Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Turkcell’de Hedef Telekom Pazarında Lider Olmak

Turkcell’in New York borsasına ilk ve tek Türk şirketi olarak kote oluşunun 15. yılı şerefine düzenlenen gong seremonisine katılan Turkcell Genel Müdürü Kaan Terzioğlu, "Turkcell Türkiye olarak hedefimizi büyüttük. Biz artık Türkiye’nin...

Haber Giriş Tarihi: 04.09.2015 13:28
Haber Güncellenme Tarihi: 04.09.2015 13:28
Kaynak: Haber Merkezi
https://www.bursahaber.com/
Turkcell’in New York borsasına ilk ve tek Türk şirketi olarak kote oluşunun 15. yılı şerefine düzenlenen gong seremonisine katılan Turkcell Genel Müdürü Kaan Terzioğlu, "Turkcell Türkiye olarak hedefimizi büyüttük. Biz artık Türkiye’nin lider cep telefonu operatörü olmakla yetinmeyeceğiz. Türkiye’nin toplam telekom sektörünün bir numaralı oyuncusu olacağız” dedi.
Turkcell Genel Müdürü Kaan Terzioğlu, Turkcell’in Türkiye’den ilk ve tek şirket olarak NYSE’ye kote olmasının 15. yılı şerefine düzenlenen gong seremonisine katılmak üzere gittiği New York’ta basın mensuplarıyla bir araya geldi. Turkcell’in geçen 15 yıl içerisinde New York Borsası’na kote şirketler arasında ilk 500 içerisinde yer almayı başardığını aktaran Terzioğlu, önümüzdeki dönemde hedeflerinin ilk 200 içerisine girmek olduğunu belirtti. Kaan Terzioğlu, Turkcell’in 4.5G ihalesinde izlediği stratejiye ve Turkcell Grup’un belirlediği yeni yapılanma hedeflerine ilişkin de önemli açıklamalarda bulundu. Turkcell Türkiye olarak hedeflerini büyüttüklerini ifade eden Kaan Terzioğlu, “Toplam telekom sektörü, Turkcell’in açık ara lider olduğu mobil iletişim pazarının iki katı büyüklüğünde. Buranın en büyük oyuncusu olmak üzere yola çıktık. Şu an yüzde 35.60 pazar payına sahibiz. Türkiye’nin toplam telekom sektörünün bir numaralı oyuncusu olacağız” dedi.
Terzioğlu, Turkcell’in toplamda 172.4 MHz frekans ile ile 4.5G’de en fazla frekans kaynağını kullanma hakkı elde ettiği Uluslararası Mobil Telekomünikasyon (IMT) Hizmet ve Altyapılarına İlişkin Yetkilendirme İhalesi’ne ilişkin açıklamasında, titiz bir ön çalışma sonucu pürüzsüz bir strateji belirlediklerinin altını çizdi. Terzioğlu, “Geçtiğimiz hafta sonuçlanan Uluslararası Mobil Telekomünikasyon Hizmet (IMT) ve Altyapılarına İlişkin Yetkilendirme ihalesi, Türkiye’nin teknolojide çağ atlamasını sağlayacak öneme sahipti. Kamuoyunun 4.5G adıyla benimsediği bu ihale öncesinde stratejik planlama sürecimiz tarihe geçecek bir deneyimdi. Önceliklerimizi belirledik, ‘dörtlü oyun’ hedefine odaklandık, göz koyduğumuz tüm paketleri optimum koşullarla elde ettik. Frekans başına 9,4 milyon euro ödeyeceğiz. Bu teknik olarak bile bir mucize. Frekans demek, hız demek, kapasite demek, pazar payı demek. Finansman anlamında tüm oyun planımız hazır, tereddüdümüz yok. Vereceğimiz 1,62 milyar euro, Turkcell’lilere ve Türkiye’ye helal olsun” dedi.
"TÜRKİYE, CEP TELEFONUNDA 1000 MBPS’İN ÜZERİNDE HIZLARI İLK KEZ TURKCELL İLE GÖRECEK”
1 Nisan 2016 tarihi itibari ile sunulabilecek en yüksek 4.5G hızı olacak 375 Mbps’i sağlayan tek mobil operatör olacaklarını ifade eden Terzioğlu, "Ama işin esas çarpıcı kısmı bu değil. Biz sadece 4G’nin spektrumunu almadık, 4, 4.5 ve 5G’nin spektrumunu aldık. İhaledeki bu değişiklik aslında bizim ihalede alacağımız stratejiyi temelinden değiştirdi ve çok daha farklı, çok daha yüksek kapasitelere talip olmamızın da önünü açtı. Bu ihale sonucunda yalnızca 4.5G’nin en hızlısı olma hakkını değil, esas olarak 5G’ye öncülük etme hakkını kazandık. Türkiye, cep telefonunda 1000 Mbps’in üzerinde hızları ilk kez Turkcell ile görecek” diye konuştu.
Terzioğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“2007’de başlanan fiber altyapı yatırımlarımız, bugünü, hatta yarını planlayarak yaptığımız stratejinin ürünüydü. Halen 34 bin 200 kilometreden fazla fiber ağa sahibiz. Türkiye’nin 81 ilinde varolan güçlü bir ağ bu. 2,2 milyon hanenin kapısına fiber götürdük. 818 bin fiber abonemiz ve bu alanda da yüzde 53 pazar payı ile lideriz. Türkiye’yi uçtan uca fiberle donatmak için sektörümüzdeki diğer oyunculara çağrıda bulunuyoruz; gelin hep birlikte bir altyapı şirketi kuralım ve bu şirket ülkemizin eşsiz bir fiber altyapıya kavuşması için canla başla çalışsın. Ve hepimiz mevcut fiber altyapımızı bu şirkete devredelim. Biz altyapı paylaşımına tamamen hazırız.”
Terzioğlu, yeni yapılanmaya ilişkin olarak da, “Yeni yapılanmamızla Türkiye’deki konumu güçlendir, uluslararası genişlemeye odaklan, Turkcell’i entegre bir şirket olarak konumla prensiplerini hayata geçiriyoruz. Bunlar yalnızca laf değil. Her birinin altı dolu. Turkcell artık eskisinden de iddialı. Büyüyen işlerimiz, ‘hızlı internet’, ‘servis ve çözümler ve TV. Buradaki en büyük pay TV alanında. Turkcell TV+ ile geçtiğimiz yılın 2. çeyreğine kıyasla yüzde 543 büyüdü” şeklinde konuştu.
Geçtiğimiz yıla kıyasla büyüme alanlarına da dikkat çeken Terzioğlu, bu alanlara yatırım yapmaya devam edeceklerini belirtti. Terzioğlu, “2014’ün ikinci çeyrek gelirleri ile 2015’in ikinci çeyreğini kıyasladığımızda, hızlı internette yüzde 42,2, servis ve çözümlerde yüzde 48,9 büyüme gerçekleştirdiğimizi görüyoruz. Buradaki en büyük pay ise TV alanında. Turkcell TV+ gelirlerimiz yüzde 543 büyüdü. Bugün TV+ kutuları 140 bin evde kullanılıyor. Web ve cep servisimiz ise 70 bini aşmış durumda. Bu bir tesadüf değil. İhtiyacı gördük, yatırım yaptık, en üstün teknoloji ile altyapı kurduk ve hizmette mükemmelliği hedefledik. Büyüme alanlarımıza yeni sürprizlerle yatırım yapmaya devam edeceğiz.”
TURKCELL BİP’E SESLİ VE GÖRÜNTÜLÜ GÖRÜŞME GELİYOR
Kaan Terzioğlu, bahsettiği sürprizlerden birini de New York’ta açıkladı. Turkcell BİP uygulamasının yeni özelliklerini kısa süre sonra hayata geçireceklerini belirten Terzioğlu, “BİP servisimizle teknolojiyi tüketen değil üreten ülke olma yolunda dev bir adım attık. Turkcell BİP’i Almanya ve Ukrayna’ya taşıdık. İndirme sayısı 1,6 milyonu buldu.Ücretsiz veri kullanımı ve silinen mesaj özelliği ile kullanıcıların tercihi haline geldi. Çok yakında sesli ve rakiplerinden farklı olarak görüntülü görüşme imkanı da BİP’te olacak” dedi.
"ÜLKEMİZİN GELECEĞİ İÇİN FİBER SEFERBERLİĞİNE İHTİYACIMIZ VAR"
Terzioğlu, fiber altyapı çalışmaları ile ilgili de konuştu. Turkcell olarak sadece yarını değil 5 yıl, hatta 10 yıl sonrasını düşünerek yatırımlarına yön verdiklerini belirten Turkcell CEO’su, “Turkcell Superonline’ı alarak fiber ağı döşemeye başladığımızda rakiplerimiz bunun önemini anlayamadılar. Bugün baktığımız zaman sadece birkaç yıl içerisinde 34.200 km’den fazla fiber ağ kurduk. Ülkemizin bir dijital dönüşüm yasasına ihtiyacı var ve 4.5G bunun için iyi bir fırsat. Fiber optik altyapı, doğal bir vatandaşlık hizmetinin verilmesi için gerekli altyapının bir parçasıdır. Elektrik neyse fiber altyapı da budur. İlgili yasada tek bir değişiklikle bu kolaylıkla halledilebilir. Türkiye’yi uçtan uca fiberle donatmak için sektörümüzdeki diğer oyunculara çağrıda bulunuyoruz; gelin hep birlikte bir altyapı şirketi kuralım ve bu şirket ülkemizin eşsiz bir fiber altyapıya kavuşması için canla başla çalışsın. Ve hepimiz mevcut fiber altyapımızı bu şirkete devredelim. Biz altyapı paylaşımına tamamen hazırız. Bu sayede, tüm sektörlerde teknolojik bir dönüşümün fitlini hep beraber ateşleyerek ülkemizin 2023 hedeflerine ulaşmasını sağlayalım ve teknolojide tüketen değil üreten bir ülke konumuna ulaşalım” diye konuştu.
