Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Ezan protesto edilmemiş mi?

Yazının Giriş Tarihi: 15.03.2019 00:05
Yazının Güncellenme Tarihi: 15.03.2019 00:05

Malumunuz olduğu üzere 8 Mart ‘Dünya Kadınlar Günü’ idi. Bu tarihte marjinal bir gurup taksimde toplanıp yürüyüş yaptılar. Ezan okunurken ezanın sesini ıslıklarıyla ve çığlıklarıyla bastırmaya çalıştılar.  Sosyal medyada bunlara doğal olarak, büyük tepki gösterildi.  Bu konuda birçok yazılanlar, çizilenler oldu. Her şeyden önce bu kutlamalarda ağıza alınamayacak kadar edep ve ahlak dışı, namus mefhumunu tamamen devre dışı bırakan pankartlar gösterildi.  “Bize ne oluyor böyle, bu gidişat nereye?” demekten kendimizi alıkoyamadık.

Ancak gösterilen tepkilerden olacak ki, İlgililer hemen bir açıklama yaptılar. Ezanın sesini bastırmak amacıyla değil, polisi protesto amacıyla ıslıklar çalınmış, vs. vs…. Sonra, ahlak dışı bu yürüyüşü masum ve normal gösterme çabaları bir hayli gündem oldu. Yok efendim o saat ezan vakti değilmiş, ezan okunan cami inşaat halindeymiş.  Ancak atılan ezan karşıtı tweetler ve mesajlar işin hiçte masum olmadığını göstermesi açısından yeterlidir.  “O ezanlar ki şehadetleri dinin temeli ancak benim yurdumun üstünde inlemesin, ezan ağzıma ağzıma okunuyor.” “Ezan okunduğunda çıkıp imamımı keseyim.  İstersem ezanı da ıslıklarım size ne ezandan memnun olmak veya saygı duymak zorunda mıyım?”  Başka bir aymaz (haşa) “vazgeçmeyin kızlar Allah geri adım atacak” gibi daha nice sözlere rağmen hala onları savunanlarının asıl niyetlerini de ortaya koymaktadır.   

Soruyorum! Acaba bu tweetlerle polis mi protesto edilmişti yoksa inancımız mı? Peki kadın derneğinin “biz ezanı protesto etmedik” açıklamasını gösterip onları savunuyorsunuz da orada ki esnafın söylediklerini niye dikkate almıyorsunuz? Esnaf “ezan protesto edildi; ezan devam edene kadar ıslıklar ve çığlıklar devam etti” diyor. Ne olacak şimdi….

Şu gerçek artık kabul edilsin de bizde işimize bakalım. Türkiye de İslam’ı, ezanı, dini diyaneti hazmedemeyen büyük bir kesimin olduğu muhakkak… Hem de öyle bir kesim ki bunlar sarhoşun, ayyaşın, belki Hristiyan ve Yahudi’nin, puta tapanın, ata, ite tapanın bile "yok o kadarı da fazla" diyeceği, dini değerlere ağza alınmayacak laflar ediyor, işi, kadın erkek eşitliğinden çıkarıp, en sonunda cinsiyet eşitliğine getiriyorlar. Erkek kadın gibi; kadın erkek gibi olması gerekir, düşüncesini savunuyor, namus mefhumunu tamamen yok sayıyorlar.  Ne kadar namussuzluk o kadar özgürlük anlayışıyla hareket ediyorlar.  Kendi cinsiyetlerini ayaklarına vurulmuş pranga olarak görüp o prangayı kırmayı ahlaksızlıkta en son noktaya kadar gidilerek başarabileceklerini düşünüyorlar. 
Bütün her şey ortadayken birilerinin açıklamalarını kaynak gösterip onları haklı görmek kadar ahmaklık olamaz takdir edersiniz ki. O pankartlarda ağza alınmayacak lafları nasıl bir bahaneyle yok sayacaksınız veya atılan tweetleri çakma, yalan diye mi yorumlayacaksınız? "Yok efendim eleştirmek için pankartlarla, oklarla kendilerini tarif ettikleri şekliyle ;  onları doktor muayenesinden geçirmelisiniz veya bunların haksızlığını ifşa etmek için ezana, İslam’a hakaret ederken belli bir sayıya ulaşmaları gerekir(8 Martta olduğu gibi) yada bu protesto  taksim meydanında hem de organizeli olmalı,  ıslık çalarken  ezanın okunduğu ana denk gelmeli" derseniz sizin din mukaddesat, ezan, namaz hassasiyetinizden şüphe etmekle kalmaz imanınızı sorgularım.
Bu gibi toplumsal infiale sebep olan olayları herkesin kendi mecrasında düşünüp benimsediği şekliyle ideolojilerine malzeme yapmamaları da gerekir. Çünkü mesele çok daha öteyi işaret ediyor, dini hassasiyetlere dokunuyor. Düşmanımın dostu benimde dostum, düşmanı da benimde düşmanım, anlayışı insanların gözünü kör etmiş durumda. Kimse yanlışa yanlış demiyor.   

