Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın göreve gelmesinden sonra yazdığım pozitif yazılar sadece Ankara'nın veya Bursa'da Ak Parti dinamiklerinin değil, babamın bile dikkatini çekmişti. Birgün neden ısrarla Erdoğan ile ilgili pozitif yazılar yazdığımı soran 'Erdoğan Sevdalısı' babama, 'göreceksin fazla değil 5 yıl içerisinde büyük gelişmelere imza atacak ve Devletin tek lideri olacak ama büyük suikasti atlatabilirse' demiştim. O zamanlar bana 'ağzını hayra aç' diyen babam, 15 Temmuz ihanet girişimi ile ne demek istediğimi anlamıştı. Türkiye'de FETÖ sadece siyaset içerisinde var olmadı!

Evet, FETÖ hiçbir zaman siyasete dahil olmadı. Aksine hep Devlet yönetimlerinde var olabilecek kişiler yetiştirdi. Devlet yönetiminde ilk kural pozitif bilim sahibi olmak olduğu için, abdestli alnı secdede bu ülkenin temiz insanlarını devşirerek kendisinin emellerine hizmet ettirdi. Ve onlarda siyasette doğru kişiler bulunamadığında ama sendikalarla ama partilerle peyder pey siyasette aktif oldu. Ve elbette bu yapının karanlık ve zenginlik vaad eden güçlenmelerinde yer alan zenginleri yani menfaati ya da bulunduğu kamu makamlarında makamı için memleketi satabilme acziyetine düşen hainleri ise hiç yazmıyorum! Onlar artık Cumhuriyet Savcılarının iddianame konusu! FETÖ aslında sadece bir terör örgütü değil. Türkiye'de kurulu bulunan yıkım ve kaos tayfasının lideriydi. Biz bunu 2006 yılında Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı bünyesinde çalışırken iyiden iyiye fark ettik, yazdık, bilgilendirdik, bedelini ödedik bu mücadelenin. Ve tam 10 yıl sonra FETÖ, 15 Temmuz'da ilk mermisini sıktığında millet o büyük şoku yaşıyorken biz çok büyük bedelleri ödemiş, milleti için kendisinin şerefini bile onlarca kumpasa kurban vermiş bir Türk Genci'nden öte ssadece mücadeleye devam ettik. Çünkü asıl sasvaş yeni başlamıştı, bunu çok iyi biliyorduk. Velhasıl FETÖ hücreleri ve kriptolar halen daha Adalet Bakanlığı dahil Devlet'in birçok yapısında fazlasıyla aktif! Bunu ben değil, itirafçılar ifadelerinde dile getiriyor. FETÖ ile somut mücadele, Amerika'ya sağlam bir tokat, küresel ekonomiye ise sıkı bir el ense çekebilmek adına Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 'BAŞKANLIK' sistemini devreye soktu. Milletin samimi desteği, Devlet'in MHP Lideri Bahçeli ile Erdoğan'ın yanında dik duruşu sayesinde bugün Türkiye, ileri doğru yükseliş ivmesine geçmeye hazır. Elbette mevcut siyasi sistem, Ak Parti içerisinde ki kirli yapılar, borçlu belediyeler ve belediye başkanının bile kontrol edildiği belediyeleri hızla temizleyemezse Başkan Erdoğan, yerel seçimlerde büyük bir yara alacak! Erdoğan'ı anlamak Türkiye'ye sevdalanmak. Baş makamlara geçmeden önce gösterdiğin mütevaziliği Vekil olunca da milletine sunabilmek. Velhasıl, yola çıkarken yanında olanları yolda bulduklarınla değiştirmemekten geçiyor. Ülkesi ve ülküsü Anadolu olanların kaybedecekleri sadece bir can oysa ki... Ve kazanacakları koca bir vatan, ahirette cennet mekan!

Dün yola çıktıklarını, yanında ona arka taş olanları asla unutmadı Başkan Erdoğan. Oysa bugün görüyoruz ki, özellikle Ak Parti'nin Bursa teşkilatlarında herkes sıra taş... Her gelen kendine yakın birini bir makama taşıyor. 'Millet ne diyor, Milleti yöneten ne diyor' takan tıklayan yok! Hal böyle olunca kaybetmek Allah'ın emri elbette. Kazanmaksa, üç hilal... Muhafazakar bir kent Bursa. Anne ve bebek katillerinin yanında saf tutan onlara yol açan CHP'ye fırsat vermediğini her sandıkta gösterdi. Velhasıl CHP artık eski CHP değil yani Atatürk ve Türkiye'den çok uzak! Kabul etmeliyiz ki, yerel seçimlerde Ak Parti'nin kaybettiği oylar MHP'yi şahlandıracak gibi duruyor. Elbette MHP, yerelde doğru belediye başkan ve meclis üyesi adaylar ile sahaya inebilirse. Aksi takdirde kaybeden Türkiye olacak! Erdoğan'ı anlamak onun ufuklara bakan yorgun gözlerinin içerisinde ki göz bebeğinin ışığını yakalayabilmek demek. Onu anlamak demek, edep hali insanların nasıl birilerinin elinde oyuncak olabildiğini görebilmek demek. Ve yarının Bursasına hükmetmek isteyenlerin aslında bugünden milletin hizmetkarı olabilmeleri demek. Bursa demek Erdoğan demek. Bursa demek her doğan demek. Bursa demek Mollafenari, Emir Sultan, Orhangazi, Osmangazi demek. Bursa demek Anadolu demek, Türk demek, Türkiye demek, İslam demek. Rüşvetin imar bürolarında hat safhaya ulaştığı belediyelerin mahalle, mahalle nasıl kaydığnı görebilmek demek. Velhasıl kulun hesabı olduğu kadar, Allah'ın adaletinin var olduğunu bilmek demek!

Elbette memlekette artık Adalet kalmadı! Yüzde 54 Ak Partilinin olduğu Türkiye'de herkes partiliyim diyerek imtiyaz istiyor. Vergi ödenemez duruma geldi. Zamlar daha da yükselecek! Enerji yatırımlarımızı satın almaya çalışan siyonist yatırımcılar Türkiye'de kaos tetikçiliği yapacak. 'Bursa batarsa Türkiye batar' demiştim önceki gün. Bursa'nın batışını Yıldırım'dan görüyoruz. Kestel'den. Orhangazi ve İznik'ten. Bursa'da yerel dinamikler batıyor. Velhasıl kentsel dönüşüm palavrası altında denetimsiz bırakılan mahallelerin nasıl çöktüğünün hesabını sorabilmek gerek! Allah var diyerek korkmak! Zulüm zalime yakışıyor elbet, bir eline tesbih alıp sırtımı sıvazlayan 'Başkan Erdoğan' dememek gerekiyor. Makam sahibi olarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın seni bir makama getirdiğini bilip yarın yüzüne nasıl bakarım demek gerekiyor. Yüzsüz olmamak gibi binbir suratta olmamak gerekiyor. Velhasıl, hesap vermek her kula farz diyerek hal üzere hemhal olmak gerekiyor. Her doğan anlamıyor elbette Erdoğan'ı. Anlayabilselerdi eğer Erdoğan'ı, 16 yılda böylesine zorda olur muydu memleket? Bursa, böylesine yatırımsız ve sahipsiz hatta Bakansız kalır mıydı? Makamlara gelenlerin unuttuğunu yine biz hatırlatmak zorunda kaldık vesselam. Erdoğan olamayanların ve güya onun yolunda olanların ona ne kadar ayak bağı olduğunu da anlatmaya çalışarak...