Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

RE-DER Başkanı Göncü: "’Darbeleri Araştırma Komisyonu göstermelik mi kuruldu?’"

Resen Emekliler Derneği (RE-DER) Başkanı Süleyman Göncü, “Büyük bir özveriyle 6 ay gibi bir sürede, ülkede gerçekleşen darbeleri ekonomik, sosyal, siyasal ve hukuksal boyutlarıyla araştıran, yüzlerce kurum ve kişiden görüş alan komisyonun...

Haber Giriş Tarihi: 23.08.2016 12:28
Haber Güncellenme Tarihi: 23.08.2016 12:28
Kaynak: Haber Merkezi
https://www.bursahaber.com/
Resen Emekliler Derneği (RE-DER) Başkanı Süleyman Göncü, “Büyük bir özveriyle 6 ay gibi bir sürede, ülkede gerçekleşen darbeleri ekonomik, sosyal, siyasal ve hukuksal boyutlarıyla araştıran, yüzlerce kurum ve kişiden görüş alan komisyonun hazırladığı raporun dikkate alınmaması akıllara ’Göstermelik bir komisyon mu kuruldu?’ sorusunu da beraberinde getirmiştir. Darbelerin açtığı yaraların sarılması noktasında önemli bir rol üstleneceğini düşündüğümüz bu raporun, yazılı bir metin olarak kalmaması, darbe süreçlerinin tekrar yaşanmaması ve mağdur haklarının bir an evvel iade edilmesinde etkin hale getirilmesi tek temennimizdir" dedi.
RE-DER Başkanı Süleyman Göncü, yaptığı açıklamada, Türkiye’de demokrasiye müdahale eden tüm darbe ve muhtıralar ile demokrasiyi işlevsiz kılan diğer bütün girişim ve süreçlerin tüm boyutları ile araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla İstanbul Milletvekili Nimet Baş başkanlığında kurulan Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu’nun 2 Mayıs 2012 tarihinde başladığı çalışmalarını 28 Kasım 2012 tarihi itibariyle tamamladığını ve raporunu TBMM Başkanlığına sunduğunu belirterek, “Darbe süreçlerinin tüm boyutlarıyla araştırılması ve alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan ve raporun yayınlanmasının üzerinden 2 yıl geçmesine rağmen bu konuda ciddi bir adımın atılmaması oldukça endişe vericidir. Bu süreçte sadece İç Hizmet kanunu 35’inci maddenin revize edilmesi darbe tehdidini ortadan kaldırmaya yetmemiştir. Yargıda çift başlılığın (askeri yargı sistemi) kaldırılması, iç hizmet ve TSK personel kanunu ile subay, astsubay sicil yönetmeliklerinin çağın gereklerine uygun olarak düzenlenmesi ve son çıkarılan TSK Disiplin Kanunun yürürlükten kaldırılması ile bu tehdidin son bulacağını söylemek daha doğru olacaktır” ifadelerini kullandı.
"Tıpkı YAŞ’zedeler gibi, bu yollarla ordudan atılan kişilerin AYİM’deki hak arama mücadeleleri de başarısız olmuştur” denilerek Türk Silahlı Kuvvetlerinden Kararnameler yoluyla ilişiği kesilen personelin ne denli hukuksuzluklarla karşı karşıya kaldığı ifade edilmektedir"
Özellikle darbe dönemlerinde mağdur edilen kesimlerin mağduriyetinin giderilmemesinin ise büyük bir eksilik olarak ortaya çıktığını ifade eden Göncü, şunları kaydetti:
“Raporun 2’inci cilt bin 154 ve bin 155’inci sayfalarında “Subay Sicil Yönetmeliği 91 ve Astsubay Sicil Yönetmeliği 60’ıncı madde hükümlerine istinaden, sicil raporları söz konusu sübjektif ölçütlere dayalı olarak, menfi şekilde düzenlenen çok sayıda subay ve astsubay mağdur edilmişlerdir. Ancak, halen yürürlükte olan Ceza Kanunlarında (TCK), sicil yönetmeliklerinde belirtildiği gibi bir “suç“ tanımı yapılmamış olmasına rağmen, söz konusu Yönetmelikler yoluyla asker personel için yeni bir suç