Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Diyanet İşleri Başkanı Görmez, Almanya’da DİTİB imamlarının evine düzenlenen baskını değerlendirdi

Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, Almanya’da Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) camilerinde görev yapan 4 imamın evine yapılan baskına ilişkin, “Bu yolla hem Başkanlığımız hem din görevlilerimiz hem de Almanya’da din...

Haber Giriş Tarihi: 17.02.2017 12:47
Haber Güncellenme Tarihi: 17.02.2017 12:47
Kaynak: Haber Merkezi
https://www.bursahaber.com/
Diyanet İşleri Başkanı Görmez, Almanya’da DİTİB imamlarının evine düzenlenen baskını değerlendirdi

Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, Almanya’da Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) camilerinde görev yapan 4 imamın evine yapılan baskına ilişkin, “Bu yolla hem Başkanlığımız hem din görevlilerimiz hem de Almanya’da din hizmetleri yürüten DİTİB itibarsızlaştırılmak istenmiştir" dedi.

Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, yabancı basın temsilcileriyle Diyanet İşleri Başkanlığında bir araya geldi. Konuşmasına dün Pakistan’da bir türbeye hunharca bir saldırı yapıldığını hatırlatarak başlayan Görmez, "Öncelikle coğrafyamızdaki bu akıl tutulmasının bir an önce sona ermesini Yüce Allah’tan niyaz ediyorum. Bu hunhar saldırıda hayatını kaybeden Pakistanlı kardeşlerimize Allah’tan rahmet diliyorum" dedi.

Görmez, son günlerde özellikle Almanya medyasında Diyanet İşleri Başkanlığını ve bazı din görevlilerini ilgilendiren yanlış haberler üzerine toplantıyı yapmak durumunda kaldığını söyleyerek, “15 Şubat 2017 tarihinde Almanya’nın Kuzey Ren Vestfalya ve Reinland-Pfalz eyaletlerinde Federal Başsavcının talimatı ile Bad Godesberg, Fürthen-Sieg, Engelskirchen ve Bergneustadt’ta dört din görevlisinin evinde arama yapıldığı basından öğrenilmiştir. Yazılı ve görsel Alman medyasında yer alan haberlere göre DİTİB camileri bünyesinde görev yapan Diyanet imamları hakkında usulsüz istihbari faaliyette bulunma iddiası ile ilgili başlatılan soruşturma kapsamında iki din görevlimizin şahsi bilgisayarına el konulmuştur. Bir din gönüllüsü olarak, hayatını bu hizmet alanına adamış bir dostunuz olarak, bir din görevlisine, bir din gönüllüsüne atılabilecek en büyük iftira bizatihi dinin de ona yasakladığı başkalarının özel hayatı hakkında istihbari faaliyet toplamak, tecessüste bulunmaktır. Bunun asla kabul edilemez olduğunu açıkça ifade etmek istiyorum. Almanya ile birlikte yaşadığımız 40 yıllık tecrübeden sonra, 40 yıllık kazanımlardan sonra, 40 yıl içerisinde Almanya’daki bütün Müslümanlara barış ve güven içerisinde birlikte yaşama ahlakını, birlikte yaşama hukukunu taşımış bir müessesenin hasbelkader başkanı olarak bundan son derece rencide olduğumuzu, büyük bir üzüntü duyduğumuzu açıkça ifade etmek istiyorum” şeklinde konuştu.

“Bu iftira kampanyasının devam etmesi son derece üzücü olmuştur"

“Olayların başladığı günden itibaren bizim yaptıklarımız var; Diyanet İşleri Başkanlığı açıklamalar yaparak bunun doğru olmadığını ifade etmiştir” diyen Görmez, sözlerini şöyle sürdürdü:

“40 yıldır birlikte çalıştığımız DİTİB bu konuda toplantılar yapmış, açıklamalar yapmıştır. Diyanet İşleri Başkanlığı doğrudan Alman makamları nezdinde girişimlerde bulunarak, bilgi paylaşımında bulunmuştur. Ben şahsen Sayın İçişleri Bakanı de Maizire’ye mektup göndererek konunun mahiyeti hakkında bilgi verdim. Sayın İçişleri Bakanı bana doğrudan bir heyet göndererek birlikte 40 yıllık kazanımlarımızı kaybetmemek ve daha ileriye taşımak için yapılması gerekenler üzerinde önemli görüş alışverişinde bulunduk, ortak komisyonlar oluşturarak DİTİB’in, Diyanet’in, Almanya’daki Müslümanların zarar görmemesi için yapmamız gerekenleri planladık ama bütün bunlara rağmen bu iftira kampanyasının devam etmesi son derece üzücü olmuştur. Anayasayı Koruma Dairesi, ‘Yaptığımız incelemelerde kesinlikle bir casusluk faaliyeti yoktur’ diye açıklama yaptığı halde açıklamadan 2 gün sonra din görevlilerimizin evine baskın yapılmış olmasını anlamamız mümkün değildir. 9. Avrasya İslam Şurası öncesinde yurt dışındaki müşavir ve ataşelerimize gönderilen bir yazı olmuştur. Yazının ana konusu, din eksenli istismar hareketleri, din eksenli şiddetten kendi cemaatimizi, kendi vatandaşlarımızı, Müslümanları korumak olmuştur. Böyle olduğu halde bu yolla hem Başkanlığımız hem din görevlilerimiz hem de Almanya’da din hizmetleri yürüten DİTİB itibarsızlaştırılmak istenmiştir. Bunu tekrar kabul etmediğimizi ifade etmek isterim.”