DİJİTAL DÖNÜŞÜM YASASI
Basın toplantısında soruları da yanıtlayan Terzioğlu, dijital dönüşüm yasası ile ilgili soru üzerine, "Kentsel dönüşüme baktığınız zaman bir konut üretiminde elektrik, su, kanalizasyon, doğalgaz altyapısı, ilgili binaya inşaat ruhsatı aldığınız zaman sanki otomatikmiş gibi geliyor, bu hizmetler sağlanıyor. Bunu hiçbirimiz sorgulamıyoruz bile. Fiberin de evlere bu kolaylıkta gelmesi lazım. Bugün İstanbul’da ya da başka bir büyük kentimizde fiber altyapı döşemeye çalıştığınız zaman izin almanız gereken kurum sayısını bulmaya imkân yok. Ne kadar ödenmesi gerektiğini bilemiyorsunuz. Hepsinin sadeleşmesi lazım. Öte yandan fiber optik altyapı, doğal bir vatandaşlık hizmetinin verilmesi için gerekli altyapının bir parçasıdır. Elektrik neyse fiber altyapı da budur. İlgili kanuna bir ifade eklenerek bence rahatlıkla netleştirilebilir. Bu ayrıca bir rekabet konusu da olmamalıdır. Fiber altyapıya erişim bütün operatörlerin edinmesi gereken bir haktır. Çünkü bu vatandaşa hizmet için sağlanan bir haktır. Dünyada bu konu son derece güzel örnekler var; AB, ABD, vs. bu konuyu regüle ederek sonuca ulaştırdı. Türkiye’de de bu regülasyonu en hızlı şekilde hayata geçirmemiz lazım. Bu şirketlerin menfaatiyle ölçülemeyecek ölçüde önemlidir. Bu durum, Türkiye’nin altyapısını bir an önce faal hale getirmek için bugün yaptığımız yatırımların hayata geçmesini sağlamak için son derece önem kazanmıştır" dedi.
Bir şirketle ortak olabileceklerine ilişkin sözleri ile ilgili soru üzerine de Terzioğlu, "Rekabet dengelerini de etkilediği için bir yandan da çok hassas bir konu. Ama dünyada eğer bu olayın nasıl çözüldüğüne bakarsanız çözüm metotlarından bir tanesi şu; İsveç Stockholm’de uygulanmış bir model. Kamu otoritesi, tüm fiber altyapı sahiplerinden sahip olduğu altyapıyı kağıt üzerine dökmesini, bu altyapıları bir şirkete devretmesini istiyor. Bu şirket bütün operatörlere eşit şekilde hizmet vermeye taahhüt ederek, halka açılabilir, fon toplayabilir, daha hızlı, daha fazla fiber altyapı yatırımı yapmak için de yetkili hale gelir. Bu bir modeldir. Dünyanın birçok yerinde uygulanıyor. Bence Türkiye için de pratik ve ideal modellerden bir tanesi bu olabilir. Fiber altyapı kimindir, kim kullanabilir gibi bir soru işaretini kaldırır ve Türkiye’nin de önünü açar" diye konuştu.
5G’ye giden süreçte planlanan yatırım konusunda ise Turkcell Teknoloji Genel Müdür Yardımcısı İlker Kuruöz, "Kaan Bey’in de bahsettiği gibi ihaleyle gelen spektrum aslında yatırımımızı optimize etmek için bize fırsatlar tanıdı. Biz 2015 senesi için yaklaşık 2.5 milyar liralık bir altyapı yatırımı uygun görmüştük. Önümüzdeki dönemde bu spektrumun verdiği faydalarla yatırım oranlarımızı daha optimum bir seviyede götürmenin hedeflerini yapıyoruz. Onlarla ilgili daha net rakamları da önümüzdeki aylarda daha net paylaşacağız. Biraz da ihalenin daha da netleşmesiyle birlikte ve tedarikçilerimizle de çalıştıktan sonra" dedi.
