Ooo Selami abi yengeden mi tırstın gene ne bu erkenden eve gidiyorsun?
Oğlum ne işin var evde çık dışarı bir hava al.
Ne o karı gibi evde otur otur bana ters abicim.
Kılıbık Naci deriz ona hep evde oturur.
İkinci ya da;
Evde iki saat kalsamdaral geliyor birader.
Yok arkadaş ev hapsi vermedikleri sürece evde mevde kalmam ben.
Duvarlar üstüme üstüme geliyor evde kalınca.
Oğlum ben 80 darbesinde bile sokağa çıkma yasağını delmiş adamım.Hayatta oturamam evde.
Ne o evde oturup kısmet mi bekleyeceksin Bekir abi?
Son ya da;
Ahh şekerim bizim adam evdeyken hiçbir iş yapamıyorum,her şeye karışıyor.
Haydar bak saat kaç oldu sen kahveye filan çıkmayacak mısın bugün?
Hayatım hazır evdesin şu mutfağın duvarlarını boyayıversene bi zahmet (hah şimdi hemen çıkar işte)
Ay yok valla baban evde olunca hiçbir işimi yapamıyorum kızım.
Aaa neden erken geldin hayatım saat daha beş bile olmadı
Selami yeter artık dolaşıp durma ayağımın altında.İyisi mi bir kahveye çık sen.
Ya da lar çokta,
Ben artık konuya gireyim.
Bu salgın sürecinde evde kal önermesini en çok ihlal edenler erkeklermiş..
Buna hiç şaşırmamak lazım;
Evde oturmanın erkeklikle bağdaşmayacağı konusunda her iki cinsin de üzerinde yazılı olmayan bir mutabakat sağladığı bir toplumun er kişilerini günlerce evde tutmanın kolay bir yolu yok.
Daraldım diyen,bunaldım diyen,hafakanlar bastı diyen hiçbir işi olmasa bile atıyor kendini sokaklara.
Ortada koronavirüsle son derece ciddi dalaşma var.
Millet el mi yaman bey mi yamanın cevabını arıyor sanki.
Evde oturmak (nedense ev söz konusu olunca ya oturmak ya da yatmak deyimleri devreye giriyor) gerçekten de çok kolay bir iş değil.
Kişinin okuma,yazma,çizme gibi alışkanlıkları,normal zamanlarda da evde zaman ayırdığı hobileri,kendini oyalama ve eğlendirme becerisi yoksa zordan öte işkence de denilebilir.
Bir de aile içi kavga dövüşte işin içine giriyorsa işkence ailenin diğer fertlerine tatbik ediliyor demektir.
Hava almak için kahveye çıkan insanların yaşadığı memleket bu memleket.
Onu da göz ardı etmemek lazım.
Bendeniz evde zaman geçirmeyi sevenlerdenim.
Ama bu yeni bir alışkanlık değil ömrümün her döneminde hep aynı kaldı.
Şimdilerde kronik mronik bahanelerim de var,o yüzden durumdan çok şikayetçi değilim.
Ki,
Ben bile bunaldım.
Evde kalıyor olmaktan değil,evde istemim dışında kalıyor olmaktan bunaldım.
Yöneticilerin bu izolasyon konusunda ne denli sıkıntılar yaşadıklarını anlayabiliyorum.
Düşünsenize milyonlar evlerinde yay gibi gerilmişler çıkılırların yanmasını bekliyorlar.
Hayır yanlış yazmadım;
Cennet mekan babam bir yere gidileceği zaman öyle derdi.
‘’Haydi bakalım çıkılırlar yandı’’
Hani sinemalarda film başlayınca salonun kapılarının üzerinde ki çıkılır yazılı yönlendirmelerin ışıkları yanar ya onun da benim de kastettiğimiz çıkılırlar o çıkılırlar.
Bu yazıyı 27 nisan 00.15 yazıyorum.
Dört günlük kısıtlamanın bittiğinden 15 dakika sonra ve penceremden tıkanmış trafiğe bakarak.
Bravo valla;
Ne zaman arabalarına binmişler,ne zaman yola çıkmışlar ne zaman kentin bu tarafına gelmişler de sıkışıp kalmışlar anlamak mümkün değil.
Ve gecenin bu saatinde nereye gittiklerini de tabii…
Bir gram bile ağırlığı olmayan virüsün tonlarca ağırlığı hayatlarımızın ortasına bıraktığı bir süreci yaşıyoruz.
Ve bu süreçte en zor denklem herkesin haklı olması.
Evinde oturan da,evinde otur diyen de aynı oranda haklılar yani.
Böylesi durumlarda alınan her önlemin bir başka sıkıntıyı tetiklemesi son derece doğal.
Çünkü her salgın diğerinden farklı özellikler gösterdiğinden prova yapma olanağımız bile olmadı.
Yaşayıp göreceğiz, deneyip yanılacağız,bir daha bir daha deneyip doğruyu bulacağız.
Sonun da kurtulacağız.
Bu film elbette bitecek
Ve çıkılırlar yanacak.
Dilerim otuz iki kısım tekmili birden değildir de
Bir önce yanar çıkılırlar.
Fuayede buluşuruz…
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Olcay ERÖZDEN
Çıkılırlar yanana dek…
Kadın evde er cenkte gerek.
Erkek kısmı evde oturmaz.