“Dünya çok kültürlülüğü yönetmekte acziyet içerisine girmiştir”

Diyanet İşleri Başkanlığının 40 yıldır Avrupa’da yaşayan bütün vatandaşlara, uluslararası hukuk çerçevesinde, ülkeler arası sözleşmeler çerçevesinde, büyükelçiliklerle çalışarak ilgili ülkelerin kurumları ve müesseseleri ile çalışarak din hizmeti tecrübesini paylaştığını vurgulayan Görmez, “40 yıldır bu hizmeti yapmaktadır ve bu 40 yıl içerisinde daima her türlü aşırılıktan uzak, doğru bilgiye dayalı din anlayışına, toplumun huzur ve refahına, toplumsal güvenliğine, birlikte yaşama kültürüne, uyuma, inananların her türlü şiddetten ve nefretten uzak kalmasına çok büyük katkılar sağlamıştır. Aslında bütün Avrupalı dostlarımız bunu bilmektedirler. Avrupa’da bugün göçmenlerle ilgili 3 model gelişmiştir. Fransa’da Mağrib-Cezayir Modeli, İngiltere’de Hint-Pakistan Modeli ve Almanya’da Türkiye ve Diyanet Modeli gelişmiştir. Bu 3 modeli mukayese eden doktora tezleri, araştırmalar yazılmış, yüzlerce makaleler vardır. Bu araştırmalara bakıldığı zaman görülecektir ki Diyanet Modeli Türkiye ile Almanya’nın birlikte geliştirdiği Diyanet-DİTİB Modeli 40 yıldır Avrupa’da hiçbir camide bugüne kadar toplumun güvenliğine, refahına, toplumun esenliğine, birlikte yaşama kültürüne zarar veren bir tek hadise yaşanmamıştır. Diyanet-DİTİB işbirliği, din hizmetleri bağlamında Türk-Alman modeli olarak da nitelendirilebilecek, toplumlararası dini ilişkilere örneklik teşkil edebilecek bir karakteri haizdir. Zira Diyanet İşleri Başkanlığı ile DİTİB’in dini referans ortaklığı, her türlü diplomatik, siyasi, ideolojik manipülasyon ve polemiklere konu edilemeyecek derecede hayatidir ve bu birliktelik sadece Avrupa’da yaşayan Türkler için değil, Avrupa’da yaşayan bütün Müslümanlar için önemlidir. Sadece Avrupa’da yaşayan Müslümanlar için değil ben inanıyorum ki Avrupa’da yaşayan gayrimüslimler için de önemlidir. Çünkü dünya çok kültürlülüğü yönetememeye başlamıştır. Dünya çok kültürlülüğü yönetmekte acziyet içerisine girmiştir. Böyle bir dünyada din hizmetlerini bu eksende yürütmek oldukça zordur ama buna rağmen bunu birlikte başardığımızı açıkça ifade etmek isterim. 40 yıllık süre zarfında Türkiye Diyanet’inin uluslararası hukuku, yerel hukuk normlarını, temel insan haklarını ve dini özgürlükleri esas ittihaz ettiği ve çalışmalarını buna göre yürüttüğü her türlü izahtan varestedir. Bugüne kadar böyle olduğu gibi bugünden sonra da bu ilke ısrarla korunacaktır. Hiçbir din görevlisinin görev tanımı dışında bir faaliyete yönelmesine asla müsaade edilmemiş, bu süre zarfında illegal olarak nitelendirilebilecek herhangi bir vakaya rastlanmamıştır” ifadelerini kullandı.