NYSE’de Turkcell hisselerinde son 5 yılda yaşanan gerileme ile ilgili bir soru üzerine Terzioğlu, "En öncelik verdiğimiz konulardan bir tanesi yatırımcılarımıza planlarımızı, hedeflerimizi net olarak aktarabilmek. Yönetim kurulumuzun, yönetim ekibimize verdiği bir hedef var; o da şirketimizin değerini, büyüme hızını ve karlılığını sürekli olarak artırarak şirketimizin değerini artırmak. Biz de bu görevi yerine getirmek için çalışacağız. Son 5 sene uluslararası yatırımlar açısından baktığınızda bizim aslında çok da negatif ayrışmadığımız bir dönemdir. Genel trendlerle paralel giden bir hikayemiz var. Bu yeter mi bize, sorusunu sormamız lazım. Hayır, biz genel trendlerle paralel giden bir şirket olmak istemiyoruz. Biz genel trendlerle ayrışarak büyümesine ve değer kazanmasına devam eden bir şirket olmak istiyoruz. Bu hedeflerimizi de yatırımcılarımıza anlatıyoruz. Bu toplantılarımızı düzenli olarak gerçekleştiriyoruz. Hem küçük, hem büyük yatırımcılarımıza sürekli olarak 3 yıllık hedeflerimizi, önceliklerimizi, amaçlarımızı anlatıyoruz ve bunun etkilerini de göreceğimize ben inanıyorum. Hisselerin geri alınmasıyla alakalı olarak sorduğunuz soruya gelince, dünya enteresan bir ekonomik devinimden geçiyor. Çin’de hatırlarsınız yüzde 8’lik, yüzde 7’lik iki stock market düzeltmesi oldu; aynı şekilde devalüasyonlar oluyor. Bu gibi türbülanslı ortamlarda bizim Sermaye Piyasası Kurulumuzun şirketlere verdiği bir hak var. Biz aslında bir ilk Türk şirketi olarak bu hakkı kullanma hakkımızı beyan ettik. ’Eğer böyle bir şey olursa biz sizden bu hakkımızı kullanabileceğimizin onayını istiyoruz’ diyerek Sermaye Piyasası Kuruluna başvurduk. Bu şu demek; bu gibi türbülanslı ortamlarda spekülatörler bizim hissemizden uzak dursun. Biz şirketimizin arkasındayız, biz şirketimizin değerine inanıyoruz. Eğer irrasyonel bir hareket olursa burada gerekli aksiyonu alacak kabiliyete ve yetkiye sahibiz. İfade ettiğimiz şey aslında buydu" şeklinde konuştu.
Turkcell Yatırımcı İlişkileri Direktörü Nihat Narin ise, konuya ilişkin şunları söyledi:
"Çok teknik bir düzeltme yapayım: Bildiğiniz gibi NYSE’de işlem gören hisselerimiz ADR. Bir ADR; 2,5 Borsa İstanbul hissesine eşittir. Dolayısıyla dolara bağlı olarak NYSE kendisini günceller. Eğer dolar yukarı çıkıyorsa siz ADR’da düşüş beklemelisiniz. Sadece son 5 yıl değil, biraz daha uzun zaman öncesine gidersek aslında borsadan çok ayrışmış bir performans yok. Fakat bildiğiniz gibi hem küresel anlamda hem de Türkiye’ye özel jeopolitik bazı nedenlerden ötürü, şirketin operasyonel performansının dışında bir hisse hareketi var. Bu da Turkcell’e özel bir durum değil. Şunu da belirtmek isterim; son dönemde yaptığımız bu açıklamalar, Turkcell’in son 7-8 yıldır alamadığı birçok yatırımcıyı ilgilendiren konularla ilgili son derece aslında pozitif algılanmış durumda ve hatırlarsanız BUYBACK haberinin açıklamasını yaptığımızda ADR dolar bazlı yüzde 4 performans gösterdi. Fakat ertesi gün yine bir takım politik ve bölgesel sorunlardan ötürü o kazandığını geri vermek durumunda kaldı. Yakından takip etmeye devam edeceğiz."
"15 yılda Turkcell’in Wall Street’te olması ne getirdi ya da ne götürdü?" sorusuna ise Terzioğlu şu cevabı verdi:
"Öncelikle şunu söylemeliyim ki, Turkcell başarılı ve çok değerli bir şirket. Her değerli şeyde olduğu gibi bu değere sahip çıkmak için bir yarış olması son derece doğal. Biz hissedarlarımız arasındaki bu diyaloğu da sağlıklı görüyoruz ve kendi haline bırakmamız gerektiğini düşünüyoruz. Bizim yönetim kurulumuzdan aldığımız görev bu şirketin en karlı, en hızlı büyüme performansına ve en yüksek değere ulaşmak için çalışmak. Onun üzerinde de devam ediyoruz. 15 yıllık NYSE deneyimi, bize en azından şunu sağlamış durumda: bu kadar büyük olaylar içerisinde bile biz aynı odaklılıkla çalışmaya devam edebilecek şeffaf ve kurumsal yönetişim sistemlerini kurabilmiş bir şirketiz. Bu çok önemli ve bu şeffaflık ve kurumsal yönetişim prensipleri bizi bazı olağanüstü durumlarda bile aynı esneklikte aynı hızla karar almaya ve kararlı kalmaya bir anlamda itiyor. Bu anlamda bize çok büyük bir kabiliyet yaratıyor. Şunu da izah etmek isterim: Bir profesyonel yönetim ekibi olarak inanın hayallerinizde kurabileceğiniz en ideal yönetişim modeline sahibiz. Yönetim kurulumuzun hepsinin bağımsız üyelerden oluşması, onların kendi önlerine gelen projelere son derece objektif ve son derece realist, rasyonel kriterlerle bakıp onaylamalarını sağlıyor. Biz yönetim ekibi olarak ne kadar hızlı proje geliştirebilirsek, o projeleri ne kadar iyi onlara anlatabilirsek, daha sonra yatırımcılarımıza ne kadar iyi anlatabilirsek, o kadar hızlı kararlar alabiliyoruz. Şöyle bir bakıyorum son 5 aya: son 5 aydır aldığımız kararlar ufak kararlar değil. Astelit’in satın alınmasını, tüketici finansman şirketinin kurulmasını, 3 milyar dolarlık bir borçlanma için yetki alınmasını, neredeyse 2 milyar euroluk bir ihalede destek verilerek bizim bu kapasiteyi satın almamızı, bu arada reorganizasyon yapıp şirketin stratejisini tekrardan belirlememizi, bütün bunları sağlayan bir dizi kararı, şeffaflık ve yönetişim prensiplerinin oturduğu bir şirket 5 ay içerisinde alabiliyorsa bu müthiş bir başarıdır. Bu açıdan da Yönetim Kurulumuz ve Yönetim Kurulu Başkanımıza teşekkür etmek istiyorum. Gerçekten şu anda Turkcell olarak, yönetimsel anlamda etkinliğinin en üst seviyede olduğu noktalardan bir tanesindeyiz diye düşünüyorum."
