Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Eğitim Bir-Sen Genel Başkanı Yalçın: "Yükseköğretim kapasitesi artırılmalıdır"

Eğitim Bir-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, "Yükseköğretim kapasitesi artırılmalıdır" dedi.

Haber Giriş Tarihi: 18.11.2020 23:03
Haber Güncellenme Tarihi: 18.11.2020 23:03
Kaynak: Haber Merkezi
https://www.bursahaber.com/
Eğitim Bir-Sen Genel Başkanı Yalçın: "Yükseköğretim kapasitesi artırılmalıdır"

Eğitim Bir-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, "Yükseköğretim kapasitesi artırılmalıdır" dedi.

Eğitim Bir- Sen tarafından hazırlanan "Yükseköğretime Bakış 2020: İzleme ve Değerlendirme Raporu" açıklandı. 2016 yılından itibaren eğitime ilişkin izleme ve değerlendirme raporlarının yayımlandığını hatırlatan Eğitim Bir-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, “Türkiye’de bir ilk olarak yükseköğretim sistemini yıllık olarak izleme ve değerlendirme çalışmalarına 2017 yılında çıkardığımız Yükseköğretime Bakış 2017 raporuyla başladık. Gayemiz, daha etkin, daha verimli, dolayısıyla da daha kaliteli bir yükseköğretim sisteminin tesis edilmesine yardımcı olmaktır” dedi.

"Yükseköğretime Bakış" raporlarının amacına ilişkin Yalçın, ”Türkiye yükseköğretim sisteminin mevcut durumu ve eğilimlerini uluslararası karşılaştırmalarla birlikte bütünsel ve kapsamlı bir şekilde veriye dayalı olarak incelemek ve değerlendirmektir. Bu izleme ve değerlendirme raporuyla yükseköğretim ve bilim politikalarının daha fazla tartışılmasına katkıda bulunmayı hedefliyoruz. Yükseköğretime Bakış 2020: İzleme ve Değerlendirme Raporu, mevcut yükseköğretim sisteminin göstergelerini kapsamlı bir şekilde inceleyerek, sistemin durumunu, eğilimlerini ve muhtemel müdahale ve iyileştirme alanlarını net bir şekilde ortaya koymaktadır. Böylece oldukça zengin bir gösterge setinden hareketle Türkiye’deki yükseköğretim politikalarının bağımsız bir şekilde değerlendirilmesi yapılmaktadır. Türkiye yükseköğretim sisteminin güncel durumunun ele alındığı ve yükseköğretim politikalarının gündeme getirildiği bu raporun yükseköğretim camiası ve tüm Türkiye için faydalı olacağına inanıyoruz” diye konuştu.

2019 yılında yükseköğretimin öğrenci kaynağını oluşturan ortaöğretimden toplamda 1 milyon 50 bin öğrencinin mezun olduğunu kaydeden Yalçın, ”2012 yılında zorunlu eğitimin 12 yıla çıkarılması üzerine Türkiye’nin ortaöğretim mezuniyet oranlarında hızlı bir artış gerçekleşmiştir. Buna karşın 2017 yılında OECD ülkeleri arasında Türkiye, lise mezuniyet oranı bakımından sonlarda yer almaktadır. Ortaöğretime kayıtta sağlanan başarının ortaöğretimden mezuniyette sağlanamadığı görülmektedir. 2011-2020 yılları arası 10 yıllık periyotta ÖSYS’ye başvuran aday sayısı yüzde 42 artış gösterirken, üniversite giriş sınavı sonucu yerleşen aday sayısı ise sadece yüzde 17 artmıştır. 2020 yılında liseden yeni mezun olanların yüzde 32’si bir yükseköğretim programına yerleştirilebilmiştir. Bu veriler, liseden yeni mezun olanların üçte ikisinden fazlasının üniversite giriş sınavının ilk senesinde bir programa yerleşemediğini ortaya koymaktadır. Bu durum, yükseköğretime giriş sınavından kaynaklı arz ve talep uyumsuzluğunun önümüzdeki yıllarda da devam edeceğini göstermektedir” dedi.