“Seçim atmosferlerinde siyasi polemiklere heba edilemeyecek bir değerler bütünü varsa o da dindir”

Diyanet İşleri Başkanı Görmez, Avrupa’da peş peşe seçimler yapıldığını belirterek, “Seçimlerden önce bir takım polemiklerin yaşanması tabi karşılanabilir ama ne olursa olsun seçim atmosferlerinde siyasi polemiklere heba edilemeyecek bir değerler bütünü varsa o da dindir, o da İslam’dır. İslamafobik nefretin seçim atmosferlerinde bir yarış haline getirilmesi kabul edilemez, bu noktada herkesin dikkatli olması gerekiyor. Almanya’daki son gelişmelerden dolayı Diyanet İşleri Başkanlığı gibi küresel ölçekte kendi alanında hizmet sunan dini, insani ve hayri faaliyetlerde bulunan ve ilişkide olduğu bütün kesimlerce saygı ile karşılanan güzide bir kurumu rencide etmiştir. Almanya’nın en geniş tabanlı Müslüman sivil toplum kuruluşu olan ve kurulduğu günden bugüne sağduyu, uyum, huzur ve barışın güvencesi olan DİTİB’i rencide etmiştir. DİTİB sadece DİTİB değildir, DİTİB sıradan bir dernek değildir, sıradan bir vakıf değildir. DİTİB arkasında milyonların gözyaşı, göz nuru ve emekleri olan bir müessesedir. Anadolu topraklarından Avrupa’ya göçmüş vatandaşlarımızın kendi çocuklarının rızkını kazanmak için elde ettiği üç kuruşu ikiye bölerek inşa ettiği camilerden, yüzlerce camilerden ve o camilere emek veren insanlardan oluşmaktadır. DİTİB sadece Türkler için önemli değil, Avrupa’daki Müslümanlar için de önemlidir, Avrupa’daki gayrimüslimler için de önemlidir. Özellikle birlikte yaşama kültürü ve ahlakı, hukuku açısından son derece önemli bir müessesedir. Keza Almanya’daki son gelişmelerden sadece DİTİB ve Diyanet rencide olmamış, keza her durumda inanç, ibadet ve ahlak alanlarında rehberlik eden dini ve insani erdemleri yükselten din görevlilerini de son hadiseler rencide etmiştir. Açıkça ifade etmek isterim ki, ötekileştiren, dışlayan, suçlayan beyan ve haberlerin maksatlı ve faydasız olduğu açıktır. Bu girişimler Almanya’yı yurt edinen Türkiye kökenli sadece 3 milyonu aşkın insanı değil, 5 milyondan fazla Müslümanı da manen ve vicdanen yaralamıştır" değerlendirmelerinde bulundu.

"Diyanet İşleri Başkanlığının en temel hizmet ilkelerinden birisi politik yansızlık ilkesidir"

En büyük endişelerinden birinin de 40 yıllık kazanımları yok sayarak son yaşanan hadiselerin Avrupa’da yaşayan vatandaşlar üzerinde, Avrupa’da yaşayan Müslümanlar üzerinde olumsuz etkiler bırakması olduğunun altını çizen Görmez, "Medya üzerinden yürütülen bu asılsız beyan haber ve iddiaların masum ve inanmış kitlelerde onulmaz travmalara yol açması muhtemeldir. Mukabil travmaların toplumsal barışa ve güvene hizmet etmeyeceği aşikardır. Yarım asra yaklaşan dini alandaki Türk-Alman işbirliği modelinin zedelenerek işlemez hale getirilmesi yerine, eğitim, kültür, uyum ve entegrasyon konularında daha da geliştirilmesi, güçlendirilmesi, şayet varsa eksiklerinin giderilmesi yolu tercih edilmelidir. Siyasi ve kamusal sorumluluğu olanların acele ve özensiz açıklamalardan kaçınmaları şüphesiz ki sorunların çözümünü kolaylaştıracaktır. Tabi biz bu hadiseleri konuşurken özellikle seçim öncesinde tırmanan İslamofobik nefreti konuşamıyoruz, ırkçılığı konuşamıyoruz, camilere yapılan saldırıları konuşamıyoruz, en büyük endişelerimizden bir tanesi de bütün bunları gölgede bırakacak birtakım algıların ortaya çıkmasıdır. DİTİB başta olmak üzere dünyanın her yerinde bugün içinde bulunduğumuz Diyanet İşleri Başkanlığımızın manevi rehberliği bilgi, birikim ve tecrübesini yanına alarak Müslüman dini yapılara herhangi bir eksiklik getirmez, bilakis güven ve itibar kazandırır bunu bütün dostlarımızın bilmesi gerekiyor. Din eksenli şiddetin coğrafyamızı kasıp kavurduğu bir zaman diliminde nasıl ki bu topraklarda Türkiye’de 85 bin camide huzur ve güven içerisinde, barış içerisinde doğru bilgiye dayanarak din hizmetini yürütmede başarılı olduysa, gerçekleştirdiği bu faaliyetleri taşıdığı bütün dünyalarda da karşılık bulmakta ve her ülke, her ülkedeki dini kuruluş Diyanet İşleri Başkanlığıyla işbirliği yapmayı kendisi için ve geleceği için bir teminat olarak görmektedir. Diyanet İşleri Başkanlığı temas halinde bulunduğu dini tüzel kişiliklerin tabi olduğu hukuk normlarına her zaman saygılı olmuştur. Diyanet İşleri Başkanlığının en temel hizmet ilkelerinden birisi politik yansızlık ilkesidir. Diyanet din görevlilerinin hizmet süreçlerinde bu ilkeye riayet etmeleri konusunda da son derece hassastır. Bundan sonra da aynı hassasiyeti sürdürme kararlılığındadır. Aslında üzerinde durulması gereken bu 40 yıllık kazanımlardan sonra DİTİB’in Almanya’da neden dini cemaat statüsü kazanmamış olmasıdır, bunun için gösterilen bahanelerdir. Açıkça ifade etmek isterim ki bütün programı ve hareket tarzı politika üzerine, siyaset üzerine kurulmuş birtakım yapılar dini kuruluş statüsü elde ederken bütün çalışmaları toplumun dini ve manevi hayatına hizmet olan DİTİB’in dini statü, dini cemaat statüsü kazanmamış olması düşündürücüdür" açıklamasını yaptı.

