Bu topraklardaki bin yıllık şanlı tarihimizde, mazlumu koruyan zalimi yok eden çok sayıda örnek mevcut. Ne mutlu bize ki, böyle bir ecdada sahibiz. Başarılarla dolu sekiz yüz yılın ardından son iki yüz yılda duraklayan, güç kaybeden ve diz çöktürülen Türkiye, nihayet tekrar ayağa kalkıyor. Bu kalkış, yeryüzünde o kadar büyük sarsıntılara yol açıyor ki, birilerinin uykuları kaçıyor. Uyuduklarında ise gördükleri kabuslarla uyanıyorlar. İşte bu yüzden tekrar bu millete diz çöktürmeye uğraşıyorlar ancak artık buna güçleri de yetmiyor.

Terör argümanı

Batı medeniyetinin uzun yıllardır Türkiye'ye ayar vermek ve kontrol altında tutmak için kullandığı terör argümanı artık işe yaramadıkça iyice gemi azıya aldılar.

Kırsalda ağır kayıplar yaşayan ve daha da önemlisi artık doğudaki şehirlerde tabanı da eriyen PKK ve yan sanayi örgütleri büyük bir çözülme yaşıyor. Hal böyle olunca batıdaki büyük şehirlerde yaptıkları terör eylemleriyle ses getirmeye, halkı yıldırmaya ve oluşacak baskıyla da hükümete geri attırmaya çalışıyorlar.

Çok şükür ki, bu oyunları gören halkımız, devletinin arkasında her geçen gün daha kararlı ve güçlü bir şekilde duruyor.

Ortadoğu'daki tüm şer planları Türkiye tarafından engellenen batılı devletler sinirden deliye döndükçe var güçleriyle üzerimize geliyorlar. Hem ülke içinde yaptırdıkları eylemler, hem güney sınırımızda yaşananlar, hem de yaptığımız operasyonlar karşısındaki hareketleri bunu açıkça gösteriyor.

Eskiden örtülü olan birçok şey artık açığa çıktı ve açıktan bir savaş yürütülüyor. Onlar her zamanki korkaklıklarıyla perde arkasında kalarak vekalet savaşı yapıyorlar ama bu milletin kahraman evlatları yine mertçe, çöl-fırtına, yaz-kış demeden cephede gerekirse göğüs göğüse çarpışıyorlar.

Suriye'deki varlığımız

Batı medeniyetini en çok korkutan gelişme bugün Türkiye'nin Suriye'de yürüttüğü operasyonlar. Korkmakta haklılar çünkü Türkiye, 1. Dünya Savaşı'ndan sonra ilk kez tekrar bölgeye adım attı. Eğer bu millet tekrar coğrafyada mazlumun umudu, zalimin kabusu olursa bunun arkası gelecek ve onların sömürü çarkları kırılacağı gibi kendi hükümranlıkları da tehlikeye düşecek. Bu millet tekrar ayağa kalktığında ümmete liderlik edecek ve işte o zaman bu güç karşısında Viyana kapıları da kar etmeyecek.

İşte o yüzden hepsi başta DAEŞ ve YPG olmak üzere terör örgütlerine yol verdiler. Bölgede bırakın onları vurmayı, rahatsız bile etmeyip üstüne bir de silah veriyorlar. Bugün hakikaten Suriye'de yedi düvelle harp ediyoruz.

Ne yaparlarsa yapsınlar, korkunun ecele faydası yok ve yaklaşmakta olan sonu engelleyemeyecekler. Bu süreçte sadece içerideki birliğimize dikkat etmeli, terör örgütlerinin propagandalarına kanmamalı ve yeise düşmemeliyiz.

Safahat konuşuyor

Hayranı olduğum milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy'un, eskimez eseri Safahat kitabı mutlaka her Türk ve Müslüman evladının başucunda olmalı ve sürekli okunmalıdır. O yüzden yazımın finalini de Safahat'tan alıntılara bırakıyorum...

Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim,

Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim.

Adam aldırma da geç git, diyemem, aldırırım.

Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım.

Zalimin hasmıyım amma severim mazlumu...

“Medeniyet!” size çoktan beridir diş biliyor;

Evvelâ parçalamak, sonra da yutmak diliyor.

Böyle bir yurdu elinden çıkaran nesli sefil,

Yerin üstünde muhakkar, yerin altında rezil!

Hem vatan gitti mi, yoktur size bir başka vatan;

Çünkü mirasyedi sâil kovulur her kapıdan!

Sahipsiz olan memleketin batması haktır;

Sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır.

Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez.

Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez.

Yeis öyle bir bataklıktır ki, düşersen boğulursun.

Ümide sımsıkı sarıl, gör ne olursun.