Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Saddam’ın en yakınlarını da mürit yapmışlardı!

15 Temmuz’daki başarısız Darbe girişimi sonrasında yapılan operasyonlarda FETÖ’cü askerlerin Türk Silahlı Kuvvetlerinin en üst kademelerine kadar sızmış olduğu ortaya çıktı. Yaşananlar Irak’ın işgali sırasında Devrik Lider ‘’Saddam Hüseyin’in Kayıp Ordusu’’ nu akıllara getirdi.

Haber Giriş Tarihi: 05.08.2016 00:14
Haber Güncellenme Tarihi: 05.08.2016 00:14
Kaynak: Haber Merkezi
https://www.bursahaber.com/
Saddam’ın en yakınlarını da mürit yapmışlardı!

Cevriye Yavuz - Ankara

15 Temmuz’daki başarısız Darbe girişimi sonrasında yapılan operasyonlarda FETÖ’cü askerlerin Türk Silahlı Kuvvetlerinin en üst kademelerine kadar sızmış olduğu ortaya çıktı. Yaşananlar Irak’ın işgali sırasında Devrik Lider ‘’Saddam Hüseyin’in Kayıp Ordusu’’ nu akıllara getirdi.

Dünyanın beşinci büyük ordusu olarak nitelendirilen Irak ordusu modern silahlarla donatılmıştı. Buna rağmen ABD’nin Irak’ı işgali sırasında hiçbir varlık gösteremedi. İşgalden üç hafta sonra Bağdat ABD askerleri tarafından teslim alındı.

2003 yılında ABD Başkanı George W. Bush ve İngiltere Başbakanı Tony Blair, Irak’ın kitle imha silahlarına sahip olduğunu ve 11 Eylül Saldırısını bahane ederek Saddam’ın El Kaide ile ilişkileri olduğunu iddia etti. ABD ve İngiltere öncülüğündeki koalisyon güçleri Irak’ı işgal etti.

İşgal, koalisyon kuvvetlerini bile şaşırtacak biçimde süratle ve büyük bir direnişle karşılaşmadan ilerledi. Harekatın başlamasından üç hafta sonra 9 Nisan 2003’de başkent Bağdat’ın koalisyon güçlerinin eline geçmesiyle Saddam Hüseyin’in iktidarı sona erdi.

2003 yılında Arab Voice’da  Walid Rabah imzasıyla yayımlanan ve Amerikan kaynaklarına dayandırılan bir yorum, bu konuda ilginç bir iddia öne sürdü.

 Amerikan Savunma Bakanı Donald Rumsfeld'in daha savaşın başlangıcında söylediği bir cümle, sonradan yapılacak büyük pazarlığın ilk ipucunu veriyordu. Rumsfeld, “Irak'ta Devrim Muhafızları'yla Amerikalılar arasında temaslar var. Daha fazla ayrıntı veremem, gelecek günleri bekleyin” dedi.

 Rabah'ın yorumuna göre Rumsfeld'in sözünü ettiği temasların ilki Amerikan ordusu Bağdat'a yaklaşınca gerçekleşti. Amerikalılar, ilk sıcak çatışmada, gayet hazırlıklı ve donanımlı bir orduyla karşı karşıya olduklarını anladılar ve Cumhuriyet Muhafızları ile Saddam fedailerinin komutanlarına bir teklif yaptılar. Hiç savaşmamaları karşılığı Irak dışında güvenli yerlere nakledilecekler, büyük miktarda para ve yeni Irak yönetiminde görev alacaklardı. İsteyenler aileleriyle ABD yurttaşlığına geçecek ve Amerika'da oturma izni elde edecekti.

Böyle ihanet ettiler

Bu önerilerin Iraklı komutanlara iletilmesi için Amerikalılar kontakt olarak en akla gelmeyecek bir kesimi kullandı. Irak'ı korumak üzere bölgeye giden canlı kalkanları...

