Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Erdoğan’ın köşk yolu

Yazının Giriş Tarihi: 20.07.2014 03:02
Yazının Güncellenme Tarihi: 20.07.2014 03:02


 

Türkiye’nin halk tarafından seçilen ilk cumhurbaşkanı olmaya hazırlanan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Cuma günü kentimizdeydi. Öncelikle, Bursa ölçeğindeki bir şehre göre mitinge katılımın çok düşük olduğunu belirtelim. Yaklaşık 5 bin kişilik katılım, AK Parti döneminde bugüne kadar şahit olmadığımız bir sayı. Ramazan ve sıcak elbette ki bir mazerettir ama Urfa’da 40 derece sıcakta meydanda toplanan on binleri görünce geçerli bir yanı kalmıyor. Bu başarısızlığın muhasebesini yapmayı il yönetimine bırakıp, asıl anlatmak istediklerimize geçelim.

 

Cumhurbaşkanlığı süreci

10 Ağustos’taki seçim öncesi Bursalı seçmenlerin nabzını tutan Erdoğan, bu yarışta oldukça rahat görünüyor. Şahsi kanaatim Başbakan Erdoğan’ın köşk yolunda yalnız yürüdüğü şeklinde. İlk turda veya ikinci turda seçilmesi ve alacağı oy oranı Erdoğan’ın Çankaya’daki özgüvenine etki edecektir mutlaka fakat seçilememesi bence tartışma ve seçenek dışı.

Muhalefetin halkta, hatta kendi partilerinde bile tabanı olmayan düşük profilli bir adayın üzerinde uzlaşması da kanaatimce bilinçli ve doğru bir politikanın ürünü. Erdoğan’ın karşısında hiçbir şanslarının olmadığını bilen Kılıçdaroğlu ve Bahçeli, kendileri aday oldukları takdirde iyice yıpranacaklardı. Böylece riske girmeden Ekmeleddin İhsanoğlu üzerinde uzlaşıp Erdoğan’ın köşke çıkmasından sonraki dönem için hesap yaptılar. Biraz mübalağa gibi gelse de muhalefet liderleri Erdoğan’ın köşke çıkmasını belki de AK Partililerden daha çok istiyorlar. Erdoğan sonrası AK Parti içinde oluşma ihtimali olan iç çekişmelerden faydalanıp iktidar ya da iktidar ortağı olmayı hesaplıyorlar.

 

Erdoğan’ın stratejisi

2007 yılında da Cumhurbaşkanlığını isteyen ancak dönemin şartlarının ihtiva ettiği büyük risklerden dolayı bu arzusunu erteleyen Erdoğan, sabırla 2014’ü bekledi. Parti içindeki tüm taleplere rağmen de üç dönem kuralını esnetmedi. Yıllardır bu konunun önündeki en büyük engel kendisi oldu ve birçok kez set çekti. Başbakan’ın son 4-5 yıldır yaptığı tüm planlar bilinçli bir stratejinin eseriydi. Son iki genel seçimde belirlediği düşük profilli milletvekili listeleriyle ve genel seçim havasında kampanya sürdürdüğü yerel seçimlerde hep kendi ismini test etti ve oylattı. Parti içinde etkili ve söz sahibi olan, kendisine itiraz edebilecek hiç kimse kalmayacağı için üç dönem kuralını da özellikle savundu ve köşke çıktığında sorun yaşamadan hâkim olabileceği bir AK Parti için hesap yaptı. (Belki bugün bunları yazmak kolay şeklinde haklı bir eleştiri gelebilir ancak bu konudaki görüşlerime dost sohbetlerinde tanık olan yakın çevrem yaklaşık 4 yıldır bu görüşleri dile getirdiğime şahittir.)

 

İcranın başında kim olacak? 

Başbakan Erdoğan, 17-25 Aralık süreçlerine rağmen bile bugüne kadar başarıyla yürüttüğü sürecin sonuna doğru yaklaşıyor. AK Parti’de hedeflediği dikensiz gül bahçesi şeklinde tanımlanabilecek ortamda kendisi Çankaya’da olsa bile parti ve kabine üzerindeki hakimiyeti devam edecek. Köşke çıktığında ise, 2015 seçimlerine geçiş sürecinde ve sonrasında kendisiyle son derece uyumlu olacak isimlerle çalışacak. Yeri gelmişken de belirtelim Bursa’daki bazı çevrelerin beklediği gibi sadece 2015 seçimlerine kadar bile Başbakan Bülent Arınç olmayacak. Böyle bir hamle Erdoğan’ın bugüne kadar ilmek ilmek ördüğü stratejisiyle hiç örtüşmüyor. Bülent Arınç gibi, rahat kontrol edemeyeceği (üstelik 2015 seçimleri sonrası emekli olacağını kesin bir dille açıklayan) bir isim Erdoğan’ın tercihi olmayacaktır. Görünün o ki, Erdoğan köşke çıktığında A takımından kimseyi kabinede istemiyor. Kartları yeniden dağıtıp yeni bir oyun kuracak. Kağıt üzerinde her şey kolay gibi görünse de işleyişte mutlaka sorunlar çıkacağı aşikar ama bugüne kadarki siyasi hayatında hep başarılara imza atan Erdoğan, bakalım büyük risk aldığı bu süreci istediği gibi şekillendirebilecek mi? 

 

Gazze’deki durum ve İslam dünyası!

Filistin genelindeki ve özelde Gazze’deki insanlık dışı durum herkesin malumu. Maalesef ortaçağ hukukunun yaşandığı günümüzde herkes gücü kadar konuşuyor, gücü olanlar güçsüzlere zulmediyor. ABD, İsrail, Almanya, İngiltere ve Fransa gibi söz sahibi gelişmiş ülkelerin ama özellikle de ilk üçte yazdığım devletlerin bu konudaki tutumları ve rezil açıklamaları ortada. Onlar fıtratlarının gereğini hiç çekinmeden yapıyorlar ve yapacaklar ama ya bizler, koskoca İslam dünyası ne yapıyor? Onlarca devletten ve yaklaşık 2-2,5 milyar insandan oluşan İslam dünyası. Hani dünyanın petrolü elinde olan, bir arada hareket etse, sadece ekonomik baskıyla bile sonuç alabilecek potansiyeldeki İslam dünyası.

Elin oğlu dünyanın öbür ucundan tepki koyarken, Venezuella, İsrail büyükelçisini sınır dışı edip, Şili tüm ticari ilişkilerini askıya alırken, komşusundaki yangına ses çıkaramayan bu coğrafyanın basiretsiz yönetimleri acaba utanır mı?

Bursa’daki konuşmasında haklı olarak ne dedi Başbakan Erdoğan, “Filistin için, Gazze için sesimizi yükseltiyor olmamızdan birileri ciddi manada rahatsız oluyor ama biz Türkiye Cumhuriyeti devletiyiz. Osman Gazilerin, Orhan Gazilerin, Yıldırım Beyazıtların torunlarıyız. Herkes susar biz susmayız.”

O zaman biz neden en azından ticari ilişkileri askıya almıyor ya da büyükelçiyi sınır dışı etmiyoruz?

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.