Avrupa’nın geleceği Münih’te tartışılacak

Bu yıl 53. kez dünyanın 60 farklı ülkesinden 500 önemli ismi bir araya getiren Münih Güvenlik Konferansı’nda başta Avrupa’nın içinde bulunduğu çıkmaz, yükselen ırkçı akımlar, ABD’nin yeni yönetiminin dış politika stratejileri ve NATO’nun geleceği gibi önemli konular masaya yatırılacak.

Konferansa Almanya Başbakanı Angela Merkel, Başbakan Binali Yıldırım, ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, AB Konseyi Başkanı Donald Tusk, NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ve Milli Savunma Bakanı Fikri Işık’ın yanı sıra 30 devlet başkanı, 80 dışişleri ve savunma bakanı, yüze yakın milletvekili ve güvenlik uzmanları, akademisyenler katılıyor. Konferansın en önemli bölümlerini ise ikili görüşmeler oluşturacak.

Münih Uluslararası Güvenlik Konferansı’nın ana konusunu İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra kurulan Avrupa Birliğinin geleceği ve ABD’nin yeni yönetiminin dış politika stratejilerinin neler olacağı, İngiltere’nin AB’den ayrılması, NATO ittifakı içindeki anlaşmazlıklar, mülteci sorunu, Suriye’deki iç savaş, Rusya ile Batı arasındaki yaptırımlar, Kuzey Kore ve İran’ın nükleer ve kimyasal silah programlarının dünya için oluşturduğu tehlikeler oluşturuyor. Siper saldırılar, uluslararası terör ve yapılması gereken işbirlikleri de ele alınacak önemli konuların başında geliyor.

Konferansta ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence’in yapacağı açıklamalar merakla bekleniyor. NATO’nun geleceği için önemli olan açıklamalar, Uluslararası Güvenlik Konferansı’nın (UGK) önemli başlığını oluşturacak. ABD’nin NATO’nun mali yükünün Avrupalılar tarafından daha fazla paylaşılması düşüncesinde ısrarlı olması bekleniyor.

Avrupa’da ırkçı akımların yükselişi ve partileşerek iktidara talip olmaları, radikal siyasi söylemlerinin Avrupalılar arasında itibar görmesinin Batı medeniyetinin çöküşü olarak nitelendirilmesi Güvenlik Konferansı’nın diğer önemli konularından birini oluşturuyor.

Uluslararası Münih Konferansı Başkanı Wolfgang Ischinger, liberal dünya düzeninin sonuna gelindiğini belirten makalesinde, "Uluslararası güvenlik İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana hiç günümüzde olduğu kadar kırılgan bir durumda olmadı. Batı’nın hakimiyetindeki liberal dünya düzeninin sonuna yaklaşıldı" görüşünü savundu.