Bazı ajanlar, canlı kalkanların arasına yerleştirildi. Yazılı garantiler bu ajanlar aracılığıyla Muhafızlar'ın bir komutanına iletildi. Ajanlar, komutanlardan sadece savaşmama sözü değil, Bağdat'ta bombalanacak stratejik mevkiler ve Saddam'la adamlarının yerine ilişkin bilgi de aldılar. Saddam ve oğullarıyla birlikte birçok Iraklı yetkilinin de can verdiğine inanılan El Mansur otelinin bombalanması o bilgi sayesinde mümkün oldu. El Sahaf  “Bu gece bir sürprizimiz var” açıklamasını yaptığında Amerikalılar sürprizi çoktan keşfetmişti. Savaşın kaderinin değiştiği gece o gece olarak tanımlandı.

Hazırlanan sürpriz, havaalanının altındaki yeraltı tünelleriydi. Bir kriz anında Saddam Hüseyin kaçabilsin diye çok önceden saraydan havaalanına tünel döşenmişti. Bağdat rejimi, gece Cumhuriyet Muhafızları'nı o tünelden geçirerek Amerikalılara baskın yapmayı planlıyordu. Ama olmadı. Beklenen muhafızlar bir türlü gelmedi.

 Bağdat yönetiminin, “Bizimkiler şimdi tünellerden geçip havaalanını basacak” diye beklediği saatlerde Cumhuriyet Muhafızları'nın komutanları, bir Amerikan nakliye uçağıyla Almanya üzerinden Amerika'ya uçuyordu. Bu ihanet sayesindedir ki, av, hiç direnmeden avcının avcunun içine düşmüştü. ABD Irak askerlerini satın almıştı…

Tarikat- cemaat- siyaset tartışmaları sadece Türkiye’nin değil işgal öncesi Irak’ın da en büyük sorunuydu.

ABD askerlerinin orduya ilk sızma girişimi elbette 2003 yılında olmamıştı. Bunun bir geçmişi vardı. Saddam Hüseyin’de 2003 yılı başında orduya ve istihbarata sızılmış olduğunu anlamış fakat çok geç kalmıştı.15 Temmuz darbe girişimine karışan FETÖ’cü askerlerin orduya sızma şekli ile ilgili benzerlik tam da bu noktada başlıyordu.

Kesnezani Tarikatı

Kesnezani tarikatı Kadiriliğin bir kolu olarak gelişmesine rağmen daha sonra büyük bir dönüşüm geçirerek Kadirilikten kopmuş bir tarikattı. Tarikatın lideri aynı zamanda Halife statüsü de taşımaktaydı.  Süleymaniye’de Şeyh Abdülkerim Kesnezani tarafından kurulan tarikattaki dönüşüm oğlu Muhammed Kesnezani’nin ölen babasının yerine geçmesi ile gerçekleşmişti.

 

Bağdat İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi mezunu olan Muhammed Kesnezani, tarikat şeyhliğini üstlendikten sonra Kesnezani tarikatı gerek hahamlardan alınan derslerle gerek Yahudi-Kabala geleneğini, gerek ise Cerrahi tarikatının müritlerinin kılıç, şiş vs. şeyleri vücutlarına batırmalarını içeren törenlerini Kesnezani tarikatının bünyesine almıştı.

 

Kesnezani tarikatı Saddam Hüseyin döneminde usul usul çok etkili bir şekilde Irak devlet sistematiğine sızmayı başardı. Özellikle Saddam Hüseyin’e yakın istihbarat ve ordu istihbaratına sızdığı anlaşıldı. Tarikatın bu aşamada CIA ve MOSSAD ile ilişki kurduğu ileri sürülmekte. Saddam Hüseyin, 2003 başında ordusu ve istihbaratına yapılan bu sızmayı anlamış ise de çok geç kalmıştı.

 

Saddam’ın kardeşi ve eşi de müritti

 Kesnezani Tarikatı’nın Irak istihbaratı ve orduya sızmaları Saddam’ın tek başına iktidara geldiği 1970 li yıllarda başlamıştı.

Saddam’ın en yakınındakileri kardeşi, oğlu ve karısını bile kendilerine mürit yapan bu tarikat, Saddam’ın her hareketini ve işini an be an tarikat şeyhinin oğlu Nehru’ya ulaştırmış oradan da bilgileri MOSSAD ve CIA’ e aktarmıştı.

