Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Yalçınbayır: Tezkereyi oldu bittiye getirmeyin, kamuoyunu bilgilendirin

Yaptığı çıkışlarla 1 Mart 2003'teki tezkerenin reddedilmesinde önemli rol oynayan, bunun sonucunda da başbakan yardımcılığını kaybeden AK Parti'nin kurucularından ve ilk genel sekreteri Ertuğrul Yalçınbayır, Irak ve Suriye tezkereleri...

Haber Giriş Tarihi: 01.10.2014 09:41
Haber Güncellenme Tarihi: 01.10.2014 09:41
Kaynak: Haber Merkezi
https://www.bursahaber.com/
Yalçınbayır: Tezkereyi oldu bittiye getirmeyin, kamuoyunu bilgilendirin
Yaptığı çıkışlarla 1 Mart 2003'teki tezkerenin reddedilmesinde önemli rol oynayan, bunun sonucunda da başbakan yardımcılığını kaybeden AK Parti'nin kurucularından ve ilk genel sekreteri Ertuğrul Yalçınbayır, Irak ve Suriye tezkereleri için Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi kararının beklenmesini istedi. Dönemin Başbakanı Abdullah Gül'ün, '1 Mart tezkeresi geçseydi Türkiye kan gölüne dönerdi' dediğini hatırlatan Yalçınbayır, tezkerenin üzerinden 10 yıl geçmesine rağmen hala Meclis tutanaklarının açıklanmadığına dikkat çekti.

AK Parti Kurucu Genel Sekreteri Yalçınbayır, Meclis iç tüzüğünün 71'inci maddesine göre, gizli oturumda görüşülen hususların 10 yıl sonra kamuoyuna açıklanması gerektiğine dikkat çekerken, "2 Ekim'de Meclis'e gelecek tezkereler sebebiyle gelin önce 1 Mart 2003'teki tezkerelerle ilgili ne oy verildi, neler konuşuldu, ülkenin menfaati neymiş, uluslararası hukuk neymiş, anayasanın yorumlanması neymiş, bunları görelim. Milletin, temsilcilerinin ne oy verdiği bilme hakkı var. Bizde 'yeter bilgi prensibi' var. Cumhurbaşkanının bildiğini, istihbaratın bildiğini, başbakanın bildiğini milletvekilleri bilmez, bakanlar kurulu üyeleri bilmez, birazını Milli Güvenlik Kurulu üyeleri bilir, ondan daha azını bakanlar bilir, daha azını milletvekilleri bilir, ondan daha azını vatandaş bilir. Bizdeki demokrasinin açıklığı budur. Örneğin IŞİD'le ilgili mahkeme kararı veriliyor, vatandaş bir şey bilmiyor. Neymiş, ulusal menfaatimiz. Bütün bunları dikkate aldığınızda siz yarın öbür gün başkaca tehditlerle karşılaştığınızda hafiyelik yaparsınız, gizliliği esas alırsınız, vatandaştan gizlersiniz. Bundan sonra da onun adına 'demokrasi' dersiniz. Bu, demokrasi değildir." dedi.

"BM ŞARTINI KABUL ETTİYSEK UYMAK ZORUNDAYIZ"

1 Mart tezkeresinin reddedilme sürecini anlatan Yalçınbayır, şunları kaydetti: "Savaş hali ilanı ve silahlı kuvvetlerin kullanılmasında izin verilmesi ,milletlerarası hukukun meşru saydığı hallerde olabilir. Milletler arası hukukun dayanağı BM şartıdır. BM şartı, barışın tehdidi, bozulması ve saldırı eğilimi durumunda alınacak önlemleri değerlendirmiş. Güvenlik Konseyi tarafından uluslararası hukuka aykırılığın olduğuyla ilgili karar vermektir. Güvenlik Konseyi'nin daimi ülkelerden birisi buna 'hayır' dediği zaman karar alınamıyor. Biz BM şartını kabul etmiş durumdayız. Burada, '5'ten büyük dünya var' demenin bir anlamı yok. 2003 yılında BM Güvenlik Konseyi, Irak konusunda meşruiyetin olmadığı yönünde karar verdi, konuyla ilgili yerinde incelemeler yapıldı, uluslararası barışı tehdit eden halin olmadığı görüldü ve böyle bir karar verildi, biz de Anayasa'nın 92'nci maddesine uygun davrandık. Burada bir ülkenin çıkarı değil uluslararası hukuka uygunluk önemlidir. Bizim uluslararası hukukla ilgili dünyaya verdiğimiz sözlerle ilgilidir. Biz, BM şartını kabul ettiysek bunun hükümlerine de uymak durumundayız. O nedenle Irak'a asker gönderilmesine kaşı çıktık."