tanımı yapıldığı ve suç kavramının yasalara aykırı şekilde genişletildiği görülmektedir. Bu personel hakkında, hizmet sürelerine bakılmaksızın haklarında Emekli Sandığı Kanunu hükümleri uygulandığı için bu kişilerden, ayırma işlemi tarihi itibarıyla, emekli hakkını elde edemeyenler, emekli ikramiyesi dahi alamamışlar ve maddi açıdan büyük kayba uğramışlardır. Öte yandan, ordudan ayırma işlemleri sadece YAŞ Kararları ile değil, bunun yanı sıra, Milli Savunma Bakanları tarafından onaylanan Kararnameler ve sicil raporları yoluyla da yapılmıştır. YAŞ Kararından farklı olarak Bakan onayıyla atılan bu personel ile sıralı amirleri tarafından zayıf sicil notu aldıkları için atılan asker personel kamuoyunda pek fazla bilinmemektedir. Bu yöntemlerle ordudan atılanlar için YAŞ’ zedelerden farklı olarak, temyiz yolu açık gibi görünmektedir. Ancak, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin yerindelik denetimi yapmaması sebebiyle, bu kişilerin hak arama mücadelesi olumsuz sonuçlanmıştır. Tıpkı YAŞ’zedeler gibi, bu yollarla ordudan atılan kişilerin AYİM’deki hak arama mücadeleleri de başarısız olmuştur” denilerek Türk Silahlı Kuvvetlerinden Kararnameler yoluyla ilişiği kesilen personelin ne denli hukuksuzluklarla karşı karşıya kaldığı ifade edilmektedir. Yine aynı raporun 1’inci cilt 141’inci sayfasında “Askeri yargılama hukuk devletinin gerçekleşmesine engel oluşturmaktadır. Çünkü askeri yargıçlar bağımsız ve güvenceli değil. Çünkü askeri yargıçlar subay üniforması ve dolayısı ile hiyerarşik bir yapılanma içinde görev yapıyorlar. Askeri hâkimler biri mesleki, diğeri kıta amirlerinden aldıkları subay sicili olmak üzere iki tür sicil almaktadırlar. Bu sicillerin ortalamasına göre askeri hâkimler terfi etmektedirler. Bu, askeri hâkimlerin idarenin bir noktada emrinde olduğunun da göstergesidir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin benimsediği objektif ölçüte göre, Türkiye’de askeri yargı komutan etkisine maruz olduğundan, bağımsız ve yansız değildir. Türkiye bu ve benzeri kararlardan dolayı 1999’da Devlet Güvenlik Mahkemelerinden askeri üyelerin çıkarılmasını kabul etmiştir. Askeri hâkimlerin atanmalarında bağlı bulundukları kuvvet komutanları yetkilidir. Denetlemelerini Millî Savunma Bakanlığı’na bağlı teftiş kurulu yapmakta, Millî Savunma Bakanı kendilerine disiplin cezası verebilmektedir. Üstelik askeri mahkemelerde komutan tarafından görevlendirilen bir muharip sınıf subayı yargıçlık yetkisi kullanmaktadır” denilerek Askeri Yargı Sisteminin mağdurlar için büyük bir engel teşkil ettiği açıkça görülmektedir.”
“Göstermelik bir komisyon mu kuruldu?”
“Büyük bir özveriyle 6 ay gibi bir sürede, ülkede gerçekleşen darbeleri ekonomik, sosyal, siyasal ve hukuksal boyutlarıyla araştıran, yüzlerce kurum ve kişiden görüş alan komisyonun hazırladığı raporun dikkate alınmaması akıllara “Göstermelik bir komisyon mu kuruldu?” sorusunu da beraberinde getirmiştir” diyen Göncü, “Darbelerin açtığı yaraların sarılması noktasında önemli bir rol üstleneceğini düşündüğümüz bu raporun, yazılı bir metin olarak kalmaması, darbe süreçlerinin tekrar yaşanmaması ve mağdur haklarının bir an evvel iade edilmesinde etkin hale getirilmesi tek temennimizdir” açıklamasında bulundu.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.