Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Iuc Başkanı Azizoğlu Son Günlerde Artan Terör Olaylarını Değerlendirdi

Uluslararası Üniversiteler Konseyi (IUC) Başkanı Orhan Hikmet Azizoğlu, "Emperyalist güçlü ülkelerin yeni küresel stratejileri artık savaşmıyor. Zayıf ülkeleri, özellikle İslam ülkelerini savaştırarak kazanımlarını elde ediyorlar....

Haber Giriş Tarihi: 28.03.2016 10:40
Haber Güncellenme Tarihi: 28.03.2016 10:40
Kaynak: Haber Merkezi
https://www.bursahaber.com/
Uluslararası Üniversiteler Konseyi (IUC) Başkanı Orhan Hikmet Azizoğlu, "Emperyalist güçlü ülkelerin yeni küresel stratejileri artık savaşmıyor. Zayıf ülkeleri, özellikle İslam ülkelerini savaştırarak kazanımlarını elde ediyorlar. Terörizmle, kaoslarla, iç savaşlarla toplumların arasına nifak tohumları ekerek emperyalist kazanımlarını elde ediyorlar" dedi.
Son günlerde artan terör olaylarıyla ilgili değerlendirmelerde bulunan
IUC Başkanı Orhan Hikmet Azizoğlu, "Küresel anlamda terörizm tüm insanlık ailesinin ortak düşmanıdır, bireyin veya ulusların dini, ırkı, rengi ya da devletlerin coğrafi yakınlığına, uzaklığına bakılmaksızın lanetlemesi gereken insanlık dışı ve düşmanı olan bir olgu, yapılanmasıdır. Teröre İslam coğrafyası olarak baktığımızda terörizmin sözde dini kullanarak, İslami hassasiyetleri kullanarak aslında İslam dünyasına en büyük zarar veren İslam dışı yapılanma ve olgudur. Bölgesel olarak terörden en çok zarar gören ülke Türkiye ve Kürt etnik yapısıdır. Bana göre dünyada Kürtler’in en büyük düşmanı Türkiye’deki terör örgütü ve yapılanmasıdır" dedi.
Dünyada ve ülkemizde gerçekleşen terör eylemlerinin bizim için büyük acı olduğunu kaydeden Azizoğlu, şunları kaydetti:
“Amerika New York, Fransa Paris, Belçika Brüksel, bizim vatanımızda Anadolu, Ankara ve İstanbul’da yapılan ve ülkemizin her karış toprağında devam eden her gün aziz evlatlarımızı şehit verdiğimiz insani duygularını yitirmiş terörizm eylemlerinin hepsini aynı hissiyatla, aynı öfkeyle, aynı nefretle kınıyor ve telin ediyoruz. İnsanlık düşmanı olarak kabul ediyoruz. Lakin Türkiye’de verdiğimiz şehitler karşısında da Batı toplumlarından insani hissiyatla bizim kadar medeni ve çağdaş olmalarını, din ve ulus farkı gözetmeksizin terörü reddetmesini, kınamasını, lanetlemesini ve telin etmesini istiyoruz. Bizim kadar uygar olmalarını sözde müttefiklerimizden beklemek küresel hak ve talebimizi tekrarlıyor. Çiftçe standart ve ikiyüzlülüğüne devam eden Batı zihniyetinden bunu bekliyoruz. Bizlere küresel hak, çağdaşlık ve demokrasiyi öğretmeye çalışan Batı toplumlarının aslında ne kadar çağdışı geri zihniyete sahip oldukları terör eylemlerinin yapılanmalarında ortaya çıkmaktadır. Türkiye’de vuku bulan terör eylemlerine bakış açıları ile Batı toplumlarında meydana gelen terör eylemlerine bakış açısındaki farklılık sözde uygar toplumların aslında Ortaçağ’ın karanlık dehlizlerinde kalmış zihni yapılarını gösteriyor.”