Tezkere için BM'nin kararının önemli olduğunu ifade eden Yalçınbayır, "IŞİD'İn yapısı, yaptıkları, medyaya yansıdığı kadarıyla bakıldığında onların yaptıklarının insanlar arası hukuka, insancıl hukuka, yaptıklarının dayanağı olduklarını söyledikleri İslam'a uygunluğu söz konusu değil. Barışın tehdidi konusunda uluslararası mutabakat sağlandıysa BM Güvenlik Konseyi bu konuda olumlu karar verdiyse Türkiye'nin de buna uymasında yarar var. IŞİD ile mücadele ederken siz Suriye'ye müdahaleyi öngören bir tezkereyi getirebilir misiniz? Bunun sonucunu doğuracak bir tezkere getirebilir misiniz? Uluslararası hukuka göre getiremezsiniz, Türkiye'nin şartlarına göre de getiremezsiniz. Bu nedenle öncelikle yeterli bilgiye erişim hakkımız var, buna ulaşmalıyız. Bunların 2 Ekim'de oldu bittiyle sonuçlandırılması yerine kamuoyunun bilgilendirilmesi hukuka daha uygundur." ifadesini kullandı.

"ABDULLAH GÜL BANA '1 MART GEÇSEYDİ TÜRKİYE KAN GÖLÜNE DÖNECEKTİ' DEDİ"

'1 Mart tezkeresi Meclis'ten geçseydi Türkiye kan gölüne dönerdi' sözünün hatırlatılması üzerine Yalçınbayır, ifadeyi, dönemin başbakanı Abdullah Gül'ün 2004'te kendisine söylediğini aktardı. Barışı tehdit eden, bozulmasına sebebiyet veren tutum ve davranışlarla ilgili terörist eylemlerle ilgili kamuoyunun ve insanlığın elbirliği içerisinde olması gerektiğini vurgulayan Yalçınbayır, şöyle devam etti: "Cebir ve şiddetten arınmış bir bölge, bir dünya ideali etrafında birleşmek gerekiyor. Geleceğin ne olacağını bilemeyiz, eldeki veriler şiddetle amel edenlerin er geç yenileceklerine dairdir. Onların muhatap alınması, onların cesaretlendirilmesi doğru değildir, IŞİD'le ilgili de bir cesaretlendirme süreci yaşanmıştır, bu sürece kimler ne kadar katkıda bulundu, yeterli bilgimiz yok. Ama yardım edildiğiyle ilgili, yaraların sarıldığıyla ilgili birçok delil konuşulmaktadır, uluslararası hukuk bunları konuşmaktadır."

Kapalı oturumda görüşülen tezkereye; AK Partili 19 milletvekilinin çekimser, 80'inin de ret oyu verdiğini hatırlatan Yalçınbayır, 2 Mart günü Başbakan Abdullah Gül ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'e, "Siyasi parti genel başkanlarını, genelkurmay başkanı ve kuvvet komutanlarını biraya getirin yeniden görüşelim." dediğini öne sürdü. Yalçınbayır, şunları anlattı: "1 Mart'ın hemen ertesi günü, TBMM'nin tezkereyi ret kararına rağmen, 'Sayın Ahmet Necdet Sezer, parti genel başkanları, genelkurmay başkanı bir araya gelsin, bunu yeniden gözden geçirelim' demek zaafiyetinde bulundu, o dönem Tayyip Bey ve Abdullah Gül. Necdet Sezer bu isteği reddetti, bu, kamuoyu tarafından bilinen bir husus değildir. Nitekim Sezer'in reddinden sonra 20 Mart 2003'te, Tayyip Bey'in milletvekili olmasıyla birlikte 60'ıncı hükümette bunlar tezkere Meclis'e getirildi ve geçti. Ama bu defa, o tezkerenin hükümlerinin uygulanmasını Iraklılar, Kürtler istemedi. Türkiye 'Bakın, tezkereyi geçirdik' dedi."

2 Ekim'de görüşülecek Irak ve Suriye tezkeresiyle ilgili milletvekillerinin özgür iradelerini ortaya koyabilmelerinin önemli olduğuna işaret eden Ertuğrul Yalçınbayır, sözlerini şöyle tamamladı: "Özellikle bir daha seçilmeleri zor olan 73 kişi var, üç dönemi bitmiş olan. Onlar 'Bir daha ben bakan yardımcısı olurum, devlette üst düzey görevler alırım' demesinler. Özgür iradelerini ortaya koysunlar. Bunlar yeterince tartışılsın, kamuoyu bilgilendirilsin. Bakın, 1 Mart'tan önce daha fazla bilgilendirilme vardı, her ne kadar yeterli demokrasi olmasa bile. Benim bildiğimden fazlasını başbakan biliyordu, başbakan yardımcısı olarak bildiğim kadarını Milli Güvenlik Kurulu üyeleri, daha azını bakanlar, onlardan daha azını vekiller, daha azını vatandaş biliyordu. Basın yayın özgürlüğünün son derece sınırlı olduğu bir ülkede, algı yöntemleriyle milletin bilgilenme haklarına yeterince saygı duyulmuyor. Bunu aşacak olan sivil toplumun talepleridir ve milletvekilleridir. Milletvekilleri, özgür olmadıkça partiler özgür olmaz, partiler özgür olmadıkça bu ülke özgür olmaz."



En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.