"Medyada başlatılan bu kampanyalar sizi olumsuz yönde etkilemesin"

Diyanet İşleri Başkanlığının öteden beri sahip olduğu dini gelenek ve anlayış gereğince radikal yapılar, terörist odaklar ve dini istismar eden çevrelerle kategorik olarak kendisini ayırdığını ve bu kabil yanlışlar taşıyan unsurlara hizmet süreçlerinde asla yer vermediğini ifade eden Görmez, "Ancak Diyanet İşleri Başkanlığı terör odakları arasında ayrım yapmaz. Terörün, teröristin iyisi kötüsü diye ayırt etmez. Aynı gayeye matuf olan bütün terörü, terör odaklarını aynı derecede görür. Bu tür odak ve unsurların en son tezahürleri İslam’ın esenlik mesajlarıyla asla örtüşmeyen DEAŞ ve dini istismar ederek küresel ölçekte faaliyet gösterip hukuk ve düzen karşıtı tehdit sarmalına dönüşen FETÖ gibi terör örgütleridir. Biz Diyanet olarak vatandaşlarımızı DEAŞ gibi şiddet eksenli terör odaklarından korumakla nasıl mükellefsek, 40 yıl dini istismar ederek kendi halkına, kendi milletine topları, tankları, uçakları yönelten FETÖ benzeri terör örgütlerinden de korumakla mükellefiz. Başkaları teröristler arasında ayrım yapabilir, bazı terör odaklarını kendi düşüncesine daha yakın addedebilir, ama dini bir müessese olarak biz böyle bir ayırım yapamayız. Bu tür terör örgütlerine karşı Diyanet İşleri Başkanlığı din hizmetinde paydaş olarak gördüğü yurt içi ve yurt dışı teşekküllerden de aynı hassasiyeti göstermesini beklemektedir. Dünyanın karşı karşıya kaldığı aşırılık, terör ve göçmen sorunu gibi insani meselelerde akılcı, faydacı ve barışçı olanı tercih etmek, gerek Diyanet İşleri Başkanlığının, gerekse DİTİB’in gelenek, tecrübe ve potansiyellerinden yararlanmak gerekir. Başta Türkiye kökenliler olmak üzere, Almanya’da yaşayan Müslümanların inancı, dini ve kökeni ne olursa olsun sağduyulu bütün insanların ümitsizliğe ve tehevvüre kapılmadan hareket edeceklerine ve sonunda aklıselimin galip geleceğine olan inancımız tamdır. Özellikle Almanya’da ve Avrupa’da yaşayan hem vatandaşlarımıza hem bütün Müslümanlara seslenerek diyorum ki, medyada başlatılan bu kampanyalar sizi olumsuz yönde etkilemesin. Bunlardan dolayı asla komşunuza, dostunuza, arkadaşınıza yanlış bir gözle asla bakmayın derim. Federal ve eyaletler bazında her seviyedeki Alman yetkili ve ilgilinin 40 yıllık süreçte elde edilen deneyim ve kazanımları görmezden gelmemesini istirham ediyorum ve hep birlikte geleceği inşaya katkı sağlayacak bir söylem içinde olmamız gerektiğini ifade etmek istiyorum. Kazanımları görmezden gelen ve geleceği inşaya katkı sağlamayan, akla ziyan, hiç kimseye yarar sağlamayan bu sürecin sağlıklı bir şekilde sona ermesi için herkesin üzerine düşen görevi yapacağına inanıyorum" diye konuştu.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.