Fena halde futbola benzer hayat. Şöyle bir düşünün; 3-5-2, 4-4-3, 4-1-4-1, 4-4-2 gibi tatiksel dizilişler vardır futbolda. Yaşam da böyle değil mi? Taktiksel varyasyonla çıkmaz mıyız her güne? Ya da bazısı daha düzdür: "Arkadaş, ben kendi oyunumu, rakibe kabul ettireceğim.” demez mi tabir-i caizse duruşuyla?
Sağdan sola, geriye öne atılan paslardır aslında hayat.. Yardımlaşmadır. Özveridir. Cesarettir. Drogba, Sneijder gibi yıldızların olduğu takıma Sabri gibi cesur yürekli’nin kaptan çıkmasıdır. Belki yıldız değildir o ama sizi siz yapan değerdir, birleştiricidir, uhudur.
İleriye atılacak topa giderken ofsayt’ta kalmamaktır hayat. Fuleli koşudur çabuk ama zamanında. Rakibi ofsayta düşürmektir, risktir, ya da bazıları için sarkık liberolu, garantici sistemdir.
Süprizlerle doludur hayat. Son saniyede gelen goller gibi süprizlerle güzeldir, ya da son saniyede yenilen goller gibi üzüntülü...
Oyunu okumadır hayat, gerektiğinde taktik değiştirebilmektir eğilip bükülmeden. Ya da saha dışından oyunu daha iyi okuyan bir dost sesine kulak verip, önlem alabilmektir..
"OYNAAAAAAAAAA, AVANTAJJJJJJJJJJ" diye gelen bir sesle, yapılan faule rağmen, sonuca gidebilmektir hayat, pozisyonu değerlendirebilmektir.
Tam gole giderken, rakibinizin sizi bilerek biçmesidir, hayat.
Size zarar verebilecek bir atağı, her türlü riski göze alarak kesmektir hayat. Gerektiğinde kırmızı kart görmeyi göze almaktır.
Net elle oynamayı görmeyen hakemlere karşı verilen mücadeledir hayat. Maç, hakeme rağmen kazanılmalıdır, hakemi de yenmeyi bilmektir.
Ama en kötüsü, gol çizgisi üzerinde zıplayan top gibi olmaktır, ne içeride, ne dışarıda.. Bu çok kötü koyar adama.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Uğur TEMEL
Fena halde futbola benzer hayat
Fena halde futbola benzer hayat. Şöyle bir düşünün; 3-5-2, 4-4-3, 4-1-4-1, 4-4-2 gibi tatiksel dizilişler vardır futbolda. Yaşam da böyle değil mi? Taktiksel varyasyonla çıkmaz mıyız her güne? Ya da bazısı daha düzdür: "Arkadaş, ben kendi oyunumu, rakibe kabul ettireceğim.” demez mi tabir-i caizse duruşuyla?
Sağdan sola, geriye öne atılan paslardır aslında hayat.. Yardımlaşmadır. Özveridir. Cesarettir. Drogba, Sneijder gibi yıldızların olduğu takıma Sabri gibi cesur yürekli’nin kaptan çıkmasıdır. Belki yıldız değildir o ama sizi siz yapan değerdir, birleştiricidir, uhudur.
İleriye atılacak topa giderken ofsayt’ta kalmamaktır hayat. Fuleli koşudur çabuk ama zamanında. Rakibi ofsayta düşürmektir, risktir, ya da bazıları için sarkık liberolu, garantici sistemdir.
Süprizlerle doludur hayat. Son saniyede gelen goller gibi süprizlerle güzeldir, ya da son saniyede yenilen goller gibi üzüntülü...
Oyunu okumadır hayat, gerektiğinde taktik değiştirebilmektir eğilip bükülmeden. Ya da saha dışından oyunu daha iyi okuyan bir dost sesine kulak verip, önlem alabilmektir..
"OYNAAAAAAAAAA, AVANTAJJJJJJJJJJ" diye gelen bir sesle, yapılan faule rağmen, sonuca gidebilmektir hayat, pozisyonu değerlendirebilmektir.
Tam gole giderken, rakibinizin sizi bilerek biçmesidir, hayat.
Size zarar verebilecek bir atağı, her türlü riski göze alarak kesmektir hayat. Gerektiğinde kırmızı kart görmeyi göze almaktır.
Net elle oynamayı görmeyen hakemlere karşı verilen mücadeledir hayat. Maç, hakeme rağmen kazanılmalıdır, hakemi de yenmeyi bilmektir.
Ama en kötüsü, gol çizgisi üzerinde zıplayan top gibi olmaktır, ne içeride, ne dışarıda.. Bu çok kötü koyar adama.