Evde erkek çitlembik çekirdek. (babaannemim sözü)
Erkek adam evde barınmaz.
Ya da;
Ooo Selami abi yengeden mi tırstın gene ne bu erkenden eve gidiyorsun?
Oğlum ne işin var evde çık dışarı bir hava al.
Ne o karı gibi evde otur otur bana ters abicim.
Kılıbık Naci deriz ona hep evde oturur.
İkinci ya da;
Evde iki saat kalsamdaral geliyor birader.
Yok arkadaş ev hapsi vermedikleri sürece evde mevde kalmam ben.
Duvarlar üstüme üstüme geliyor evde kalınca.
Oğlum ben 80 darbesinde bile sokağa çıkma yasağını delmiş adamım.Hayatta oturamam evde.
Ne o evde oturup kısmet mi bekleyeceksin Bekir abi?
Son ya da;
Ahh şekerim bizim adam evdeyken hiçbir iş yapamıyorum,her şeye karışıyor.
Haydar bak saat kaç oldu sen kahveye filan çıkmayacak mısın bugün?
Hayatım hazır evdesin şu mutfağın duvarlarını boyayıversene bi zahmet (hah şimdi hemen çıkar işte)
Ay yok valla baban evde olunca hiçbir işimi yapamıyorum kızım.
Aaa neden erken geldin hayatım saat daha beş bile olmadı
Selami yeter artık dolaşıp durma ayağımın altında.İyisi mi bir kahveye çık sen.
Ya da lar çokta,
Ben artık konuya gireyim.
Bu salgın sürecinde evde kal önermesini en çok ihlal edenler erkeklermiş..
Buna hiç şaşırmamak lazım;
Evde oturmanın erkeklikle bağdaşmayacağı konusunda her iki cinsin de üzerinde yazılı olmayan bir mutabakat sağladığı bir toplumun er kişilerini günlerce evde tutmanın kolay bir yolu yok.
Daraldım diyen,bunaldım diyen,hafakanlar bastı diyen hiçbir işi olmasa bile atıyor kendini sokaklara.
Ortada koronavirüsle son derece ciddi dalaşma var.
Millet el mi yaman bey mi yamanın cevabını arıyor sanki.
Evde oturmak (nedense ev söz konusu olunca ya oturmak ya da yatmak deyimleri devreye giriyor) gerçekten de çok kolay bir iş değil.
Kişinin okuma,yazma,çizme gibi alışkanlıkları,normal zamanlarda da evde zaman ayırdığı hobileri,kendini oyalama ve eğlendirme becerisi yoksa zordan öte işkence de denilebilir.
Bir de aile içi kavga dövüşte işin içine giriyorsa işkence ailenin diğer fertlerine tatbik ediliyor demektir.
Hava almak için kahveye çıkan insanların yaşadığı memleket bu memleket.
Onu da göz ardı etmemek lazım.
Bendeniz evde zaman geçirmeyi sevenlerdenim.
Ama bu yeni bir alışkanlık değil ömrümün her döneminde hep aynı kaldı.
Şimdilerde kronik mronik bahanelerim de var,o yüzden durumdan çok şikayetçi değilim.
Ki,
Ben bile bunaldım.
Evde kalıyor olmaktan değil,evde istemim dışında kalıyor olmaktan bunaldım.
Yöneticilerin bu izolasyon konusunda ne denli sıkıntılar yaşadıklarını anlayabiliyorum.
Düşünsenize milyonlar evlerinde yay gibi gerilmişler çıkılırların yanmasını bekliyorlar.
Hayır yanlış yazmadım;
Cennet mekan babam bir yere gidileceği zaman öyle derdi.
‘’Haydi bakalım çıkılırlar yandı’’
Hani sinemalarda film başlayınca salonun kapılarının üzerinde ki çıkılır yazılı yönlendirmelerin ışıkları yanar ya onun da benim de kastettiğimiz çıkılırlar o çıkılırlar.
Bu yazıyı 27 nisan 00.15 yazıyorum.
Dört günlük kısıtlamanın bittiğinden 15 dakika sonra ve penceremden tıkanmış trafiğe bakarak.
Bravo valla;
Ne zaman arabalarına binmişler,ne zaman yola çıkmışlar ne zaman kentin bu tarafına gelmişler de sıkışıp kalmışlar anlamak mümkün değil.
Ve gecenin bu saatinde nereye gittiklerini de tabii…
Bir gram bile ağırlığı olmayan virüsün tonlarca ağırlığı hayatlarımızın ortasına bıraktığı bir süreci yaşıyoruz.
Ve bu süreçte en zor denklem herkesin haklı olması.
Evinde oturan da,evinde otur diyen de aynı oranda haklılar yani.
Böylesi durumlarda alınan her önlemin bir başka sıkıntıyı tetiklemesi son derece doğal.
Çünkü her salgın diğerinden farklı özellikler gösterdiğinden prova yapma olanağımız bile olmadı.
Yaşayıp göreceğiz, deneyip yanılacağız,bir daha bir daha deneyip doğruyu bulacağız.
Sonun da kurtulacağız.
Bu film elbette bitecek
Ve çıkılırlar yanacak.
Dilerim otuz iki kısım tekmili birden değildir de
Bir önce yanar çıkılırlar.
Fuayede buluşuruz…