İhalede frekansları yaklaşık yüzde 25-30 daha ucuza mal ettiklerini söyleyen Terzioğlu, "Biz, ihalede birimsel anlamda çok yüksek miktarda, toplamın yüzde 48’ini aldık. Toplam paranın kaçını verdik? Eğer bir şeyin fiyatını karşılaştırmak istiyorsanız bu iki unsura bakmanız lazım. Biz olanın yüzde 48’ini aldık, verilenin %47’sini verdik. Demek ki biz aynı ya da daha düşük birim fiyatla diğer operatörlerden daha fazla miktarlarda spektrumu, frekansı almayı başarmışız. Bence bu kendi kendine zaten bir takım şeyleri ifade ediyor. Spektrumun maliyetlerinin karşılaştırılması için 2-3 ayrı metot var. Bunlardan bir tanesi MHz başına ne ödendiğidir. MHz başına ne para ödendiğine bakarsanız göreceğiniz şey şu olacak; hiçbir frekans aralığında biz rakiplerimizden daha yüksek bir para ödemedik. Rakiplerimizin bir tanesi bizden daha yüksek para ödedi ve toplam ortalamada da MHz başına fiyatlamada biz yine rakiplerimizden daha fazla para ödemedik. Bizim ödediğimiz MHz başına fiyatlar şöyle; Turkcell olarak 9.4 milyon euro ödedik, Vodafone’un da o kadar ödediğini görüyorsunuz; Avea ise 8.7 ödedi. Gördüğünüz gibi çok büyük bir fark yok. İkinci fiyatlama da önemli. Burada abone başına maliyete bakıyoruz. Burada bizim frekansları yaklaşık yüzde 25-30 daha ucuza mal ettiğimizi görebilirsiniz. Turkcell olarak 30 Euro Cent ödedik, Vodafone 40 ve Avea 50 cent ödemiş durumdalar. Dolayısıyla ben Türkiye içindeki maliyetler açısından bizim son derece avantajlı ve ideal bir yapıya geldiğimizi söyleyebilirim. Dünyadaki örnekleriyle karşılaştırırsanız, yine çok büyük bir fark olmadığını görüyorum. Belki dünyada biliyorsunuz Amerika’da spektrum aslında ihale ile verilmiyor. O spektrumu en iyi kullanacağını ispatlayan şirkete bedava ve süresiz veriliyor. Niye bunlar yapılıyor sorusunun cevabı ise, ekonominin büyümesinde bunların faydası var. Spektruma para alacağıma, spektrumu ben vereyim ve onu bir an önce özel sektör ekonomiye kazandırsın gözüyle baktığı için öyle bir uygulama yapıyor. Avrupa’da ihalelerle yapılıyor ama orada da 25 yıllık lisanslar veriliyor. Bizde biraz daha az süreyle biraz daha pahalıya veriliyor, ama herkese aynı şansları veriyor. Dolayısıyla bu fiyat dengesini, bu pazar içerisinde değerlendirmek lazım. O nedenle MHz başına da abone başına da biz doğru bir noktada durduğumuzu düşünüyoruz" dedi.