 Saddam Hüseyin bu sızmayı iktidarının son bir iki ayında farkına varmıştı. Karısı ve kardeşi dahil tarikat mensubu kişileri çevresinden uzaklaştırdıysa da çok geç kalmıştı. Saddam’ın yaptıkları ve söyledikleri çevresine yerleştirilen tarikat mensupları tarafından an be an Şeyh’e oradan da MOSSAD ve CIA ‘ aktarılmaya devam etmişti.

Devletin her kademesine özellikle istihbarat ve ordusuna sızan tarikat Amerikan işgali öncesi 2002 yılının sonunda silah satın alarak silah toplama faaliyetlerine girişmişti. Bu faaliyetlerini ise yaklaşan Amerikan işgaline karşı direniş olarak izah etmişti.

Savaşta Bağdat ve çevresinde ABD askerlerine hiç direnişin gösterilmeyişi de Tarikat’a bağlı generallere bağlanmıştı. Güney’de Basra civarında yoğun direniş gösterilmesi ise bölgenin Şii olması dolayısıyla tarikatın oradaki halka ve askerlere nüfus edemediği gerekçesine dayandırılmıştı.

 Kesnezani Tarikatı’na karşı Bağdat’ta tutuklamalar başlayınca tarikata mensup kişiler ortadan kaybolmaya başlamıştı. Bunlardan en dikkat çekeni Tarikatın Telafer temsilcisi olan ve daha sonra da tarikatın halifeliği görevine getirilen Ali Haydar’dı. Daha sonra Amerikan istihbaratının dağıttığı bir uydu telefonla Telafer’e dönmüştü.

 Ali Şaban, Süleymaniye’de savaş öncesinde istihbarat kursları gördüğünü ve Amerikan ordusuna yardımcı olduklarını itiraf etti. İşgal sonrası tarikat parti kurarak etkisini sürdürmeye çalışsa da başaramadı.

Kesnezani Tarikatı’nın Amerikan işgalinin ilk günlerinde ise Telafer’deki en önemli hedefi, Irak Türkmen Cephesi olmuştu. Irak Türkmen Cephesi’ne sızmaya çalışan Kesnezani Tarikatı taraftarları, özellikle Türkiye’den Telafer’e dönen Irak Türkmen Cephesi mensubu Türkmenlere karşı karalama kampanyası başlatmıştı Kesnezani tarikatı, bu Türkmenlerle ilgili olarak, Barzani’ye  “Bunlar MİT’in adamı”  ihbarında bulunurken, Telafer’de de bu insanlarla ilgili olarak  “İsrail ajanı”  suçlaması yapılmıştı. Kesnezani tarikatı, Irak’ta eski gücünü yitirse de özellikle Kerkük’te hala etkin olduğu ortaya çıkıyor.

 

Ve Türkiye

 

ABD’nin Saddam’ın ordusunda gerçekleştirdiği bu benzeri hareket aynı planların Türkiye üzerinde gerçekleştirilmek istendiğini akıllara getirdi.

 

15 Temmuz darbe girişiminin elebaşı Fetullah Gülen 1999 yılından beri Pensilvanya’da  yaşıyor. Paralel Yapı ile mücadele sürecinin başlamasından itibaren Amerika’dan iadesi isteniyor.

 

Amerika türlü sebeplerle bu iadeyi gerçekleştirmemekte diretiyor. Son olarak, 15 Temmuz darbe girişimini gerçekleştirdiği gerekçesi ile iadesi istenen Gülen’in, Amerikan hukukuna göre somut delillere ulaşılırsa iadesinin gerçekleştirileceğini Türk yetkililere bildirdi. Darbe girişiminde Türkiye’deki NATO üslerinin kullanıldığı, darbeci subayların üzerinden 1 dolarların çıkması gibi haberler darbe kalkışmasında ABD’nin de parmağı olduğuna dair iddiaları daha da kuvvetlendirmişti.

 

Ortadoğu’daki Irak, Libya, Mısır ve Suriye gibi ülkelerde art arda çıkan iç savaşlar, ölen binlerce insan ve hiç bitmeyen kaos ortamı, son yaşanan darbe girişimi sonrasında acaba sıra Türkiye’de mi sorularını akıllara getirmişti…

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.