Ne yapılırsa yapılsın hatta senaryosu dışarıda yazılıp bu coğrafyada sahneye konulmaya çalışılsın,
Her hadise önünde sonunda dolanıp Atatürk’te bitiyor.
Mustafa Kemal hala olmaz heveslerin önünde ki en büyük duvar.
Ne demişti Ata ?
‘’Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz. En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır”
Yok olur diyenler şimdi pirincin taşını ayıklamaya çalışmakla meşguller.
Bu sözlerin doğruluğunu kanıtlayacak onlarca örnek olay var. Belki de yüzlerce binlerce…
Artık herkes son derece yakından bildiği için o sarıklı cübbeli İslamiyet düşmanın yediği herzeleri yazıya konu edip asabınızı tekrar tekrar bozmayacağım.
Benim derdim dinimizin bekasının korunması.
Beka sözcüğünün karşılığı ölümsüzlük, ölmezlik, kalıcılık. Elbette hak dininin asla böyle bir sorunu yok. Benim beka dereken söylemek istediğim ona verilen zararın önlenmesi
Yani
İslamiyetin bin yıllardır başına bela olmuş onun adına sığınarak dilim varmıyor ama yine onun adını kullanarak cahil kitlelere (ki burada kastıma Nitelikli Cahil kitlelerde dahil) bir sürü sapkınlığın işte bizim dinimiz diye dayatılmasının ve bu durumun geniş kitlerce de olağan sayılmasının dinimize verdiği zararın.
Oysa ki;
İslamiyet Tevhit Dinidir-Akla Önem Verir-Evrensel Dindir - Kolaylıklar Dinidir- Barış Dinidir- Sevgi Dinidir- Aşırılıklardan uzak Dindir- Dünya ahiret Dinidir- Fıtrat Dinidir ve İslam da Ruhban sınıfı kesin suretle dinin sahibi tarafından yasaklanmıştır.
İslamiyet’in on temel özelliğini hepimiz biliriz ve yine hepimiz bu on özelliğin bir araya gelmesinden doğan bağ ile din kardeşiyizdir.
Peki dinimizin özellikleri arasında, kız erkek fark etmeden çocuklara tecavüz ediniz diye bir madde var mı? Alın elinize kutsal kitabı içinde şunlar şunlar yazıyor diye insanları kandırın; bunu yapmanızda hangi bir beis yoktur deniliyor mu? Orada burada zıplayın hoplayın olmadı göbek atın yazıyor mu? Ya da dini cinselliğe indirgeyip ahaliye öyle anlatın diye bir emir verilmiş mi?
Hadi uzatmayayım cennetin anahtarı bizde diyebilirsiniz ve konuda kimi bulursanız ona hallenebilirsiniz diye bir öğreti var mı?
Elbette yok.
Onlar yok ama varmış gibi yapanlar çok.
İşte bu yüzden dinimizin bekasını korumak zorundayız diyorum.
Üç yıl önce Nitelikli Cehaleti yazarken yaptığım araştırmalar sonucu edindiğim izlediğim din bağlamında ki cehaletin bir ölçüde önüne geçilebilse de asırlar sonrasında bile aynı oranda sürüp gideceği yolunda olmuştu.
Yani dinimizi cehaletin o kara gölgesinden arındırmak kuşaklar boyu sürecek bir eğitim sistemi ile mümkün ki bunu ne kadar başarabiliriz o konuda şüpheliyim.
Hele ki siyasi ikbal denilen saplantı devreden çıkmadıkça…
Atatürk bundan yüz yıl önce bu beka meselesini de çok iyi görmüştü elbet.
Onun içinde görevi sadece Türk insanına dinini öğretmek olan ve bu mukaddes emanetin şarlatanların elinde oyuncak olmasını önlemek amacı ile Diyanet işleri Başkanlığını kurmuştu.
Ama sanırım o bile temelini attığı bu kurum tarafından lanetleneceğini aklının ucuna bile getirmemiştir.
Neyse konu derin;
Ez cümle demeye çalışıyorum ki;
Dinimizi onu sapık hayallerine araç kılmaya çalışanlardan temizleyemediğimiz sürece bunlara dair haberler hiç kesilmeyecek pek çoğu da haber bile olmayacak.
Dilerim gelecek kuşaklar başarırlar da İslamiyet’in bekası korunur.
Bu güne kadar gelinen nokta malum.
Ya bir de Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmasaydı;
Yaradan’a çok şükür ki bu cümleyi kurdurmadı milletimize…
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Olcay ERÖZDEN
Dinimizin Bekası
Olağanüstü değil mi?