Son beş yılda yükseköğretimde toplam yeni kayıt öğrenci sayısının yaklaşık 40 bin azalarak 2019 yılında 1 milyon 367 bin olarak gerçekleştiğini söyleyen Yalçın, ”Yüz yüze öğretim yeni kayıt sayısı ise son beş yılda 4 bin artış göstermiş ve 831 bin olarak gerçekleşmiştir. Birkaç yıldır raporlarımızda dikkat çektiğimiz üzere yükseköğretim sisteminde 2006-2014 yılları arasında yaşanan genişlemeden sonra 2015 sonrasında ciddi bir yavaşlama ve duraksama görülmektedir. 2009 yılında 3 milyon 477 bin 940 olan toplam öğrenci sayısı 2019 yılında 7 milyon 940 bin 133’e yükselmiştir. 10 yıllık süre zarfında lisans ve lisansüstü öğrenci sayısı yaklaşık iki katına çıkarken, ön lisans öğrenci sayısı yaklaşık üç katına çıkmıştır. Açık öğretimin Türkiye yükseköğretim sistemi içerisindeki payı artmaya devam etmektedir. 2015-2019 yılları arasındaki toplam ön lisans ve lisans öğrenci sayıları içinde açık öğretim öğrenci oranlarında yaşanan değişime bakıldığında açık öğretimin lisans içindeki payı hemen hemen sabit kalırken, açık öğretimin ön lisans içindeki payı yüzde 54’ten yüzde 67’ye çıkmıştır. 2019 yılı için 4 milyon 117 bin açık öğretim öğrencisinin 3 milyon 436 bini Anadolu Üniversitesi’nde okumaktadır” ifadelerini kullandı.

25-34 yaş grubunda yükseköğretim mezunu oranları incelendiğinde 2018 ile 2019 yıllarında kadınların yükseköğretim mezun oranının erkeklerin oranını geçtiğini belirten Yalçın, 2019 yılında 25-34 yaş grubunda yükseköğretim mezunu olan kadınların oranının yüzde 32,9 iken, erkeklerin oranının yüzde 31,1 olarak gerçekleştiğini açıkladı. Mevcut göstergeler dikkate alındığında önümüzdeki yıllarda 30-34 ve 35-39 yaş gruplarında nüfus içinde yükseköğretim mezunu kadınların oranının erkeklerin oranını geçeceğini bildiren Yalçın, ”Türkiye, OECD ülkeleri arasında yükseköğretim mezunu oranları bakımından son sıralarda yer almaktadır. Sadece 25-34 yaş aralığı için OECD ülkeleri yükseköğretim mezun oranları ortalaması ve Türkiye’nin oranı arasında yüzde 10 puanlık fark vardır. 2019 yılında ön lisans düzeyinde 311 bin kişi, lisans düzeyinde 486 bin kişi, yüksek lisans düzeyinde 86 bin kişi, doktora düzeyinde ise 8 bin kişi yükseköğretimden mezun olmuştur. Yükseköğretim mezunlarının istihdam oranları daha düşük eğitimli kişilere göre daha yüksek olmaya devam etmektedir. 2020 yılında 129 devlet üniversitesi, 79 vakıf yükseköğretim kurumu olmak üzere Türkiye’de toplamda 208 yükseköğretim kurumu bulunmaktadır” diye konuştu.

2019-2020 öğretim yılı itibarıyla yükseköğretimde 51 bin araştırma görevlisi, 38 bin öğretim görevlisi ve 86 bin öğretim üyesi bulunduğunu dile getiren Yalçın, Türkiye’nin mevcut yüz yüze öğrenci sayısı dikkate alındığında OECD ortalamasında öğretim elemanı başına düşen öğrenci sayısına sahip olması için toplam öğretim elemanı sayısının 124 binden 206 bine çıkarılması gerektiğine dikkat çekti. Yalçın konuşmasının devamında şu ifadelere yer verdi:

“Türkiye’deki öğrenci, öğretim üyesi ve dolayısıyla öğretim üyesi başına düşen öğrenci sayıları açısından yükseköğretim kurumları arasında heterojen bir dağılım söz konusudur. Türkiye’nin öğretim üyesi başına düşen öğrenci sayısı, OECD ortalamasından oldukça yüksektir ve bu durum, eğitim kalitesini olumsuz etkilemektedir. 2016 yılında yükseköğretim bütçesinin merkezi yönetim bütçesine oranı yüzde 4,17 iken, 2020 yılında yüzde 3,3’e düşmüştür. Merkezi yönetim bütçesinden yükseköğretim bütçesine ayrılan pay, son beş yılda sürekli azalmıştır. 2014-2018 yılları arasında Türkiye, AR-GE personeli sayısını yüzde 49 artırmıştır. Türkiye’nin AR-GE personel sayısı artış eğiliminde olmasına karşın uluslararası kıyaslamalar, Türkiye’deki AR-GE personel sayısının düşük olduğunu göstermektedir.”

Yalçın, rapor önerilerini ise şu şekilde sıraladı:

“-Yükseköğretime olan talebin her geçen yıl artacağı göz önünde bulundurularak yükseköğretim kapasitesi artırılmalıdır.

