Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Eski Ankara Emniyet Müdürü Cevdet Saral’dan “Bülent Ecevit” iddiası

Eski Ankara Emniyet Müdürü Cevdet Saral, 1999 yılında dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz’dan Fetullah Gülen cemaatinin devlet içindeki yapılanmasına yönelik bir çalışma yapmak için izin istediğini ancak Yılmaz’ın, ‘Sakın ha! Sayın...

Haber Giriş Tarihi: 09.11.2016 16:11
Haber Güncellenme Tarihi: 09.11.2016 16:11
Kaynak: Haber Merkezi
https://www.bursahaber.com/
Eski Ankara Emniyet Müdürü Cevdet Saral, 1999 yılında dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz’dan Fetullah Gülen cemaatinin devlet içindeki yapılanmasına yönelik bir çalışma yapmak için izin istediğini ancak Yılmaz’ın, ‘Sakın ha! Sayın Ecevit bu cemaate meftundur. Böyle bir çalışma yaparsan hükümeti yıkar’ diyerek izin vermediğini söyledi.
Eski Ankara Emniyet Müdürü Cevdet Saral, 15 Temmuz Darbe Girişimi Araştırma Komisyonu’na bilgi verdi. 2007 yılında hayatını kaybeden Emekli Hava Korgeneral Reşat Turgut ile olan bir anısını komisyon üyeleri ile paylaşan Saral, “Genelkurmay Başkanlığı Plan Prensipler Daire Başkanı Reşat Turgut Paşa ile dostane ilişkilerimiz vardı. 2000 yılı içinde müşterek bir dostumuzun iş yerinde sohbetimiz esnasında 1999 yılı raporumuzu kastederek, ‘Cevdetçiğim, sizin hazırladığınız rapor çok işimize yaradı’ şeklinde bir ifade kullandı. Ben de kendilerine, ‘Paşam, bizim hiç işimize yaramadı ama sizin işinize nasıl yaradı’ dedim. Cevaben, ‘Eğer o rapor elimizde olmasaydı Ecevit bize Fetullah’ın cumhurbaşkanlığını dayatacaktı’ dedi. Ben birden afalladım. ‘Paşam bu nasıl söz. Bu adam ilkokul mezunu bile değil. Ecevit bunu nasıl teklif edecek’ diye sordum. Kendileri, ‘Onlar kolay halledilecek işlerdi’ diye cevap verdi” ifadelerini kullandı.
Dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz’ı konutunda ziyaret ettiğini ve Fetullah Gülen cemaati ile ilgili bir çalışma yapmak istediğini ilettiğini söyleyen Saral, Yılmaz ile olan görüşmenin detaylarını şöyle açıkladı:
“Mesut Yılmaz’ı konutunda ziyaret ettim. O günün sorununu kendileri ile tartıştık. Fetullahçı hareket, Ankara Emniyet Müdürlüğü olarak bizimle alakalı medyaya istihbarat birimlerindeki bazı doküman ve belgeleri kullanmak suretiyle ağır bir propaganda süreci başlattı. Bu süreç bizi rahatsız etti. Bizim neden böyle bir propagandaya alındığımız ile ilgili meseleyi anlamak ve tespit etmek için Sayın Başbakan’a, ‘Ben bu konuyla alakalı eğer müsaade ederseniz bir çalışma yapmak istiyorum. Cemaatin bize karşı tavrı bu şekilde gelişiyor. Bunun nedenini öğrenme noktasında hareket etmek istiyorum’ diyerek bir arzda bulundum. Sayın Başbakan, Ecevit ile cemaat arasında ki ilişkileri kendince yorumlarken, ben onun tarifini kısa olarak televizyonda özetlemek üzere meftun kelimesini kullandım. Başbakan bana meftun kelimesini kullanmamıştı. Ben ilişkiyi ifade etmede kısa bir kelime kullanmak için bu kelimeyi kullandım. Daha sonra Başbakan ile telefon ile görüşme gerçekleştirdim ve ben bu kelimeyi kullanmam dedi. Çalışma yapmak istiyorum. Müsaade eder misiniz dedim. Sakın ha! Ecevit böyle bir çalışma yaptığını duyarsa hükümeti yıkar dedi. Sonuçta hükümet düştü ve 1 ay sonra Sayın Ecevit Başbakan oldu. Ecevit’in Başbakanlığı döneminde ben böyle bir çalışmayı yürütme durumunda kaldım.”
Komisyon üyelerinin, “Böyle bir bilgiyi neden sakladınız?” sorusuna ise Saral şu cevabı verdi:
“Bazı bilgilerin yeri ve zamanı vardır. Ben hiçbir siyasi partiyi zan altında bırakmak üzere böyle bir ifade kullanmış değilim. Sayın Ecevit benim de sevdiğim bir devlet adamımızdı. Ben Ecevit’i suçlamak, yermek babında bu beyanı yapmadım. Bu hadisenin devleti nasıl kuşatmış olduğunu anlatmak için bunu söyledim.”
17-25 Aralık’tan sonra konuşma özgürlüğüne kavuştuğuna dikkat çeken Saral, “2003 yılıydı. AK Parti iktidara gelmişti. Ankara’da Yeni Şafak gazetesinin patronu Ahmet Bey ile oturduk sohbet ediyoruz. Ahmet Bey’e, ‘bu süre içerisinde elinde sonunda cemaat ile kavga edeceksiniz. Bu kanaatimi ve düşüncemi Sayın Başbakan’a arz etme şansın olursa arz et’ dedim. Sonuçta Ahmet Albayrak tekrar Ankara’ya geldiğinde görüştük. Sayın Başbakan’ın bu konu ile alakalı kanaatini bana Albayrak, ‘Başı kıble gören insandan bize zarar gelmez Ahmet Bey o kadar da endişeli olma’ şeklinde iletince ben meselenin benim açımdan kapandığını düşündüm. 17 Aralık’tan sonra cemaatin devlet nezdinde ne kadar tehlikeli bir davranış olduğunu bütün siyasi mekanizma görüp algılayınca biz de konuşma özgürlüğüne o zaman kavuştuk” diye konuştu.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.