Ne yapılırsa yapılsın hatta senaryosu dışarıda yazılıp bu coğrafyada sahneye konulmaya çalışılsın,
Her hadise önünde sonunda dolanıp Atatürk’te bitiyor.
Mustafa Kemal hala olmaz heveslerin önünde ki en büyük duvar.
Ne demişti Ata ?
‘’Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz. En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır”
Yok olur diyenler şimdi pirincin taşını ayıklamaya çalışmakla meşguller.
Bu sözlerin doğruluğunu kanıtlayacak onlarca örnek olay var. Belki de yüzlerce binlerce…
Artık herkes son derece yakından bildiği için o sarıklı cübbeli İslamiyet düşmanın yediği herzeleri yazıya konu edip asabınızı tekrar tekrar bozmayacağım.
Benim derdim dinimizin bekasının korunması.
Beka sözcüğünün karşılığı ölümsüzlük, ölmezlik, kalıcılık. Elbette hak dininin asla böyle bir sorunu yok. Benim beka dereken söylemek istediğim ona verilen zararın önlenmesi
Yani
İslamiyetin bin yıllardır başına bela olmuş onun adına sığınarak dilim varmıyor ama yine onun adını kullanarak cahil kitlelere (ki burada kastıma Nitelikli Cahil kitlelerde dahil) bir sürü sapkınlığın işte bizim dinimiz diye dayatılmasının ve bu durumun geniş kitlerce de olağan sayılmasının dinimize verdiği zararın.
Oysa ki;
İslamiyet Tevhit Dinidir-Akla Önem Verir-Evrensel Dindir - Kolaylıklar Dinidir- Barış Dinidir- Sevgi Dinidir- Aşırılıklardan uzak Dindir- Dünya ahiret Dinidir- Fıtrat Dinidir ve İslam da Ruhban sınıfı kesin suretle dinin sahibi tarafından yasaklanmıştır.
İslamiyet’in on temel özelliğini hepimiz biliriz ve yine hepimiz bu on özelliğin bir araya gelmesinden doğan bağ ile din kardeşiyizdir.
Peki dinimizin özellikleri arasında, kız erkek fark etmeden çocuklara tecavüz ediniz diye bir madde var mı? Alın elinize kutsal kitabı içinde şunlar şunlar yazıyor diye insanları kandırın; bunu yapmanızda hangi bir beis yoktur deniliyor mu? Orada burada zıplayın hoplayın olmadı göbek atın yazıyor mu? Ya da dini cinselliğe indirgeyip ahaliye öyle anlatın diye bir emir verilmiş mi?
Hadi uzatmayayım cennetin anahtarı bizde diyebilirsiniz ve konuda kimi bulursanız ona hallenebilirsiniz diye bir öğreti var mı?
Elbette yok.
Onlar yok ama varmış gibi yapanlar çok.
İşte bu yüzden dinimizin bekasını korumak zorundayız diyorum.
Üç yıl önce Nitelikli Cehaleti yazarken yaptığım araştırmalar sonucu edindiğim izlediğim din bağlamında ki cehaletin bir ölçüde önüne geçilebilse de asırlar sonrasında bile aynı oranda sürüp gideceği yolunda olmuştu.
Yani dinimizi cehaletin o kara gölgesinden arındırmak kuşaklar boyu sürecek bir eğitim sistemi ile mümkün ki bunu ne kadar başarabiliriz o konuda şüpheliyim.
Hele ki siyasi ikbal denilen saplantı devreden çıkmadıkça…
Atatürk bundan yüz yıl önce bu beka meselesini de çok iyi görmüştü elbet.
Onun içinde görevi sadece Türk insanına dinini öğretmek olan ve bu mukaddes emanetin şarlatanların elinde oyuncak olmasını önlemek amacı ile Diyanet işleri Başkanlığını kurmuştu.
Ama sanırım o bile temelini attığı bu kurum tarafından lanetleneceğini aklının ucuna bile getirmemiştir.
Neyse konu derin;
Ez cümle demeye çalışıyorum ki;
Dinimizi onu sapık hayallerine araç kılmaya çalışanlardan temizleyemediğimiz sürece bunlara dair haberler hiç kesilmeyecek pek çoğu da haber bile olmayacak.
Dilerim gelecek kuşaklar başarırlar da İslamiyet’in bekası korunur.
Bu güne kadar gelinen nokta malum.
Ya bir de Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmasaydı;
Yaradan’a çok şükür ki bu cümleyi kurdurmadı milletimize…