“TÜRKİYE’DE HERKES CARİ AÇIKTAN SÖZ EDİYOR; TÜRKİYE’NİN ASIL AÇIĞI DATA AÇIĞIDIR”
"Türk yazılımcıların bazı inovatif internet uygulamaları anlamında bir şeyler üretebilmesi adına verdiğiniz destekler ya da buna yönelik projeleriniz var mı?" sorusu üzerine ise Terzioğlu, "Dünyada bir sürü yeni uygulama çıkıyor. Bu uygulamaların ve yenilikçi akımların önüne geçmememiz lazım. Bizim tam tersi onlardan da iyisini yapacak ortamları sağlamamız lazım. Bu işi illa biz yaparız diye ortaya çıkarsak vaktinde yapmamıza imkan yok. O kadar çok kaynağa, o kadar çok beyne, ele sahip olan bir şirket yok. O yüzden Türkiye’de ne kadar start-up varsa bütün bu start-upların en verimli çalışabilecekleri ortamı yaratmak gibi bir amacımız var. Türkiye’de öyle bir bulut teknolojisi yaratacağız ki Türkiye’nin start-upları bu teknolojiye eriştikleri zaman istedikleri kadar işlem gücüne, istekleri kadar data saklama gücüne, istedikleri kadar yazılım geliştirme araçlarına ulaşma şansına sahip olacaklar. Bunları da gerektiği zamanda biz sübvanse edeceğiz. Bedava kullandıracağız. Ne zaman ki başarılarına başarı katmaya başlayacaklar o zaman bize ödeyeceklerini düşünüyoruz. Dünyada da bunun güzel örnekleri var, incubation anlamında. Biz kendimizi bu ekosistemi bir anlamda verimli kılan bir şirket konumuza çekip buradaki yatırımları Türkiye’nin yatırımlarının önünü açmamız lazım. İkinci konu da şu; bir taraftan bu harika uygulamaları görüyoruz ama şunun farkında olalım lütfen. Bu harika uygulamalar benzer hizmetleri farklı kurallarla veren ve Türkiye’nin de değerlerini çalıp götüren uygulamalar. Türkiye’nin datası Türkiye’de olmak zorunda. Bugün Google’da bir arama yaptığınız zaman cevaplar yüzde 96 oranında Avrupa’dan geliyor. Türkiye gibi bir ülkede arama motor pazarında Google’ın yüzde 95 gibi bir pazar payı var. Ve Whatsapp yatırımları için bir kuruş vergi ödemiyor. Biz hem yatırım için, hem kullanım hem kurumlar vergisi için vergi ödüyorsak bu eşitsizliklerin de ortadan kalkması lazım. Dünyadaki aynı hizmet, aynı kurallar durumunu Türkiye’nin de hayata geçirmesi lazım, bir dizi aksiyon alması lazım, bunu seyredemeyiz. Bu o uygulamalardan mahrum kalalım demek değil, o uygulamaların daha iyisini yapalım, bizim insanlarımız yapsın; yaparken onlara destek olalım, para kazanırken de onlar bu ülkeye vergilerini ödesinler. Bu ülkenin datası da bu ülkede kalsın; bu ülkenin de bir anlamda ekonomisinin bir parçası haline gelsin. Türkiye’de herkes cari açıktan söz ediyor; Türkiye’nin asıl açığı data açığıdır. Biz kendi datasına sahip olmayan bir ülke haline geldik. Soyulduk. Datamız Türkiye’de değil. Biraz önce fiber seferberlikten bahsediyorduk; bence Türkiye’nin yapması gereken ikinci seferberlik bu. Her türlü regülasyona bu gözle bakmamız lazım. Datanın nerede saklanacağı, nasıl kullanılacağı ve bu alanda faaliyet gösteren şirketlerin uyması gereken kuralların standardizasyonunun, Türkiye’nin önündeki önemli regülasyon ve yasama süreçlerinden bir kısmı olması lazım diye düşünüyorum" dedi.
Turkcell Teknoloji Genel Müdür Yardımcısı İLKER KURUÖZ de yerli yazılım sektörünün gelişmesi konusunda “Geleceği Yazanlar” adlı bir projeleri olduğunu ifade ederek, "O proje kapsamında da son 2 yılda yazılıma ilgi duyan 44.000’den fazla gence destek veriyoruz, eğitim hizmeti veriyoruz, onlarla birlikte hackathonlar düzenliyoruz, değişik konularda proje yarışmaları düzenliyoruz, bunların içerisinden bazı uygulamaları geliştiren arkadaşları bazı yatırımcılarla bir araya getirdik. Burada da Turkcell olarak Türk yazılım sektörünün gelişmesi için üzerimize düşen görevi getiriyoruz" diye konuştu.
BİP uygulamasıyla Almanya ve Ukrayna’ya ulaşacaklarını söyleyen Terzioğlu, “Ukrayna’da zaten bizim operatörümüz var dolayısıyla tabi ki o operatörün işbirliğiyle birlikte yapacağız bunu. BİP’i Rusça hale getireceğiz, Ukrayna lisanına adapte edeceğiz, onların espri anlayışına göre oraya özel çıkartmalar, capsler koyacağız. Bu alandaki çalışmalarımızı yapacağız. Gerek Ukrayna’da gerekse Türkiye’de arama motoru anlamında Türkiye’nin yapması gereken ve Turkcell’e düşen vazifeler olduğunu düşünüyoruz. Bu alanda da çalışmalarımız var” dedi.
“Bu 9 ülkede faaliyettesiniz. Bu bant genişliğini, diğer 8 ülkenin kapasitesiyle Türkiye’nin kalitesi bakımından karşılaştırabilir misiniz? Buradaki deneyiminizi mi oraya taşıyacaksınız yoksa orada deneyimlediklerinizi mi Türkiye’ye taşımayı düşünüyorsunuz?” sorusu üzerine Terzioğlu, “Türkiye’de 3.5G dediğimiz teknoloji, dünyadaki en gelişmiş teknolojilerden bir tanesidir. Dolayısıyla eğer bir bilgi birikimi taşıyacaksak bu Türkiye’den diğer ülkelere yönelik olacak” dedi.
