Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Arafat’ta klimalı yüksek çadırlar dünyaya örnek oldu

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, Türkiye’nin bu yıl ilk olarak Arafat’ta klimalı yüksek çadır kurmasının, diğer ülkeler için örnek olduğunu, hacıların Arafat’ta can kaybının da yeni uygulama ile ortadan kalktığını...

Haber Giriş Tarihi: 13.09.2016 14:36
Haber Güncellenme Tarihi: 13.09.2016 14:36
Kaynak: Haber Merkezi
https://www.bursahaber.com/
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, Türkiye’nin bu yıl ilk olarak Arafat’ta klimalı yüksek çadır kurmasının, diğer ülkeler için örnek olduğunu, hacıların Arafat’ta can kaybının da yeni uygulama ile ortadan kalktığını söyledi.
Hac programını takip eden gazetecilerle Mekke Din Hizmetleri Ataşeliği’nde bayramlaşan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, "Biz Müslümanlar bu bayramları hakkı ile idrak edebilelim. Cenab-ı Hak bu bayramları en güzel bir şekilde yaşamayı nasip etsin" dedi.
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın 1979 yılından itibaren hac görevini üzerine aldığını hatırlatan Prof. Dr. Mehmet Görmez, “Son 13-14 yılında bizzat bulundum. Son 5-6 yıldır da en büyük sorumluluğu omuzlarımda taşıyarak buraya geliyorum. Her yıl biraz daha gelişiyor. Çok oturmuş bir sistemi olmakla birlikte diğer dünya hac organizasyonları ile mukayese edildiğinde, Diyanet’in organizasyonu çok iyi bir noktada kabul ediliyor. Hem de bir eksiğimizi görerek bir sonraki yıl onu tamamlamaya çalışıyoruz. Organizasyonunun yüzde 80’i başka bir ülkenin topraklarında gerçekleştirildiği için birçok zorlukları içinde bulunduruyor. Bu sene çok güzel bir hac ibadeti yaptık” diye konuştu.
Görmez, bu sene iki gelişmenin sevincini paylaşmak istediğini belirterek, “Birincisi Suudi Arabistan, geçen yıl yaşanan vinç kazası ve Mina izdihamı sebebiyle pek çok kardeşimiz vefat etti. Bu sene çok daha büyük önlemlerin alındığına şahit olduk. Haccı gerçekleştirmek için çok fazla gayret sarf edildiğini gördük. Haccın yükünü büyük oranda arttıran içeriden gelen ziyaretçilerin sınırlandırılması bu yıl hac ibadetini çok kolaylaştırdı. Bu yıl güvenlik ve diğer hizmetler bakımından birçok yeniliğe şahit olduk. Hac zamanında Suudi Arabistan’da binlerce insanın işini bırakarak dünyanın değişik bölgelerinden gelen hacılara hizmet için seferber oluyorlar. Diğer güzel bir gelişme ise bizim Arafat’taki yeni düzenlemelerimiz oldu. Geçen sene 26 vatandaşımızı kaybettik. Çok sıcaktı ve oranın şartları farklı idi. Biz ikili görüşmelerle, şartları zorlayarak bu sene kurduğumuz klimalı yüksek çadır sistemi ile hacılarımızı rahatlattık. Bizim dinimizde ibadet içerisinde vücuda eziyet ederek ibadet etmek yoktur. Hac meşakkattir diye bir hadis vardır. O zorlukları ifade etmek için söylenmiştir. Bizim işimiz de meşakkatleri imkanlar dahilinde kaldırmaktır. Bizim inancımızda vücuda zarar vermek anlayışı yoktur. Sağlığımızı en güzel şekilde koruyarak Rabbimize en güzel ibadeti yapmakla mükellefiz. Her türlü tedbire başvurarak güzel ibadet etmek bize emredildi. Zorluk çekerek ibadet etmek esas olsaydı, dünyanın farklı yerlerinde farklı abidler ortaya çıkardı. Peygamber Efendimizin ’din kolaylıktır’ hadisini merkeze alarak kolaylaştırmamız gerekiyor. Hacda seyahat boyutunu kolaylaştırırken, ruhunu da unutmamak gerekiyor. Hac ibadeti dünyaya büyük mesajlar taşıyor. Hac Müslümanların dünyada en büyük kongresi, öyleyse dünyaya güçlü bir barış mesajı veremezler mi diye soruyorlar. Bu mesaj sembollerle veriliyor. Binlerce hacı adayının ihramını giyerek yola çıkması, börtü böceği, karıncayı