Farz et ki bir an, ezan protesto edilmedi. Şimdi her şey halloldu mu?  Ortada bir cenaze var ve acilen o cenazenin kalkması gerekir. Yani bu kesimin varlığını kabul edip Müslüman olarak tarafımızı beli etmeliyiz. Yoksa farkında olmadan ucuz düşmanlık ve dostluklar uğruna gelecekte toplum için büyük tehlike oluşturan bu eşitlik anlayışının çok tahribatlarına uğrarız. Bunun sonu dinsizliktir, deizmdir.
Sınırsız bir cinsellik anlayışına rağmen kirletilen ahlak, edep, haya ve kadının ar ve namusu ezan meselesiyle aklanılsa dahi hiçbir yazıyla haberlerle, paylaşım konferans ve panellerle paklamak mümkün değildir.

“Dünya Emekçi Kadın Günü” İlk olarak 8 Mart 1921 tarihinde kutlanmaya başladı. Çıkış noktası ABD’’ de 1857’deki dokuma işçilerinin mağduriyetleri ve bu fabrikada ölüme terkedilen 129 kadın işçi.     İlk olarak kadınların sosyal ve siyasal alanlardaki eksiliklerini gündeme getirmeyi amaçlayan bu gün, günümüze gelinceye kadar esas gayesinden bir hayli, uzaklaştırıldı. Bu   günü her kesim kendi özgürlük ve hayat anlayışı doğrultusunda yorumladı, ideolojilerine göre bir misyon yükledi ona. Türkiye de bu anlayışın olduğu muhakkak. Benden olmayan kadın göz ardı edilmeye layık anlayışı hâkim. Cumhuriyetçi, solcu ve Atatürkçüyse diğerlerinden daha birçok hakka sahip, değilse haksızlığa uğraması kimseyi ilgilendirmez. Ülkemizde bu marjinal kesimin, başörtüsü mağdurların lehlerine söyledikleri olumlu bir cümleye rastladınız mı? Eşinin, sesini birazcık yükseltmesi karşısında ortalığı velveleye verenler hastanede tedavi için giden çarşaflı kadınları ifşa eden, onlarla alay edip herkesle resimlerini bir öcü mantığıyla paylaşan doktorları niye görmemezlikten geliyorlar. Anadolu’nun en ücra köşesinde köylü bir kadının çektiklerini gündeme getirme gereği duymamaları oradaki kadınların ikinci sınıf veya üçüncü sınıf insan olarak kabul etmeleri sebebiyle mi?
Bu günlerde vicdani hareket adı altında başlatılan, Suriye de zindanlarda binlerce kadının defaatle tecavüze uğramasını, yine binlerce kadının yuvasının parçalanmasını, evlatlarının gözlerinin önünde katledilmesini hususunda söyleyecek bir cümleleri yok mu? 
Gerçi adı üzerinde bu bir vicdan hareketi. Vicdanları sızlayanlar için geçerli. Kadın hakkını sadece özgürlük anlayışına hapsedenlerin değil, kadın hakkını ideolojik bir malzeme olarak düşünenlerin hiç değil. Kadını yukarıda anlattığım gibi cinsiyet sırtında yük bilen, ille de kadınlıksa onu da cinselliğin tatmini kadar anlayanlar için hiç mi hiç değil...

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.