İHALENİN TÜKETİCİYE FİYAT KONUSUNDA YANSILAMALARI
İhalenin tüketiciye fiyat konusunda yansılamalarıyla ilgili olarak da Terzioğlu, “Dövizle ihale konusuna değinmek istiyorum. Bu doğru değildir. Türkiye, Türk Lirası’yla dönen bir ekonomi. Dolayısıyla sizin bahsettiğiniz gibi bu tarz bir başka bilinmeyenin denkleme sokulması beklenmedik sonuçlara yol açabiliyor. Bu da ekonomi için sağlıklı bir şey değildir. Sadece bizim ihalemizle alakalı olarak konuşmuyorum; bu tarz yapılan her türlü belirsizlik faktörünü ne kadar çok artırırsanız, ekonomiye o kadar çok yansır. 2023 hedeflerimize de yansır, şirketlere de yansır, istihdama da yansır, yatırıma da yansır. Bence bu gibi belirsizliklerin ortadan kaldırılmasında büyük fayda vardır. Ümit ediyorum bu yönde ileride de adımlar atılacaktır. Bunlar fiyata yansır mı sorusunda da şuna bakmamız lazım. Bizler bugün olmayan bir takım yeni hizmetleri tanımlayacağız. Bugün olmayan yeni ihtiyaçlar ortaya çıkacak, bugün olmayan yeni tüketim alışkanlıkları oluşacak. Bunlar oluşurken hiç şüphe yok ki onların getireceği faydalara paralel bazı yeni fiyatlamalar yapacağız. Bunların bir kısmı daha ucuz, bir kısmı daha pahalı olacak. Kullanım miktarı daha çok artacak, dolayısıyla biz bir taraftan büyümeyi sağlarken bir taraftan da müşterilerimize doğru faydayı doğru fiyata vermeyi öğreneceğiz. Bu, bir süreç. Dünyada örneklerine baktığınızda, bilimsel anlamda çok büyük sıçramaların yaşandığı hiçbir yer görmüyorsunuz ama kullanım anlamında, tüketim alışkanlıkları anlamında sağlanan hizmetler anlamında çok farklı hizmetler göreceğimiz için bizim önümüzde çok farklı yeni gelir fırsatları oluşacak diye düşünüyorum. Bu gelirler de müşterilerimizin memnuniyetle bizlere vereceği, kendi seçimleri sebebiyle vereceği hizmetlerin bedeli olacak. İran’daki yaşadığımız problem bizim için önemli bir deneyim oldu. İran büyük bir pazar, büyük bir devlet. Hiçbir şirketin bir büyük devletle, bir büyük pazarla küs olma hakkı yoktur. Tabi ki İran’daki fırsatlara da bakacağız. O problemimizin de ayrıca takipçisi olacağız” diye konuştu.
Açıklaması sırasındaki “Telekom pazarının ikinci şirketiyiz” ve “hizmet şirketi” sözlerinin sorulması üzerine Terzioğlu, “Bu, iştah ve açlıkla alakalı bir şey. Biz Türkiye’nin artık lider cep operatörü olmakla yetinmeyeceğiz. Bir Türkiye’nin telekom sektöründeki en büyük oyuncusu olmak üzere yola çıkmış, şu anda da bu anlamda yüzde 35.60 pazar payı olan bir şirketiz.Baktığınızda Türkiye’deki 3 operatörün pazar payları yüzde 44.3, yüzde 35.6 ve yüzde 20.1 olarak gerçekleşiyor. Türkiye telekom sektörü, bizim kendimizi daha önce ölçüp de birincisiyiz dediğimiz pazarın da iki katı büyüklüğünde bir pazar var bu arada. Dolayısıyla biz hedef büyütmüş durumdayız. Bu hedefe olan istikametimiz de hızlanarak ve daha büyük bir iştahla gerçekleşecek. Bizim Türkiye telekom sektöründe 1 numaralı operatör olma hedefimiz de aynen olduğu gibi yerinde duruyor. Telekom sektörü artık sabit ve mobili hem ses hem data olarak bir arada içeren bir sektör. Dolayısıyla biz bu yaptığımız tanım değişikliğinde önce müşterilerimize olan hizmet tutkumuzun altını çizmek istiyoruz. Teknolojiyi en iyi şekilde kullanarak bu hizmeti sağlayacağız; ama daha da önemlisi artık bir numara olma hedefimiz çok daha büyük bir pazarla alakalı. Çok daha elle tutulabilir bir rekabet tablosunda da kendi yerimizi de iyi bilmekle, nereye koştuğumuzu çok iyi ifade etmekle alakalı” diye konuştu.
“BTK rakamlarıyla ilgili sizin de itirazlarınız olduğunu biliyorum. Bu pazar payı düzenlemesiyle ilgili herhangi bir girişiminiz olacak mı BTK nezdinde? Çünkü siz hep özellikle Vodafone rakamlarının yanlış olduğunu savunuyorsunuz. Orada bir girişiminiz olacak mı?” sorusuna ise Terzioğlu şu cevabı verdi:
“Şöyle bir noktaya geldik. Biz şeffaf bir şekilde bunu nasıl hesapladığımızı sizlerle paylaşacağız. Biraz önce Nihat’ın ifade ettiği gibi halka açıklanan sonuçlardaki gelir rakamlarının oranlamasıyla bunu hesap ediyoruz. bu şekilde hesaplamaya devam edeceğiz. Bir numara olana kadar da bunun hep altını çize çize devam edeceğiz.”