ezmeden bir dünya kuracağımızın, tabiata saygılı olmanın bir mesajıdır. Bu kadar farklı ırklarda, dillerde insanın Kabetullah’da tavaf etmesi, bütün dünyaya en büyük kardeşlik gösterisidir. Ancak üzülerek belirteyim, biz Müslümanlar ve inananlar için en büyük tehlikelerden bir tanesi ibadetlerin özünü, mahiyetini, hikmetini kaybetmek en büyük kayıptır. Eğer bir Müslüman haccın hikmetini hakkıyla kavrasa, her Müslüman kavrasa, Kabetullah’ı tavaf ederken Hacer’ül Esved’i öpmek için zorluk çıkarmaz, incitmez. Her Mümin’in kalbi nazargahı ilahi kadar kıymetlidir. Dünya Müslümanlarının organizasyonu işlerini yürütürken, hac ibadetinin bizi bize kavuşturan yönleri üzerinde yoğunlaşmamız gerekiyor. Bunun için de haccın bir eğitim olduğunu düşünerek, kayıt olduğumuz günden itibaren, bunu bir mektep haline dönüştürmeye çalışıyoruz. Diyanet olarak biz bunun üzerinde yoğunlaşıyoruz. İrşat heyetimizle bir değerlendirme yaptık. Bizim haccı eğiten, Peygamberimize ümmet olmayı öğreten, ihram ile nasıl eşitlendiğimizi anlatan, ihram ile börtü böceğe dokunmamayı bile gösteren, tavaf ile say ile Arafat ile bizim gönül dünyamızı, ahiret ve dünyamızı tanzim eden bir ibadet olduğunu öğrenmemiz ve öğretmemiz lazım. Haccın büyük bir mektep olduğunu dikkate alarak insanları geliştirmemiz gerekiyor. Haccı bir seyahat gibi görmeyip ibadet boyutunu, irşat, mektep boyutunu öne çıkarmamız gerektiğini düşünüyoruz” şeklinde konuştu.
"Bayram, sevinci ibadet kılan bir zaman dilimidir"
Ülkemizde büyük zorluklar olduğunu, terörün milletimizin sırtından bir türlü düşmediğine işaret eden Görmez, sözlerini şöyle sürdürdü: “Hacıların en büyük duası milletimizin 30 yıldır yakasından düşmeyen, Türkiye’nin dünya mazlumlarının ümidi olmaktan çıkması için müstevlilerin yönettikleri terörün bitmesi yönündedir. Ülkemiz ateşle kuşatıldı. Bu ateşle kuşatmayı ortadan kaldırmak için sınır ötesine geçen askerlerimiz var. Cenabı Hak onlara da yardım etsin. Hiçbir can kaybı yaşamadan, yaşatmadan, bölgemizde huzuru tesis etmeyi bize, milletimize nasip etsin. Bayramda yapacaklarımız var. Bayram ilmihalinin ilk kuralı bayramın sevincini tatmaktır. Bayram, sevinci ibadet kılan bir zaman dilimidir. Bayramda kalbimizde sevinçleri hissetmeliyiz, sevinçleri evlerden evlere taşımalıyız. Peygamberimizin güzel bir sözü vardır. En büyük sadaka müminlerin kalbine sevinç taşımaktır. Beyazıd-ı Bestami’nin mezarında şu yazılıdır. ’Soru: Ne ile ulaştın bu dereceye? Cevap: Müminlerin yüreklerine sevinç, sürur taşımakla nail oldum’ der. Tam da bayram bunun zamanıdır. Nice bayramları huzur içerisinde yaşamayı nasip etsin. Haccınız mebrur olsun. Salimen, (sıhhat ve selamet içerisinde), ganimen (ganimetlenmiş olarak. Maddi değil manevi ganimetlenme, yüreklerimiz doymuş olarak) gitmeliyiz. Hac ibadetleri belli bir vakit içinde yapılsa da, insan dünya hayatına bir kez geliyor. O bir kez geldiğimizde Rabbimizle ilişkiyi düzgün tutmamız gerekiyor. Namaz da, o vakitteki ibadet ile hac vaktindeki ibadetlerle olmuyor. Mühim olan onu hayatın her anına yansıtmaktır. Eşinizle, komşu ve çocuklarınızla bu güzel ilişkiyi sürdürmektir. İyi bir Müslüman olmak, iyi bir insan olmayı gerektiriyor. Bunlar birlikte olduğu zaman kıymetli oluyor. Allah’ı zikretmek sadece tespih ile olmuyor. Allah’ı zikretmek dört duvar arasında kendimizle baş başa kaldığımızda Allah bizi görüyor gibi yaşamaktır. Arafat’taki duayı canlı olarak yayınlıyoruz. Bu programlar ile memleketimizdeki hacı adaylarımız da duygulanıyorlar. Bir arkadaşım nakletti, Türkiye’de sıra bekleyen bir hacı adayımız, ihramını giyerek Arafat duasına iştirak etmiş.”