- Yükseköğretimin farklı alanlarında mevcut veya yeni açılacak programların kontenjan sayılarına ilişkin kararlar, iş gücü piyasasının ihtiyaçları ve istihdam imkânları dikkate alınarak verilmelidir.

- Lise son sınıf düzeyinde üniversite giriş sınavına başvuran ve bir yükseköğretim programına yerleşen öğrenci oranı her geçen yıl düşmektedir. Bu düşüşün nedenleri ayrıntılı olarak incelenmeli ve mevcut yükseköğretim kontenjan politikaları gözden geçirilmelidir.

- Türkiye yükseköğretimindeki toplam öğrenci sayısı artış eğiliminde görünüyor olsa da bu artış eğiliminin açık öğretimdeki büyümeden kaynaklı olduğu gözden kaçırılmamalıdır. Gelinen noktada, Türkiye’de bir yandan ortaöğretimden mezun olan genç sayısı artmaya devam ederken, son yıllarda toplam yüz yüze yükseköğretim öğrenci sayısı artırılamamıştır. Türkiye, yükseköğretim sisteminin daha nitelikli büyümesi ve artan yükseköğretim talebine cevap üretebilmesi için, tercih edilebilir yüz yüze programların sayısını ve kapasitesini artırmalıdır. Açık öğretimin yükseköğretim içerisindeki payı düşürülmeli ve toplumsal saygınlığı yüksek verimli bir sistem inşa edilmelidir.

- Başta vakıflar olmak üzere yükseköğretim kurumlarının yurt sathında daha dengeli dağılmasına yönelik politikalar geliştirilmelidir. Aynı şekilde, toplam öğrenci sayılarının yükseköğretim kurumları arasında daha dengeli dağılımının sağlanarak eğitim hizmetinin kalitesini artırıcı politikalar izlenmelidir.

- Doktora mezun sayısındaki artış eğilimi önemli olmakla birlikte Türkiye’nin mevcut doktoralı öğretim elemanı ihtiyacı dikkate alındığında doktora mezun sayısının daha da artırılmasına ihtiyaç vardır.

- Son yıllarda yükseköğretimden mezun olanların yaklaşık dörtte biri açık öğretim mezunlarıdır. Açık öğretimin yükseköğretim sistemi içerisindeki payı azaltılmalıdır.

- Özellikle genç işsizliği azaltmaya ve genç istihdamını artırmaya yönelik etkin politikalar geliştirilmelidir.

- Türkiye’nin öğretim üyesi açığının kapatılması için lisansüstü eğitimi destekleyen ulusal ve uluslararası programların kapasiteleri genişletilmelidir.

- Devlet ve vakıf yükseköğretim kurumları arasında öğretim üyesi ve öğretim elemanı başına düşen öğrenci sayıları bakımından aşırı farklılaşmalar söz konusudur. Öğretim elemanı ihtiyacı olan yükseköğretim kurumlarının personel ihtiyacının karşılanmasına öncelik verilmelidir.

- Türkiye’de öğrenci başına yapılan harcamaların OECD ülkeleri ortalamasına çıkarılması için Türkiye’nin mevcut yüz yüze öğrenci sayısı temel alındığında kamunun 2019 yılı fiyatlarıyla yükseköğretim harcaması 35,41 milyar TL’den 59,55 milyar TL’ye çıkarılmalıdır. Hem bölünen üniversiteler hem de 2006 ve sonrasında kurulan (üçüncü dalga) üniversitelerin yatırım harcamaları ihtiyaçları da dikkate alınarak, yükseköğretime ayrılan bütçe artırılmalıdır.

- Fırsat eşitliğini sağlamak ve erişim oranlarını artırmak için yükseköğretimde burs alan öğrenci sayısı artırılmalıdır.

- Türkiye adresli uluslararası yayın ve patent sayılarında genel olarak artış eğilimi söz konusudur. Ancak, Türkiye’nin uluslararası yayın ve patent sayıları yeterli düzeyde değildir. Türkiye’nin AR-GE kapasitesini geliştirmesi ve uluslararası yayın ve patent sayılarını artırması için araştırmacı sayısının artırılması elzemdir. Bunun için uluslararası yayın teşviklerinin ve akademik personelin ortalama uluslararası yayın sayıları artırılmalıdır. Uluslararası araştırmacı ve akademisyenlerin Türkiye’de çalışmalarını teşvik için çalışma şartları cazip hâle getirilmelidir.“

Yalçın, konuşmasının sonunda Covid-19 tedbirlerine uyulması çağrısında bulunarak, yüz yüze eğitimin öncelenebilmesi için maske, mesafe ve hijyen kurallarına özen gösterilmesi gerektiğini söyledi.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.