“TURKCELL KULLANICILARININ SIM KART VE TELEFONLARININ YENİ NESİL İLETİŞİM TEKNOLOJİSİNİ DESTEKLEYİP DESTEKLEMEDİĞİNİ OTOMATİK OLARAK TEST ETTİĞİ BİR SAYFA VAR”
İlker Kuruöz ise, Turkcell.com.tr’nin altında 4.5 G’nin neler getireceğini tanıtan özel bir sayfa hazırladıklarını ifade ederek, “Burada hem bireyler hem kurumsal kullanıcılarımız nelerle karşılaşacaklarını görüyor olacaklar. Bu yeni jenerasyona geçerken cihaz ve SIM kartların hazırlığı da önemli bir değişiklik. O sayfayı yüklediğinizde Turkcell kullanıcılarının SIM kart ve telefonlarının yeni nesil iletişim teknolojisini destekleyip desteklemediğini otomatik olarak test ettiği bir sayfa var. Oradan da kendi durumlarını kontrol edebilecek müşterilerimiz. Tabletleri de destekliyor. O sayfaya girdiğinizde tabletler de kendi durumunu gösteriyor. Özellikle yeni gelen mobil iletişimi destekleyen tabletlerin hemen hepsi artık 4. nesil iletişim teknolojisini tekleyen tabletler olarak giriyor pazara” dedi.
Fiber altyapı olarak hazır olduklarını söyleyen Terzioğlu, “Biz hazırız. Ama Türkiye hazır değil. Türkiye’nin önünün bu alanda açılması lazım. Bu yüzden benim buradaki çağrım kendimize siyasal menfaat yaratmak amacıyla ya da Türk Telekom’u spesifik olarak köşeye sıkıştırmak değil; birinin Türkiye’de nasıl kentsel dönüşüm için bir düğmeye basması gerektiyse bu  da aynı ölçüde önemli bir konu. Tüketicinin, vatandaşımızın bu servise daha hızlı sahip olması için bunun yapılması lazım. Diğer taraftan da hakikaten bizim Superonline kanalıyla bugüne kadar yaptığımız altyapı yatırımları bize son derece önemli kabiliyetler ve yetkinlikler kazandırdı. Sadece kendi backbone’umuzu oluşturmakta değil, aynı zamanda uluslararası taşıyıcı pazarında bir pazar payı sahibi olmamız açısından da bize çok büyük faydaları dokundu. bu altyapıyı da diğer operatörlere kullandırma konusunda fevkalade esnek olacağımızı da ifade etmek isterim” dedi.
“Az önce data açığı var dediniz; soyulduk dediniz. Arama motor konusunda da gereken adımı atacağız dediniz. Bunun sonucunda bir Türk Google mı geliyor?” sorusu üzerine Terzioğlu, “Şunu belirtmek istedim 8000 m2’lik data center (veri merkezi) kapasitemizi bu sene sonunda 25000 m2’ye çıkarıyoruz. Türkiye’nin datasına Türkiye’de sahip çıkmak için altyapıyı oluşturuyoruz. Arama motoru ve dijital pazarlama anlamındaki işbirliklerine de her zaman açığız. Bunu illa Google’a karşı bir şey yapıyor olarak algılamamak lazım. Zaman zaman Google ile zaman zaman dünyadaki diğer oyuncularla işbirliği anlamında bu alanda daha aktif olacağız. Ancak Türkiye’nin datasına da Türkiye’de sahip çıkmak için de gerekli altyapı yatırımlarını yapıyor olacağız. Datacenter yatırımlarını bu anlamda okumak mümkün” dedi.
İhaleyi özellikle kurda hangi projeksiyonlara göre yaptıklarına ilişkin soru üzerine Kaan Terzioğlu, “Doların veya kurların ne olacağını tahmin etmeye imkan yok. Bize düşen görev bu alanda risklerimizi hedge etmek, sınırlandırmak ve buna yönelik olarak da biz kendimizi hazır hissediyoruz. Kur ne olursa olsun bizim planlarımız o şartlarla karlı ve büyüyen bir operasyonu devam ettirmeye yönelik” dedi.
CFO Murat Doğan Erden ise, konuya ilişkin, “Kur bizim için tamamıyla bir senaryo analizi. Farklı senaryolara göre hassasiyet ve tolerans seviyesi belirliyoruz. Kur gibi faiz de aynı şekilde önemli bir konu. Bununla ilgili makro büyümeler ve enflasyon tabii ki. Dolayısıyla en kötüsüne göre, iyimsere göre senaryolarımız var ama bu tamamıyla bir tolerans seviyesi. 3 ve 10’ar yıllık planlarımız var” diye konuştu.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.