"Millet olarak daha çok bir istikbalin inşasına yönelmeliyiz"
Görmez, şu ifadelere yer verdi: “Millet olarak daha çok bir istikbalin inşasına yönelmeliyiz. Geçmişi bırakıp, geçmiş üzerinden hesap sormayı bırakıp, bu hataları bir daha işlemeyecek bir şekilde barış ve istikrar içerisinde barış ve istikrarın inşasına yönelmeliyiz. Bugün Mekke’de vahyin kalbinden de tekrarlamak isterim. Bu aziz milletin 15 Temmuz’daki soylu direnişini, bir merhamet ve adalet ile taçlandırırsak tarihteki yerimizi alırız. Millete karşı kötülük yapanın cezasını bulması, merhamet direnişinden kastım da, doğrudan millete kötülük yapmayan saf duygularla aldatılanları kazanarak yolumuza devam etmeliyiz. Ülkemizin yüzde 99’unu Müslüman kabul ederiz. Bu milleti dindar olanlar, olmayanlar diye tasnif etmeyi doğru bulmayız. Herkes kendi şakilesince (fıtratınca), din okyanusundan nasibini alır, avuçlar. Herkesin dini hayatı kendine özgüdür. Hiç kimse kendi yaşadığı dini tecrübeler üzerinden başka bir insanın dindarlığını sorgulamaya kalkışmamalıdır. Dünyanın her tarafından ırkçılık belası varken, biz hiçbir ırk ayrımı yapmadık. Hacda insanlara sorunuz, biz millet olarak tarihte 5 asır başka toprakları yönettik. Fakat hamdolsun, bizim arkamızdan 4 asır yönettiğimiz toprakta yaşayan hiçbir Müslüman beddua etmiyor. Bilakis dua ediyor. Başka ülkeler 20 yıl başka ülkelerde kaldılar. O sömürgeci olarak kaldılar. Irk, dil ve inançları yok ettiler. Bütün mazlumlar onlara beddua etmeye devam ediyor. Dünyanın hiçbir yerinden bizim milletimize beddua duymadım. Hep yüksek dua ve özlem duydum. Bu ayrımcılığı bir tarafa bırakmalıyız. Aynı şekilde Alevi, Sünni ayrımını kabul etmiyoruz. Türkiye’de tarih boyunca birlikte yaşadığımız dindarlığa eğer kahir ekseriyeti için Sünnilik ismi verilecek ise, Aleviliğin zıddı olmamıştır. Aleviliğin zıddı Emeviliktir o da tarihte kaldı. Farklı dünyalarda bu ayrışmayı körüklemek için farklı mühendislikler yapıldığını biliyoruz. Bunun karşısında durmalıyız. Devletler hukuk ile ayaktadır. Adalet mülkün temelidir. Buradaki mülk, mal anlamında değil, yönetim devlet manasındadır. Bir suç işlendiğinde bunun karşılığı bulunur. Adalet bir suç yapınca karşılığını bulmasıdır. İhsan ise insanlar arasındadır. Aile içerisindeki ilişkilerde ihsan, adaletten yüz kat üstündür. Bireyler arasında, arkadaşlar arasında ihsan adaletten üstündür. 15 Temmuz’dan sonra devlet adalet üzerinde duracak. Biz millet olarak ihsan üzerinde duracağız.”
