıkları sanılmasıdır. Oysa Ulucami, Yıldırım Beyazıt döneminde 1399 yılında yapımına başlanıp, 1402’de ibadete açılmıştır. Hacivat - Karagöz dönemi 1330 yılı civarı; Orhan Camii yapımında geçmektedir. Bu bilgiyi okurlarımızla paylaşma ihtiyacını hissettim.

Karagöz oynatıcısına hayali, hayalbaz denir. Yardımcıları çırak, yardak, dayrezen, sandıkkardır. Oyunda konuşmaların değişmesi baş hareketleriyle yapılır. Sahne açılır, göstermelik ve narekeden sonra Hacivat gelir bir gazel okur, Karagöz’e sataşır, perdenin sağ üstünden Karagöz Hacivat’ın üstüne atlar, kavga ederler ve Hacivat kaçar. Sonra gelir, konuşmaya başlarlar. Konuşma bitince Karagöz çeşitli tiplerle konuşup güldürür, özel bir tip gelir, onunla kavga eder. Bitişte Karagöz ve Hacivat yine ağız dalaşı yaparlar ve kavga ederlerken oyun biter. Oyun boyunca müzik özellikle her tipin sahneye gelişinde etkili bir şekilde kullanılır. Tipler şive taklitlerinde Kastamonulu, Kayserili, Bolulu, Laz, Kürt, Arnavut, Arap, Acem, Rumelili, Ermeni, Rum, Yahudi, Frenk’tir. Hasta tipler Tiryaki, Beberuhi, Kekeme, Esrarkeş, Sarhoş, Deli, Denyo’dur. Çelebi, Zenne, Köçek tipleri dışındaki özel tipler büyücü, cadı, canavardır. Oyunların konuları Ferhat ile Şirin, Hamam, Kanlı Nigar, meyhane, Sünnet, Tımarhane gibi eski, Bakkal, Cinci, Eczane, Kerem ile Aslı, Leyla ile Mecnun gibi yeni şekillerdedir.

KARAGÖZ VE HACİVAT GERÇEKTEN YAŞADI MI?

Karagöz ve Hacivat'ın yaşamış gerçek kişiler olup olmadığı bir tartışma konusudur. Gölge oyununun bu iki kahramanı halkın gönlünde yüzyıllarca öyle yerleşmişlerdir ki, halk onları gerçekten yaşamış kişiler olarak görmek istemiştir. Bu nedenle bazı söylencelerle onların gerçekten yaşadıkları ileri sürülmüştür.

Bu söylencelerden biri; Sultan Orhan devrinde Karagöz’ün demirci, Hacivat’ın da duvarcı olduğu, Bursa'da bir camii inşasında çalıştıkları, söyleşmeleri ile öteki işçileri oyaladıkları, bu yüzden cami yapımının gecikmesi üzerine sultanın onları ölümle cezalandırdığı şeklindedir. Ancak Sultan, bir süre sonra iç acısı çekmeye başlar. Padişahın acısını dindirmek isteyen Şeyh Kûşteri, bir perde kurdurarak Hacivat'la Karagöz'ün deriden yapılmış tasvirlerini perde arkasında oynatıp onların şakalarını tekrarlayarak padişahı avutur. Bu söylencenin dört çeşitlemesi vardır.

İkinci söylentiyi Evliya Çelebi'de buluyoruz: Ona göre, (Hacivat) Hacı İvaz, Selçuklular çağında Mekke'den Bursa'ya gidip gelen Yorkça Halil adıyla da anılan tanınmış biriydi. Karagöz ise İstanbul Tekfuru Konstantin'in seyisiydi. Sofyozlu Bali Çelebi olarak da anılırdı. Yılda bir kez, Tekfur kendisini Selçuklu Sultanına gönderirdi. O da bu ziyaretleri sırasında Hacivat ile buluşup sohbet ederdi. Hayal-i Zilli (Hayal Oyunu) sanatçıları da onların söyleşmelerini gölge oyunu olarak oynatırlardı.

Nitekim günümüze dek Karagöz'ün gerçek veya yapıntı bir kişi olup olmadığına dair basında uzunca tartışmalar olmuş. Bu tartışmalardan birinde Filibeli Mithat Bey’in Bursa Belediye Başkanı Muhittin Bey’e bir mektubu yayınlanmıştır. Mektup sahibi 1333 yılında Hisar'daki Ortapazar Medresesi kitaplığında, "Hayat ve Menakıb-i Kara Oğuz ve Hacı Ehvad" adında bir kitabın bulunduğunu, sonra bir yangında yanmış olduğunu belirtir. Mektubun devamında Karagöz'ün Orhaneli Karakeçili aşiretinden ‘Kara Oğuz’ adını taşıyan bir köylü olduğu, fakat bu adın daha sonra ‘Kara Öküz’e çevrildiği, arkadaşı ‘Hacı Ahvad’ ile birlikte düzenledikleri oyunların Şeyh Küşteri'nin ilgisini çektiğini ve ‘Kara Öküz’ü ‘Karagöz’e çevirdiğini ileri sürer.

Bu söylenceler arasında bir de Hacivat’ın ‘Hacı İvad Paşa’ olduğu yolunda bir görüş vardır. Bir başka söylenceye göre ise Türkler ‘Karagöz’ü ‘Karakuş’tan bozmuşlardır. Karakuş, üzerine çeşitli halk hikayeleri, fıkralar üretilmiş olan Selahaddin-i Eyyubi’nin subaylarından ve devlet adamlarından olan Bahaeddin Karakuş’tur. Bursa Kadı Sicilleri üzerinde uzun yıllar araştırma yapan Araştırmacı Yazar Kamil Kepecioğlu rastladığı 1507 tarihli bir belgede, “Abdullah oğlu Karagöz adlı bir kişinin Pirinç Hanı'nın tuğla ve kiremitleri sağlamakla görevli olup, bu işi teslim etmeden öldüğünün yazılı olduğunu belirtir. Bu nedenle belgede geçen Karagöz'ün, gölge oyununa kaynak olan Karagöz olabileceğini savunur. (Kaynak: Metin And, ‘Geleneksel Türk Tiyatrosu’ - Raif Kaplanoğlu)

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.