Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Engel …

Yazının Giriş Tarihi: 03.12.2019 00:01
Yazının Güncellenme Tarihi: 03.12.2019 00:01

(Bu yazı 3 Aralık  Dünya Engelliler Gününe  ithaf olunur. Günü eller havaya modunda kutlanılacak bir gün sananlara ise ithaf mithaf olunmaz…)

En olmadık yerinden yakalar insanı, gelir oturur hayatının tam ortasına.

Bazen dünyaya gelmeni bile beklemez; ana rahminde ipotek koyar dünyana.

 Bazen bir kazayı aracı kılar, bazen önemsiz bir hastalığı bahane eder, bazen de, anatomini kullanır.

Gelir gitmeyi bilmeden;ömrüne set çeker.Dayatır.

İki kere yaşamak zorunda bırakır seni, rağmenlere mahkum eder.

Fiziksel yeteneğini kullanmana izin vermez, inadına savaşırsın eksikliğinle.

Buna katlanmaya çalışırken ruhundaki erozyona yenik düşmen ise işten bile değildir. Acıyarak bakarlar; Hissedersin, alınırsın, kızarsın, kahrolursun…

Özürlü derler; özür dileyecek bir suç işlemiş olduğunu düşündürürler.

Elinden gelen alışmaktan öteye gitmez, bin öfke ile kabullenirsin.

Kendine anlatmaya çalışırsın, anlatamazsın.

 ‘Neden ben?’ diye sorarsın, sanki başkası o durumu hak edecekmiş gibi.

Sevenlerin vardır ve sevdiklerin.Çırpınırlar sen rahat edesin diye; ağır gelir bu medyunluk kaldıramazsın.

Ameliyatlar, ilaçlar, hastaneler sıradanlaşır, hekimler tanır, hemşirelerle yarenlik edersin.

Bir gün bitecek diye avutursun kendini ve bitmeyeceğini en iyi sen bilirsin.

Bazen de bilemezsin bile; Düşünme yeteneğinden vurmuştur engelin.

Koca koca isimlerle anarlar seni; down sendromlu,otizmli vs.

Sıfatın isminin önüne geçer,Ali olmuşsun,Ayşe ya da Murat hiç fark etmez.

Adına sempozyumlar düzenlenir, paneller ve etkinlikler.

Durumundan durum çıkartanların da eksik olmaz çoğu zaman;

Engelinden parayla,pulla,şanla,şöhretle nemalanmaya çalışan çakallarla da uğraşırsın.

Sözüm ona iyilik yapanların birikir çevrende. Gerçek yüzlerini gördüğünde asıl engelin ne olduğunu sorgularsın.

Senden kaç tane var bu ülkede diye merak etsen; ortalamalarla yetinirsin;

Sayın ve sayılarınız ‘tahminen’ lerle sınırlı kalır.

Şanslıysan engelini sırtlayan ailen vardır yanın da, değilsen bir yerlerde gizlerler seni,konu komşu görmesin diye.O yüzdendir bir türlü kaç kişi olduğunuzu bilemeyişin.

Beklersin çaresizce bir yerlerde birileri panzehir bulsunlar hayatına. Bulanlar olur muhakkak, o zaman da erişmen zordur onlara.

Fiziksel yetersizliğinin verdiği acı ruhundaki sancının yanında hiç kalır.

Uykularında yaşarsın yaşaman gerekenleri, rüya biter engelin  yine orada, vazife(!) başındadır.

Yok sayıldığın bile olur; hayat senin dışında şekillenir,

Yollar,merdivenler,kaldırımlar, parklar, ATM ler ,mimariler vesaireler sağlam sayılanlara göre tasarlanır.

Engelli indirimi aldığın konularda bile engelsizlerin(!) gözüne batarsın.

Şöyle bir süzerler seni ‘engeli kaç paralık acaba’ dercesine.

Kulaklarınla değil ama yüreğinle duyarsın.

Bazen kendini devler ülkesindeki Gulluver’e benzetirsin, ayağa kalkamadığın için olduğundan büyük görünür insanlar gözüne, bazen yatarak yaşaman gerekir o zamanda oturana gıpta edersin.

 Sağlıklı insanların dertleri senin çoktan keşkelerin olmuştur da, kimsenin haberi bile yoktur.

Göremediğin bir dünyanın resmini yaparsın usunda, tutmayan ellerinle kavrarsın hayatı, bedeninin sana ihanet ettiğini düşünürsün çoğunlukla ve bu ihanetin bedelini yine sen ödersin.

Ne kadar alışmaya çalışırsan çalış, ne yaparsan yap, oradadır hayatının tam ortasında.

Sanki inatlaşır seninle, elinde törpüsü sürter durur yıllarının duvarlarına. Acelesi de yoktur çoğu zaman, sever ağırdan almayı, ilahi bir cezaya mahkum edildiğini bile düşünürsün, suçunu bilmeden.

El ayak çekildiğinde kendinle kaldığında boyut değiştirir.

Ağlarsın gizlice.

 Bazen kendini rahatlatmaya çalışırsın, herkesin her an başına gelebilir diye, ne çare rahatlayamazsın.

Özgürlüğünü almıştır öncelikle elinden. Başkasının hayatına teğellenmiş olarak yaşamanın zorluğunu  kimselere anlatamazsın.

 Dedim ya iki ömür sürdürmek zorundasındır, biri sana biçilen, diğeri eksiklerinin üzerinden atladığın ömründür.

Bir kart verirler eline, üzerine yazarlar ‘şu kadar işe yarar’ diye. Bazen de hiç yaramaz derler.

Bakar kalırsın kartın üzerindeki resmine ne kadar insandan saymışlar seni diye.

Zamanla kırılacak bir porselen tabak gibi hissedersin kendini, korkarsın, ürkersin, çekinirsin hayattan.

Her şey üzerine üzerine gelir ve sen farkında olmadan sinir sistemin güçlenir. İçindeki lav patlamalarını hissettirmezsin kimseye, kabullenmişliğin vakurluğu ile tebessüm edersin çevrene.

 Zoruna gider, içini karartır eksikliğin.

Hiç bir telkin ve çaba yaranı kapatmaz, sızını alırsa alır o kadar.

İşte o zaman dersin ki, yazgı denilen şey bu olsa gerek.

Değiştiremezsin.

Engel…

İşte böyle bir şey.

Nereden mi biliyorum?

Kendimden.

Engelleri kaldırmak için çaba gösteren tüm kişi,kurum ve kuruluşları en derin saygı ve minnet duygularımla selamlıyorum….

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.