Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Darbeci Generaller canlı tarih Ertuğrul Mat anlatımıyla

Yazının Giriş Tarihi: 01.03.2020 00:01
Yazının Güncellenme Tarihi: 01.03.2020 00:01

28 Şubat 1997 tarihinde yapılan MGK toplantısında seçilmiş siyasilerden daha fazla general asık suratları ve koltuk altlarındaki dosyalar ile pozlar vermekteydi ve bu generallerin emeklilik dönemlerinde birçok holdinglerde danışman, müdür vesaire olarak görevler yapıp paralar kazandığını biliyoruz. Krizi aşmak için 30 Haziran 1997’de Başbakan Necmettin Erbakan istifasını Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e sundu ve 282 milletvekili imzalı başbakan değişikliği anlaşması istifa sonrasında bir anda unutuldu ve DYP'den yaklaşık

40 milletvekili istifası ile Türkiye bir kaosa girdi. Cumhuriyet tarihinde en başarılı hükümetlerinden biri olan REFAH-YOL iktidarı böylelikle yıkılmış oldu. Kişisel hırs ve nefretin para baronlarının rant uğruna ülkemizi ve halkımızı hiçe sayarak uyguladıkları bu postallı modern darbenin sancılarını yıllarca hep birlikte çektik. 28 şubatın 23. yıl dönümünde bu ülke ve halk düşmanlarını nefretle yad ediyoruz. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel 28 şubat sürecini kan dökülmeden bertaraf etmenin yollarını zorladı. Darbe yapılsa 180 bin kişilik tutuklanacaklar listesini de bu şekliyle kurtarmış oldu.

Gelişip güçlenmeye çalışan ülkemiz bir çok kez darbe, muhtıra gibi ara kesintilere uğramıştır, bunun ana nedeni ise orduda bulunan bir kısım işbirlikçi subayların dış ve karanlık güçlerle anlaşarak ihanet çemberine dahil olmalarıdır. Altta siz değerli okurlarımız ile paylaşacağımız yazı bu süreçleri canlı olarak yaşayan Bursa Milletvekili Avukat ve Gazeteci değerli insan ve fikir adamı Ertuğrul MAT'a aittir. mutlaka okunması gerekir

ERTUĞRUL MAT'IN KALEMİNDEN.

SİVİLLEŞEN VEYA SİVİLLEŞEMEYEN GENERALLER..
Eğer sivilleşen generaller, kendilerini hâlâ komutan görmeye devam ederlerse, demokratik nizamın kabul edemeyeceği bir durum hâsıl olur. Ben şeklen sivilleşen generallerin neler istediklerini, Cemâl Gürsel, Cevdet Sunay, Talat Aydemir ve Faruk Gürler olaylarını bizzat yaşayarak öğrendim. Talat Aydemir, 22 Şubat 1962 tarihinde darbe girişiminden sonra, İsmet Paşa’nın kan dökülmesini önlemek için, silâhlarını bırakmaları ve emekli olmaları karşılığında af vadetmesi ve Meclis’in Başbakanın bu vaadini kanunlaştırması üzerine emekli oldu..Ama ordudaki silâh arkadaşları ile hâlâ onların kumandanı gibi davranarak münasebetini kesemedi.
Yani sivilleşemedi. İhtiraslarına yenildi..1 Mayıs 1963’te tekrar darbe teşebbüsünde bulundu. Ve asıldı.


Faruk Gürler, 1958 ‘de, 9 subay olayı davasını gören Askeri darbe davası başkanlığından başlayarak hep kudretli bir kurmay subaydı.
1973’te Cumhurbaşkanı olmak için Genel Kurmay Başkanlığı’ndan istifa etti..
Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk’e baskı yaparak, Cumhurbaşkanlığı Kontenjanından Senatör olan Mehmet İzmen’i istifa ettirerek, yerine Kontenjan Senatörü ve Cumhurbaşkanı adayı oldu. Esasında şekli bir sivilleşmeydi bu.O hâlâ kendisini kudretli Genel Kurmay Başkanı sanıyordu. Cumhurbaşkanlığı adaylığı oylanırken, Meclis’in dinleyici sıraları ve üst derece misafirler için ayrılmış locaları generallerle doluydu. Meclis kulisleri kurmay subaylarla doluydu. Alenen tehditler savruluyordu.


Ama o mecliste bulunan bizler, İstiklâl Savaşını kazanan Gazi Meclis’in üyeleri olduğumuzu unutmadık.
Faruk Gürlerin adaylığını reddettik; çünkü inanıyorduk ki, sivil irade, milli iradedir ve askeri iradenin üstündedir. O da Kontenjan senatörü olarak kaldı, bu sefer ders aldığı için asılmadı. Bazen Generaller, sivilleşmeden de, sivil ve siyasî iradenin başına geçmek isterler ve ne yazık ki, kısa bir zaman için başarırlar da. Cemal Gürsel, Cevdet Sunay, Kenan Evren gibi. Bunlar, iktidarı alenen tehdit etmeden; sinsice o iktidarı indirip, sivil iradenin başına geçen generallerdir. Dışarda da, özellikle Güney Amerika ve Ortadoğu’da çok vardır; ama ilk hatıra gelenlerden biri Ziya ül Haktır. Genel Kurmay Başkanlığı’na tayin edildiğinde önünde hürmetle eğildiği Ali Butto’yu, bir ay sonra devirip, yerine geçmiş ve şekli bir yargılama sonucunda idam etmiştir.


Bizim Milli Savunma Bakanımız, 15 Temmuz kalkışmasında, boynuna ip geçirilip, boğarcasına boynunun
sıkılmasına rağmen, “”Yurtta Sulh Konseyi “ bildirisine ,imza atmamakla rejimi kurtarmıştır..
Bunu unutmuyoruz.. Ama, keşke sonra, Genel Kurmay Başkanı olarak, İbrahim Kalın ve Fehmi Koruyla bir helikoptere binip, muhalefetin Cumhurbaşkanı adayı olan Sayın Abdullah Gül’ün Kanlıca sırtlarındaki köşkünün bahçesine inmeseydi. Bunları yaşamış bir insan olarak diyorum ki: Bence Sayın Milli Savunma Bakanımız, ordu ile Meclis arasındaki işbirliğini yönetmeli, Dışişleri Bakanlığı’nın yanında Nato’nun Türkiye lehine alabileceği tedbirler konusunda gayret göstersin. Başkomutanlığa özenmesin. Eski ve yeni anayasada başkomutan sadece ve sadece sayın cumhurbaşkanıdır. O kadar. 

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.