“TAŞERON SİSTEMLERLE BİR YÜZYIL BU COĞRAFYAYI SÖMÜRDÜLER”
Terör yapılanmasının bölgede güçlenip ve küresel bela hale gelmesinin sorumlusunun Batı ya da kuzey emperyalizminin bu coğrafyada sömürge düzenini kurup, sömürge yapılanmasını bir yeni yüzyıla taşımak için yaptıkları stratejik ve siyasi projelerinden kaynaklandığını kaydeden Azizoğlu şöyle devam etti:
"Bir yüz yıllık plan yaptılar. Osmanlı coğrafyasında yeni devletler kurarak kendilerine tabi taşeron sistemler, kukla yönetimlerle bir yüzyıl bu coğrafyayı sömürdüler. Şu anda yeni yüzyıla yeni yüz yıllık strateji ile başladılar. Bunun temel yapısını da özellikle ’Arap Baharı’ denilen karanlık düşüncelerle İslam coğrafyasını felakete götüren yolda coğrafyamızda kardeş kanının döküldüğü, kaosların yaratıldığı, sistemlerin çöktüğü, devletleri zayıflatmanın başlangıcıydı bu. Startı iki güçlü İslam ülkesi Irak ve İran’a karşılıklı silah satarak, iki ülkeyi yaklaşık 10 yıl bilinçsiz ve amaçsız bir savaşla zayıflatmayı, dünyadan izole etmeyi ve himmetlerine muhtaç ettirmeyi, sömürge haline getirmeyi başardılar. Daha sonra Suriye kaosu oluşturuldu. Bunda Türkiye Cumhuriyeti devletinin, o dönemde Başbakanı, şimdiki Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayip Erdoğan, gelecekte yaşanacak kaosu hissedip Suriye’yi yöneten iradeyi bu belirgin tuzaktan kurtarmak için demokratik seçimlere halkını götürerek ülkesi ve halkını gelmekte olan iç savaştan kurtarması çabaları tarihteki yerini almış olmasına rağmen Türkiye’nin küresel emperyalist güçlerin yüz yıllık karanlık projesinin temel taşlarından olan Suriye kaosunu önlemeye gücü yetmemiştir. Küresel güç olan Türkiye, İslam coğrafyasının en önemli lider vasfında ülkesi konumunda olmasına rağmen tüm kurumlarınca bu bölgede oluşacak iç savaş ve kaoslarda en büyük bedelin Türkiye’ye ödetileceği belirgin olmasına rağmen Suriye’de iç savaşın oluşturulmasında asla hiçbir gücünün olmadığı gibi, küresel birleşik emperyalist güçlere karşı savaşları durdurmak gibi bir gücü de yok. Bu küresel emperyalizmin bu yüzyıldaki stratejik projesidir. Saddam’ı kışkırtarak ve cesaretlendirerek destek verip Kuveyt’e saldırtan irade ve güç, Irak’ı belki 50 yılda toparlanamayacak bir kaosa itti. Aynı plan ve stratejik oyun Türkiye için oynandı. Aynı stratejik oyun ve planla Türkiye’yi mecbur kılarak, en doğru tanımlamayla tuzağa düşürerek Suriye’nin içişlerine müdahil olmaya zorladı. Terörizm cehennemi ve kaos alanı yapılan bölgede Türkiye’nin Irak’ın akıbetine uğraması için çalışıldı. Asıl amaç buydu. Türkiye’yi yöneten irade ve hükümet, devlet, asker ve millet bu alçak ve korkunç tuzağa düşmeden sadece mazlumlara sahip çıkma iradesi gösterdi. Siyasi ve stratejik oyuna düşmedi. Irak ve Suriye’de meydana gelen olaylarda Türkiye milyonlarca kardeşini evine, yurduna alarak dünyaya insanlık dersi verdi.”
