Dünyayı sarsan ve insanları bile bile ölüme götüren bir salgın ile beraber yaşamak zorunda kalıyoruz. Uzmanlar ortaya çıkıp uyarıyorlar, Temizlik, Maske ve Mesafe kurallarına uyalım diye. Görünürde ise pek fazla kişinin bu kurallar umurunda bile değil.

Evet, dünyada ve ülkemizde bir Pandemi, salgın var. İsmine Covid-19 deniliyor. Salgın ve mikrobun ismi ise yeni tür koronavirüs. Adı üstünde, virüs. Girdiği yeri darmadağın eden bir virüs bu. Kimsenin gözünün yaşına bakmıyor. Kimsenin kesesine, cebine, zengin ve fakirlik durumuna bakmıyor.

Birisine bulaşıp, üzerine yapıştı mı, etrafındakilere de zıplayıp insanları etkisi altına alabiliyor. Uzun uğraşlar, evlere kapanmalar, sokağa çıkma yasağı, kısıtlaması uygulamaları gibi günlerce süren özveri ve bekleyişten sonra, normalleşme adımları diyerek başlatılan gevşeme, bugün ülkemizde ve özellikle Bursa’da virüsün yayılmasına hız kazandırdı. Rakamları sayıları izleyip, konularla ilgili bilgi sahibi oldukça inanın içimiz ürperiyor. Sokağa çıkmaya korkar hale geliyoruz.

Ne olacak bu işin sonu? Sorusunu hep birlikte sorup hep beraber cevap arıyoruz.

Ama, uygulamaya ve sokaklarda, yaşanılanlara baktığımızda ise yapılan hareket ve eylemlerin, uygulamaların, söylemlere uymadığını, kurallara uymadığını görmek bizleri üzüyor.

Birde olayla ilgili çok çelişkili durumlar var.

Virüsle ve salgınla mücadeleyi Sağlık Bakanlığı yönetiyor. Alınan önlemler ve yasaklamalarla ilgili uygulamayı İçişleri Bakanlığı yönlendiriyor. Uyguluyor.

Bakın, eskiden hastanelerde uygulanan karantinalar, şimdi evlere yöneltildi. İnsanlar bu konulardan rahatsız. Hangi kişinin korona olup olmadığı konusunda takip sistemi var ama, Sağlık Bakanlığı yapıyor. Bu takiple ilgili takip için de mahalle muhtarları, apartmanlarda ise yöneticiler sorumlu tutuluyor.

Peki, hangi evde, hangi apartmanda, hangi sitede korona şüphelisi olduğuna dair bu ilgili veya sorumlu tutulacağı söylenilen kişilere bilgiler veriliyor mu?

Hayır verilmiyor.

İnsanlar neye göre, hangi şartlara göre koruma ve takip hizmeti yapacaklar?

Bilmem. Zaten bilinmiyor.

Özellikle toplu yaşam merkezlerinde, apartmanda komşu komşuyu tanımazken, onların salgın tehlikesi altında olup olmadığını, tedavi görüp görmediğini bilme şansı var mı? Bu uygulamaya ve gerçek yapılanlara göre yok.

O halde ne yapılmalı?

Hastalığa takiple görevli Sağlık Bakanlığı, hastaların kurallara uyup uymadığını takiple görevli İçişleri Bakanlığı ilgilileri, kamu yöneticileri, bu konulara daha fazla hassasiyet gösterip, mahalle muhtarları, site, apartman yönetimlerini bire bir bilgilendirmeli. Ki, gerekli takip ve izleme gerçekleşsin. Çünkü,herkes, herkesten şüphe eder duruma geldi.  Kimse, olayın ne boyutlarla olduğunu bilmiyor. Kimin tedavi altında, tehlike altında, kimin normal ve güvenli olduğuna dair elde bilgi, belge ve veri yok. Bu durumda, hangi kanun mahalli muhtarından, apartman yönetimi ve site yönetiminden hesap sorabilir?

Bu kişiler, takibi neye göre yapacaklar?

Ortada büyük bir boşluk var.

Hastalığa yakalanan kişiler ise kendi durumlarının öğrenilmemesi için saklamayı tercih ediyorlar. Mahalle muhtarı müneccim değil ki, falan sokak, filan numaralı apartmanın bilmem kaçınca katındaki bilmem kaç nolu dairede ikamet eden vatandaşın testleri pozitif çıkmış diyebilsin.

Var mı böyle bir düzen ortada?

Yok.

O halde, ilgililer kim ise, sorumlular kim ise zaman geçirilmeden bu konudaki boşlukta kalan uygulama ve takip sisteminin yenilenmesi ve bilgilendirme konusundaki eksikliklerin zaman geçirilmeden giderilmesi şart. Aksi, halde herhangi bir olay anında mahalle muhtarı, apartman görevlisi, “bana bilgi verdiniz de mi hesap soruyorsunuz?” Cevabını sizin suratınıza etiket gibi yapıştırabilir.

Bu işin şakası yok. Binlerce kişi salgın ve mikrop yüzünden öldü. Hala komada olanlar, hastalığın pençesinden korunmak için şifa dileyenler var.  İşin başıboş bırakmak yerine, ipin ucunu sağlam bir yere bağlamak gerekiyor. Sağlık için, huzur için.