Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Darbenin sırları

Yazının Giriş Tarihi: 11.09.2016 00:09
Yazının Güncellenme Tarihi: 11.09.2016 00:09
15 Temmuz gecesi yaşanan darbe girişiminin görünen yüzü FETÖ'ydü. Sahada ise FETÖ mensubu ve Nato işbirlikçisi askerler vardı ancak arka planda ABD'nin işaretleri görülüyordu. Bu işi planlayanların ABD'nin bir kanadı (CIA'nin Neoconcu kanadı) olduğunu vurgulamakta fayda var. Tabii ki, girişimdeki ABD parmağı her işte olduğu gibi fluydu lakin gün geçtikçe bazı izler takip edilerek en azından net bir kanaat oluştu.

 

Tartışılan otel ve isimler

Darbe girişiminden bir kaç gün sonra, 15 Temmuz gecesi İstanbul Büyükada'da bulunan bir otelde gerçekleştirilen bir toplantı dikkat çekti. Ulusal basında bu konuda çok sayıda haber ve köşe yazısı yayımlandı. İddialara konu olan mekan İstanbul Büyükada'da bulunan ve 1919'daki işgal günlerinde İngiliz Ordu Karargâhı olarak kullanılan Splendid Otel'di.

Bu otelde, CIA'ya çalışan ABD'li profesör Henri Barkey'in de aralarında olduğu çoğu yabancı 17 isim bir toplantıda bir araya gelmiş ve darbe gecesi yaşanan gelişmeleri buradan takip etmişti. Barkey'in, otelden ayrılırken görevlilere hediye ettiği, üzerinde 'Pensilvanya' yazan çanın fotoğraflarına da yine basında yer verilmişti. 

 

Toplantıya katılanlardan Avrupa Birliği Dış İlişkiler Konseyi'nin Ortadoğu ve Kuzey Afrika Programı'nda görevli Ellie Geranmayeh ise o gece 00:26'da; "Türkiye uzmanı Henri Barkey'le birlikteyim. Kendisi birçok şeyin Erdoğan ve başbakanın tutuklanıp, tutuklanmamasına bağlı olduğunu söylüyor" ve 00:33'te; "Erdoğan, Facetime'dan CNN Türk'e bağlanıp halkın sokağa çıkmasını istedi. Bu sırada kendisi güvenlik için komşu bir ülkeye gidiyor" şeklinde twitler atmıştı.

 

Kim bu Barkey?

Soner Yalçın, bir yazısında Elen Barkey'in İzmirli bir Yahudi ailesinin çocuğu olduğunu belirtmişti. CIA için çalışan ve doktorasını Pensilvanya Üniversitesi'nde yapan Barkey, örgütün Ortadoğu uzmanı ve ılımlı İslam teorisyeniydi.

ABD Dışişleri Bakanlığı'nda görev yapan ve "Türkiye'nin Kürt Meselesi" isimli eserini, CIA'nın Ortadoğu uzmanı Graham Fuller ile birlikte yazan Barkey'in eşi de CIA'da üst düzey yetkili olarak çalışıyordu.

Geçmişte Barkey, Abdullah Öcalan'la görüşmek için İtalya'ya gitmiş, HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın, Washington'da yaptığı basın toplantısında yer almış ve Türkiye'ye gelerek sık sık Doğu ve Güneydoğu'da faaliyetlerde bulunmuştu.

 

Helikopterdeki gizemli yolcu

Darbe gecesi Yunanistan'a kaçan helikopterdeki askerlerin aslında çok önemli bir Amerikalıyı yakalanmaması için götürdükleri çok konuşulmuştu. Yine bir iddiaya göre o gece kaçırılan isim, CIA’in eski Millî Haberalma Konseyi Yardımcı Başkanı, eski CIA Türkiye İstasyon şefi ve Fethullah Gülen’in akıl hocası Graham Fuller’di. Hatta Henri Barkey’in katıldığı toplantı da sırf Fuller'i perdelemek için açık edilmişti.

Tüm bu hatırlatmaları yaptıktan sonra gelelim benim yeni edindiğim bilgilere. Belki yukarıdaki satırlarda dile getirilen iddiaların hepsi de doğru olabilir ama benim öğrendiğime göre o gece helikopterdeki gizemli yolcu, FETÖ'nün Ortadoğu imamı olan bir gayrimüslimdi ve operasyonu bizzat yöneten kişiydi.

Ayrıca, açık edilen toplantı bir yemdi ve o gece asıl başka bir ajan topluluğu adada kurdukları harekat merkezinden darbeyi yönlendirmişti. Ağırlıkla ABD, İsrail ve AB ülkelerinden teşekkül eden ajanlar için telaffuz edilen sayı ise 27.

Bu yeni bilgilerde Bursa'ya dair de bir not var. İddiaya göre darbe gecesi Bursa Emniyeti 11 Mossad ajanını yakalamış. 

 

Peki ne oldu?

Şimdi hemen şu soru akla geliyor; "Ya hu bu adamlar bu kadar rahat ortalıkta gezindiler, hatta bazıları da yakalanmış ama neden afişe edilmediler?" İşte yeni gelişmeler dediğim konu tam da bununla ilgili.

Öğrendiğime göre MİT ve Emniyet kaynakları bütün bu gelişmeleri an be an izleyerek belgelemiş. Kamuoyuna açıklanmayan bu bilgileri, Başbakan ve Cumhurbaşkanı her gelen üst düzey AB ve ABD yetkililerinin önüne koyarak suratlarının önce kırmızı, sonra da mor bir hal almasını izliyormuş.

İlgili ülkelerin liderlerinin, Lahey Adalet Divanı'nda yargılanmalarına yetecek bu dosyaları gördükten sonra da çıkıp "aman efendim biz geç kaldık, Türkiye'den özür diliyoruz" şeklinde ıkına sıkına açıklamalar yapmaları da bu yüzdenmiş. Özellikle yıllardır adım atamadığımız Suriye'ye hızlı bir giriş yapıp kilometrelerce yol almamıza da o yüzden gık diyemiyorlarmış. Bunlar elbette iddia ama kaynağıma göre bilgiler sağlam. Bu yeni bilgiler bana çok da mantıksız gelmedi. Elbette ilerleyen süreçte bunlar daha da net olarak anlaşılacaktır.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.