Akademisyen, yazar, gazeteci veya düşünce üreten entellektüellerin birleşik emperyalist güçlerin projelerinin farkında olması gerektiğini belirten Azizoğlu, "Ulusların, devletlerin, milletlerin milli hassasiyetleri milli mutabakatı, milli yaşantısı, milli geleceği olur ve bunu en iyi algılayıp uygulaması gerekenler toplumun kanaat önderleri olan aydın ve entelektüellerin olması gerekir. Gerçek aydınlar asla anlık düşünmezler. Ülkemizin terörizm belasına her gün şehit verdiği bir süreçte her şehit cenazesinden sonra devleti suçlayıp, devletin aleyhine bildiriler yayınlamak, karşı görüş sergilemek bana göre hiçbir akliselimin yapacağı bir davranış değildir. Vatanın bölünmez bütünlüğünü tehdit eden, vatan ve yaşamı yaşanılmaz hale getiren terörizm saldırılarında yandaş durumda bulunmak terörizm kadar tehlikelidir. Çağdaşlığı, uygarlığı, medeniyeti Batılıların kültür, sosyal yaşam ve diğer insani tüm boyutlarında Batı kültürünün kötü kopyası olarak algılayan Anadolu kültürü ve İslami hassasiyetlerle hiçbir bağı olmayan emperyalizmin sömürü stratejilerine hizmet eden sözde aydınlar, neden ülkemizi kana bulayan küresel terörizme çok doğru bir reaksiyon olan Paris saldırılarına karşı yapılan dünya liderleri protesto ve dayanışma yürüyüşünün benzerini neden Türkiye’ye destek amaçlı yapılmadı ya da Brüksel saldırısına başta kadim müttefikimiz Amerika Birleşik Devletleri’nin çok yerinde ve haklı desteği olan ülke genelinde bayraklarını yarıya indirmesi tepki ve dayanışma reaksiyonunu neden, neden, neden kadim müttefiki Türkiye ye destek amaçlı yapmadı eleştirisinin gelmemesi ülkem ve milletimde büyük hayal kırıklığı ve Türkiye’nin küresel müttefiklerinin güvenirliliğini tartışma konusu yapmıştır değerlendirmesini yaptı.
“MİLLİ DEĞERLERE SAHİP ÇIKARSAK ŞER ODAKLARIN SONUNU GETİRMİŞ OLURUZ”
Türkiye Cumhuriyeti’nin Kürt’ün, Türk’ün, Arap’ın, Çerkez’in, Alevi’nin, Sünni’nin, sağcının, solcunun vatan bütünlüğü ve milli kültür hassasiyeti olan tüm partilerin ortak vatanı ortak değeri ve ortak yaşam alanı olduğunu kaydeden Azizoğlu şunları söyledi:
"Bu ülkenin bireyleri olarak önce milli mutabakatı, milli kültürü, milli değerleri, milli kavramları ve manevi hassasiyetleri algılamalıyız. Ancak o zaman akademiysen, siyasetçi, gazeteci, entelektüel, yazar yani aydınlar olarak düşünce belirten kanaat önderi olma hakkına sahip oluruz. Milli mutabakat olmadan, milli değerler olmadan, milli kavramlar olmadan, ulusal manevi değerleri algılamadan hiçbir birey veya kurum bireysel, toplumsal ya da küresel fikir ve düşünce beyanında bulunma hakkına sahip olamaz. Bayrağın bütünleştirici unsur, vatanın bölünmez yaşam alanı hassasiyetini algılamadan, ülke hakkında aleyhte söz söylüyorsanız siz insani fikir beyan etme hakkını yitirmiş olursunuz. Ulusal bütünleştirici olmayan düşünce veya yapılanmalar bölgede oynanan insanlık dışı terör eylemlerine karşı birlikte güç oluşturamaz, karşı duruş sergileyemez. Birlikte pozitif güç oluşturmalıyız. Milli değerlere sahip çıkarsak, manevi hassasiyetlerimizi birleştirici unsur olarak algılayıp uygularsak her türlü şer odağının sonunu getirmiş oluruz. Tekraren unutmayalım ki artık güçlü birleşik emperyalist ülkeler savaşmıyor. Zayıf ülkeleri, özellikle İslam ülkelerini kaoslarla, iç savaşlarla savaştırarak ortak emperyalist kazanımlarını elde ediyorlar.”
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.