15 Temmuz’dan hemen sonra olağanüstü din şurasını topladıklarını hatırlatan Görmez, “3 günlük bir şura gerçekleştirdik. 18. maddesi Diyanet Yüksek İşler Kurulu’nun din eğitimine katkıda bulunan bütün sivil dini yapılarla bir araya gelerek, bu hatalara bir daha bu milleti düçar etmemek için, ortak görevlerin neler olduğu konusunda istişarelerde bulunmak idi. 15 Temmuz’dan sonra değerlendirmelerde bazı yanlışlar yapılıyor. Bir ihanet üzerinden, topluca bütün dini yapılara, dini cemaatleri zan altında bulundurmak. Bir taraftan da benzer hataların benzer yapılar içerisinde ortaya çıkma tehlikesini de gözardı etmemeliyiz. Bu iki konuyu dikkate alarak, Türkiye’de dini hayata katkı sunan sivil dini yapılarla bir araya gelerek değerlendirmeler yapılacaktır. Bunun bir zorunluluk arz ettiğini düşünüyorum. Biz din üzerinden bölünme ve parçalanmanın İslam dünyasında Müslümanları nereye getirdiğini görmeliyiz. İbret almalıyız. Bu hataya düşmemek için her türlü önlemi almalıyız. Yasaklamak çare değildir. Devletleştirmek hiç çare değildir. Çare liyakattır, ehliyettir, ilimdir, özgürlüktür. Çare şeffaflıktır. Bir yapı, hangi çerçevede hizmet veriyor ise topluma onu deklare etmeli ve onun dışına çıkmamalıdır. Ben bir alanda milletin hayırları ile hizmet vereceğim diye ortaya çıkıyor ise, biz onu siyasette, ticarette, futbolda, şikede görmemeliyiz. Bu toplantı hacdan dolayı ertelendi. Hacdan sonra en önemli çalışma bu olacaktır. 14-15 Ekim’de Avrasya İslam Şurasını toplayarak Türkiye’de vardığımız bu neticeleri Asya ve Orta Asya ile Balkanlar ve Avrupa’daki teşkilatlarımıza anlatacağız. İslam dünyasında en büyük kuruluşları da bu toplantıya gözlemci olarak davet edeceğiz. 14-15 Ekim’de İstanbul’da yapacağımız şuraya Cumhurbaşkanımız da iştirak edecekler” dedi.
Hac organizasyonunda seyahat acenteleri ile Diyanet arasında bir rekabetin söz konusu olmadığı kaydeden Görmez, seyahat acenteleri ile gelen hacıların da irşat görevi başta olmak üzere birçok hizmeti birlikte yürüttüklerini anlattı.
İbadetin evrensel olduğunu bildiren Görmez, “Hac hizmetini misafiri olduğumuz ülke yürütüyor. Bütün İslam dünyasının birlikte konuşabileceği bir konu, benim değerlendirme yapmam doğru olmaz. Biz hacılarımızı doğru bilgilendirerek, eğitimi daha yüksek seviyelere çıkartarak, ev sahipliği yapan ülkeye yardımcı olmamızın daha sağlıklı olacağını düşünüyorum. Arafat’ta binlerce araçla yapılan nakillerin, raylı sisteme dönüşmesi ile güzel bir ortamın oluşmasını umut ediyoruz. Yüzde 10 civarında misafirimiz vardı. Suudi Arabistan’da başka ülkelerin hacılarının organizasyonu ile ilgilenmeme şartı var. Keşke başka ülkelere yardımcı olma konusunda bir yetki verilse, Mekke’de sokaklarda yatan diğer ülke hacılarına da hizmet vermek isteriz. Dağıstan’dan otobüslerle gelen onlarca hacı adayı bir yıl sokaklarda kaldılar. Bizden ambulans yardımı istediler. Dağıstan’dan gelen 9 bin kişiyi ücretini ödeyip kullanmadığımız Mina’daki çadırlara taşıdık. Şimdi gidin Dağıstan’a köylerde o günkü hacılar efsane gibi Türkiye’nin bu hizmetini anlatırlar” diye konuştu.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.